Geçen gün Ankara’da 28 Şubat davası vardı. Yargılama devam ediyor. Yeni yılın ilk duruşmasında Çiller ilk kez dinlenecek..
Aslında iddianame FETÖ’cü bir savcı tarafından hazırlanmış. Son derece yetersiz. Sadece BÇG’nin faaliyetleri ile sınırlandırılmış bir dava. İddianameden müştekiler de şikayetçi, sanıklar da.. Bu iddianame çerçevesinde görülecek davadan çıkacak sonuç ne olursa olsun, bu kimseyi tatmin etmeyecek.. Kamu vicdanını tatmin edecek bir dava için kesinlikle yeni bir iddianame ile bu davanın yeniden görülmesi gerek.. Belki yeni bir ek iddianame ile dava sil baştan görülebilir..
Sanıkların bir kısmı sanki 28 Şubat olmamış ya da 28 Şubat’ta hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.. Sanık avukatları da öyle.. Mantık şu: Bugün iktidar nasıl FETÖ ile mücadele ediyorsa, biz de o gün FETÖ ile mücadele ediyorduk ve bu dava FETÖ’nün amaline hizmet ediyor.. Ortada bir de Ergenekon, Balyoz rezaleti var ya, onu da kullanıyorlar, daha doğrusu kullanmaya çalışıyorlar..
FETÖ ile mücadele ederken yakıp-yıktıklarından söz yok tabi.. Rejimi koruyorlar ya, gayeye giden yolda her şey meşru..
Benim ifademdeki sözlerim sebebi ile beni suçluyorlar, nasıl kendilerini suçluyorum diye. Kendileri suçsuz, sütten çıkmış ak kaşık.. Çevik Bir’in hemen her hafta yaptığı suç duyuruları ya da mesela “Dünya Sigarasız Günü” sebebi ile yazdığı bir yazı var, “Bugün sigara içmeyin, sigara parasını İHH’ya, Mazlumder’e verin” diye.. “İzinsiz yardım toplama kampanyası düzenlemek” iddiası ile İHH ve Mazlumder’in hesaplarına el koydular ve beni mahkemeye verdiler. Ben de, Kemalistlere çağrı yaparak “bugün ADD ve ÇYDD’ye yardım edin” dedim, banka hesap numaralarını da verdim. Ne dava açan oldu ve ne de bu hesaplara el koyan. İşin böyle komik yanları da var.
Tabi Medine Bircan’ın ölümü ile bunların hiçbir alakası yok!?.. O başörtüsü zulmü ile de..
Hakkımda 500 yıla varan ceza istemi ile dava açılmış, günde 5 kez, haftada 5 gün mahkemeye çıkıyorum, hiç mahkûm olmamışım ya, yine suçluyum. Erkaya davası, askeri mahkemedeki Cuma dergisi, 312 General davasının geldiği nokta ile ilgili, anlaşılan durumu kendileri de anlamış değiller.. Hiçbirinde kendileri suçlu, sorumlu, ihmal ve kusuru olan birileri değil.
Bu zalimler FETÖ ile mücadele ediyoruz derken, İslam’a ve Müslümanlara karşı “Topyekun bir savaş” başlattılar.. “Gerekirse silah kullanacaklarını” da söylediler. Bu ifadeler gazete manşetlerine taşındı.
Şimdi çıkmış diyorlar ki, “darbe yok, hükümet istifa etti, yeni bir hükümet kuruldu”. EMASYA’dan söz eden yok. O fişlemeler MİT ve emniyet istihbarata aitmiş.. Diyanet’e gönderilen asker müşavirleri Diyanet İşleri Başkanı kendisi talep etmiş.. Bu işler hep böyle olur zaten. “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.”
Diyanet’te olanlar hakkında internette bir arama yapın bakın neler göreceksiniz. Din dersi kitaplarında Peygamberden çok Atatürk’ün sözlerine yer verenler kimdi.. Ayetten çok laiklikten söz edenler kimdi? Bu başörtüsü zulmü neyin nesi idi ya hu!
Tabi “Rejim tehlikedeyken TSK seyirci mi kalacaktı”! Durumdan vazife çıkartacaklar, rejimi koruma ve kollama refleksiyle hareket edeceklerdi.
Şimdi diyorlar ki, “Bir suç örgütü üyesinin iddianamesini esas alarak bizi yargılayamazsınız”. İyi de, 12 Eylül’deki darbeci çetenin yaptığı anayasayı esas alarak siz nasıl bu işleri yaptınız böyle.. Tamam, bu iddianame de yenilensin, evet bu anayasa da!
Bu dava; 2 Eylül 2013’te başladığında, o gün bu iddianameyi hazırlayan savcı Mustafa Bilgili gözaltına alındı ve görevden uzaklaştırıldı. İyi işte o da yeni bir iddianame ile hatta aynı davada sanık yapılabilir..
Evet, bu davada da manipülasyonlar vardır. Bu işin içinde FETÖ varsa, bu davanın da bir Baransu’su vardır. Suçluya da haksızlık yapılmasın.
Ama Baransugilleri, Bilgiligilleri bahane ederek, onların arkasına saklanarak, TSK içindeki BÇG çetesinin siyasete, bürokrasiye, yargıya, basına, sermayeye, STK’ya, dindarlara karşı baskısı, estirdikleri terör göz ardı edilemez.
Sonuçta BÇG’nin yaptığı, soğuk savaş sonrası tehlikenin rengini kızıldan yeşile çevirmesi ile başlayan, kraldan fazla kralcı bir anlayışla, İslamofobik bir tavırdan başka bir şey değildir..
FETÖ dediğin CIA’nın desteklediği Fuller projeksiyonudur, İslam’a ve Müslümanlara sopa gösterenler de Brezinskiprojeksiyonunun işbirlikçileridir.. Yani Şahinler ve Güvercinler, İslam’a karşı sopa ve havuç politikası izleyenlerin kendi arasındaki hesaplaşmasıdır FETÖ-BÇG hesaplaşması. Sonuçta bize sopa ve havuç gösterenler, bizi aynı yere götürmeye çalışıyorlar, aynı mihraklara hizmet ediyorlar.. FETÖ de BÇG de o derin “ailedenbirileri”dir. Bunlar düşman kardeşlerdir.. Asıl hesaplaşma bu devlet ve milletle, derin devlet, derin aile ile hesaplaşmadır. Bu hesaplaşma devleti ele geçirmeye çalışan FETÖ-BÇG ile bugün devlet arasındaki hesaplaşmadır.. 28 Şubat ve 15 Temmuz aslında kendi arasında savaşan, ama aynı zamanda ikisinin de ele geçirme çabası, daha doğrusu, kendi aralarındaki rekabetin asıl sebebi olan devleti ele geçirme çabasıdır.
Sözün özü şu: Ben ve amcaoğlum savaştayız. Ben ve amcaoğlum ötekilerle savaştayız. O ötekiler, bu memlekette “öz yurdunda garip, öz vatanında parya” muamelesi gören bizleriz. Ötekilere gelince, onlar, “siyasi emellerini müstevlilerin, şahsi çıkarlarını uluslararası sermayenin çıkarları ile tevhid edenler”dir.
Selam ve dua ile..