39 Rus'un Ölümü Bize 350 Bin Çeçen'in Nasıl Katledildiğini Hatırlatacak mı?/Nureddin Şirin
Rusya"nın başkenti Moskova"da iki trene yönelik gerçekleştirilen ve 39 Rus vatandaşının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bombalı eylemlerin, hafızalarımızdan silinip giden 350 bin sivil Çeçen"in Ruslar tarafından nasıl vahşice katledildiğini hatırlatması bakımından bir uyarı olmasını diliyorum.
Rusların tarih boyunca, özellikle de Çeçenistan"ın bağımsızlık mücadelesi sürecinde Kafkasya"da işlediği katliam ve cinayetlerin kitabını yazmaya kalksak, bin tane Hitler"i bir araya getirsek yine de az kalır...
Ancak, "hafıza-i beşer nisyanla malüldür" sözünde olduğu üzere, insanoğlu olarak bizler nedense müzmin unutkanlığımız dolayısıyla, bir halka karşı işlenen topyekun bir soykırımın, -ki bu halk bizim kardeşlerimiz, canlarımızdır- bizde bir acı bırakmadığını görüyoruz...
Yahudiler, II. Dünya Savaşı sırasında Alman Nazileri tarafından soykırıma uğradıkları yalan ve abartmalarını ileri sürerek yaklaşık 70 yıldır bütün dünyayı "Holocaust" iddilarına mahkum ettiler. Halbuki tarihi kaynaklar ve belgeler bu iddiaların ne denli asılsız olduğunu ortaya koymakta, söz konusu "Holocaust" iddialarının aslında Filistin toprakları üzerinde kurulması planlanan siyonist bir rejimin propaganda zemini olarak üretildiğini gözler önüne sermektedir.
Bununla birlikte, bugün "Holocaust" üzerinde aykırı görüş ileri sürmek, düşünce ve ifade özgürlüğü iddialarıyla övünüp duran Batı"da cezai müeyyidelerle karşılaşmayı beraberinde getirmekte, yazarlar, aydınlar tutuklanıp cezaevine konulmaktadır.
Bunun içindir ki siyonistler ve yandaşları "Holocaust denier" (holocaust inkarcısı) gibi bir deyimi sıkça kullanarak, bunu ağır bir suçlama konusu yapmaktadırlar...
Güncel anlamda, hiçbir kimsenin inkar edemeyeceği "Holocaust"lar yaşanmakta ve kadın, bebek, çocuk, yaşlı yüz binlerce masum ve savunmasız insan katledilerek tarihin en amansız soykırımları gerçekleştirilmektedir.
Amerika"nın Afganistan ve Irak işgalleriyle birlikte katlettiği sivillerin sayısının 3 milyona yakın olduğunu bütün dünya medyası yazmaktadır; Peki, "haçlı savaşı" bir diğer adıyla "terörle mücadele" adı altında gerçekleştirilen bu katliamlarda, bombalar, kurşunlar, yıkımlar altında parçalanarak hayatlarını kaybeden masumların dökülen kanlarının, çiğnenen namus ve ırzlarının bir bedeli yok mu..?
Siyonist İsrail rejimi geçen yıl Gazze"ye yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 1.500 Filistinli kardeşimizi katletmiş, binlercesini de yaralamıştı. 22 gün boyunca bütün dünya Gazze"nin başına dökülen tonlarca bombayı canlı yayınlarda izledi. Yıkılan evlerin enkazları arasından cesetleri parçalanmış şekilde çıkartılan bebeklerin ve çocukların iç parçalayıcı görüntüleri hala daha gözlerimizin önünde..!
Haçlı savaşlarının şefi emperyalist Amerika ve Filistin işgalcisi siyonist İsrail rejimi, bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleştirdiği katliamları, "ülkeleri ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamak" gibi bir gerekçeye dayandırıyorlar. Amerika"ya göre, "İslami terör" Amerikalıların güvenliğini tehdit ediyor; siyonist rejime göre ise, Gazze"deki mücahidler gerçekleştirdikleri füze operasyonları ile Yahudilerin can güvenliğini tehlikeye atıyor..(!)
Yani, kendileri gerçekte saldırgan, sömürgeci, işgalci, katil, hegemonyacı oldukları halde, milyonlarca masum insanı katlederken, "vatandaşlarının güvenliğini sağlamak" adına bunu yapıyorlar"
Diyelim ki, Müslümanlar haksız bir şekilde Amerikalıların güvenliğini tehdit ediyor; peki bunun bedeli, ülkeleri işgal edip milyonlarca masum ve savunmasız insanı katletmek mi..?
Rusya da Çeçenistan"da 350 bin Çeçen kardeşimizi katletti, katledilen masum insanların çoğunluğu kadın ve çocuk. Barbarlık ve acımasızlıkta sınır tanımayan Ruslar binlerce Çeçen kardeşimizi de kaçırdı; bunların arasında çok sayıda kadın var ve hala akibetleri belli değil" Onlar bizim namusumuz, onların iffetleri bizim iffetimiz. Tankların paletleri altında parçalanın insanlar bizim kardeşlerimiz"
Peki, Rusya"nın gerekçesi ne? Amerika ve siyonist rejimin dayanak noktasıyla aynı; "Rusya'nın egemenliğini ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamak."
Amerika"nın Afganistan ve Irak işgalinde işgalinde "koalisyon güçleri" adı altında bir sürü devletin askeri gelip bu işgale katıldı; peki bu devletlerin gerekçesi ne? Onlar da peşlerine takıldıkları Amerika"nın papağanlığını yaparak "İslami terör modern dünyayı tehdit ediyor?" iddiasını ortaya atıyorlar"
Neresinden bakarsak bakalım; İslam dünyasında Müslüman halkların katledilmesi, tarihin en barbar ve acımasız soykırımlarının gerçekleştirilmesi, bu emperyalist ve siyonistlerin elinde bir "hak" olarak duruyor: katliama uğramak ise bizim alın yazımız; ama eğer birileri kalkıp onlardan beş-on kişiyi öldürse, dünya ayağa kalkıyor; "Teröristler sivilleri katletti..!"
Öncelikle böyle bir tablo karşısında biz Müslümanların bir parolası olmalıdır:
"Biz güvende olmadıkça siz de hiçbir zaman güvende olamayacaksınız"!" Bizim evlerimiz yıkılıp taş üstünde taş bırakılmazken, sizler evlerinizde rahat uyuyamayacaksınız? Bizim kentlerimiz, köylerimiz, ovalarımız kanlarımızla kızıla boyanırken, sizin sokaklarınız eğlence parklarına dönüşemeyecek"!
Şimdi bizler bunu deyince, bazı kardeşlerimizin kalkıp, "ne yani sivil katliamları mı savunuyorsun?" diye soracak. Nitekim sitede yayınlanan haberlere gelen yorumlarda da bunu görüyoruz"
Kardeşler,
Bizler kimsenin sivillerine, kadınlarına, çocuklarına saldıralım, kanlarını dökelim demiyoruz. Sadece, emperyalist ve Siyonistlerin dünya Müslüman halklarını istedikleri gibi katletmelerinin bir yazgı olmadığını, bizim yazgımıza "katliam" yazanların, bizim hayatımıza acı ve zehir katanların kendi hayatlarının tatlı ve neşeli olamayacağını söylüyoruz..!
Sizler bizim şehirlerimizi savaş alanına, kan gölüne çevirirken, sizin New York"larınız, Washington"larınız, Moskova ve Leningrad"larınız da bu acıyı tadar, eğer tatmasını istemiyorsanız, o zaman en gelişmiş silahlarınızla geceli gündüzlü yıllar boyu sürdürdüğünüz vahşi işgal ve katliamları derhal durdurun..!
Adına "terör" dediğiniz nedir? Eğer birisi üzerine 5 kiloluk bir bomba bağlayıp onu patlatırsa bunun adı "terör", ama, tanklardan, ağır bombardıman uçaklarından tonlarca bomba yağdırılırsa, bunun adı "savaş! oluyor..!
Hadi söyleyin bakalım, Afganistan, Irak, Çeçenistan halklarının işgalcilere karşı kullandığı mermilerin, patlattıkları bombaların toplamı nedir, kaç tane kurşun, kaç ton bomba? Peki ya siz? Yüz binlerce ton bombayı boş araziye mi döktünüz? Savaş uçaklarınızın kaç sorti yaptığını övünerek anlatıyorsunuz, saymakla bitmez. Müslümanlar hangi uçaklarla kaç sorti yaptı sizin şehirlerinizin üzerinde? Hangi tanklarla, hangi füze ve toplarla yerle bir etti evlerinizi..?
39 Rus, 350 bin Çeçen"den daha mı fazla? 50 kilo bomba, yüz binlerce ton bombadan daha mı ağır..?
Önce siz bunun hesabını verin"
Bedenleri parçalanan yüz binlerce evladımızın hesabını verin"
Haritadan sildiğiniz kentlerimizin, köylerimizin hesabını verin"
Namuslarını kirlettiğiniz kadınlarımızın hesabını verin"
Yetim bıraktığınız milyonlarca çocuğumuzun hesabını verin"
Hitler iddia edildiği gibi, yahudileri topluca katletti mi, Holocaust dedikleri olay gerçek mi? En azından bu büyük bir abartı"
Ama, Putin, Bush, Şaron, Olmert, Barak, sizler Hitler"den bin kat daha betersiniz"
Nrünberg mahkemeleri asıl sizin için kurulmalı, insanlık suçu işleyen siz katiller insanlık, hukuk ve adalet adına cezalandırılmalısınız..!
Türkiye"deki kardeşlerimiz, 39 Rus"un öldürülmesi noktasında gösterdikleri tepkiyi, ilkesel ve usul açısından belli gerekçelere dayanıyor olsalar da, Rabbimizin bize, "müminler bir saldırıya uğradıklarında birlikte yardımlaşırlar, intikamlarını alırlar" emri gereği, soykırımların en ağırlarıyla karşılaşan kardeşlerimizle ne kadar yardımlaşma içinde olduğumuzun hesabını Allah"a verebilecek miyiz..?
Evet bu Kur"an"ın apaçık emridir: "El ele verin, sizi saldıranlardan intikamınızı alın!" (Şura 39)
"Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür" (Şura 40)
Yine bu Kur"an"ın emridir: "Size saldıranlara, onların saldırdığı gibi, siz de misliyle mukabele edin!" (Bakara 194)
(Not)
Burada ilmi ve şer'i bir temele dayanmaksızın görüş bildirdiğimiz düşünülebilir. Bu hususta cezaevinde iken de başka bir hadise üzerine küçük bir çalışma yapmıştık. Dayandığımız kaynak Elmalılı Hamdi Yazır hocanın Hak Dini Kur'an Dili tefsiri idi. Meselenin anlaşılması izin tefsirin ilgili bölümünü buraya aktarıyorum:
"194- İyi ama bu savaş, âdete göre muharebenin yasak olduğu haram aya tesadüf ederse ne olacak? Haram ay, haram aya; hürmetler, hürmetlere kısastır. Burada hürmet, muhafaza ve saygı gösterilmesi vacib olan, el uzatılması caiz olmayan şey demektir ki malları da içerir. Bu atıfta tahsisten sonra genelleştirme vardır.
Bu bakımdan: "Her kim size saldırır, hürmet ve masumluğunuzdan bir şey bozarsa, onun size saldırdığı kadar, yani aynısı olmak şartıyla siz de ona, karşılık olarak saldırınız." Çünkü, "Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür." (Şûrâ, 42/40)
Bir tecavüze karşı ayniyle karşılık vermek tecavüz değil, tecavüzün cezasıdır. "Kötülüğe ilk başlayan daha zalimdir." Buna tecavüz ve sınırı aşma denilmesi, fiilin kendisindeki benzerlik dolayısıyla bir müşâkeledir.
Aslında çirkin olan bir şey, böyle bazı şartlar altında itibarî bir güzellik kazanır. Bundan dolayı ilk başlayanın fiili, gerçekten ve hükmen çirkin ve sırf zarar olduğu halde, onun tepkisi demek olan karşısındakine bir hak vermiş olur. Böyle olabilmesi ise benzeri olma şartına bağlıdır. Benzerine riayet mümkün olmayan hususlarda kısas yapılmaz. Kıymetli şeyler birbirine takas edilmez. Hukukun derecelerine uymak gerekir. Mesela: gasbedilen bir şey mevcud ise aynen alınır. Misliyat (aynı şeyler)tan ise, aynı cinsten misli ile; değil ise malî misli olan kıymeti ile ödettirilir.
Kısaca meşru olan, kayıtsız şartsız karşılık vermek değil, ayniyle karşılık vermektir. Misle riayet edilmeyince, doğrudan bir zarar meydana getirilmiş ve zarara zarar ile karşılık verilmiş olur. Halbuki İslâm'da, "Doğrudan zarar vermek caiz değil, zarara zararla karşılık vermek de caiz değildir." Fakat zararı ortadan kaldırmak lazımdır. Zarar ise zarurî olarak misli ile takas edilerek ortadan kaldırılabilir. Yoksa diğer bir zarar ortaya atılmış olur. Takas demek olan kısas kelimesi, bu aynı olma mânâsını taşıdığı halde yanlışlık yapılmaması ve hükümde asıl maksat olduğu gösterilmemesi için sonuç olarak ayrıca da delil getirilmiştir."
Peki, haçlı ve siyonist güçlerin işgal, katliam ve saldırılarına karşı misliyle nasıl mukabele edeceğiz? Acaba biz, hayalet uçaklarına, uçak gemilerine, Cruise füzelerine, fosfor bombalarına, nükleer silahlara sahip olduktan sonra mı "misliyle" mukabelede bulunacağız..?
"Misliyle mukabele", savaş gemisine karşı savaş gemisi, Cruise füzesine karşı Cruise füzesi, Abrams, T 72 ve Merkava tanklarına karşı aynı gelişmişlikle başka bir tank ile mi olacak..?
Hadi insanlık olarak, ümmet olarak, bir Rus"un bile burnunun kanamamasını sağlayalım; ancak bundan önce, Kafkasya"daki işgal ve katliamların, insanlık dışı ve utanç verici saldırıların önünü alalım"
Ben kahraman Çeçen kardeşlerimin namluya kurşun sürerken, "aman zayi olmasın" diye endişe ettiğini biliyorum, ama canı canımız, kanı kanımız, onuru onurumuz, namusu namusumuz olan bu kardeşlerimize bir kurşun olsun gönderebiliyor muyuz? Hadi askeri malzeme göndermek şu veya bu şekilde metaneli bir iş, peki kışın buz ve karı altında Alllah için dağlarda kalan kardeşlerimizin sırtına bir palto giydirebiliyor muyuz? Bunu da yapamadık, bari, günde bir öğün yiyebildiği bir çorba tas aş verebiliyor muyuz...?
Bu da olmadı, "biz İslam topraklarının özgürlüğü için canlarımızı feda ediyoruz, bari siz de kardeş olarak size emanet ettiğimiz yetimlerimize bakın!" dediklerinde, hiç olmazsa bu yetimlerden birinin başını okşayabiliyor muyuz..?
Hiçbir şey diyemeyeceğim bir cümlenin dışında:
"Allah"ım! Utancımın ağırlığı altında ayakta duramıyorum"!"
Bütün bunlardan sonra, başımı kaldırıp bir söz söyleyeceksem eğer, o da şudur:
Yaşasın Kafkasya İslami Direnişi
Yaşasın Bağımsız ve Özgür Kafkasya
Yaşasın Mücahidlerin Komutanı Dokko Umarov
velfecr