Rus merkez bankası, dolar üzerinden döviz rezervini en alt seviyede cari işlem ihtiyacı ile sınırlı oranda tutma kararı aldı. Ama bu durum doların yükselişini durdurmaya yetmedi.
Şu anda global bir boykot olmadan ABD dolarını tek başına frenleme kabiliyetine sahip tek ülke var, o da Çin. Çin ABD’ye teslim olmayacaksa, bir ticaret savaşının başlamasının an meselesi olduğunu söyleyebiliriz.
Aslında ABD Çin’in dizüstü çökmesini istemez. Çünkü Çin’de çok ciddi ABD yatırımı var. Çin de ABD’nin çökmesini istemez. Çünkü parası ve müşterisi büyük ölçüde Çin’de. Her iki taraf da birbirini teslim almak istiyor..
Aslında ABD iç içe birkaç savaş veriyor. Sıcak savaş, siber savaş, biyolojik savaş. Bu arada soğuk savaş bitmedi, kılık değiştirerek devam ediyor.
ABD Başkanı Donald Trump, ABD ile ticaret anlaşması yapmaması durumunda Çin’in ciddi zarar göreceğini söyledi. Trump’ın açıklamasının ardından Çin›den misilleme geldi.
Çin, hazirandan itibaren toplam 60 milyar değerindeki ABD ürünlerine yüzde 5 ile yüzde 25 arasında gümrük vergisi getireceğini açıkladı.
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı aslında aynı zamanda büyük savaşın bir parçası.
SİBER SAVAŞTA ÜLKELER ARASINDA TEHDİT SIRALAMASINDA BİR NUMARADAYIZ. Dilimde tüy bitti yetkililere anlatamadım. Varolan imkanlarımızı bile tam olarak kullanamıyoruz. Tehdit her gün biraz daha büyüyor, bu işin maliyeti de büyüyor. Ama bir el büyük ölçüde kendi imkanlarımızla yapacağımız bir şeyi engelliyor.
Buyurun siber savaş tatbikatı yapın bakalım sonuç ne olacak. Ya da varolan siber saldırılara karşı siber bir koruma kalkanı oluşturun. İnsan kaynaklarımız yurtdışına kaçırılıyor.
Siber savaş sadece bilgisayarlara değil, bilgisayarlar üzerinden, kamu, özel, askeri, sivil, sağlık, ulaşım, bankacılık, aklınıza gelen tüm alanlarda telafisi çok zor fiziki zararlara yol açabilir.
Biyolojik savaş deseniz, gıda, ilaç ve kozmetikler üzerinden yıllardır hoyratça sürdürülüyor. Bir millet kısırlaştırılıyor. 3 çocuk değil, bir çocuk bile hayal olacak böyle giderse. Bu adamlar 2050’ye kadar dünya nüfusunu %50 azaltmaya karar vermişler. Evliliği onun için hedef aldılar. Bu hedefe varmak için savaş, terör, intihar, kısırlaştırma her yolu deneyecekler. Hedefteki ülkeler belli: Öncelikle Çin, Hindistan, Endonezya, İslam ülkeleri ve Afrika. Biyolojik silahlarla salgın hastalıklar çıkarırlarsa şaşmamak gerek.
Soğuk savaş deseniz, siyaset, sanat, STK, Media üzerinden bütün hızıyla devam ediyor. Dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi, sınıfsal, cinsiyet farklılıkları üzerinden ve vicdani kanaat farklılıklarına dayalı her türlü ihtilaf çatışma sebebi sayılacak.
Çin her yerde ABD’nin karşısına çıkıyor. Asya’da Çin elindeki döviz stoğunu yatırıma yönelterek bölgedeki birçok ülkede ekonomik ve siyasi ağırlık kazandı. Afrika’da, Ortadoğu’da ve körfezde de aynı şekilde Çin’in her yerde ABD’nin karşısına çıkmasının bir şekilde engellenmesi gerekiyor ABD için.. ABD doğrudan Çin’i askeri olarak karşısına almak yerine, ekonomik boykot ve soğuk savaş taktikleri ile köşeye sıkıştırmaya çalışacak. Dini, etnik, ideolojik, politik unsurları kendi içinde ve devlete karşı kışkırtacaktır.
ABD hedef ülkelerde kendine yeni genç, kullanabileceği politikacı, gazeteci, işadamı arıyor. Eski kadroların mevcut bağlantıları sorun çıkarıyor. Trump onun için Kushner üzerinden bölgede lobi yapıyor, yeni isimler üzerinde çalışıyor. Veliahd prens bu açıdan Kushner için iyi bir partner. Trump genç isimlerin acemiliğinden yararlanmak ve onların kendini ispatlama ve kariyer çabalarından yararlanmak istiyor. Dahlan da bu ekipte önemli bir isim. Aslında Kaşıkçı’nın da bu ekibe katılmasını istiyorlardı ama o karşı ekipte yer aldı.
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı bir bakıma Huawei üzerinde bir vekalet savaşına dönüştü. Biliyorsunuz Panasonic, ABD tarafından kara listeye alınan Huawei’ye 68 bağlı ortaklığı ile bazı parçaların satışını durdurma kararı aldı. Huawei’ye sevkıyatı durdurulan parçaların % 25’den fazlası ABD orijinli teknoloji veya metaryel kullanılan parçalar. Huawei üzerinde en çok konuşulan şirket olsa da benzer durumda 70 şirket daha var. Google da Çinli teknoloji şirketi Huawei’nin ABD tarafından kara listeye alınmasının ardından, Huawei kullanıcılarının başta Android olmak üzere Google ürünlerine olan erişimini askıya aldığını duyurmuştu. Şimdi Çinli şirket yıl sonuna kadar kendi işletim sistemini hayata geçirmek için kolları sıvadı.Huawei resti çekti! Kendi işletim sistemini kuracak. Böylece dünya yeni bir sistemle tanışacak ve böylece ABD’nin tekeli de kırılmış olacak.
Bu arada Huawei’nin sadece Çinli bir şirket olmadığını, arkasında Rothschild’lerin olduğunu, bunun aynı zamanda bir Amerikan-İngiliz savaşı olduğunu görelim. E. Macron ya da T. May’ın başına gelenler de aslında bu çatışmadan bağımsız değil.
Aslında Huawei krizi bizim için de S-400 konusunda yaşanan kriz açısından dikkatle izlenmesi gereken bir konu. ABD bir yandan da “Huawei sana söylüyorum, ey millet siz de dinleyin” der gibi davranıyor.
Kaldı ki ABD artık, dolaylı olarak mesaj vermek yerine S-400’ler konusu ile ilgili olarak artık doğrudan Türkiye’ye karşı cephe almaya başladı. Amerika’nın Sesi’ne göre; Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Demokrat Kongre üyesi Eliot Engel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de demokrasiyi gerilettiğini ve Putin ile yakınlaştığını savundu ve hazırladıkları karar tasarısı ile ilgili olarak şöyle dedi: “Bu tasarı Erdoğan’ı otoriter davranışı sebebiyle kınıyor, Türkiye’ye de Rus silah sistemlerinin teslimatının iptal edilmesi çağrısını yapıyor.” Peki Ankara bu çağrıya olumlu cevap vermezse ne olacak? Öyle anlaşılıyor ki, bu konuda karşımıza NATO’yu çıkaracak. Ekonomiyi ise, kur ve faiz baskısı ile IMF’ye yönlendirmeye çalışacak.
Şunu görelim. ABD sadece Çin ya da İran’la uğraşmıyor. Hedefinde sadece Venezuela da yok. Türkiye de var.
Bugünlük de bu kadar.
Selâm ve dua ile.