Barbara Olshansky
ABD"nin Irak saldırılarının başladığı ilk gün içinde ABD"de yönetim tarafından toplanan kişi sayısı 1500"dür; fakat bu yalnızca bir tahmin olduğu için gerçek sayıyı bilemiyoruz. ABD"deki Ortadoğu ya da Müslüman kökenli yabancı ziyaretçiler ve göçmenler toplanarak ABD civarındaki cezaevlerine ya da toplama kamplarına konmuş; buralarda görev yapan gardiyanlara ise, alıkoyulan kişilerin kimlikleri hakkında gelen avukatlara ve yabancı devlet görevlilerine yalan söyleme talimatı verilmiştir. Bu insanlar "Bakkal dükkanında bu kadar fazla Ortadoğulu adamın çalışmasından hoşlanmama" gibi gerekçelerle, yani dayanaklı hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tutuklanmışlardı. Hapsedildikleri süre içerisinde, kendilerine bir göçmen yargıç tarafından evlerine dönme fırsatı tanınmış olmasına rağmen bu kişiler, ABD yeterince sorgulandıklarına ikna olana kadar, kendilerine yönelik hiçbir suçlama olmadan ve haklarında dava açılmaksızın iki yıl daha burada tutuldular. Sonuç olarak, ABD bu kişileri nereye gittikleri görülmesin diye bir gece vakti sınır dışı etti.
Guantanamo ise bu olaylardan sonra açılan yeni bir sayfadır. Bush yönetiminin mevcut tüm yasaları gözden geçirerek değiştirmesi ve hukukun egemenliğini büsbütün yok sayma yoluna gitmesi de Guantanamo"nun oluşturulmasıyla birlikte gerçekleşmiştir. Elimizdeki mevcut bilgileri 2004 yazında yayın izni verilen Beyaz Saray müzekkereleri ve mektuplarından edinmiş bulunuyoruz. Guantanamo"nun, ABD"nin en yüksek makamındaki kişiler olan ABD başkanı ve baş danışmanı Alberto Gonzales"in kanunsuz bir cezaevi oluşturma arzusunun bir ürünü olduğundan haberdarız. Onların açık isteği, ABD"nin insanları belirsiz bir süre boyunca tutabileceği ve işkence yaparak sorgulayabileceği bir kara delik yapmaktı. Başkan Bush"un yasal danışmanı John Uew"un, Küba"nın Guantanamo körfezinde, tutukluların güvenli şekilde tutulabileceği bir deniz üssü kurmaktan bahsettiği, 2001 tarihli müzekkerede de açıkça görülmektedir. Uew"un ifadesine bakılırsa, üs kurmak için burayı seçmiş olma nedeni bu üste gerçekleştirilen askeri faaliyetlerin hiçbir ABD mahkemesi tarafından sorgulanamayacak olmasıdır. Guantanamo, aynı zamanda, hükümetin cezaevi bölgelerinden biri olarak seçilmiştir.
Bush yönetiminin Cenevre Sözleşmesi kararlarını yok saymak niyetinde olduğunu bilmek için hukuk eğitimi almak gerekmez; çünkü ABD böylelikle III. Cenevre Sözleşmesi"nin yayınladığı tüzük uyarınca savaş esiri muamelesi görmesi gereken Taliban askerlerini inkar edebilecekti. Bush yönetiminin Cenevre Sözleşmesi kararlarının uygulanabilirliğini inkar etmesinin üç başka anlamı daha vardır:
Öncelikle, Cenevre Sözleşmesi, masum sivillerin ve askerlerin korunmasını öngörmektedir. Beşinci madde, savaş durumlarında sivillerin askerlerden, masumların da savaş suçlularından ayrılmasını amaçlamaktadır. İkinci olarak, ABD"nin Cenevre Sözleşmesi"ne riayet etmeyi reddetmesi, Guantanamo Körfezi"ne götürdüğü çocuklara, Cenevre Anlaşması"nın onlara tanıdığı imtiyazlar doğrultusunda muamele etmediği anlamına gelmektedir. ABD bu çocuk tutuklulara, eğitimlerine devam etme gibi ayrıcalıkları tanımadığı gibi onları yetişkinlerin bulunduğu kamplara yerleştirmiştir. Cenevre kararlarının inkarı, üçüncü olarak, ABD"nin, savaş esirlerinin düşmanlıklar sona erdiğinde salıverilmesi kararını da tanımadığını göstermektedir. Aksi halde ABD, Afganistan geçici yönetimini tanıdığında, alıkoyduğu tüm askerler gibi Taliban askerlerini de salıvermek durumunda kalacaktı. Ne var ki Bush yönetimine bakılırsa, Guantanamo"daki insanlar hiçbir suçları ya da davaları olmaksızın belirsiz bir süre burada tutulabilir.
Guantanamo tartışmalarıyla su yüzüne çıkan bir diğer konu da Bush yönetiminin işkence kavramını yeniden tanımlamasına yöneliktir. Fakat Beyaz Saray"ın yayınladığı belgeleri gözden geçirmeden bunun ne anlama geldiğini bilmenin mümkün olmadığını düşünmekteyim. Bush yönetimine göre, temel insan hakları anlaşma ve davalarında yer verilen işkence tanımı yanlıştır. Beyaz Saray avukatları işkence kavramının, işkenceye karşı sözleşmedekinden çok daha dar kapsamlı olduğuna ve işkence tanımının yalnızca kişiyi organ iflası ve ölüm riskine sokan fiziksel hasar durumlarıyla sınırlı olduğuna karar vermişlerdir. Açıkça görülüyor ki, işkencenin yeniden tanımlanması Guantanamo"nun etkili istismar ve işkence stratejilerinin geliştirilmesi için bir laboratuar olarak kullanılmasının yolunu açmıştır. Guantanamo"da ve Irak cezaevlerinde olanlara baktığımızda, Guantanamo"nun bu farklı yöntemlerin denendiği bir laboratuar olduğu daha da açıklık kazanmaktadır.
ABD ilk olarak Guantanamo"da insanları korkutmak için köpekleri kullanmış, insanları çırılçıplak soyunmaya ve günlerce bu şekilde başkalarının önünde kalmaya zorlamış, cinsel aşağılama teknikleri uygulamış, insanları dinsel inançlarından dolayı küçük düşürmüş ve onlara ayrı hücre cezaları vermiştir. Peki, bu hücre cezaları ne gibi uygulamalar barındırmaktaydı? Buna göre, tutuklular aşırı sıcak ve soğuğa, sağır edici gürültüye, uyumayı engelleyici ışık ve karanlığa, aylarca süren hücre tecritlerine maruz bırakılıyordu. Bu uygulamaların yol açtığı etkiler nelerdi? Bunlar, bazılarını büsbütün umutsuzluğa sürüklerken, bazıları üzerinde de kişilik bozukluğu gibi telafi edilemeyecek etkiler yaratmıştır. ABD Savunma Bakanlığı insanları baskı altında tutmaya yönelik bu yönetimin ne kadar hızlı bir şekilde yapılandırıldığına ilişkin, Guantanamo"daki 34 intihar teşebbüsünü rapor ettikten sonra, gerçekleşen benzer vakaları bildirmeme kararı almıştır. Bu karardan sonra, intihar teşebbüslerine "manipülatif kendini yaralama davranışı" adı verilmiştir. Bunlar da göstermektedir ki, 2003 yılı sonunda sayısız intihar girişimi olmasına rağmen, bu konuya ilişkin malumat verilmemiştir.
Diğer yandan, ABD hükümetinin "düşman savaşçı" fikrini ortaya atması da yine Guantanamo"nun oluşturulmasıyla gerçekleşmiştir. Düşman savaşçısı olarak nitelendirilenler, terörist bir örgütle bağlantısı olmasından şüphe edilen, dolayısıyla da, belirsiz bir süre boyunca tutuklanabilen kişilerdir. Yönetimin bu ibarenin anlamına ilişkin açıklamaları sürekli olarak değişmektedir. Düşman savaşçısı olmak, bir suçla itham edilmek, bir suçtan hüküm giymek ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılmak anlamına gelmektedir. Düşman savaşçısı statüsü başka ne anlama gelmektedir? Bush yönetimine bakılırsa, insan hakları hukuku ya da insancıl hukukta bulunmayan bu yeni tabir ABD yönetimine dünyanın herhangi bir ülkesinde bulunan bir kişiyi alıkoyma hakkı tanımaktadır. Burada size ya da devletinize bildirilmeksizin, size yönelik herhangi bir suçlama yapılmaksızın, size bir avukata ya da mahkemeye ulaşma izni verilmeksizin gerçekleştirilen bir alıkonulma söz konusudur. Guantanamo"da tutulan insanların başına gelen de aynı şeydir.
Guantanamo Kampı"nda dünyanın çeşitli ülkelerinden ve Afganistan"da savaş meydanından alınıp getirilen insanlar tutulmaktadır. Belçika"dan getirilen insanlar, Bosna"dan kaçırılan Cezayirliler hep bu kampta alıkonulmuştur. Bu insanların hepsi yaşamını bu kampta sürdürmüş ve noktalamışlardır. Peki, bu insanları suçlamaya yetecek kadar delil var mıydı? Kesinlikle hayır! Hükümetle bunun ne anlama geldiğini tartıştığımız mahkemede, yargıç Savunma Bakanlığı avukatına şu soruyu yöneltmişti: "Birinin düşman savaşçısı olduğuna her an karar verebileceğinizi mi söylemeye çalışıyorsunuz?". Cevap "Evet."ti. Mahkeme, aynı avukata varsayıma dayanan bir soru yöneltti: "Örneğin, ölüm döşeğindeki İsviçreli yaşlı bir kadın, ABD"nin bölgede yaptıklarından üzüntü duyduğu için Afganistan"daki bir hayır cemiyetine bağış yapmak istediğinde ve yaptığı bağış bir biçimde bir terör örgütüne aktarıldığında, bu kadın da düşman savaşçısı sayılabilir mi?" ABD hükümet avukatının cevabı şöyle olmuştu: "Evet, onu ölüm döşeğinden alıp Guantanamo Hapishanesi"ne atabiliriz." Buna göre, düşman savaşçısı sayılmak için bir eylemde bulunmak gerekmez, tek yapmanız gereken bir şey hakkında düşünmektir. Bu, hükümet tarafından düşman savaşçısı olduğunuzun iddia edilmesi için yeter de artar.
CIA"in olağanüstü icra programının giderek gelişmesi de yine Guantanamo"nun oluşturulmasıyla ortaya çıkmıştır. ABD özel kuvvetlerinin özel jetler tutarak, dünyanın çeşitli yerlerindeki insanları toplaması da bu program kapsamında gerçekleştirilmiştir. Fakat bu kişiler arasında düşman savaşçıları bulunmamaktadır; çünkü düşman savaşçılarının toplanması için bizzat ordu ve hava kuvvetlerine ait uçaklar kullanılmaktadır. Özel kuvvetlerce toplanan bu kişiler, ABD"nin isteği doğrultusunda, kafalarına çuval geçirilerek işkence yoluyla sorgulanmak üzere yakalandıkları ülkeden çıkarılıp üçüncü dünya ülkelerine gönderilmişlerdir. Örneğin, İsveç"te yakalanarak bir yıl boyunca oradan oraya taşınıp işkence gören iki Mısırlı sonunda Suriye"de bırakılmıştır.
Guantanamo"nun oluşturulmasıyla baş gösteren gelişmeler böyle özetlenebilir. Bütün bu gelişmeler, ABD yetkililerinin Ebu Garip"te ve Irak"ın diğer bölgelerinde gerçekleştirilen işkence ve kötü muamele uygulamalarının yalnızca birkaç kişinin işi olduğu yönündeki açıklamalarının kocaman birer yalan olduğunu açığa vurmaktadır. Bunlar birkaç kişinin işi olmaktan ziyade, izlenen resmi politikaların sonucudur. Bütün bunlar gerçekleşirken, ABD"de bir de liderlik sorunu yaşanmıştır. Yargıçlar ve kongre, ordu ve Bush yönetiminin uyguladığı bu militarizm ve vahşet politikasını zapt etmekte başarısız olmuştur. Bugün burada olmak ve kendisini halkından ve dünyanın geri kalanından soyutlayan bir dünya ülkesini, ABD"yi yargılamak amacı doğrultusunda beraber çalışabileceğim bunca kişinin bulunduğunu görmek benim için işte bu nedenle çok önemlidir.