İSLAMİ HAREKET İÇERİSİNDEKİ TARTIŞMA
Zafar Bangash
Bölgeyi kasıp kavuran İslami Uyanış sonrası Müslüman aktivistler, bölgenin geleceğini tartışmaya başladılar. İslami partilerin desteklendiği, iyi organize edildiği ve seçimlerde başarılı olacakları konusunda bir fikir birliği var. Fakat, bu toplumları, İslami kılığa bürünmüş bir Batı modeline doğru yönlendirmek için çabalar sürüyor. Türkiye'nin seküler anayasası, ideal olarak sunuluyor. Ayrıca önerilerde bulunan birçok Batılı mevcut: Tom Friedman ("Macdonalization"), Charles Krauthammer ("her zaman demokrasiyi destekledik"), Jim Hoagland ("Amerika, bölgeyle ilgilenmeye devam etmeli") ve daha birçok yorumcu. Hepsi de demokrasinin savunucusu olduklarını ve Müslüman Doğu'daki kitlelerle dost olduklarını iddia ediyorlar.
İslami hareketin yoğun olduğu Mısır, gerçek bir savaş alanına döndü. Fakat tartışma, Müslümanlar ile Batılılar arasında değil, nasıl bir düzen istediklerine karar veremeyen farklı İslami gruplar arasında sürüyor. Batı ve onun seküler kuklaları, bir "Türkiye" ya da en azından bir "Malezya" modeli için uğraşıyorlar. İlginç bir şekilde ABD ise, Suudi modeli öneriyor. Buradaki amaç, İslamı, Vahhabilerin hoşgörüsüz perspektifinden yansıtarak, Müslümanları İslamdan soğutmaktır. On yıllarca gölgede kalan Selefiler, bir anda Mısır'da öne çıktı.
Daha ilginci şu ki, bu tartışma, farklı İslami grupları birleştirmek yerine, daha da bölüyor. Mısır'daki Müslüman Kardeşliği, bunun en iyi örneğidir. Baskı dönemi boyunca kafasını eğerek yaşayan ve parlamentoya girmek için başka partilerin sancakları altına sığınan bu hareket, Mübarek'in gidişinden sonra oluşan özgürlük ortamında, bölünmeye başladı.
Evet, baskı yılları ve Batı etkisi, birçok Müslüman aktivisti etkiledi ve birçok Müslüman lideri, Batı terimleri kullanmak suretiyle çözüm formüle etmeye yöneltti. Fakat Batı modeli siyasi örgütlenmeye imrenmeleri, acınası bir durum olur. Batının kendisi zaten bir çıkmazda; sistemleri, insanların ihtiyaçlarına artık cevap vermiyor. Neden Müslümanlar, sadece sömürü yoluyla zenginleşen ve büyük çoğunlukta insanı, temel haklarında mahrum bırakan, güvenilmez bir model istesin?
Müslüman aktivist ve düşünürlerin tartışması gereken konu, hangi batı modelinin örnek alınması gerektiği değil; peygamberim getirdiği düzenin nasıl uygulanacağıdır. Peygamberin hayatı, tüm zamanlarda Müslümanlar için en iyi örnektir. Peygamber, Cahiliye toplumunu sadece 23 yılda dönüştürdü. Bunu yaparken de asla Romalıları ya da başka halkları örnek almadı. Peki şimdi neden Müslümanlar, sistemlerini Batıya göre kursunlar? Müslümanlar sadece Allah'a karşı sorumludur, başka kimseye karşı değil.
Batıya uyma zorunluluğu hisseden Müslümanlar ya aşağılık kompleksine yakalanmıştır, ya da kafaları karışıktır. Bu, onları uzun süre çöle hapseden şeydir. Müslümanların, Kur'an, Sünnet ve Siyer doğrultusunda bir sistem kurmaları gerekir. Diğer bütün sistemler, çökmeye mahkumdur.
Müslümanların yakın tarihinden de birçok ders çıkarılabilir. Ne zaman Müslümanlar, Batı tarafından dayatılan bir rejimi reddetseler, Batı, onlara yeni bir alternatif sundu. Kapitalizm, komünizm, sosyalizm, Arabizm, Baasizm, milliyetçilik ve İslamı geride bırakan daha birçok rejim" Bu tecrübeler bize gösteriyor ki, Müslümanlar için en ideal sistem, İslam'ın kendisidir. Bu rejim, İran İslam Cumhuriyetinde uygulandı. Tamam, mükemmel değildir ama en azından diğer tüm rejimlerden daha iyidir.
İslam, özgürlüğü, insan haklarını ve Müslümanların ihtiyaç duyduğu her türlü korumayı onlara sunar. Hiçbir sistem, bunun yanından bile geçemez. Aksini iddia eden ya kördür, ya da Batı ajanıdır.
velfecr