Tanınmış Ortadoğu Analisti, Rey'ul Yevm Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan, Ortadoğu'daki son gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu.
Atvan'ın, "Netanyahu Trump’ın Nükleer Anlaşmayı bozması yönündeki kararı için hazırlık yapıyor!" başlıklı yazısını Sena Gürler'in tercümesiyle veriyoruz:
Benjamin Netanyahu’nun İran’ın uranyum geliştirme programını gizli bir yere taşıdığı ve İran’ın yarım ton geliştirilmiş uranyuma sahip olduğu bilgisini içeren belgeleri sunması bize, 2003 yılının Mart ayına Irak işgalinden çok kısa bir süre önce Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell’in Uluslararası Güvenlik Konseyi önünde Irak’ta biyolojik ve kimyasal laboratuvarların olduğuna dair ortaya attığı iddiaları hatırlattı.
Powell tüm dünyadan özür dilemiş ve bu belgelerin sahte olduğunu, kendisinin de CIA tarafından kandırıldığını itiraf etmiş, ardından siyasetten uzaklaşmış, gözlerden uzak bir yere çekilmişti. Ancak bu sahte iddia Irak’ın işgal edilmesine, Irak ordusunun dağılmasına, rejimin değişmesine ve bir milyondan fazla Iraklı'nın öldürülmesine, bir o kadar Iraklı'nın da 13 yıl süren kuşatma sürecinde hayatını kaybetmesine yol açmıştı.
*
Netanyahu’nun bu belgelerin sayısının 55.000’i aştığını ve istihbarat yoluyla ulaştığını söylemesi, Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Telaviv ziyaretinin ardından IAEA’ya (Uluslararası Atom Enerji Kurumu) teslim edeceğini ifade etmesi ve bu hamlenin nükleer anlaşmanın yeniden gündeme taşınması kararlaştırılan tarihten 12 gün önce atılması dikkat çekici oldu. Sızan bilgilerin büyük çoğunluğu bu anlaşmadan çekilineceği bilgisini veriyor.
İsrail-Arap ittifakının İran’a saldırı kararı alındı. Sıfır noktasına ulaşılması yani kararın uygulamaya konulma zamanı da yaklaştı. Artık bahanenin hazırlanmasını bekliyoruz. Bu seferki bahane Irak’ta kitle imha silahları geliştirildiğine dair ortaya atılan iddiaya çok benziyor, hatta birebir aynı…
Ortadoğu gezisine çıkan Pompeo, Riyad ile başladığı gezisini işgal altındaki Kudüs’ü ziyaret ederek sürdürdü ve en son Ürdün’ün başkentine ulaşarak noktaladı. Bu gezinin hedefi bu saldırıya hazırlık yapmak, rolleri dağıtmak ve görevleri belirlemekti.
İşgalci İsrail’in bu sabah Hama ve Halep kırsallarındaki askeri bölgelere düzenlediği ve çoğu İranlı olan 26 askerin ölümüne yol açan füze saldırısı İran’ı kışkırtmak, karşılık vermeye teşvik etmek ve böylece İsrail’in Suriye toprakları üzerinden ya da İran’a doğrudan saldırmasına bahane hazırlamak amacını taşıyordu.
İsrail Savaş Bakanı Avigdor Liberman dün “Jerusalem Post” gazetesine yaptığı açıklamada İsrail’in 3 ayrı sorunun olduğunu ifade etti: “İran, İran ve İran!” İran’ın Ortadoğu’daki istikrarı zedelediğini, İsrail’in çevresini ajanlarla kuşattığını ifade etti.
İsrail’in bu askeri saldırılarla vermek istediği mesaj açık ve İsrail, İran karşılık verinceye kadar bu saldırılarını sürdürecek gibi gözüküyor.
İran’a yapılan bu kışkırtıcı saldırılara nasıl karşılık verileceği hususunda İran’da iki ayrı ekol bulunuyor:
Birincisi İsrail’in ağına düşmemek ve Amerika-İsrail-Fransa ve İngiltere’nin saldırmasına bahane hazırlamamak için olabilecek en uzun süre müddetince beklemek gerektiğini söylüyor.
İkinci ekol ise erkenden karşılık vermek, böylece hasarı en aza indirmek, İran’ın ulusal gücünü korumak ve bu savaşı İsrail’e ve onunla ittifak kuran Araplara yönelik bir savaşa dönüştürmek gerektiğini savunuyor.
İran’ın Suriye’de Humus yakınlarındaki Teyfur Hava Üssüne İsrail’in düzenlediği füze saldırısına karşılık vermesi gecikmişti. İsrail’in kışkırtıcı saldırıları devam ederse belki de kendilerini tutmaktan vazgeçeceklerdir.
*
Burada sorulan asıl soru bu saldırılar karşısında müttefik olan Rusya’nın tavrının ne olacağı… Moskova, İran ve Suriyeli müttefiklerini füze ve silahlarla destekleyecek mi? Burada füze ve silah derken “S-300”den “S-400”den söz ediyoruz.
Bir cevabımız yok. Ancak ilk karşılığın güney Lübnan’da Hizbullah tarafından çeşitli uzunluğa ve hacme sahip olan türlerin bulunduğu füze depolarından yapılacağı olasılığını uzak görmüyoruz.
Önümüzdeki Mayıs ve Haziran aylarında bölgeyi tehlikeli bir süreç bekliyor. İlk yarıda Amerika’nın çekilmesiyle nükleer anlaşmanın bozulması, ikinci yarıda ise savaş fitilinin ateşlenmesi bekleniyor.
Netanyahu 2012 yılının Eylül ayında BM Genel Kurulu önünde İran’a karşı kışkırtmayı amaçladığı konuşmasını yaptığı zaman Amerika’da başkanlık koltuğunda oyuna getirilmesi o kadar da kolay olmayan akıllı ve hikmetli Amerikan Başkanı Barack Obama oturuyordu. Ancak şu anda durum tamamıyla değişti ve şu anda Beyaz Saray’ın asıl sahibi Netanyahu ve Trump’ın damadı ve onun öğrencisi olan Jared Kouchner oldu.
Savaş kapıda… Bize düşen her ihtimale karşı kemerleri bağlamak olmalı… Biz bu savaştan en büyük hasarı alacak olanın İsrail ve müttefikleri olacağına eminiz, en azından böyle olmasını umuyoruz.