Sistem Cumhurbaşkanı seçilmek için yüzde 50 artı 1’i şart koşuyor, o da seçim ittifaklarını…
Ak Parti, en sıkıntılı zamanlarda oyu yüzde 30 civarında olduğu halde, iktidar olmak için, MHP, daha sonra BBP oylarına muhtaç hale geldi ve bundan “Cumhur İttifakı” doğdu. Halen bu ittifakın da 50 artı 1 için yeterli olmayacağı kaygısı var ve kaybedilen oyların kazanılması için ne mümkünse yapılıyor.
Aslında en zor işlerden birisi Ak Parti’nin MHP ile ittifak yapması idi. Bir ara “Bütün milliyetçilikleri ayağımın altına alıyorum” diyen Tayyip Erdoğan’a MHP’nin destek vermesi mümkün müydü? Bir şeyler oldu, MHP o sözleri unuttu, Ak Parti de bir miktar – belki önemli bir miktar- MHP’lileşti, üstelik bunu Kürt oylarını önemli ölçüde kaybetmek pahasına yaptı, sonunda Cumhur İttifakı yürür hale geldi.
Ak Parti’nin MHP ile böylesine birlikte yürüyüşünün, kendisine neye mal olduğunu bilmiyor olabilir mi? En azından “parti kimliği” noktasında başlangıçtaki temel duyarlılıklarından vaz geçilmiş durumda.
Bunun ötesinde yüzde 50 artı 1 zorunluluğu, şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da, daha önce yazdığım gibi “Bütün tuşlara basmak zorunda” bırakıyor. Bunun ülkeye nasıl bir bedel ödetmek anlamına geldiğini, seçimden sonraki dönemde göreceğiz.
6’lı Masa oluşumu da yüzde 50 artı 1 kuralı ile bağlantılı. Masa’nın paydaşı olan partiler, tek başlarına yüzde 50 artı 1’i buluyor olsalar, herhalde kendi programları ve kadroları ile halkın önüne çıkarlardı. Bu mümkün olmayınca güçlerin birleştirilmesi gerekti. Ortaya, farklı damarlardan gelen 6 partinin “Türkiye için” bir “Asgari müşterek” oluşturma zarureti çıktı. Türkiye toplumundan söz açıldığında kültürel farklılıklar yok değil, hayat tarzı farklılıkları yok değil, yer yer farklılıkların gerilimlere yol açmış olması söz konusu, ama gene de aynı toplum içinde bir arada yaşamak kaçınılmaz, acaba, farklılıkları diyaloga çevirecek bir buluşma söz konusu olamaz mı? 6’lı Masa’da en farklı çizginin CHP olduğu sanırım paylaşılır. Ancak CHP de, mesela Ecevit’in, Baykal’ın laikliği daha özgürlükçü yorumlama girişimleri, sonra da Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çizgisi, toplumun CHP’ye mesafeli kesimlerine yaklaşma açılımları oldu. 6’lı Masa’daki farklı damarların buluşmasının yolu böyle açıldı.
Evet, iktidar alternatifi olmanın kaçınılmaz yolu da bu idi.
Ama 6’lı Masa birlikteliği partileri tek parti haline de getirmiyordu. “Asgari” kelimesi “En küçük, en az” anlamına geliyor. Bir de “Azami” var. O da “En fazla, en büyük” demek. Farklı partilerin koalisyonu demek, “asgari” ya da “azami” anlamda “müşterek”lik gerektirir. “Azami” anlamda “müştereklik” sağlansa bile, geçmişte CHP – MSP koalisyonunda çok iddialı biçimde iddia edildiği gibi “İki parti bir parti imiş gibi çalışır” hale gelmiyor. Bir şekilde öküz ölüyor ve ortaklık bozuluyor.
6’lı Masa belli ki güçlü bir iktidar alternatifi oluşturuyor. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavırlarına yansıyan “kaygı” da ortaya koyuyor. Ancak Yapı -sorun-suz değil. Erdoğan’ın sorun potansiyelinden yola çıkarak halktaki “olumsuz koalisyon hafızası”nı yenilemek istemesi siyasetin tabiatı gereği. O zaman sorunu azaltacaksınız.
Bazı sorun alanları ortaya çıktı:
-Bunlardan birisi, partilerin partiye özgü hamlelerinin diğerlerini ya da 6’lı Yapı’yı bağlayıp bağlamadığı hususu. Bunu Kılıçdaroğlu’nun dış gezileri ve kimi çıkışlarında, son olarak da DEVA’nın “Türklük” ile ilgili yaklaşımında gördük. İyi Parti’nin HDP’ye ilişkin -diğer partilerden çok keskin- yaklaşımı da bunun bir başka örneği. Partilerin farklı çıkışları diğerleri tarafından hele kamuoyu önünde eleştirilsin mi eleştirilmesin mi? Belli ki o tarz farklılaşmalar problem oluşturacak.
-İkinci potansiyel sorun alanı, “Ortak Aday” ile 6’lı Masadaki liderlerin ilişkisinin çerçevesi noktasında oluşacak gibi görünüyor. “Güdümlü aday” profili halkın huzuruna çıkarılamaz, mevcut Anayasanın verdiği nerede ise sınırsız yetkileri cebine koyup, “Alıp başını gidecek Cumhurbaşkanı” profili de, başka bir acayiplik oluşturur. Bu üstelik 6’lı Masa’yı aşacak bir konu. Çünkü desteğini isteyeceğiniz toplum bu ilişkiyi yargılayacak. Daha ötesi Medya, bu ilişkinin içinden sorunun her iki tarafını gülünç hale getirecek hikayeler çıkaracak.
Cumhur İttifakı, bu sorunu, Bahçeli’nin geçmiş gerilimleri sıfırlayarak Erdoğan’a mutlak desteği sayesinde aşmış gözüküyor. Orada iki lideri birleştiren bir “Sır” var mutlaka. En azından sayın Bahçeli’nin “Sır”lı işler yaptığını Sinan Ateş’in sonu trajik biten görevden alınış biçimiyle öğrenmiş bulunuyoruz.
Her ne ise, at binenin kılıç kuşananın denir. Erdoğan – Bahçeli bir şeyi başardı. 6’lı Masa, sorunlu alanları nasıl aşacak, ona kafa yormalı. Liderlerin buluştuğu liman sakin görünebilir ama açıklarda dalgalar o kadar sakin değil