Hani o bizim Navarin’de yakılan donamamızı ardından padişah efendimiz, öyle buyurmuştu, Yakılan donanmamızın daha iyisini istiyorum, direkleri gümüşten, yelkenleri İpekten olsun.
Aslında biz kendimizi abd-i aciz, fakir ve pür taksir olarak gördüğümüz zaman harikalar gerçekleştiriyorduk, Fethi Mübin, gittiği ülkelerin topraklarından yaşayan halkların göz aydınlığı oluyordu. Çünkü biz o zaman “Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi” olma gayretindeydik.
Fatih fethe hazırlanırken ne diyordu: “İmtisal-i cahid-ü fillah oluptur niyyetim /
Din-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim”.. Hadi Fatih’i tercüme edelim(!?) “Allah yolunda cihad etmek/çabalamaktır gayretim / İslam dininin dünyadan soyutlanmış gayretidir gayretim”.. “Dünyevi bir şan, şöhret, makam, itibar, zafer peşinde değilim” diyor. Biz ezel ve ebed davası peşindeyiz (Haşa) ki Allah (cc) bu iddia sahiplerini dünyada iken cezalandırır.
Fatih bu şiirinin devamında şöyle der: “Allah'ın lütfundandır fetih ümidim ve kuvvetim / Nefsimi ve malımı dünyada feda etsem ne olur?” Ya işte böyle. Ordusuna ve Şahi toplarına güvenmiyor. Halkın umudu da Fatihin zekâsı, yiğitliği, kararlılığı ve cesareti değil. Zaten Fatih de kendine ya da ordusuna güvenerek çıkmıyor yola. O Nefsini ve malını feda etmeyi göze alarak yola çıktığını söylüyor ve Allah’ın lütfundandır fetih ümidim” diyor. Kendini “Aciz bir kul” görmek, müminlerin şanındandır. O Allahın rızasının tecellisinin vesilesi olan bir kul olarak Hak namına dünya kırallarından, müstekbirlerinden, Firavunlarından, korkmayan, Karunlarına yanaşmayan Belam’larına iltifat etmeyen, bir korkusuzdur. O yalnız ve yalnız Allahtan korkar. O’nun yolunda ölmek, onun için ölümsüz olmaktır. O “Allahın yardımı kendine ulaştığında”, bunun için Masiyette, cahillik ve zulümden uzaklaştığında yalnız olmadığını ve hatta yenilmez olduğunu bilir. Geçici bir yenilginin ardından gelecek bir zafer olduğunu da bilir.
Kişi kendini çok zengin olsa da fakir bilir. Fahir bir hayat yaşar. Hz. Süleyman gibi, Hz. Ömer gibi. 1000 lokma, bin hırkası olsa da biri ile iktifa eder, kalanını Allah adına ve Onun rızasına kavuşmak için kazanmıştır. Mal sahibi, mülk sahibi” olsa da o hep ilk sabini düşünür. Biz ne yapıyoruz peki, Almanya’da milli maçtaki o ihtişamı, sarhoşluğu görmeliydiniz. Türkiye yüzyılı, “asrın lideri”nin rehberliğinde, uzayı fethe çıkan bir Türkiye var!?. Hay Allah! Sahi Hz. Ömer Halid b. Velid’i niye azletmişti. Hz. Ömer Kudüs’e giderken kaç kişiydiler. Kur’an-ı Kerimdeki Talut-Calud kıssasını okudunuz mu? Goliath’a karşı savaşmak için nehrin karşı yakasına geçen 301 kişiden biri siz olsaydınız ne yapardınız?
Başınızda Peygamber olsa, eğer siz cahillerden, zalimlerdenseniz zafer bir hayal sizin için. Göklerin ordularının komutası, ya da göklerin hazinelerinin anahtarı peygamberlerin elinde değil. Siz din ve devlet büyüklerinin himmeti ile her şeye sahip olacağınızı sanıyorsunuz değil mi? Din ve devlet büyüklerinizi İlah ve Rab edinmekten vazgeçin. Unutmayın ki, siz kendinizi değiştirmeden babanız peygamber olsa gelse, sizi kurtaramaz. Kaldı ki, başka peygamber de gelmeyecek. Mehdi ve Mesih’in sizi kurtarmasını da beklemeyim. Onlar size şifa için Kur’an reçetesini işaret edecek. O reçete elinizde durup dururken peki şimdi, niye ona uymuyorsunuz ki!
Hani Ömerleri aradığımızı söylüyoruz ya, O Ömer değil mi “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir Adli İlahi sorar Ömer’den onu”. Ne oldu da, Kurtlar kuzuları değil, Siyonist’ler Gazzeli kardeşlerimizi, çocukları katlediyor bir yıla yakın zaman oldu. Gözlerimiz var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor çoğumuzun. Bakın, “insanların algısını değiştirmek”, batılıların “Zihin Kontrolü” dedikleri ucunda Şeytani bir iş.. İnsan değişecekse kendi değişmeli, bir başkası, ister subliminal ister propaganda ya da eğitim, ister BioRezonans, troller üzerinden, media’yı kullanarak ister Neuralink üzerinden olsun, yapılan iş sihir ve büyü gibi Şirkten sonra en büyük günahlardan biridir.
Artık İllüzyon, artırılmış sanal gerçeklik, DeepFake, Astral yolculuk, Lucid Dream’larla sanal rüyalar bile örgütlüyorlar. Boşlukta halogramik sanal görüntüler oluşturarak Hz. İsa’yı bile gökten indirebilirler. MetaVerse bağlandığınızda ya da zaten kafanıza bir Chip taktıklarında zaten artık siz TransHumanizm yöntemi ile biyolojik insan sınıfından çıkartılıp, Biyonik bir robota dönüştürülmüş olacaksınız. Siz bu gidişle Biyolojik insan neslinin son örneklerisiniz. Zaten içimizdeki birileri şimdiden kimliklerimize toplumsal cinsiyet kimliği olarak GENDER’i yazdı bile. O işbirlikçiler aramızda. Ve sizin gözleriniz var ve onları göremiyorsunuz. Çünkü beyninizi kiraya verdiğiniz efendileriniz size görmeyecek, bilmeyecek, duymayacaksınız ve susacaksınız dedi. Hatta bu işi “biz ıslah edicileriz diye yaptılar. Ve ağuyu bala karıştırıp, altın tas içre sundular. CoVID açısını öyle yapmadılar mı, PCRleri öyle sokmadılar mı burnunuza, İstanbul sözleşmesini algınızla oynayarak geçirmediler mi meclisten. Sözleşme hükümleri aynen mevzuatta yerini korurken size “çekildik” demediler mi? Siz de inandınız.
Dikkat edin MK Ultracılar aranızda, BioHackerler aranızda, siizi, cep telefonları, akıllı ev, araba, şehir yalanları ile 5G ve Starlink’lerle kuşatıyorlar. Siz hala topraklarınızı işgfal etme korkusu yaşarken onlar beyninizi, kalplerinizi, midenizi, damarlarınızı işgal ettiler, farkında bile değilsiniz. Şimdi de Anayasa değişikliği, iklim yasası, akıllı şehirler, Trans Humanizm, Karbon ayak işi, NeuraLink ile son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar.
Sonuçta bu algı yöneticileri insanları bilmedikleri bir konuda iknaya zorluyorlar. Hayali korkular ve beklentiler oluşturuyorlar. Onların davranışlarını kontrol ediyor yönetiyor ve yönlendiriyorlar. Politik tercihlerini, din, tarih, ideoloji, ekonomi ile ilgili algı , bilgi ve beklentilerini kendilerine göre şekillendiriyorlar. Sezgilerini, akıllarını belli bir zanna şartlandırıyorsunuz, sonuçta onlar gözleri olan ama görmeyen, kulakları ama duymayan, kalpleri var hissetmeyen Medyumlara, sürülere dönüştürülüyor. Çağımızın en büyük fitnelerinden biri budur. Hatta din, mezheb, tarikat, siyaset, ideoloji, Moda akımlar, trendler, piyasa buna göre şekillenmeye başladı. Hatta bilim dedikleri şey bile bu algı operasyonuna teslim oldu. CoVID olayında bunu gördük. Ve bu durum adeta bulaşıcı bir hastalığa hatta salgına dönüştü.
Unutmayalım ki, en büyük algı operatörü, en büyük toplum mühendisi Şeytandır. Kim bu yola sapmışsa, Onun velisi Şeytandır. O insin şeytanı olmaya aday biridir. Şeytan ona yapmakta olduğu işi hoş gösterecek onu dostları ile destekleyecektir. Onlar bize iyiniyetli olduklarını söyleyecekler. Ötekilere karşı algıları negatife, yandaşları için ise pozitife dönüştürmek için her yolu deneyeceklerdir. Onlar için gayeye gide n her yol meşrudur. Ama unutmamaları gereken bir şey var. O da “Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir”.
Bize “Raina demeyin, unzurna deyin” denmedi mi? Bir siyasi kişi, biz partilimize “Aya merdiven dayayacağız desek o bize inanır” demişti. Sahi bunu nasıl başardılar. Bunu başarana da, bu halle getirilmeye razı olana da yazıklar olsun. (Hucurat 14)’de ne deniyordu: “De ki: 'Siz iman etmediniz; ancak 'İslam (Müslümanlara teslim) olduk (Onların arkasından gidiyoruz) deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. (…) Hani birileri bu yedikleri haltı, Müslümanlık zannediyor ya! İşte böyle, “itibardan tasarruf da etmedik, buraya durduk yerde de gelmedik.
Bilmediğiniz şeylerin peşine düşmeyelim. Aklımızı kiraya vermeyelim. Kurtarıcı yok, bunu bilelim, herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. Kendi nefsimize güvenmediğimiz gibi, başkalarının nefislerini de kendimize rehber ve kılavuz edinmeyelim. Masiyette iteat olmadığını bilelim. Vahye şahidlik açısından ve onun gereği olarak masum kabul edilen Peygamberler bile tevbe istiğfar ederken bize ne oluyor ki, birilerine masumiyet atfediyoruz. Onları mutlaklaştırıyor. Onlara “öl de ölelim, vur de vuralım, yeter ki emret efendim” diyoruz.
Allah (cc) bizden Vahye şahidlik etmemizi ister, Onun rızasının tecellisinin vesilesi olalım diye. Ayrıca yaşadığımız zamana, mekana, olaylara ve kişilere de adil şahidlik etmemizi ister. Bir kavme olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesini emreder. Hani Adil şahidler olacaktık. Hani topuklarımızı yere vurarak yürümeyecektik. Mal, makam sarhoşluğu ile başkaları üzerinde tahakküm kurmak için şan, şöhret, soy ve nam gösterisinde bulunmanın ucu kibre ve münafıklığa varır. Ya olduğun gibi görüneceksin, ya da göründüğün gibi olacaksın. Şöhret ve gösteriş budalası olmayacağız. Bakın Allah (cc) kitabında bu konuda ne buyurdu:
Bakara 264: Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş olsun diye mallarını harcayanlar gibi, başa kakıp eziyet etmek sûretiyle sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Bu şekilde hayır yapan kimsenin misâli, üzerinde biraz toprak bulunan kaygan bir kayanın hâli gibidir ki, ona şiddetli bir sağanak vurmuş da onu çıplak bir halde bırakmıştır. Böyleleri, yaptıkları hiçbir iyiliğin faydasını göremezler. Allah, kâfirler gürûhunu doğru yola ulaştırmaz.
Nisa 38: “Allah’a ve âhiret gününe inanmadıkları halde mallarını insanlara gösteriş için harcayanları da Allah sevmez. Bir kimsenin arkadaşı şeytan olursa, o ne fenâ bir arkadaştır!” (…) 142 “Münafıklar, kendilerince güyâ Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Oysa Allah, onların hilelerini sürekli kendi başlarına çeviriyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı da pek az hatırlarına getirirler”.
Enfal 47: “Savaş için çalım satarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkan ve insanları Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır”.
Maun 4-5-6: “Yazıklar olsun şöyle namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını gafletle kılar, ona gereken önemi vermezler. Yaptıkları ibâdetleri gösteriş için yaparlar”. Siz siz olun, ucu bu dünyada zillet ve pişmanlık, öbür dünyada cehennem olan yolculuğa çıkmayın. Bu çevrelerden uzaklaşın ve onları çevrenizden uzaklaştırın. Allaha, Resulüne, Kitaba yönelin. Gelin yeniden iman edelim. Selam ve dua ile.