“Paralel’in Sözcü’leri” başta olmak üzere, “Paralel’le aynı Taraf’ta” yer alan gazeteler ve onlarla “ittifak” yapan “muhalefet” partileri diyorlar ki;
“Tayyip’in bulduğu yeni ihanet araçları: Prezervatif, spiral ve doğum kontrol hapları!.. Şimdi de, yatak odalarında hain arıyor!”
Nereden çıktı bu “ihanet” meselesi?.. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ne demiş ki, “Yatakta hain arıyor” şeklinde yorumlanmış!..
DOĞUM KONTROLÜ İHANETİ!
“Evlilik uzun bir yolculuk. İyi günler var, kötü günler var. İyi günler paylaştıkça çoğalır ama kötü günler de sabrettikçe elbet mutluluğa dönüşür.
Beypazarı’ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim...”
“Bizim, milletimizi güçlü kılmak için, hem daha çok genç nüfusa, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Hem de yetişmiş nüfusa ihtiyacımız var. Bunu ihmal etmeyeceğiz ve muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım.
Ekonomide bir kaide vardır, ‘genç, dinamik demek’. Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli.”
Erdoğan’ın bu sözleri olay oldu...
Vayy sen misin bunu diyen?..
Ne “yatak odası” yaygarası kaldı, ne de “apışarama dokunma”höykürmeleri!..
DEMİREL DE KARŞIYDI!
Öncelikle şunu söyleyeyim:
“Tayyip Erdoğan’ın 3 çocuk ve doğum kontrolü ile ilgili sözleri yeni değil!.. Bu çağrıyı yıllardır yapıyor!”
Evet, yıllardır yapıyor!..
Tarih 6 Nisan 2008...
O günkü gazetelerde, Süleyman Demirel’in “Rotaryenlerin toplantısı”na katıldığı belirtiliyor ve o toplantıda “Rotaryenler tarafından ayakta alkışlanan” konuşmasına yer veriliyordu...
“Rotaryenlerin çılgınca alkışladığı” konuşmasında, Demirel; Tayyip Erdoğan’ın “en az 3 çocuk yapın” çağrılarına cevap verip, diyordu ki;
“Daha çok işsiz, daha çok yoksul, daha çok muhtaç bir toplum, tinerci bir gençlik mi istiyorsunuz, o zaman çoğalın... Zengin, verimli bir toplum mu istiyorsunuz, o zaman bakabileceğiniz kadar çocuk yetiştirin.”
Demirel’in bu sözlerine, daha sonraki günlerde cevap veren Erdoğan da diyordu ki;
l “Eğer Türkiye’yi seviyorsanız, bu milleti seviyorsanız, bu ülkenin nüfusunu diri tutarsınız, genç tutarsınız. Aksi taktirde batının şu anda ağladığı gibi, yarın biz de ağlamaya başlarız. Sene 2037, Türkiye ağlamaya başlar!.. Efendim imkansızlıklar, işte çok çocuk olursa tinerci olurlarmış!.. Bunu diyen siyasiler, cumhurbaşkanları var, bu ülkede. Onlara diyorum ki, siz niye tinerci olmadınız? Yoksa sizler de mi yolsuzluklara bulaştınız.”
YEĞENLERİ TİNERCİ Mİ OLDU?
Tayyip Bey, o günlerde, Demirel’i “en hassas yerinden” vuruyordu.
Öyle ya; Demirel’in hangi yakını, hangi kardeşi veya hangi yeğeni “aç, açıkta ve işsiz” kalmıştı ki?.. “Aile”den kim “ele-güne muhtaç” olmuş, kim“tinerci” olmuştu?..
“Çok zor durumda” kaldıklarında, hemen “amca”ları yetişmemiş miydi imdatlarına?..
“Cumhurbaşkanlığı makamı”nı da kullanarak, hem de “Cumhurbaşkanlığı antetli” bir kâğıtla, dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’e“mektup” yazıp; “banka batıran” ünlü yeğeni Murat Demirel için; “Banka sektöründe tecrübeli ve muteber bir işadamıdır!.. Onun Azerbaycan’da banka kurması için yakın ilgi ve desteğinizi esirgemeyeceğinizden eminim” dememiş miydi?..
Tayyip Bey, bunları bile bile soruyordu: “Siz niye tinerci olmadınız?”
Bu da soru muydu yani?..
“Dolar koklayan” bir adam,
Hiç “tiner koklar” mı?..
ATATÜRKÇÜ(!)LERE NE DEMELİ?
Her neyse... Diyeceğim şu ki;
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 21 Aralık’ta söylediği “Doğum kontrolü ihanettir” sözü, yeni bir söz değil... Bu sözleri, 2008 yılında da söylüyordu...
Hatta, diyordu ki;
“Doğum kontrolü, bu ülkeye yapılmış en büyük ihanetlerden biridir!.. Bunlar, Türk milletinin kökünü kazımak istiyorlar?.. Yaptıkları, aynen budur!”
Peki “Türk milletinin kökünü kazımak” isteyenler kimlerdi?..
“Genç, dinamik ve enerjik bir nüfus istemeyen” kimlerdi?..
Ne enteresan değil mi?..
Tayyip Erdoğan’ın “3 çocuk çağrısı” ve “Doğum kontrolü ihanettir”sözlerine en çok karşı çıkanlar, “Atatürkçü” olduklarını iddia eden ama aslında “Atatürkçü geçinen” ya da “Atatürk’ten geçinenler”dir!..
Güya; “işsizlik, eğitimsizlik ve yoksulluğu” bahane ediyorlar ama; belli ki, bunların “Atatürk’ün açtığı kampanyalar”dan da haberi yok!..
Sormak lâzım, bu “Beyaz Türk”lere;
Atatürk, “çok çocuk yapma kampanyaları” açtığında, Türkiye’de “işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik” yok muydu?..
Buyrun, cevap verin!..
AVRUPA İHTİYARLIYOR!
Bugünkü “sürmanşet” haberimizde de okuyacağınız gibi; özellikle “AB üyesi ülkeler”de, Avrupalılar, “çok çocuk yapmaya” öyle bir “teşvik”ediliyor ki, “gözlerini dünyada olup-bitenlere kapatmış Beyaz Türkler”in, bundan haberi yok!..
Avrupa, “kendi geleceğini” görüyor ve bugün “501 milyon” olan nüfusunun, 2050 yılında “454 milyona düşeceğini” hesaplıyor... Yani, nüfusları “yüzde 18” azalacak!..
Çünkü, Avrupalı kadınlar; “30 yıl önce”sinde, “ortalama 2.4 çocuk doğuruyor”du... Bugün ise; doğum oranı “1.3’e kadar düşmüş” durumda!..
Dahası;
Avrupa’daki kadınların ilk çocuk doğurma yaşı 22-23’ten 30’a yükselmiş...Almanya’da bazı ilkokullar “kapanma” tehlikesiyle karşı karşıya... Pek çok ülkede hastanelerin bebek doğum üniteleri boş!..
Bütün bunlar, Avrupa’yı endişelendiriyor.
Bu yüzden Avrupalılar genç nüfusu artırmak için her türlü kolaylığı sağlıyor.
TATİLE GİDİN, ÇOCUK YAPIN!
Son derece “uç bir örnek” vereyim... “Doğum oranlarının son 27 yılın en düşük seviyesi”ne düştüğü Danimarka’da; “genç nüfusu arttırmak” için; bizdeki “kamu spotları” gibi, “ilginç bir reklâm filmi” yayınlanıyormuş, iyi mi?!?..
“Hem tatile gidin, hem de çocuk yapın! Ücretiniz bizden!” mesajının verildiği “reklâm filmleri”nde, “tatil”niye teşvik ediliyormuş, biliyor musunuz?..
Çünkü, Danimarkalı çiftler, sadece tatillerde “cinsi münasebet”te bulunuyorlarmış!..
“Diğer Avrupa ülkeleri”nde uygulanan “doğuma teşvik” şekillerini haberlerimizden okuyabilirsiniz...
Elalem; “Bir kendiniz, bir eşiniz bir de ülkenizin geleceği için 3 çocuk yapın” diyerek kampanyalar açıp, “3 çocuk sahibi olun, otomobiliniz bedavaya gelsin” derken, bizimkiler ne yapıyor?..
Sırf “Tayyip Erdoğan’a muhalefet” olsun diye, “en az 3 çocuk” çağrısına karşı çıkıyor...
Dahası; Tayyip Erdoğan’ın, “Paralel Yapı” için kullandığı “ihanet” kavramı üzerinden, “yatakta da ihanet arıyor!.. İşte, bulduğu yeni ihanet araçları!”diyerek, akılları sıra, “Paralel Yapı’yı aklamaya” çalışıyor!..
Ama, böyle bir “algı operasyonu” yürütmeye çalışırlarken, farkında değiller ki, Türkiye de, hızla “İhtiyar Avrupa”ya benzemeye başladı!..
Avrupalı kadınlar, nasıl ki, kucaklarında “bebek” değil, “köpek” taşıyorlar, maalesef Türkiye’deki genç kadınlar da, kucaklarında, artık “bebek” değil,“köpek” taşımaya başladılar!..
KAMPANYA VE ŞAMPANYA
Hemen ifade edelim: Avrupa’yı, bir “ihtiyarlar kıtası” haline getiren olay, bir “Amerikan tuzağı”, daha doğrusu “kendileri çoğalamayan” İsrail’in bir tuzağıdır!..
Avrupa’nın, ileride kendisine “rakip” olacağını düşünen Amerika, bir“Nüfus Planlaması” kampanyası başlattı ve bu kampanyanın başını da,Henry Kissinger gibi “Yahudi siyasetçiler” çekti!..
Amaç, “Avrupa’nın nüfus artış hızını düşürmek”ti!.. İsteniyordu ki; Avrupalı kadınlar, “kucaklarında bebeklerle” değil, “kucaklarında köpeklerle”dolaşsınlar!..
Uzatmayalım...
Bu kampanyalar meyvesini verdi... Avrupa, “ABD tuzağı”na düştü!.. Batılı kadın, evinde “bebek” değil, “köpek” beslemeye başladı!.. Lâf aramızda, günümüz Türkiye’si de, Avrupa’dan pek geri kalmıyor!..
Peki, “ABD kıskacındaki Avrupa”da bunlar olurken, Amerika’da durum neydi?..
Prof. Dr. Toktamış Ateş; 2008 yılında kaleme aldığı bir yazıda, bu soruya şu cevabı veriyordu:
“Nüfus planlamasının en hararetli savunucusu olduğum ve kimi ABD fonlarının da bunu desteklediği 1960’lı yıllarda; ABD Nüfus İdaresi, ABD’nin nüfusunun 200 milyon olduğunu bilgisayarda saptayınca derhal şampanyalar açılmış ve bu ‘mutlu olay’ kutlanmıştı. Doğrusu çok şaşırmıştım. Acaba ‘bize verir talkını, kendi yutar salkımı’ durumuyla karşı karşıya mıyız demiştim.”
Bu “tesbit” çok önemli!..
Düşünebiliyor musunuz;
Avrupa başta olmak üzere, bütün dünyada “nüfus planlaması”kampanyaları başlattıran, “Doğum Kontrolü’ne teşvik” eden ABD, kendi nüfusunun 200 milyon olduğunu görünce, bu “mutlu olay”ı, hem de“şampanyalar patlatarak” kutluyor!..
Yani;
Dünya ülkelerinde “nüfus azalsın” diye “kampanya” yürütüyor, Amerika’nın “nüfus artışı”na ise “şampanya” patlatıyor!..
Sadece bu olay bile; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın; “Bu ülkede yıllarca doğum kontrolü ihaneti yaptılar!.. Neslimizi kurutma yoluna gittiler!” sözlerinden kastının “hangi adres” olduğunu görmeye yeterlidir!..
Tayyip Erdoğan’ın; kimsenin “apışarası”na, ya da “yatak odası”na müdahale ettiği yok!.. O, bugünü değil, “yarını” düşünüyor!..
“Çağrı”larına kulak verilmeli!..
Ben de çağrıda bulunuyorum:
“Kucaklarda köpek değil,
Bebek görmek istiyoruz!”
**************************************************************
Sen de mi Fetullah Hocacılığa soyundun Adnan Hoca?
Anadolu Ajansı’ndan 23 Araık günü saat 15.34’te geçen bir haberde deniliyordu ki;
“Çizimlerinde Adnan Oktar’a hakaret ettiği gerekçesiyle hapis yatan ve Denetimli Serbestlik Yasası kapsamında serbest bırakılan karikatür sanatçısı Mehmet Düzenli’ye Adnan Oktar tarafından biri hakaret, diğeri de tazminat olmak üzere iki ayrı dava daha açıldı.
Çizimlerinde Adnan Oktar’a hakaret ettiği gerekçesiyle geçtiğimiz Nisan ayında Serik 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonucunda 3 ay 3 gün hapis cezasına çarptırılan ve Serik’te yaşayan karikatür sanatçısı Mehmet Düzenli, yeniden mahkemeye çıkacak.”
Haberi okuyunca; ilk tepkim şu oldu: “Yapma be Adnan Hoca!.. Sen bari yapma!”
Bu “gazeteci”lerin, bu “karikatürist”lerin “Fetullah Hoca(!)dan çekmediği”kalmadı, bir de “Adnan Hoca”dan çekmesinler!..
Biliyorsunuz, “Fetullah Hoca” denilen zat, hem de “yayınlamadıkları bir kitap”tan dolayı, “3 gazeteci”yi, “tam 17 ay süreyle” hapislerde çürüttü!.. Hâlâ da; “gazeteci”lere dâvâlar açıyor, onları “hapislerde çürütmek, tazminatlarla linç etmek” istiyor!..
Sen ki, “anlayışı geniş” bir adamsın!.. Uğraştığın Mehmet Düzenli ise;“çulsuz ve baldırı çıplak” bir adam... Onunla uğraşmak, “yeni bir Fetullah Hoca” görüntüsü vermek hiç yakışır mı sana?..
Benim bildiğim Adnan Hoca, Mehmet Düzenli gibi bir “baldırı çıplak”la uğraşmaz!..
Biraz tahammül, biraz tahammül!
yeniakit