Artık şunu biliyoruz. “Great Reset” (DEF) Dünya Ekonomik Forumu’nun sekreteryası ve PR görevini üstlenmişti. Dahası ABD, İngiltere, Avrupa grubları arasında “Yeni Dünya Düzeni” projesinin Avrupa ayağında mihver rolü oynamak istiyordu. Sonuçta Avrupa’nın kalbinde yer alan “4. Sanayi Devrimi” ile maskelenmiş projenin merkezinde ABD, İngiltere ve Fransa’nın işgali altında ve bu devletlerin derin operasyonlarının merkezindeki ülke Almanya da vardı.
2020’lerin başında zaten Fransa gibi İngiltere de AB’nin bir parçası idi. DEF, Hollanda merkezli bir proje olarak, aslında AB ve NATO’nun içinde yer alan, Benelüx grubu ülkelerinden biri olan Belçika, Hollanda ile aynı grubta yer alıyordu.
İsviçre’nin Davos kasabasında 29 Ocak 2009’da Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kapsamında düzenlenen “Gazze: Ortadoğu’da Barış Modeli” başlıklı panele Erdoğan’ın yanı sıra dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun da katıldı.
Panelde, Peres’in Gazze saldırılarını meşrulaştıran sözleri ve diplomatik sınırları ihlal eden davranışlarıyla moderatör Washington Post yazarı David Ignatius’un taraflı tutumu karşısında Erdoğan tepkisini gösterdi. Erdoğan’ın konuşması moderatör tarafından kesilmeye çalışılınca Ignatius’a dönerek, “one minute” diyerek, Peres’e yüksek sesle, “Sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum” dedi.
Paneldeki çifte standarda tepki gösteren Erdoğan, “Davos benim için bitmiştir” diyerek oturumu terk etmiş, salonda bulunan dinleyiciler Erdoğan’ı alkışlamıştı.
Daha sonra 31.5.2010’da Mavi Marmara saldırısı gerçekleşti.
10 Aralık 2020’de Türkiye, “Türkiye Dördüncü Sanayi Devrimi Merkezi” açılışı ile bu projede aktif bir şekilde yer aldığını açıkladı. Türkiye’nin bu projeye aktif katılımının sağlanmasından sonra Erdoğan’ın bu önemli ve büyük katkısından dolayı (Turkish Sultan for life) unvanıyla selamladılar. Türkiye’nin Davos süresi bu şekilde yeniden başlıyordu.
3 Haziran 2020’de “Büyük Sıfırlama” başlığı ile açılışı Galler Prensi Charles tarafından yapılan WEF-Dünya Ekonomik Forumu’nun 50. yıl toplantısı bu anlamda bir milad oldu.
Pandemi sonrası toplum, siyaset ve ekonomiyi yeniden inşa edilecek ve yeni bir dünya düzeni kurulacaktı. Ve işin sivil ayağında tabela Endüstri Devrimi olacaktı.
Bu kavram ilk olarak 2011’de Almanya Hannover Fuarı’nda kullanıldı. Muammer Karabulut’un konuyla ilgili makalesinde belirttiği gibi “4. Sanayi Devrimi, yaşama, çalışma ve öğrenme şeklimizi temelden değiştirecekti. Klaus Schwab’ın 4. Sanayi Devrimi ile ilgili yazdığı kitap 12 Ocak 2016 tarihinde piyasadaydı. Klaus, 4. Sanayi Devrimine ilişkin kitapta bir araştırmacı gibi değil organizasyonunda görevli biri olarak, ‘yaşama, çalışma ve insanların birbirleri ile ilişki kurma biçimini temelden değiştiren teknolojik bir devrimin başlangıcı’ olacağını belirtiyordu. Bu projeye göre Harari’nin ve Schwab’ın kitaplarında ifade ettikleri gibi, Uzayın fethi, GENOM, atom altı parçacıklarla Kuantum fiziğinin verdiği imkanlarla her yerde, her zaman ve kesintisiz mobil süper bilgi işlem, insanımsı otonom robotlar, Yapay zeka, Nesnelerin İnterneti, Starlink ve 5G+, otonom hava, kara, deniz araçları. Her alanda 3 boyutlu baskı teknolojisinin yaygınlaşması (3D Printer), Nöro-teknolojik beyin geliştirmeleri / TransHumanizm ve NeuraLink, Nanoteknoloji ve BioTech / Gen Teraphy’si, GENOM Projesi ve mRNA sıvları vs, vs..
“Türkiye Dördüncü Sanayi Devrimi Merkezi”nin açılışı Erdoğan ile Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu Schwab’ın birer video konferans konuşmasıyla yapılmıştı.
Pandemi sürecinde Türkiye’nin bu yeni dünya düzenine bağlılığının kökeni de bu şekilde belli olmuş oluyor.
Aynı bağlılığı biz iklim anlaşması konusunda da gördük.
İşe bakar mısınız, biz İstanbul sözleşmesini 11 Mayıs 2011’de imzalamışız.
“One minute” 29 Ocak 2009’da yaşanmış. Mavi Marmara, 31.5.2010’da Tam bir yıl sonra İstanbul sözleşmesi ile tekrar el sıkışmışız. İstanbul sözleşmesi imzalandıktan bir yıl sonra Hannover’de teknoloji fuarında tekrar önemli bir toplantı gerçekleşti. Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekildiğimizi açıkladık ama, sözleşmenin birçok hükmü başka düzenlemelerde duruyor.
2020 Ağustos’unda ise bu konu ile ilgili uyarım üzerine AK Parti benden davacı olacaklarını açıklıyor. Bu konuda açılan ceza davası 9 Mart’ta K. Çekmece adliyesinde.
Bakın AK Parti’nin eleştirdiğimiz kadro ve icraatları İstanbul sözleşmesi sonrası dönemle ilgilidir.
Bu konuya tekrar döneceğim ama siz de bugünü anlamaya çalışırken bir de dünü bu gözle bir gözde geçirin.
Pompalanan korku pandemisi, mafyöz ilişkiler, pandemi sürecinde yaşananları, media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, akademi ilişkilerini bir de bu açıdan değerlendirin.
Bu temel gerçeği görmeden bu labirentten çıkmamız zor.
Kim gelirse bu labirente girip uluslararası sistemin trafik işaretlerine sadakatla bağlı kalacak olursa yolun sonunda varacağı yer, artırılmış sanal gerçekliğin CENNET diye işaretlediği CEHENNEM olacaktır.
“Haykırmak istiyorum, kollarımı makas gibi açarak / Durun kalabalıklar, durun! Bu sokak çıkmaz sokak!”
Uyanın kardeşlerim uyanın! Uyanın!
Yarın çok geç olabilir.
Selâm ve dua ile.