ABD’nin kaderi

Merve Kavakçı

2003 senesinin son aylarıydı. 11 Eylül saldırıları sonrası Bush yönetimi selefi Bill Clinton’ın tezini çürütür nitelikte, fikir adamı Samuel Huntington’ı temsil eden medeniyetler savaşına sahip çıkıyor ve haçlı seferlerini telaffuz ediyordu. Mevzubahis akademisyeni doğrularcasına başlattığı teröre karşı savaşın önemli bir aşamasına gelinmiştir. Afganistan’da başlanmış ama orada durulmamıştı. Menfur saldırının faili 19 teröristten 16’sı Suudi Arabistan vatandaşıydı, ancak bunun bir önemi yoktu. İşgal bölgesi Al Kaida’nın mutfağı olan Afganistan olmalıydı, Bush yönetiminin gözünde. Ya Suudiler veya örgütün lideri Bin Ladin’in memleketi Suudi Arabistan? Onlar Amerikan gazabından nasiplenmeyecek, ellerini kollarını sallayarak ABD yönetimi ile kol kola girebileceklerdi. Afganistan ısınma hareketleri için güzel bir seçimdi, akabinde gelecek felaketlerin habercisiydi. Isınma turları Afganistan’da yapıldı da diyebiliriz… ABD’nin Afganistan işgali kısa bir süre içinde Afganlı kadınların zulümden kurtarılması tasvirine büründürüldü. Oryantalist rolüne soyunan Amerikan askeri, oryantalin kadınını oryantalin erkeğinin baskısından kurtarmayı kendine görev edinmişti adeta. Savaş detaylarından daha çok Afganlı kadınlara ağıtlar yakılıyor, onlara uzatılacak yardım elleri uzatılıyordu. Oryantalizmin dili ile ifade etmek gerekirse, bu kadınları insan olmaya hak kazandırmak için sanki bir çaba harcanıyordu. Komuta kademesinde George Bush’un karısı ABD First Lady’si Laura Bush vardı. Şu cümle ona ait: Teröre karşı savaş aynı zamanda Afganlı kadınların hakları için verilen bir mücadelenin savaşıdır. Silahlar, otomatik tüfekler, tanklar bir anda kadın, kıyafet, tesettür ve dahası ile ilişkilendiriliyor, başöğretmen edasındaki Bush hanım sopasını gösteriyordu.

Bu konuya neden geldik bugün…. ABD Başkanı Trump’ın Afganistan üzerine yoğunlaşması sonucunda kendisi ile paylaşılan bir fotoğraf binlerce kelimeye bedel. İki alanda çok şey anlatıyor. Birincisi hedef saptırma amacına hizmet etmesi hasebiyle önemli. Yıl 2001-2-3 yıl 2017. Aradan geçen bunca seneden sonra hâlâ ve artan bir Amerikan varlığı ABD dış politikası için sorundan başka bir şey ifade etmiyor. Bittiği iddia edilen, bittiği söylenen, bittiği ifadesi üzerinden kutlamalar yapılan bir işgal on beş yıl gibi uzun bir süre sonra sonuçları itibariyle vahimleşerek devam ediyor. Bu bir! Halkına verdiği sözü tutamayan, tutmayan, yalan söyleyen bir siyasi makinadan söz ediyoruz, bu da iki!. Güç kaybı yaşayan bir süper güçten söz etmek gerekiyor ayrıca. Tabiri caizse bir grup insanı, dağda, çölde, ama her türlü şartta var olabilen bir grup teröristi alt edemiyor, onlarla başa çıkamıyor. Elinde insansız hava aracı, elinde teknolojinin en alası, elinde en güçlü silah ama Kabil dışındaki o dağ ve tepede, o mağara ve kırsalda gücünü konuşturamıyor. Son olarak, bence en önemlisi olarak da kendine benzeyen bir dünya tahayyül ediyor, aslında savunduğu ideallere karşı da duruyor. Ne içerir o idealler? Batılı gözüken kadınlar içerir. Haydi Sayın Başkan! İlk hedefiniz Afganistan! 

yeniakit