İLGİ ODAĞIDIR Sorunlu bir siyaset anlayışının göbeğinden gelen bir ekip, kitlesel siyasetin engin denizlerinde kulaç atmaya kalkışmıştır...
Üstelik acayip de başarılı olmuştur... Ancak... "Sorunlu geçmiş" ve "Ani gelen başarı" nedeniyle... Bütün dikkatler bu ekibin üzerinde toplanmıştır... Takdir edersiniz ki, "ilgi odağı" olmak, "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olmaktan çok daha belalı bir iştir... Parti sözcülerinin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının attığı her adım, aldığı her nefes bile takip edilmiş, sonunda 163 sayfalık bir "iddianame"ye dönüşmüştür...
GAF ODAĞIDIR İlgi odağı haline gelenler, bir süre sonra bu durumdan fazlasıyla hoşlanmaya başlarlar... Coştukça coşulur... Atraksiyonlar yapılır... Lüzumsuz ve hiçbir fayda sağlamayacak çıkışlarla "iddianame"ye malzeme sunulur... Açın bakın "iddianame"yi... Sözün şehvetine kapılmışların resmi geçidi gibi... Biri "don" gafı yapmış, öbürü coşup "Tekkelere özgürlük" diye haykırmış, bir başkası TSE’den türban için standart istemiş, bir diğeri "Yeşil devrim" rüyalarını gördüğünü söylemiş, bir ilçede "84 yıllık karanlık" pankartı açılmış, bir AKP’li belediye başkanı "İnşallah bütün okullar imam-hatip olacak" demiş...
İHTİRAS ODAĞIDIR Senelerce sistemin dışında kalmışların, birdenbire iktidar olanaklarına kavuşması üzerine, "Ben de isterem... Yetim miyem? Öksüz müyem?" şeklindeki o arsız türkünün işaret ettiği olay gerçekleşmiştir... Kısaca "kadrolaşma" diye nitelendirdiğimiz olay, aslında "Kadrolaşalım / Memleketi değiştirelim" arzusundan ziyade, yılların biriktirdiği engin ve muazzam ihtirasa yanıt verme gayretidir... Aynı ihtiras, ihalelerde de sırıtmaktadır... "Yandaş medya oluşturma" çabasında da sırıtmaktadır...
TÜRBAN ODAĞIDIR Hükümetin pragmatik politikalarıyla işleri hayli tıkırında giden hükümet yanlısı "Muhafazakar zenginler", türban meselesini vicdan meselesi yapmışlardır... Muhafazakar zenginler, türbanlıların mağduriyetini gidermek için parmaklarını bile kıpırdatmazlarken, yani holdinglerinde, şirketlerinde türbanlılara istihdam alanı açmazlarken, hükümeti türban konusunda adım atmaya zorlamışlardır... Her konuda aşırı pragmatik davranan hükümet de, "hamamın namusu"nu türbanla kurtarmaya teşne olmuştur... Türban sembolüne iyiden iyiye yüklenilmesinin temel nedeni budur... Yani türban atılımına bakarak, "Bunlar şeriatı arzuluyorlar" demek hayli zordur...
Bakan Mehmet Şimşek: Çok talihsiz bir fotoğraf
MARAŞ’ta bir tören...
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ve eşi protokolde...
Hafiften yağmur var...
Protokolde bir tek şemsiye bile yok...
Sadece Mehmet Şimşek ve eşi için koruma polisi şemsiye tutuyor...
Dün bu köşede yayınlanan fotoğraf bunu yansıtıyordu...
Bakan Şimşek aradı...
"Son derece üzgünüm" dedi ve ardından ekledi:
"Protokolde sadece benim için şemsiye açılmamıştı... Vali Bey için de, başka bazı yetkililer için de şemsiye açılmıştı... Ama en son kapanan şemsiye, benim için açılan şemsiye olmuş... Ve tam o sırada fotoğraf çekilmiş... Neresinden bakarsanız talihsizlik... Sadece benim için şemsiye açılmış olsaydı, yorumunuzda haklı olurdunuz... Bu beni de çok rahatsız ederdi..."
Kendisinin mütevazı bir insan olduğunu söyleyen Bakan Mehmet Şimşek, "Londra’da 7 yıl boyunca işime metroyla gittim... Otobüse bindim... İsteseydim başka türlü bir hayat da yaşayabilirdim... Bakan oldum diye değişmem söz konusu değil... 40 yaşından sonra insanın temel karakteri değişmez... Ben nereden geldiğimi gayet iyi biliyorum... Geçmişimle de uyum içimdeyim" dedi...
NOT: Bakan Mehmet Şimşek, bu görüşmemizin ardından Maraş’ta düzenlenen o törende çekilmiş fotoğraflar da gönderdi... Fotoğraflarda Bakan’ın yanı sıra başka yetkililer için de şemsiye tutulduğu görülüyor... Yani sadece Bakan için şemsiye tutulmamış...
Ama yine de insan, "Keşke yetkililerimiz şu şemsiye tutturmak adetinden bütünüyle vazgeçseler" diye düşünüyor...
Gelin de şimdi çanta taşıttırmayan, şemsiye tutturmayan Erdal İnönü’yü anmayın...