Amerika bağımsızlığını İngiltere’ye karşı kazandı. 1 oy farkı ile resmi dil İngilizce oldu. Almanca ya da İspanyolca da olabilirdi. Amerikan halkının İngiltere’ye karşı isyanı, 1776’ya kadar sürdü. Aslında Kızılderililerle savaşırken hep birlikteydiler, ama sonra birbirlerine girdiler.. Bunların birbirlerine de merhametleri yok. Kilise öncülüğünde çıktıkları yolculukta sonunda kilise ile de birbirlerine girdiler.
ABD bağımsızlığı İngiltere’den aldı. ABD’nin resmi dili konusunda İngilizce az bir oy farkı ile öne geçti. Yoksa Almanya yeni dünyanın resmi dili olacaktı. 1890’larda ABD nüfusunun yüzde 53’ünü Alman kökenliler oluşturuyordu. ABD yurttaşlarının evlerinde İngilizce dışında 380 dolayında ayrı anadil konuşuluyor. Konuşulan diller arasında Fransızca ve İspanyolca önemli bir ağırlığı sahip. Biliyorsunuz ABD’nin Kuzey komşusu Kanada’da İngilizce ve İspanyolca resmi dil. Latin Amerika’da ise İspanyolca önde. 1990 tarihli bir araştırmaya göre, ABD yurttaşları 500 dolayında değişik soy ve ırklardan geliyor.
ABD’de iç savaşlar sürerken İngiliz bankerler isyancıları para ve silah olarak destekliyordu. İngilizler bir yandan da isyancılar tarafından ele geçirilen bölgelerde para basma ve banka kurma imtiyazları alıyorlardı. Sonuçta da istedikleri oldu ABD’nin kurucu önderleri İngiliz/Yahudi bankerlere para basma imtiyazı verdiler.
ABD 1776’da İngiltere’den bağımsızlığı kazandı ama iç savaş 1865’de, yani 89 yıl sonra Abraham Lincoln iç savaşın bittiğini ilan ederken, “savaş giderlerini karşılamak” gerekçesi ile bazı bankalara verilen para basma imtiyazını devlete geri aldı. Devlet kendi dolarını kendi basmaya başladı. Amerikan derin devleti devreye girdi ve Lincoln’ü cezalandırdı. Lincoln bir suikasta kurban gitti ve bankerler para basma imtiyazını geri aldılar ve dolar basmaya devam ettiler. Bu arada Lincoln’ün resmini dolara bastılar. Devletle bankerlerin başı belada idi. Çözüm için varılan bir mutabakat sonucunda 1913 yılında FED kuruldu. Artık Dolar’ı o zaman para basan bankaların ortaklığı şeklinde örgütlenen FED basacaktı. FED özerk olacaktı. Devlet bankaya ortak olmayacak ama devlet bu parayı resmi para birimi olarak kabul edecekti ve denetleyecekti. FED 12 bölgede, yani daha önce para basma imtiyazına sahip bankerlerin merkez olarak kullandıkları bölgelerde örgütlenecekti. Yani, ABD’de para basan bankerler bir holding çatısı altında bir araya geliyor ve devlet de bu yapıyı kabul ediyordu.
Dünya derin devletinin dünyayı paylaşmak üzere çıkarttığı iki dünya savaşından sonra 1944’de Bretton Woods anlaşması ile 12 global çetenin ortaklığında üretilen Dolar dünya parası olarak dünyaya dayatıldı.
Bugün petrol, altın, pirinç, elmas, birçok temel ihtiyaç maddesi ve maden, uluslararası piyasada dolarla alınıp satılıyor. Borsa işlemleri büyük ölçüde dolarla yapılıyor.
İsviçre bankerleri, offshoreler, İngiliz bankaları, Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Merkezi, LIBOR ya da S&P gibi rating şirketleri gibi birçok finansal kuruluş, bunlarla ilgili uluslararası sözleşmeler ve örgütler bu yapıyı korumak için planlandı.
Başlangıçta bir dolar için karşılık olarak 24 ayar 0,888 gram değeri esas alındı.. Daha işin başında 48 ülke paralarını Dolara göre tanımladı.. Bir yandan da Dolar öteki ülkelerin Merkez Bankaları tarafından rezerv para olarak tanımlandı. Kendisinin karşılığı olmayan “Hayali para” dolar, Merkez Bankaları için hazinede karşılık olarak kullanılmaya başladı. Ankara’nın maaş ödemek için IMF’den 300 milyon dolar borç almak için aylarca kapıda bekletildiği günlerde Merkez Bankasında munzam karşılıklar için milyarlarca dolar bulunuyordu. Bu şekilde uluslararası finans piyasalarında “dövize bağlı para sistemi” dünyaya dayatıldı.
Bugün ABD, “Kaydi para” üreterek, kâğıt bile basmadan, dünyaya dolar ihraç etmeye devam ediyor. Mesela bütün petrol üreticilerinin ürettiği petrol kadar ABD, dolar üretip bunların hesabına borsada “kaydi para” olarak kaydediyor. İstediği kadar “Proje doları” üreterek, desteklemek istediği siyaset ve sermaye gruplarını, medya ve STK’ları fonlayabiliyor, gayrimenkul ya da yatırımları borsa üzerinden ele geçirebiliyor.
1960 yılında J. F. Kennedy, ABD olarak, FED’in ürettiği karşılıksız parayı kiralamaya karşı çıktı. 1110 sayılı kanun teklifi ile “bankerlerin para basma yetkisinin iptalini” talep etti. Fakat başaramadı. Suikasta uğradı. Kennedy’yi vuranı da vurdular. Ve olayın üstü örtüldü. ABD halkı Kennedy’yi destekliyordu. Yerine aynı aileden R. Kennedy hazırlanıyordu. Fakat o da suikasta uğradı. Kennedy’nin başkan yardımcısı Johnson “Amerikan derin devleti” ile anlaştı ve ilk olarak da 1110 sayılı yasayı geri çekti ve Derin Amerika dolar basmaya devam etti.
Halka heyecan, korku, zafer armağan etmek gerekiyordu ki dikkatleri başka yöne çekilsin. Ayrıca devletin ekonomik açıdan baskı altına alınması, halkın kemer sıkması ve böylece piyasada istikrar arayışının toplumun ana gündem maddesi olması gerekiyordu. Gelsin Kore Savaşı. Türkiye ucuz asker deposu olarak kullanılacaktı bu savaşta. Ardından gelsin Vietnam Savaşı. Büyük savunma giderlerini karşılamak için devlet bankerlerden borç alacak ve bu bir şekilde halka yansıtılacaktı. Halk bir yandan da demokrasi, antikomünist sloganlar, dünya jandarmalığı, askerlerinin kahramanlığı ile övünç kaynağı olacak bir medya, propaganda bombardımanına tabi tutuluyor ve yeni ABD’nin geleceğinde söz sahibi olacak kadrolar, siyasi aktörler, kanaat önderlerinin PR’ları yapılıyordu.
ABD süreçte NATO’yu da kullanarak, BM üzerindeki etkinliğini artırarak batıyı da kendi peşinde sürüklemeye çalıştı. 1965’de Fransız devlet başkanı General De Gaulle “ABD’nin kasasındaki altından daha çok Dolar ihraç ettiği”nin farkına vardı ve Fransız merkez bankasındaki dolarların karşılığı olan altınları talep etti. İki ülke arasında kriz patlak verdi. Fransız solu, Amerikan emperyalizmine kafa tutmaya başladı. 68 kuşağı ya da olayları bu tartışmaların gölgesinde hız kazandı. Bu tartışma 1972’ye kadar sürdü. 1972 yılına gelindiğinde Nixon doların altın karşılığı kuralını kaldırdı. Daha önce “Gold”a güvenen FED artık “God”a güveniyordu. “Altın”ın yerini “Tanrı” aldı. Karşılıksız para basmaya devam ettiler. “Tanrı” dedikleri ise aslında 1 doların üzerindeki sembollerde ifadesini bulan “Lucifer” ya da “Demon”dan başkası değildi.
De Gaulle’nin başlattığı tartışmayı bitirmek, dikkatleri başka yöne çekmek, ara bir çözüm konusunda mutabakata varılmış gibi bir hava oluşturmak için SDR “Special Driving Right” denilen “Özel Çekme Hakkı” adı verilen, Dolar, Mark, Yen, Sterlin ve Fransız Frankı’ndan oluşan “Devletler arasında geçerli bir para” icat ettiler. Bu şekilde ABD sömürüye Avrupalıları da ortak etti. 2002’de SDR içerisindeki Frank ve Mark’ın yerini Euro aldı. 2016 yılına gelindiğinde Çin Yuan’ı da SDR’lere ilave edildi ve bugün SDR’ler uluslararası rezervlerin % 4’üne ulaştı. Ama öte yandan Dolar “imparator”luğunu sürdürüyor. Bugün Dolar, dünya derin devleti ya da kapitalizmin hisse senedi gibidir. Dünyadaki savaşlar, terör ve darbeler, bu imparatorluğun devamı içindir. Bu böyle biline! Selam ve dua ile..
yeniakit