Abdulbari Atvan: Suriye Ordusu Afrin’e Girerse Ne Olur ? (Analiz)

Tanınmış Ortadoğu Analisti, Rey'ul Yevm Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan, Suriye Ordusunun Afrin'e girmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Tanınmış Ortadoğu Analisti, Rey'ul Yevm Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan, Suriye Ordusunun Afrin'e girmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.

"Suriye Ordusu Afrin’e girerse bu durum Ankara-Şam arasında nasıl bir duruma yol açar?" başlıklı yazıyı Sena Gürler'in tercümesiyle veriyoruz:

Türkiye’nin, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun diliyle Suriyeli güçlerin Afrin’e girmesini protesto etmesi anlaşılabilir bir durum… Çünkü Suriye’nin bu hamlesi tüm dengeleri alt üst etti ve yaklaşık bir ay önce başlamasına rağmen önemini hala koruyan ve henüz hedefine ulaşmamış olan Zeytin Dalı Harekatıyla ilgili sıkıntıların artmasına sebep oldu.

Türk topçu birliklerinin Suriyeli güçlerin Afrin’e gitmek için üzerinden geçmek zorunda oldukları bölgeleri bombalaması Türkiye’nin bu hamle karşısındaki öfkesini ortaya koyuyor. Askeri birliklerini göndermeyi erteleyen Suriye Hükümeti verilen mesajın ne olduğunu anlamış gözüküyor. Ancak İran ve Rusya gibi çeşitli arabulucular vesilesiyle alınan bu erteleme kararının geçici olduğu da ortada… Bu ertelemenin yalnızca bir gün için geçerli olduğunu öğrensek şaşırmayız.

Suriye hükümeti Türkiye’nin Afrin’e müdahalesi karşısında kendisini tuttu ve taraflardan biri ya da her ikisi de yardım isteyene kadar bekledi. Türkiye savaşı bitirme süresini uzattıkça maddi ve beşeri kaybı arttı. Kürtler ise saldıran tarafın silah gücünün büyüklüğü nedeniyle sıkıntıya düştü.

Bölgedeki büyük devletlerden biri olan Türkiye’nin ordusuyla çerçevesi yerel bir milis olmanın ötesine geçemeyen YPG’nin kıyaslanması mümkün değil… Ancak şu da bir gerçek ki, savaşların doğası değişti.

*

Kürtler Amerika’dan yana yaşadıkları hayal kırıklığının ardından Suriyeli olduklarını kabul ettiler ve Suriye Devletinden kendilerini Türkiye’nin başlattığı bu operasyona karşı korumak üzere müdahil olmasını talep ettiler. Şam yönetiminin bir taşla iki kuş vurmak için böyle bir yardım talebine olumlu yanıt vermesi ve Suriyeli güçleri ve “Halk Direnişi”ni Afrin’e göndermeyi onaylaması muhtemel gözüküyordu. Birincisi; Afrin şehri bu sayede bağımsızlığına kavuşacak, ikincisi; Türkiye’nin 30 m2’lik alanı tampon bölgeye dönüştürme planı başarısız olmuş ve 3.5 milyon Suriyeli mülteci ülkesine kavuşmuş olacaktı.

Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bugün Amman’da Ürdünlü mevkidaşı ile birlikte yaptığı basın açıklamasında, Suriye ordusunun ya da onun desteklediği milislerin Afrin’e girmesine itiraz etti ve şayet PKK savaşçılarını Afrin’den kovmak ve oranın halkını korumak şartıyla girerlerse bunun kabul edilebilir olacağını, aksi takdirde “Zeytin Dalı” operasyonunun devam ettiğini beyan etti.

Birincisi; Çavuşoğlu şartlarını sunmakta gecikti. İkincisi; bu şartlar yerinde olmadı. Üçüncüsü; Suriye tarafında kabul görmedi. Çünkü Çavuşoğlu Afrin’in Suriye’ye ait olduğunu, şayet Suriye ordusu buraya müdahalede bulunursa bunun savaş ya da işgal anlamına gelmeyeceğini unuttu. Zira Suriye ordusu Kürt dahi olsalar vatandaşlarının yardım talebine muhatap olmuştu. Çavuşoğlu herhangi bir hükümetin Türk ordusu Diyarbakır’a ya da Türkiye’nin herhangi bir şehrine müdahalede bulunmadan önce kendisine şartlar sunmasını kabul eder miydi?

Türkiye’nin Suriye hükümetini YPG’yi silahlandırmak, Ayn’el Arab (Kobani) ve Menbic üzerinden askeri ve beşeri yardımların ulaşımını kolaylaştırmakla, hatta Türk güçlerine karşı savaşa ortak olmakla suçlaması da bu durumla benzeşiyor. Suriye’nin bu ithamlara vereceği resmi yanıt hazır… Türk hükümetine bizzat kendisinin 7 seneden beri rejimi devirmek için Suriye içerisindeki silahlı güçleri desteklediğini hatırlatmak yeterli olacaktır herhalde. Her iki taraf da Suriye’de savaş halinde ve ellerindeki son kozları oynuyorlar.

Suriye yönetimi Afrin’de Türkiye dolayısıyla oluşan çıkmazda şehirdeki yerel yönetimle iletişim kanallarının kurulması yönünde bir fırsat yakaladı ve bu sayede onu Amerikalı müttefikinden uzaklaştırma ve Türkiye’nin bir şekilde burnunu sürterek Şam’la İdlip konusunda çözüme kavuşmak ve İdlip’in de “gerilimin azaltıldığı” bölgeler arasına katılımını sağlamak için vesile kılmaya çalıştı. Bu bağlamda “Belki de Suriye ordusunun Afrin’e girişi Türkiye de dahil herkes için çıkışın habercisi olur” şeklindeki yorumlara katıldığımızı ifade etmeliyim.

Kürtler ve Suriye hükümeti arasında Suriyeli güçlerin Afrin’e girmesi hususunda anlaşma sağlamak üzere arabuluculuk yapmayı reddeden Rusya, şehirde gerilimi azaltmak için 5. Bölge kurmaktan söz etmeye başladı. Bu da Rusya’nın Suriye ordusuna Afrin’e girmesi için alenen yeşil ışık yaktığını gösteriyor.

Buna göre Suriye ordusu 3 ayrı cephede savaşa giriyor denilebilir: Doğu Guta, Afrin ve İdlip… Amerika ve onun müttefiklerine karşı Fırat’ın doğusunda gireceği büyük savaşa hazırlık kapsamında bu savaşta başarılı olabilmeyi umuyor. Bu durum ise orta ve uzun vadede Erdoğan’a ve Türk hükümetine hizmet edecek gibi gözüküyor.

Direnişi destekleyerek 2003 yılında Irak’ı işgal eden Amerika’nın yenilmesinde büyük rol sahibi olan Suriye bu alanda derin bir tecrübeye sahip… Bu yüzden de Amerikan işgaline Suriye’nin kuzeyinde ya da belki de Irak’ta benzeri bir senaryo hazırladıkları ihtimalini uzak görmüyoruz. Belki de Türkiye’yle kurulan koordinasyon sayesinde bu senaryonun gerçekleşme olasılığı da artar.

*

Recep Tayyip Erdoğan Rusya’nın Suriye’de istikrarı artırmak için Şam yönetimiyle koordine hareket edilmesi ve pusulanın Kuzey Suriye’de özerk bir Kürt oluşumu kurmak isteyen Amerika’nın projesini hedef alma hususunda arabuluculuk yapılması telifini reddederek altın değerinde bir fırsatı kaybetti. Şayet bu teklifi kabul etseydi Afrin çıkmazında ve onun Türkiye’ye ve Türk güçlerine yansıyacak olan sonuçları içerisinde boğulmazdı.

Türk gazeteleri Esad’ın devrilmesi hususunda ülkenin düştüğü başarısızlığın sorumluluğunu önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sırtına yüklediğinde bu adımların hazırlıklarını da yapmaya başlamışlardı. Erdoğan bu siyasetini aklamak için Davutoğlu’nu “günah keçisi” olarak sundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla önümüzdeki günlerde İstanbul’da yapılacak olan üçlü kongre, özellikle de ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın birkaç gün önce Ankara’ya yaptığı ziyaret esnasında Amerika-Türkiye ilişkilerini iyileştirme yönünde ortaya koyduğu çabalar herhangi bir olumlu sonucu getirmemişken, bu hususların görüşülmesi için büyük bir fırsat olma özelliği taşıyor.

Erdoğan’ın Afrin’deki yıpratma savaşı, belki de Cerablus’a ve Suriye’nin kuzeybatısındaki El-Bab’a uzanabilir. Belki de resmi olarak Suriye ve Kürtlerle uzlaşıya vararak önümüzdeki seçimlere girilebilir. Belki de gereken son hamleyi yapmanın zamanı gelmiştir.

Peki, pragmatist Erdoğan bunu yapar mı? Uzak gelmiyor. Allah daha iyi bilir.

 

İslamianaliz

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Pizza sever misiniz?
Abdurrahman Dilipak: Siyonistler suçüstü oldu!
Abdurrahman Dilipak: Kurbağa haşlaması sever misiniz?
Abdurrahman Dilipak: Bize yalan Söylediler
Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine