Sakarya Başörtüsü Platformu 81. Başörtüsü eyleminde; Türkiye"de sistemin nasıl ikiyüzlü bir şekilde işlediği vurgusuna değinildi. Açıklamada üniformalı bürokratik oligarşinin dokunulmazlığı eleştirilirken, tüm sorunların ancak ALLAH"a kulluk bilincine sahip insanlarca çözülebileceği belirtildi.
Sakarya Başörtüsü Platformu adına Özgür-Der üyesi Ömer SEVİM tarafından okunan basın açıklamasında, toplumsal sorunların çözüm yeri olarak; "çözerse bu işi Hükümet çözer", "bu iş Meclis"in işi" vurgusunu yapanların daha sonra ise nasılda "Hükümet"e ve diğer tüm sivil unsurlara baskı ve darbeci yaklaşımlar" sergiledikleri ifade edildi.
SEVİM yaptığı açıklamada, darbe planlarının basına yansıdığı bir zamanda hükümetten çıt çıkmadığını belirtilerek; "Yapılması gereken; baskı ve yasaklara son vermek ve bunun için de üniformalı bürokratik oligarşinin hakimiyetini sonlandırmak veya onları adalete çağırmak için sesini yükseltmektir." dedi. Açıklamada ayrıca tüm sorunların çözümü için TEVHİD"i ilke edinmek gerekliliği vurgusu yapılarak "Allah"a kulluk yasaklara, baskılara ve adaletsizliklere karşı çıkmaktır. Allah"a kulluk, en başta da Kur"an"a ve Rasulün örnekliğine tabi olmaktır." cümlelerine yer verildi.
"Başörtüsü İslamın Emri - Müslüman Kadının Kimliğidir", "Zulme Karşı Direneceğiz - Başörtüsüne Özgürlük" ve "Tevhid, Adalet, Özgürlük" yazılı pankartlar taşıyan platform mensupları eylem boyunca "Uyan, Diren, Özgürleş", "Hukuksuz Devlet, İktidarsız Hükümet" ve "Tevhid, Adalet, Özgürlük" sloganları attılar. Eylemde, "Başörtüsüne özgürlük, hemen şimdi!", "Yaşasın başörtüsü direnişimiz!", "Dün Okul, Bugün Sokak, Peki Yarın???" ve "Yasak sürüyor,(D)uyuyor musunuz?!" yazılı dövizler de taşındı.
Sakarya Başörtüsü Platformu 81.Basın Açıklaması
Direnmek ; Özgürlüğe yürümektir.
Türkiye"de sistem bilerek ve isteyerek toplumu çaresizliğe, eli-kolu mahkum yaşamaya, bir şey yapılamazcılığa sürükleyerek bu şekilde farklı bir sindirme ve kanıksatma politikası izliyor. İlk önce bütün bir topluma medya aracılığı ile "çözerse bu işi Hükümet çözer", "bu iş Meclis"in işi" alt bilinci yerleştiriliyor ve daha sonra Hükümet"e ve diğer tüm sivil unsurlara baskı ve darbeci yaklaşımlar uygulanarak, bütün bir toplum adeta aptallaştırılmak isteniyor ve şaşkınlaştırılıyor. İnsanlar neyi, nasıl ve kimden bekleyeceklerini bilmez bir halde hedefsiz, amaçsız yaşayan yığınlar haline dönüştürülüyor. Elli küsur yıldır sık sık başvurduğu seçim aldatmacaları ve bu da yetmeyip her on yıla yaydığı darbelerle de insanların adeta bir sürü gibi davranması öngörülüyor.
Yeni bin yılla birlikte değiştirilip, yeniden tesis edilmeye çalışılan dünya dengeleri içerisinde Türkiye"nin acziyeti ve çaresizliği de işte tam burada başlıyor. On yıllardır Batı"ya yaranma politikalarından ve darbelerden başka hiçbir şeyi beceremeyen sistem bu süreçte izle-gör-bekle-dur gibi oldukça pasif ve edilgen bir politikayı benimsemek durumunda kalıyor. Çünkü bütün enerjisini kendi halkı ile uğraşmaya harcadığı ve sürekli irtica paranoyaları ile yaşadığı için dış politikaya ait bir hamle geliştirmesi imkansız oluyor.
Sistemi yönetmesi beklenen mevcut Hükümet ise; tüm bunlara ait sağlıklı değerlendirmeler yapmaktan çok uzak bir şekilde, her gün yeni bir gömleği denemekten harap ve bitap düşmüş görünüyor. İslamcılıktan gelip, muhafazakar demokrasi batağına saplananlara buradan çıkışın Avrupa Birliği süreci ile olamayacağı iyice anlatılıp ikna edilince, şimdi bazen Ulusalcı, bazen özgürlükçü, bazen darbeci ve yasakçı olmak gibi seviyesizliği, kimliksizliği ve gelgitleri yaşıyorlar.
"Ekonomiyi düzenliyoruz", "Vergi reformu getiriyoruz", "Borç ödüyoruz", "Faiz belası ile uğraşıyoruz" tarzı söylemlerle halkı oyalayanlar, konu başörtüsüne, imam-hatiplere, hak ihlallerine, İslami hak ve taleplere gelince sus-pus kesiliyorlar. Mütekait bir paşanın 2004 yılında darbe planladığı gazete sayfalarından ve televizyon ekranlarından belgeleriyle birlikte ortaya çıkartılıyor. Fakat Hükümet kanadından çıt çıkmıyor. Mevki ve makamlarını sağlama alabilmek için yapmadıkları hokkabazlık, vermedikleri taviz kalmıyor.
Yapılması gereken; yasamasıyla, yargısıyla, yürütmesiyle ve şimdi de artık Holdingiyle askeri vesayet gerçeğini tartışmaya açmak, bunu sorgulamak, yargılamak, toplumu bu üzerindeki karabasandan kurtarmaya çalışmaktır. Yapılması gereken; hızla büyük bir ahlaki çöküş yaşayan, Batılılaştırılacakken Hiçbirşeyleştirilen toplumu bu tehlikeden kurtaracak adaletli ve kendinden emin adımlar atmaktır.
Yapılması gereken; baskı ve yasaklara son vermek ve bunun için de üniformalı bürokratik oligarşinin hakimiyetini sonlandırmak veya onları adalete çağırmak için sesini yükseltmektir. Yapılması gereken; kapalı kapılar ardında taviz belgelerini imzalayıp sonra inkar etmek ya da ellerine tutuşturulan yol haritalarını sessizce karşılamak değil bunları açıkça ilan etmek, kendisine baskı yapıldığını açıklamaktır.
Biz Sakarya Başörtüsü Platformu olarak şunu ifade etmek istiyoruz ki;
Tevhidin ve adaletin olmadığı yerde her şey ve her türlü bela olabilir. Yüce Kitabımız Kur"an-ı Kerim toplumsal adaletin temeline TEVHİD"i koymuş ve tüm insanları "yegane ilah" olan Şanı Yüce Rabbimize kulluğa çağırmaktadır. Cenabı Allah"a kulluk her müslümanın en önemli ve vaz geçilemeyecek görevidir.
Allah"a kulluk yasaklara, baskılara ve adaletsizliklere karşı çıkmaktır. Allah"a kulluk kendin için istediğini Müslüman kardeşin için de istemektir. Allah"a kulluk zulme ve zalimlere boyun eğmemek ve onlara asla taviz vermemektir. Allah"a kulluk tevhide ve adalete dayalı bir direnişi hakim kılabilmek ve özgürlüğün ferahlatıcı serinliğinde yakıcı azabtan uzak olabilmek için çaba göstermektir. Allah"a kulluk , Allah"ın emir ve yasaklarını korumak ve takvayı kuşanmaktır. Allah"a kulluk, başörtüsünü onuru bilip onu savunmak ve başörtüsü yasağına karşı direnmektir.
Allah"a kulluk, en başta da Kur"an"a ve Rasulün örnekliğine tabi olmaktır.
Sakarya Başörtüsü Platformu adına Özgürder Sakarya Şubesi