Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ"un, "çok zor günler" geçirdiğini zannediyorum... İşi, hiç de kolay değil!.. Bir yanda; Başbakan Tayyip Erdoğan"a "gaz" vermeye çalışan Deniz Baykal"ın; "Ben olsaydım, hiç şüphe yok ki; Genelkurmay Başkanı"nı hemen görevden alırdım" şeklindeki açıklamalarına cevap veremeyişi, bir yanda "Balyoz Darbe Plânı" ile ilgili, kendini mecburen ve mecburiyetten "savunma"ya geçmek zorunda hissetmesi, bütün bunlar yetmiyormuş gibi; bir yandan da "3. Ordu Komutanlığı"nda dönen dolaplar"ın üzerine "şal örtmeye" mecbur kalması!.. Gerçekten zor günler geçiriyor İlker Başbuğ... Çünkü, olan-biten şeyler, "mızrağın çuvala sığmayacağı" türden şeyler... Hani; adama, "vur" dersin de, "öldürür" ya; bazı komutanların yaptıkları da, "öldüren" türden işler!..
Meselâ, komutanın görevi "plânlı tatbikat" yapmak ama, o ne yapıyor; tutuyor "darbe plânı" hazırlayıp, "Hükümeti düşürmek" için; "Camileri bombalamayı, kendi jetimizi düşürmeyi, 200 bin insanı stadyuma doldurmayı" plânlıyor!..
MECBUREN VE MECBURİYETTEN!
Böyle bir "dehşet plânı"na nasıl sahip çıkılır, nasıl savunulur?.. Öyle ya; bazı komutanlar, "durumdan vazife çıkarırcasına" görevlerini "ihlâl" etmişler, daha doğrusu "görev ve yetkilerini kötüye kullanmış"lar!..
Şimdi ne yapsın Org. Başbuğ?..
Ne desin, nasıl savunsun?..
Her şey, ayan-beyan ortada!..
Mecburen ve mecburiyetten dedi ki;
"İddiaların medyada yer alması üzerine elbette biz de bu plan semineri ile ilgili elimizdeki bilgileri toplamaya ve değerlendirmeye başladık. Ancak 7 yıl önce olması, bir de bizim kendimize göre yönetmeliklerimiz var. 5 yıl sona normal olarak daha önceki faaliyetlere ilişkin elimizdeki doküman belgeleri imha ediyoruz. Biraz sabırlı olmak lazım. Bizim söylediğimizi değiştirmek gibi lüksümüz yok. Kara Kuvvetleri Komutanlığı konuya ilişkin detaylı incelemesini başlattı. Bu hafta içinde sonuçlanmasını istiyoruz. Sizinle de paylaşacağız. Belgeleri inceliyoruz, ama bu inceleme iddiaların kabulü anlamına gelmez."
Tabiî, bu açıklama, vicdanları "tatmin" etmekten uzak bir açıklamaydı!.. Öyle sanıyorum ki; Sayın Genelkurmay Başkanı da, kendi açıklamasından tatmin olmamış ki, bir "iç soruşturma" başlatmış!..
4-6 Mart 2003 tarihlerinde 1. Ordu Komutanlığı"nda yapılan "seminer"e katılan subaylarla "tek tek görüşmeye" başlamışlar!..
Özellikle de "camileri bombalama" plânı, fena halde canını sıkmış Başbuğ"un...
Seminere katılan subaylara tek tek soruluyormuş; "Böyle bir konuşma yapıldı mı?.. Yapıldıysa, kim yaptı?"
Alınacak sonuçlar, herhalde birkaç güne kadar açıklanır... Dileriz ki, "geçiştirme" yapılmaz, olan-biten her şey "açıklıkla" anlatılır!..
O ASKERÎ ARAÇLAR NİYE YÜRÜTÜLDÜ?
Tabiî, Başbuğ"u zora sokan tek konu, "Org. Çetin Doğan imzalı darbe plânları" değil... Tam bu konuyla ilgili "iç soruşturma" sürdürülüyordu ki, Erzincan"dan gelen haber; yaranın üzerine tuz-biber ekti!..
Malûm, dünkü Vakit"te ve bazı gazetelerde şöyle bir haber yer aldı:
"Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal"ın yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınan Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu, askerî yetkililer nezaretinde uçakla Erzurum"da Merkez Komutanlığı"na götürüldü. Gençoğlu için 4 gün ek gözaltı süresi alındığı öğrenildi. Albay, Savcı Şanal"ın çağırması halinde ifade vermeye götürülecek.
Aynı soruşturma çerçevesinde savcılığın davetine rağmen ifadeye gitmeyen 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk tuhaf bir işe girişti. 59. Topçu Tugayı Muhabere Alayı"na ait 24 askeri lojistik araç, sabah saatlerinde Erzincan"a 17 kilometre uzaklıkta bulunan Üzümlü ilçesi girişine kadar gidip geri döndü. Gerekçe olarak da "test sürüşü" gösterildi."
İşte bu "tuhaf iş" üzerine, Genelkurmay, dün saat 10.20"de bir "açıklama" yapıp, dedi ki;
"1. Bugünkü bazı basın-yayın organlarında, dün Erzincan"da yapılan bir askeri intikalle ilgili haberlere ve yorumlara yer verilmiştir.
2. Söz konusu intikal, yakın bir tarihte 3"üncü Ordu Komutanlığı bölgesinde icra edilecek olan kış tatbikatına hazırlık eğitimi kapsamında yapılan rutin bir faaliyettir."
Mi acaba?..
KARANET"TE, HERKESE KARA ÇALINIYOR?
Başında Org. Saldıray Berk"in bulunduğu 3. Ordu Komutanlığı gerçekten de "rutin bir faaliyet" mi gerçekleştirmiştir, yoksa "Sincan"da tank yürütme" olayında olduğu gibi bir "gövde gösterisi" yapılıp, "gözdağı" mı verilmek istenmiştir?..
Biz yine de Genelkurmay"ın açıklamasına "inanmak" istiyoruz... Ama, açık ve net söyleyelim ki; Org. Saldıray Berk"e, hiç güvenmiyoruz!..
Çünkü, Org. Saldıray Berk"in; "Bu tür işlere kalkışabilecek zihniyette bir komutan" olduğunu düşünüyoruz!..
Niye böyle düşünüyoruz?..
Bu sorunun cevabı, 3. Ordu Komutanlığı"nın "internet sitesi"nde!..
Bugün "sürmanşet"ten verdiğimiz Kemal Gümüş imzalı haberimizde de ayrıntılarını göreceğiniz gibi; tasarımı Binbaşı Gökhan Narman tarafından yapılan, Kıdemli Çavuş Münüp Şevke tarafından hazırlanan "KaraNET" adlı internet sitesinde gerçekten de "kara işler" döndüğü görülüyor!.. Site, baştan sona "kara çalma"larla dolu!..
ASKERİ SİTEDE SİYASİ KAMPANYA!
Sormak gerekir sayın Başbuğ"a;
"Askerin internet sitesinde siyaset yapılır mı?.. O siteye, ulusalcı yazarların siyasi yazıları konulur mu?.. Ve dahi, bu yazıların mutlaka okunması tavsiye ve telkin edilir mi?.. Orası, askere ait bir internet sitesi midir, yoksa bir siyasi partinin propaganda aracı mı?"
Şunu da sormak lâzım;
"Kesinlikle inanmıyoruz ama, farzedelim ki, iddia edildiği gibi; darbe plânlarına eklemeler-çıkarmalar yapıldı... Peki, 3. Ordu Komutanlığı"nın internet sitesine o yazıları birileri mi koydu, yoksa komutanın kendisi mi?..
Bu yazıların askerlikle ilgisi ne?..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç"a yönelik ağır hakaret, suçlama ve ithamların yer aldığı o yazılar; bir siyasi linç kampanyasının ürünleri değilse, nedir?..
Bir komutan, siyasetle bu kadar içli-dışlı olabilir mi?.. Siyasetin tam göbeğinde yer alan bir komutana niye göz yumuyor, niye gereğini yapmıyorsunuz?"
KOMUTANIN TALİMATI: MUTLAKA OKUYUN!
Haberi ve "belge"leri gördükten sonra yaptığım ilk iş; Genelkurmay başta olmak üzere, "komutanlıkların internet siteleri"ne bakmak oldu.
Baktım ve gördüm ki;
Bütün sitelerde, "komutanlıkların faaliyetleri" yer alıyor... Nereyi "ziyaret" etmişler, nasıl bir "mesaj" yayınlamışlar, nerede "tatbikat" yapmışlar, kimleri "mezun" etmişler, kimlere "bröve" takılmış, "sınav"larda hangi adaylar başarılı olmuş, "yeni sınav"lar hangi tarihte yapılacak... gibi, hepsi de "askerlikle ilgili" faaliyetler!..
Ama, başında Org. Saldıray Berk"in bulunduğu 3. Ordu Komutanlığı"nın internet sitesinde, "askerlik"ten daha çok, "siyaset" yapılmış!..
Hatta, "siyasi linç"e yeltenilmiş!..
Sitede, ne kadar "ulusalcı yazar" ve onların ne kadar "Cumhurbaşkanı ve Hükümet aleyhinde" yazıları varsa, siteye konulmuş ve üstelik "talimat" verilmiş;
"Mutlaka okunacak yazılar!"
Buyrun, "mutlaka okunması emredilen" yazı ve yazarlardan birkaç örnek:
Ergenekon bahanesiyle Türkten intikam alanlar:
Arslan Bulut
Yalan haber üretmenin yolları ve hedefleri:
Erol Manisalı
Gelsin 3"üncü 4"üncü iddianameler: İlhan Selçuk
Tolon neden tutuklandı, açıklayın: Ruhat Mengi
AKP yol haritası: Orhan Bursalı
Halk bu mesir macununu bir kez daha yer mi?:
Mustafa Mutlu
F tipi örgütün TSK"ya karşı yürüttüğü savaş devam ediyor: Vural Savaş.
APTALCA VE CAHİLCE YAZILAR DA VAR!
Hele, Sönmez Targan adlı birisi tarafından yazılıp siteye konulan bir yazı var ki; hem "cahilce", hem de "ahmakça!"
Adam diyor ki;
"... Amerika"nın 6. Filosunu protesto eylemi, gerici saldırıların boy hedefi haline gelerek dağıtıldı. İki kişinin ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan bu olaylar siyasal tarihimize "Kanlı Pazar" olarak geçerken olayların olduğu saatlerde gerici bir grup Boğaz"a demirlemiş Amerikan 6. Filosu"nu kıble yaparak namaz kılmıştı. Hatta rivayet edilir ki olayların yaşandığı o saatlerde Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan"ın, gemisinde 6. Filo komutanını ziyaret ettikleri söylenir."
Bu yazı o kadar "ideolojik", o kadar "bilgi"den yoksun ve o kadar "zırcahil" bir kafanın ürünü ki; "kıble"nin, zaten "deniz tarafında" olduğunu bile bilmiyor!..
Yazı, yine o kadar "aptalca" ki;
O olayın yaşandığı tarihte, yani 16 Şubat 1969"da, Başbakan Erdoğan henüz "15 yaşında"ydı...
15 yaşındaki bir genç, kalkıp "gemide 6. Filo Komutanı ile görüşecek" öyle mi?!?..
Aptallığın ve şapşallığın bu kadarına pes!..
Buna, kargalar bile kıçıyla güler!..
Ama, kabahat bu "zırcahil"lerde değil, kabahat; bu "hastalıklı kafa"ların yazılarını oraya koyanda!..
Yani, 3. Ordu Komutanı"nda!..
Komutan, aklı sıra "Hükümete muhalefet" ediyor, aklı sıra "Ergenekon"a sahip çıkıyor ve aklı sıra; "Ben demedim, onlar dedi" diyerek sıyrılacağını sanıyor!..
Ama, bilmiyor ki;
"Asker siyaset yapamaz!"
Yaparsa, bunun adı "cuntacılık" olur!..
"Darbe plânları"nın üzerine "şal" örtmeye, "askeri araçlarla gövde gösterisi" yapmak isteyenlere "kılıf" bulmaya çalışan Sayın İlker Başbuğ; resmen ve alenen "siyaset" yapan Org. Saldıray Berk için ne diyecek, ne yapacak gerçekten merak ediyorum!..
Sonucu, sabırsızlıkla bekliyorum!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tunca Toskay"ın ne dediğini duydunuz mu?.. Dün, Anadolu Ajansı"na yaptığı açıklamada; "Anayasa değişikliği için partilerarası mutabakat şart" deyip, eklemiş: "İktidar; zorlayarak ve hatta referanduma götürerek bir anayasa değişikliği yapmaya kalkarsa, Türkiye"de demokrasi krizi çıkar!"
Söz, aynen böyle... Bu "referandum" konusu, CHP ve MHP"yi niye bu kadar "rahatsız" etti, niye bu kadar "telâş ve paniğe" sevketti, anlayamadım...
Nihayetinde, "mutabakat" yapılması istenen "parti"lerin vekillerini de "millet" seçmiyor mu?.. Bırakın da millet; "partiler" üzerinden değil, bu defa da "doğrudan" kullansın yetkisini!..
"Halka gitmekten" niye bu kadar korkuyorsunuz?.. "Siyasi çözümler" aramak yerine, "sine-i millete dönmek"ten söz ediyorsunuz da, yani "karar vermeyi millete havale ediyorsunuz" da; "referandum"a gidince, niye "kriz"i gündeme getiriyorsunuz ki?..
Yoksa siz, "millet"e güvenmiyor musunuz?..
Hem "12 Eylül Darbesi"ni yargılamaya evet" diyorsunuz, hem de darbecibaşı Kenan Evren"in halka onaylattığı "Anayasa"nın, yine "halk" tarafından değiştirilmesi girişimine karşı çıkıyorsunuz!..
Adama sorarlar; bu ne perhiz, bu ne turşu?..