Önceki gün yazdığım “David Cohen” olayı ve dün “Türkiye üzerine oynanan oyunlar”la ilgili yazılarım üzerine, bazı okurlarım arayıp; “Bu konuları açar mısın?” dediler!..
Aslında, “ayrıntı”ya gerek yok.
Fotoğrafın “parça”ları birleştirilirse, “büyük fotoğraf” çıkar ortaya!..
Daha önce de yazdığım gibi;
7 Şubat 2012’deki “MİT krizi”nin de, “Gezi Kalkışması”nın da, “Kirli 17-25 Aralık Operasyonları”nın da, 30 Mart ve 10 Ağustos’taki “Kirli ittifak”ların da asıl sebebi, “Türkiye’ye diz çöktürmek”ti!..
“6-8 Ekim Kobani kalkışması”nı ve halen “gerilim”in devam ettiği “Cizre Provokasyonu”nu da böyle okumak gerekir!..
Amaç, “Türkiye’ye ayar vermek, Türkiye’yi hizaya sokmak”tır!..
“28 Şubatçılar” eliyle, nasıl ki “demokrasiye balans ayarı” yapmışlardı,“17-25 Aralık operasyonları” üzerinden de, “Türkiye’ye balans ayarı”yapacaklardı!..
SIR, 11 NİSAN 2013’TE
Hep söyledim, yine söyleyeyim;
17-25 Aralık operasyonlarının “yolsuzluk ve rüşvet”le ilgisi yoktur!.. Bu operasyonların “kod”larını çözebilmek için; 11 Nisan 2013’te “46 Yahudi Kongre Üyesi”nin, ABD Kongresi’ne verdiği ve “Halkbank’a yaptırım istediği” mektuba bakmak gerekir!..
“Bilinen sır, o mektupta”dır!..
Peki, “Halkbank”tan ne istiyorlardı, bu bankaya niye “yaptırım”istiyorlardı?.. David Cohen ve 46 Yahudi Kongre Üyesi” için, bu iş niye bu kadar önemliydi?..
Bu konuda çok yazdım...
İstedim ki; bir de, THK Üniversitesi Rektörü ve aynı zamanda “ekonomi uzmanı” olan Prof. Dr. Ünsal Ban’ın ağzından dinleyin...
NİYE HALKBANK?
Prof. Dr. Ünsal Ban, 21 ve 28 Şubat 2014 tarihli, “Finans kapitalizminin balans ayarı!.. Ekonomik Suikast, Ekonomik Tetikçi” başlıklı iki ayrı yazısında, “Halkbank’a operasyon”u ele alıyor ve diyordu ki;
“Halkbank, son yıllarda sergilediği müthiş performans sayesinde ‘küresel finans aktörleri’ arasında yer almayı başaran bir ‘millet bankası’dır.
Bu özelliklerinden dolayı da ‘operasyoncuların hedefinde’dir.
Bir bankamızın küresel finans aktörleri arasında yer alması, milyarlarca mazlumu finans kapitalizminin dişlileri arasında ezim ezim ezen ‘güç odakları’nı haliyle rahatsız etmiştir.
Haliyle ve ziyadesiyle.
‘Halkbank operasyonu’nun arka plânına bakarken, bankanın uluslararası işlemlerinin inceden inceye sorgulandığını gördük.
Kamuoyunun dikkatini ‘genel müdür’e çekenlerin üzerinde durdukları ana mevzu, bankanın ‘sakıncalı’ (!) ilişkileriydi.
Özellikle İran, Kuzey Irak, Hindistan ve Sırbistan ile ilişkiler ayrıntılı olarak ele alınıyordu.
Finans kapitalizminin kaleleri her ülkeyle her türlü münasebeti alabildiğine geliştirirken, Halkbank’ın kurduğu bütün ilişkiler ‘sakıncalı’ilan ediliyordu.
Evet, Halkbank’ın faaliyetleri Türkiye’nin son 11, 12 yıllık süreçte sağladığı büyüme ve gelişmeyi ‘tehdit’ olarak görenler için ‘son derece ‘sakıncalı’ydı.
Küresel finans otoriteleri Halkbank’ın ‘Çok yakın gelecekte dünyanın en güçlü bankalarından biri olacağına’ işaret ederken, ‘uyarı’da bulunuyorlardı aslında.
Kuzey Irak’ın petrol gelirlerini toplayan, üçüncü ülkelerin İran ile olan petrol ticaretine aracılık yapan, altın ihracatında başrolü oynayanHalkbank, haddini çoktan aşmıştı!!!..
Halkbank’ın ‘kabahatleri’ saymakla bitmezdi...
Milyarlarca dolar değerindeki işlemleri Türk Lirası üzerinden yapan bu banka, Türkiye’nin daha az dövize ihtiyaç duymasına, dolayısıyla daha az bağımlı olmasına sebebiyet veriyordu.
Türk Lirası’nın diğer para birimlerine karşı değer kazanmasına yol açıyordu.
Dahası; Rusya ile 2011 yılında gaz fiyatlarında yapılan pazarlıklardan dolayı 34 milyar dolar indirim alan Türkiye, Kuzey Irak ile anlaşmalar doğrultusunda Irak gazını yarı yarıya ucuza mal edecekti.
SİZ DE ÇOK OLDUNUZ!
Bu durum da; Türkiye’nin Rusya ve İran gibi doğalgaz ihraç eden ülkelere karşı pazarlık gücünü arttıracaktı.
Ucuz gaz ve elektrik kullanma imkânına sahip olan Türk sanayisi iyice palazlanacak ve küresel pazardaki rekabet gücünü tırmandıracaktı.
Bu gidişe derhal son verilmeliydi.
Bunun için de bir ‘operasyon’ başlatılmalıydı. Halkbank’a ‘balans ayarı’çekilmeliydi!.. İşte 17 Aralık’ın Halkbank’a bakan yönü budur.
Ülkemize bakan yönü de ‘Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin artık ‘çok’ olduğu’dur!..
Meselenin aslı da budur.
BOYUNDAN BÜYÜK İŞLER!
Ortalık toz duman... Tezgâha katılanlar, şuurlarını kaybetmiş durumda... Ellerinde olanla, olmayanla hücum ediyorlar!..
Perde arkasındaki güçler, “küresel finans kapitalizminin kalelerini tehdit eden” mevcut idareyi yıkıp yerine ‘Derviş Modeli’ bir yapıyı getirmek için var güçleriyle bastırmakta.
‘Toplum Mühendisleri’ milletimizi psikolojik baskı altında tutmak istiyor.
Bunun yolu da, ‘uygun’ materyalleri kullanarak korku, endişe, panik ve‘itimatsızlık’ atmosferi oluşturmak.
(...)
“ABD, petrol satışından elde edilen gelirlerin bir Amerikan bankası üzerinden paylaştırılması” konusunda “son derece ısrarlı”ydı!..
Bu da 17 Aralık Operasyonu’nun ana sebepleri arasında.
Bir zamanlar ipleri tamamen ellerinde olan Türkiye, boyundan büyük işlere kalkışmış, oyun alanlarına müdahil olmuştur.
Türkiye bu haliyle, sömürülen ülkeler için de ‘kötü emsal’ teşkil etmektedir.
Onlara, ‘Sömürülmeye mahkûm olmadıklarını, sağlam bir idareye kavuştukları takdirde içinde bulundukları durumdan kurtulabileceklerini’göstermektedir.
Bu ‘kötü emsal’e haddi, kendisinden öncekilere yapıldığı gibi bildirilmelidir.
MUSADDIK, TORRİJOS, SADDAM!
‘Ekonomik Suikast’a geçmişten misaller...
İran 1953: Demokratik yollarla iktidara gelen Muhammed Musaddık, yabancı petrol şirketlerinin İran petrolü üzerindeki kontrollerine son vererek petrol gelirlerinin İran halkına dağıtılmasını sağlamak isteyince bir operasyon başlatıldı.
Hedefine ulaşan bu yöntem ile Musaddık devrildi ve bunun sonucu olarak petrol ile ilgili tüm düzenlemeler eski haline getirildi.
Enerji baronlarının çıkarlarını tehdit eden Musaddık uygulamalarına karşı alınan tedbirler, ‘ekonomik tetikçi’ kavramının ortaya çıkmasına sebep oldu.
Dünyayı yönetenlerin çıkarlarını zedeleyen her hamle ilk etapta‘ekonomik suikast’ yöntemi ile önlenmek istenmiş, sonrasında ise farklı girişimlerde bulunulmuştur.
Bu duruma verilebilecek en çarpıcı misallerden biri de, 1981 yılındaPanama’da yaşananlardır. Dönemin Başkanı Omar Torrijos, Panama Kanalı’nın mülkiyetinin ülkesine geçmesini sağlamanın bedelini canıylaödemiştir.
‘Ekonomik tetikçiler’in tekliflerini reddeden Torrijos, Panama Kanalı’nı ülkeye kazandırınca bir ‘uçak kazası’na uğratılmıştır.
‘Ekonomik tetikçi’lerin çalışma yöntemlerine dair bir başka çarpıcı misal de Irak’tan.
Saddam Hüseyin’e karşı düzenlenen müdahalenin ilk iki aşaması da başarısız olmuştur.
Ekonomik tetikçilerin tekliflerini kabul etmeyen Saddam’a karşıayaklanma çıkarılamamış, suikastlar da başarıya ulaşamamıştır.
Durum böyle olunca da, son çare olarak askeri müdahaleyebaşvurulmuştur.”
KİM BU DAVİD COHEN?
Prof. Ünsal Ban’ın yaptığı bu “tahlil”ler ve verdiği “örnek”ler, aslında“Halkbank operasyonu”nun sebebini de anlamamıza yetiyor!..
Adamlar istiyor ki;
“Petrol satışından elde edilen gelirler, sahipleri Yahudi olan ABD bankaları üzerinden dolaştırılıp, öyle paylaştırılsın!”
Ama, Halkbank böyle yapmadı!..
Herkes bilsin ki;
17-25 Aralıkoperasyonlarını,Zafer Çağlayan’ın kolundaki “saat” veEgemen Bağış’ın“makara-kukara”sı üzerinden yürütüp, haklı çıkarmaya çalışanlar, aslında“operasyonun Halkbank’a yapıldığı gerçeğini örtbas etmeye” çalışmaktadır!..
“Hedef Halkbank’tır” çünkü;
Başından beri “Halkbank operasyonu”nu yürüten ve Türkiye’ye “gizlice”gelip, “banka patronları”nı ayaklarını denk almaları konusunda uyaranABD Hazine Müsteşarı David Cohen, bu başarısından dolayı ödüllendirilmiş ve bir “ajan” olmadığı halde, “CIA Başkan Yardımcılığı”na getirilmiştir!..
Artık, “Obama’dan bile daha fazla yetki sahibi” olmuş, “ABD’nin üst düzey yöneticilerinden biri” haline gelmiştir?..
Peki, kimdir bu David Cohen?..
Buralara nasıl gelebilmiştir?..
Bunda, adının “David” olması, elbette büyük rol oynamıştır!..
Tabiî; “kimin kucağında ve kimin ocağında büyüdüğü” de önemlidir!..
YİNE ROTHSCHİLD AİLESİ!
Efendim; David Cohen adlı bu Yahudi, “Yale Üniversitesi”nde master yapmış, Stuart Levey tarafından, adeta “kalkan”la korunmuştur...
Takvim’den Ergün Diler’in de yazdığı gibi, “malî suç” konusunu Cohen’e öğreten Levey’dir!..
Kara para, beyaz para; ne varsa hepsinde çok başarılıydı! Terör ve parayan yana geldiğinde üçüncüsü Cohen oluyordu! HSBC’nin kara para aklama olaylarında tanık olarak ifade verdi. HSBC, 1.2 milyar dolar ceza ile kurtuldu...
Ancak Cohen’in tanıklığı sayesinde, HSBC’nin çok büyük tazminat ödemesinin engellendiği ortaya çıktı.
Dev şirket ve bankaların kara para işinden öldürücü darbe yememeleriniCohen ve Levey sağladı!
Çıkardıkları kanunla bunları koruyan isim oldular!.. Hem hapis yolukapandı, hem de ağır para cezası budandı!
Levey; daha sonra yolunu değiştirip HSBC’ye attı kapağı!
Nasıl olsa artık Cohen yetişmiş, cıva gibi bir gençti!.. HSBC’nin İran’a uygulanan ambargoyu delmesi, Meksika ve Kolombiya’daki uyuşturucu kartellerinin parasını aklaması bilinen bir ‘sır’dı!
Şimdi ABD’nin emrinde gibi görünen Cohen ile Levey, acaba kimin bankasında memurdu?!?..
Evet, “Rothschild Ailesi”nin!..
Rothschild ailesiyle savaşan dev Amerikan petrol şirketleri olmasına rağmen, bu aile, kucağında büyüttüğü birini ABD’nin en etkili adamıyapabiliyordu!
Bizi ilgilendirmezdi!
Ne yaparsa yapsın ama bu aile, Osmanlı’dan beri başımızın belasıydı!
Ortadoğu bunlar için olmazsa olmazdı!
Kraliçe Elizabeth’in kocası bile bunların akrabasıydı!..
Durum böylesine karmaşık ve iç içeydi!
Obama’nın etrafı çevrilmiş, Putin zora düşmüş, ayakta kalan Erdoğan ise mücadeleye kaldığı yerden devam ediyordu!
Durum buydu!
Avrupa’nın simgesi olan Rothschildler, nasıl oluyordu da Amerika’da bu kadar etkili olabiliyordu?!..
FİNANSAL DARBE HAZIRLIĞI MI?
İşte, “düğüm” burada!..
David Cohen’in “CIA Başkan Yardımcılığı”na getirilmesinin, acaba“Türkiye” ile bir ilgisi var mıdır?..
Dün de yazdığım gibi;
“Faiz lobisi” veya “Boğaz Lobisi”; uzun zamandır plânladığı ama gerçekleştiremediği “finansal darbe”ye kalkışırsa, işte bunun arkasında,“Rothschild Ailesi” ve David Cohen’i göreceğiz!..
Lâfı uzatmayalım...
Böyle bir “plân”, böyle bir “hazırlık” var!.. Tek amaç, “Tayyip Erdoğan ve Hükümet’ten kurtulmak”tır!..
Anlayacağınız, “Halkbank operasyonu” ile başlayan süreç devam ediyor!..
“Uyanık” olalım,
“Rehavet”e kapılmayalım...
“Ortadoğu’nun ve Afrika’nın dikişleri patladıkça” Türkiye’nin üzerine daha fazla geleceklerdir!..
Bunu bilelim,
“İllüzyon”lara aldanmayalım!..
****************************************************************************
Sınavlar geçersiz sayılmalı, kazananlar görevlerinden alınmalı!
Dünkü ve bugünkü “manşet” haberlerimizi gördünüz değil mi?.. Paralel Yapı’nın “sınav hırsızlıkları”, nasıl da bir bir ortaya çıkıyor!..
Türkiye’nin değişik il ve ilçelerindeki “askeri lojmanlar”da, değişik kişiler sınava giriyor ve her nasıl oluyorsa oluyor; hepsi de soruların tamamına“doğru” cevap verip, “120 tam puan” alıyorlar!..
2012’de “Hakim-Savcı Sınavı”na giriyorlar ve ne ilginçtir ki, hepsi de “zor soruları” cevaplıyorlar ama “basit sorular”da; “sanki belli bir merkezden yönlendirilmiş” gibi, hep birlikte “yanlış” şıkkı işaretliyorlar!..
Ve yine, 6 Mayıs 2012’de girdikleri “Hakimlik-Savcılık Sınavı”nın“Yazılı”sında, “rekor puanlar” alıyorlar ama iş “mülâkat”a gelince, çoğu sapır-sapır dökülüyor!..
Yani, “Yazılı”da uçuyorlar,
“Sözlü”de çakılıyorlar!..
Bu da gösteriyor ki; “yazılı sınavın soru ve cevaplarını önceden çalmışlar”ama “sözlü sınav”ın sorularını çalamamışlar!..
Bu olaylar, “hırsızlığın tescili”dir!..
Yapılacak tek şey; bu sınavları “geçersiz” sayıp, bu sınavlarla “devlet kademelerine giren kişilerin görevlerine son vermek”tir!..
Ya da, onları “yeniden sınava sokmak”tır!..
Ki, “foya”ları çıksın ortaya!..
yeniakit