4 bakanla ilgili oylama... İş var, işin içinde!

Hasan Karakaya

Bugün, “Meclis’teki 4 bakan oylaması” ile ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum... Malûm; bu olayın “yolsuzluk ve rüşvet”le ilgisi bulunmadığını, bunun “Hükümet’e darbe amaçlı bir operasyon” olduğunu sürekli söyledim, hâlâ da aynı inançtayım...

Malûm;

Önceki gün “saat 15.00’te” başlayıp, “gece saat 02.00”ye kadar devam eden Meclis Genel Kurulu’nda; 4 eski bakan; yani Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar için; özellikleCHP’liler tarafından “ayetli-hadisli konuşmalar” yapıldı, sonra da, “Yüce Divan’a gitsinler mi, gitmesinler mi?” oylamasına geçildi...

Sonuç ortada:

“Yüce Divan’a gerek yok!”

Meclis’ten çıkan bu sonuç, aslında; “Kirli 17-25 Aralık Operasyonları”nın bir “darbe girişimi” olduğunun “tescili”dir...

ŞAHSİ HESAPLAŞMA!

“4 eski bakan”la ilgili “oylama sonuçları”na bakacak olursak, burada da“şahsî hesaplaşmalar” yaşandığını söylemek mümkün!..

Meselâ, “700 bin liralık saat taktığı” iddiasıyla suçlanan ve adeta“rüşvetin sembolü” olarak gösterilen Zafer Çağlayan için, “242 Evet oyuna karşılık 264 Hayır oyu” kullanılıyor!..

Aynı oylamada Muammer Güler için; “241 Evet, 258 Hayır” oyu kullanılırken Egemen Bağış için “245 Evet, 255 Hayır” oyu veriliyor!..

Erdoğan Bayraktariçin ise;

“Evet” diyenlerin sayısı düşerken,“Hayır” diyenlerin sayısı çok daha yüksek çıkıyor!..

“219 Evet, 288 Hayır!”

Peki, bu ne demektir?..

Demek oluyor ki;

“Evet” veya “Hayır” diyenlerin amacı, 4 eski bakanı “yolsuzluk ve rüşvet iddialarından dolayı cezalandırmak” değil, bir anlamda, onlarla “şahsi hesaplarını görmek”tir!..

Öyle değilse;

Zafer Çağlayan için verilen “264 Hayır” ile, Erdoğan Bayraktar için kullanılan “288 Hayır”ın bir izahı yapılmalı değil mi?..

“Rakamlar” onu gösteriyor ki;

AK Parti içinde Muammer Güler ve Egemen Bağış’a karşı bir “antipati”vardır ama bunun “yolsuzluk ve rüşvet”le alâkası yoktur!..

Öyle olsaydı;

“Kolundaki saat”ten dolayı adeta “hedef” haline getirilen, 13 aydır yürütülen “algı operasyonu” ile “linç” edilmek istenen Zafer Çağlayan’a bu kadar “sahip” çıkılmazdı!..

Bu oylama;

Bazı AK Partililerin ve bazı muhalefet milletvekillerinin bazı eski bakanlarla “hesaplaşma” oylaması olmuştur!..

Öyle ya;

Çağlayan’a 242, Güler’e 241, Bağış’a 245 oy vererek “Yüce Divan’a gitmelerini” isteyen bir muhalefet, Erdoğan Bayraktar’a gelince, birdenbire “219 Evet”e düşüyor!..

Niye?..

Bunu, “Erdoğan Bayraktar’a güvenleri tam” olarak mı okumak gerekiyor?.. Madem güvenleri tam, o halde niye 219 kişi “Yüce Divan’a gitsin” diye oy kullandı?..

Ya da, “AK Partili Milletvekilleri” açısından bakacak olursak, Bayraktar’a niye “288 oy” kullandılar?.. Diğer bakanları “suçlu”, Bayraktar’ı “suçsuz”gördükleri için mi?..

Değil!..

Şahsen ben, burada “bakanların şahsı” ile ilgili bir tavır takınıldığını düşünüyorum.

Yoksa, AK Parti içinde bir “kırılma” olduğuna, ya da parti içinde “Kripto Paralelciler” bulunduğuna ihtimal vermiyorum!..

HEDEF HALK BANKASI’YDI!

AK Partililer gayet iyi bilir ki;

“4 eski bakan”a yönelik suçlamaların perde arkasında, kesinlikle“yolsuzluk veya rüşvet” değil, “Halk Bankası’na operasyon” vardır!..

Halk Bankası’nın “hedef” alınma tarihi de 11 Nisan 2013’tür!..

Evet, 11 Nisan 2013...

Yani, ortada ne“Gezi Kalkışması”vardır, ne de “17-25 Aralık operasyonları!”

Halk Bankası hedef alınmıştır, çünkü;“Amerikalı üst düzey görevliler”in de ifadesiyle, Halk Bankası; İran’dan petrol ve doğalgaz almakla, bir anlamda “ABD ambargosunu delmiş” ve dolayısıyla “cezalandırılmayı” haketmiştir!..

11 Nisan 2013’te, “46 Yahudi Kongre Üyesi”nin bir mektup yazarak,“Halkbank’a yaptırım uygulanmasını” istemeleri, hiç de boşuna değildir!..

Ve yine;

ABD Hazine Bakanlığı Terör ve Mali İstihbarat’tan Sorumlu Müsteşarı David Cohen’in, Türkiye’ye “gizlice” gelip, “bankacılar”la görüşmesi ve onlara; “İran’a ambargo devam ediyor, ayağınızı denk alın!” uyarısında bulunması, “hedefin Halkbank olduğunun açık delili”dir!..

Halkbank, madem ki “legal yollardan ambargoyu delmiştir”, o halde icabına bakılmalıdır!..

Baktılar!..

Daha doğrusu, baktırdılar!..

“Otorite(!)nin emireri” olan “Paralel İhanet Çetesi”nin elemanları,Washington’dan gelen talimat üzerine “Halkbank’a operasyon” yaptırdı, Genel Müdür Süleyman Arslan’ı gözaltına aldırdı!..

Olay budur!..

COHEN, ŞİMDİ CIA’DA!

Peki, ya sonra?..

18 Ocak günü, Ergün Diler, Takvim’de yazmış ve “sonrası”nı anlatmıştı!..

Demişti ki;

“Amerikan Hazine Bakanlığı Terör ve Mali İstihbarat’tan Sorumlu Müsteşarı David Cohen, CIA Başkan Yardımcılığı’na atandı”, haberiniz var mı?..

Diler, devam ediyordu yazmaya:

“Obama döneminde, dünyada para akışını en iyi bilen adam olarak Beyaz Saray’a çalışan Cohen’in, hiçbir ajanlık deneyimi olmamasına rağmenCIA’nın ikinci adamı olması, kimileri tarafından garip karşılandı. 

Ancak ortada garip bir şey yoktu! Bitirme tezini Türkiye’de HALKBANK’a girerek veren Cohen çok önemli bir figürdü!

Cohen’in gelmesi ne anlama geliyordu? Bunu anlamak ve buna göre defans yapmak gerekiyordu! Cohen, bu atamayla kesinleşti ki; Amerika’da“Başkan Obama’dan bile daha önemli!” konuma yükseltildi!..

Yeni düzende ABD’nin korunması ve hedef ülkelere vurulmasında, başrolCohen’de!

Çünkü “Para”yı bir tek o biliyor!

En iyi, o takip ediyor! 

Durum böyle olunca da Para’nın İmparatorluğu’nda gölge imparator oluveriyor!

CIA Başkanı John O. Brennan; Cohen’in atanmasıyla ilgili olarak “Evet; Cohen bir casus olarak hiç çalışmadı. Ancak mali konulara odaklanmak ve birçok meselede hamleleri daha önceden bilmek adına bize deneyim zenginliği katacak” dedi.

(...........)

Cohen, özellikle Ortadoğu’ya format atan biridir!

Kimin eli kimin cebinde, en iyi o bilir! Rusya ve İran’a, Suudlar’ı kullanarakekonomik yaptırım uygulanmasını isteyen ve projesini hayata geçiren odur! Terörist grupların nakit akışını sağlayan ya da bozan da odur!

Obama’nın dinlediği, kulak verdiği ve istediğini eksiksiz yaptığı tek isimdir!

Beyaz Saray’daki gizli mimardır!

ONU, 17 ARALIK BÜYÜTTÜ!

Sihirbaz Cohen, CIA’nın ikinci adamı Avril D. Haines’ın yerini aldı. Avril D. Haines de Beyaz Saray’da Obama’nın danışmanı olacaktı.

Haines de, Rockefeller bursu ile okuyan ve daha sonra yıllarca Rockefeller’da çalışan biriydi!

Cohen, daha CIA’da ikinci ADAM olmadan kendi arkadaşlarını Obama’nın etrafında toplamaya başladı!

Cohen, Amerikan devleti adına parayla oynuyordu!

Rusya için öngördüğü petrol oyunu ve buradaki başarısı, kendisini zirveye çıkardı!

Putin, 6 ayda 164 milyar dolar kaybetti! 

Cohen’in, Halkbank’a girerek başlattığı yürüyüşü, onu büyük oyunların büyük oyuncusu yaptı! 

Hatırlayın! 

İsrail, Türkiye-İran arasındaki işbirliğini ispiyonladı! 

Zencani, ABD’nin terör listesine girdi!

Halkbank’a operasyon yapıldı. David Cohen; Türkiye’ye geldi! 

Arkasından İsrail’e gitti! 

Rapor vermek durumundaydı çünkü!

Bu ziyaretten sonra Zarrab-Zencani ortaklığı dünya medyasına düştü! 

Zencani bu haberlerden sonra yakayı kaptırdı, cezaevine girdi!

17 Aralık’ın büyüttüğü Cohen, şimdi Beyaz Saray’daki en etkili isimdi!”

Ergün Diler’in yazdıkları, birer “komplo teorisi” değil, hepsi “gerçek” olan“çıplak bilgiler”dir!..

Görüyorsunuz ya;

“Hedefin Halkbank olduğu bir operasyon”dan dolayı 4 eski bakanın “Yüce Divan’a gitsin mi, gitmesin mi?” oylamasına tabi tutulduğu bir ortamda,“Halkbank’a giren” bir adam “CIA Başkan Yardımcılığı”na yükseliyor!..

Bakanlar “itibarsızlaştırılmaya” çalışılırken; David Cohen, “itibarlı adam”haline getiriliyor!..

Peki, tüm bunları “AK Partili milletvekilleri” bilmiyorlar mı?..

Elbette biliyorlar!..

O halde, “topyekün direniş” göstermediler de, niye “fire” verdiler?..

Dedim ya;

“Şahsi hesaplaşma!”

Bu oylamadan, “AK Parti’nin bölüneceği, dağılacağı” gibi bir sonuç çıkarmaya çalışanlar, havalarını alırlar!..

Bu oylama göstermiştir ki;

AK Partili milletvekilleri, her ne sebeple olursa olsun, nihayetinde “özgür irade”lerini kullanmışlar ve “oy”larını ona göre atmışlardır!..

Peki, aynı şey CHP, MHP veya BDP için de geçerli midir?.. CHP’nin içi,“yolsuzluk, rüşvet, tehdit, şantaj ve mafya” iddiaları ile çalkalanırken, CHP’li milletvekillerinin oyları, “iradelerinin ipotek altında olduğunu”göstermekten başka bir anlam taşımaz!

Öyle ya;

“Şişli ve Sarıgül skandalı”nı çözememiş bir partinin “yolsuzluk ve rüşvet”ten dem vurmaya hakkı var mıdır?..

CHP, ilk önce;

“Kendi evinin içine bakmalıdır!”

276’YI KİM BULACAK?

Bu vesileyle, yürütülen bir “algı operasyonu”na da değinmek istiyorum!..

Bazıları, “insanların zekâlarıyla alay edercesine”, diyorlar ki;

“AK Parti, bakanların oylanmasında 276 rakamına ulaşamamıştır!.. Dolayısıyla, bakanlar Yüce Divan’a gönderilmelidir!”

Oha ve de çüşş!..

Merak ediyorum;

Bunu dillendirenler mi “salak”tırlar, yoksa biz mi “geri zekâlı”yız!..

Ulan; “hukukta bir kural” yok mudur?.. Hukuk; “İddia sahipleri, iddialarını ispatla mükelleftir” demez mi?..

İddia sahipleri “muhalefet partileri” değil midir?.. 4 eski bakanı “yolsuzluk ve rüşvet”le suçlayan muhalefet değil mi?..

O halde ne yapacaklar?..

Bulacaklar “276 oy”u, 4 bakanı Yüce Divan’a gönderecekler!..

Peki, buldular mı?..

Hayır, 242’de kaldılar!.

Demek ki, diğer milletvekillerini “ikna” edemediler, “iddialarının doğruluğuna” inandıramadılar ve 276’yı bulamadılar!..

Olay, bu kadar basit!..

Şimdi kalkmışlar, “kendilerinin bulması gereken” 276’yı, “iktidar bulamadı” diye bir “algı” oluşturuyorlar!..

Be adamlar, “iktidarın böyle bir mecburiyeti yok” ki!.. “276’yı bulmaya mecbur olan muhalefet”tir!..

Bırakın laga-lugayı da;

Daha fazla rezil olmayın!.

ABİ’LER NİYE AKLANMIYOR?

Bir de, “temenni” kılıfı altında, “Keşke Yüce Divan’a gitseydiler de, aklansaydılar” diyenler var!.. Ki, bunların çoğu, “Paralel İhanet Çetesi”nin adamları!..

Onlara diyeceğim şu ki;

4 eski bakan için “aklansaydılar” diyorsunuz da, peki sizin “Abi”leriniz,“İmam”larınız niye “mahkeme huzuru”na çıkıp da aklanmıyor?..

Niye kaçıyorlar?..

Niye “firar”dalar?..

Hele söyleyin;

“ÖSYM ve KPSS sorularını çalıp”, kendi yandaşlarına servis eden“Paralelci Abi’ler” şimdi neredeler?..

Niye “firar” ettiler?..

Çıksalar ya “hakim huzuru”na!..

Kendilerini savunup, “çalmadık, çırpmadık” deseler ya!.. 

Mahkemenin vereceği “beraat” kararını alıp, “başları dik, alınları açık”dolaşsalar ya!..

Niye kaçtılar yurt dışına?..

Gelsinler, teslim olsunlar!..

Ama, gelemezler!..

Çünkü “hırsızlık” yaptıklarını, çünkü “gasp” ettiklerini, çünkü “suçlu”olduklarını çok iyi biliyorlar!.. 

Hepsi bir yana da, “Paralel Terör Örgütü’nün başı” olmakla suçlananFetullah Gülen niye gelmiyor “Pensilvanya’dan?.. “Bağımsız Yargı”nın karşısına çıkıp, niye kendisini savunmuyor?..

Niye aklanmıyor?..

Madem “aklanma” istiyorsunuz, önce Fetullah Gülen aklansın!..

“Abi”leriniz aklansın!..

“İmam”larınız aklansın!..

İşte, 4 eski bakan; çıktılar “Meclis”in huzuruna ve aklandılar!..

Sıra Fetullah Gülen’de!.

Abi’lerde, İmam’larda!..

Hadi, siz de aklanın!..

Değilse, kesin sesinizi!

************************************************************************

Nureddin Yıldız Hoca, niye hedef tahtasına konuldu?

Aslında, bugün geniş biçimde “Nureddin Yıldız Hoca” meselesine girmek istiyordum... Ama, “Meclis’teki oylama” girdi işin içine!..

Öncelikle şunu söyleyeyim: Nureddin Yıldız HocaPosta adlı bir “Aydın Doğan Gazetesi” olan “baldır-bacak” gazetesinde, 11 Ocak günü “hedef”gösterilmeyi, kesinlikle hak etmemiştir!..

Hoca, o sohbeti “3 yıl önce” yapmıştır... Sohbetin tamamı “116 saat”tir... Konuşmaların önü vardır, arkası vardır!.. Ama Aydın Doğan’ın Postagazetesi, “116 saatlik” sohbetin, “sadece 2 dakikalık bölümü”nü almış ve Hoca’ya “iftira” ederek, onu “itibarsızlaştırmaya” çalışmıştır!..

Nureddin Yıldız Hoca, sohbetinde; “6 yaşındaki çocukla evlenilir ve onunla karı-koca hayatı yaşanır” demiyor ki!.. Dediği şu: “Evlilik akdi ayrıdır, fiilî evlilik ayrı... Fiili evlilik için, buluğ ve rüştü beklemek gerekir!.”

Devam ediyor sözlerine:

“Çocuk evliliği istismardır!..

Bir anne ve baba; kendi çocuğunu 8-10 yaşında evlendirip de, onu zifaf odasına nasıl koyar?.. Çocuğunun üzerinden para kazanmak isteyen insanlara ana-baba denilir mi?.. Bir ana-baba, küçük yaştaki çocuğunu kurda-kuşa yem eder mi?”

Ne var ki; ilk günden beri “Müslümanlara ve İslâm’a Posta koyan” bir zihniyet, Nureddin Yıldız Hoca’nın “116 saatlik sohbetinden sadece 2 dakikasını” alarak, olayı çarpıttı... Hoca’nın, “Çocuk evliliği istismardır”sözlerine hiç yer vermedi... 

Ben, onların “amacını” çok iyi biliyorum... Ne var ki; Nureddin Yıldız Hoca,“alim ve münevver” bir adam... 

Bu haberlerin; “Hükümet’in Cemaatleri bitirme hamlesi gibi algılanacağını” gördü ve sustu...

Oyunu bozdu... Hadi beyler, başka kapıya!..

yeniakit