3. faz

Abdurrahman Dilipak

Her şey birbirine çok karıştı.

Bir yandan ABD Avrupa Kuvvetler komutanı Curtis Scaporotti ile ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Lloyd Austin, Türkiye Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile görüşmek için Ankara’ya geliyor. Aynı gün, bir yandan DAEŞ’in bittiği açıklanırken ABD’nin, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’ye yardıma devam edeceği açıklaması geliyor.. Pentagon 2018’de YPG’ye yardım için 500 milyon dolar ayırmış. YPG’ye 12 bin kalaşnikof, binlerce ağır makineli tüfek, roketatar, anti-tank füzesi, uydu telefonu ve gece görüş dürbünü gönderilecekmiş.

Hani derler ya, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.. ABD bizi mi, kendini mi, dünyayı mı kandırmaya çalışıyor. Ya da bu nasıl bir akıl.. Kaç Amerika var. Buna kim karar veriyor, Trump mı, Pentagon mu?

Şunu görelim. Artık Türkiye mihver ülke. Kanat ülkeler, Asya’da Çin, Hindistan ve Rusya, NATO cephesinde ABD, İngiltere ve AB var. Yani ittifak ülkeleri batı cephesi, itilaf ülkeleri doğu cephesi..

Dünya, ne zaman başlayacağını, ne zaman biteceğini bilmediği bir savaşa hazırlanıyor..

ABD sürekli olarak Avrupa ve Asya’daki üslerine asker, silah ve mühimmat sevkiyatı yapıyor.

Çin, Rusya, Hindistan filan diyoruz da, aslında dünya derin devleti bu ülkelerde de son derece etkili. Masonlar, Yahudiler, Tapınakçılar; finans sektörü, istihbarat, ordu, basın, sivil ve dini yapılar içinde de son derece etkililer. 

Rusya ilginç bir örnek. Rus oligarklar, Rus ordusu ve istihbaratı bir şekilde uluslararası sistemle birlikte hareket ediyor. İngiltere ve Rusya arasında tarihten gelen derin bir bağ var.

Mesela son Kudüs krizi ve Afrin konusunda Rusya’nın aslında ayak sürüdüğü çok açık bir gerçek.

Şu da var, Trump’ı tasfiye etmek isteyenler, Trump’ı da tasfiye etmek istiyor olabilirler..

Aslında ABD ile İngiltere arasındaki görüş ayrılığı, ABD’nin kendi içinde bölünmüşlüğü, AB ülkelerindeki dağınıklık uluslararası sistemin elini kolunu bağlıyor..

DAEŞ’in ABD’lilerin gözetiminde bölgeden tahliyesi ile ilgili olarak BBC’nin yayınını hatırlayın. Bir gün sonra Rothschild malikânesinin üzerinde bir uçakla ve bir helikopterin çarpışmasını hatırlayın. Bunlar tesadüfi şeyler değil.

Bu arada; söz konusu olan Kudüs ise, Siyonistlerle birlikte Tapınakçıların da akılda tutulması gerek.

Önümüzdeki günler çok önemli olaylara gebe. Özellikle ABD ve İsrail’deki değişiklik, bölgedeki işbirlikçi rejimler üzerinde de son derece etkili olacak.

1. Dünya Savaşı sonrası oluşturulan düzen açısından bölgenin patronu aslında İngiltere. 2. sırada Fransa gelir. ABD 3. sırada. 4. sırada Rusya, ama ABD, İngiltere ve Fransa’yı öteleyip öne geçmek istiyor. ABD, Rusya’yı filan da yanına almak istemiyor. Tek patron olacak. Ama bu müdahale İngiltere tarafından dizginlenmeye çalışılıyor. İngiltere, Fransa ve Rusya masada olmak istiyor.

İngiltere, öncelikle İsrail’in varlık, güvenlik ve meşruiyet sorununu çözmesi için Abbas yönetimi ile anlaşmasını ve Filistin devletini tanımasını istiyor. İsrail’in şahinleri ise bölgenin içine düştüğü kriz ortamında Kudüs’ü de alarak hedeflerine ulaşmak istiyor.

Balfour ve Sykes-Picot’u tartışmaya açan sadece Ankara değil, ABD ve İsrail. Uluslararası anlaşmalar ve BM kararlarını da tanımıyorlar. O zaman niye Ankara tanısın bu kararları ve deklarasyonları. Biz de konuya esastan itiraz ederiz o zaman. “Dünya 5’ten büyüktür” deriz. Montreux’u da Lozan’ı da tartışmaya açarız.

Aslında FETÖ ve BOP üzerinden bu işi halledeceklerini düşünüyorlardı. Olmadı. 15 Temmuz’da da beklenmeyen bir durum ortaya çıktı. Aslında bugün yaşanan kriz 15 Temmuzun doğuda-batıda sebep olduğu artçı sarsıntılardır.

Bunların kendi aralarında uzlaştıkları B planları yokmuş. 3. fazda ne olacak göreceğiz. Hani “Laf ile aleme binlerce nizam veriyorlardı” ya, ne oldu şimdi, o cici demokrasileri niye çözmüyor sorunlarını. Hanelerinde, arka bahçelerinde binlerce günahları ile suçüstü oldular. Süreç kontrol dışı işlemeye başladı. Zatenvarolan kapitalizmin krizi giderek derinleşiyor.

Batı kendi içinde sorunlarını çözemezken dünyaya yeni bir model öneremiyor. Ayrıca bu durum her gün biraz daha vahim bir hal alıyor. Kendi aralarında uzlaştıkları bir yol haritaları yok. Varmak istedikleri bir hedef de ortaya koyamayınca, gideceği yeri bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgâr fayda sağlamıyor sonuçta.

Bu süreçte Arap Yahudileri, ya da siyasi varlıklarını onlara borçlu olan ve şahsi menfaatlerini uluslararası sistemin çıkarları ile tevhid eden gruplar erken yola çıktıkları için ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Tabi en komik duruma düşen de Suudiler, Mısır, Bahreyn ve BAE.. En son ülkede sinema salonlarının açılmasına izin vermişler. Biliyorsunuz artık kadınlar otomobil kullanabiliyor (!?).. Artık alkol satışını serbest bırakıp, bar-pavyon açılmasına da izin verirler se, bu iş için Mısır’a, Lübnan’a gitmeye de gerek kalmamış olur!?

Kudüs krizi Trump için tam bir felaket oldu. Netenyahu için de. Ve bu süreçtesadası en gür çıkan ülke yine Türkiye oldu!

Rusya Suriye’den çekiliyor, Tarsus’tan değil!. Esad yalnız başına kalıyor ama öte yandan Türkiye ABD ile karşı karşıya kalıyor.

Bakalım Batılılar bundan sonra ne yapacaklar. Sırtlarında FETÖ, DHKP-C, PKK, PYD kamburu ile daha nereye kadar gidecekler. Cehennemin dibine kadar yolları var. “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker” derler ya, durmak yok, yola devam. Herkes kendi yoluna.. Selam ve dua ile.. 

yeniakit