Evet, aklı ile vicdanı uyumsuz bireyler siyaset yapmamalı.
Aslında din, ahlak ve gelenekten, hatta eğilim, yönelimleri ile şekillenen, deneyim sonucu bir tercih ile şekillenen toplumsal cinsiyeti kendi için esas alarak biyolojik cinsiyeti reddeden bireylerle kim nereye gidebilir ki.
Bunlar insan da değil, transhuman bir genom bunlar. Gender diye tanımlanan bir nesne ya da genom’durlar.
İnsan, şahıs olur, şahsiyet sahibidir. Kişi olur, çünkü kişilik sahibidir. Fert olur, ferdi bir takım alameti farikaları olur. Birey tek tiptir. Her insan tektir aslında, parmak uçları gibi farklıdır. Bizim ailemiz, kabilemiz vardır, tearüf etmek için. Bu yolda yürürken irfana ulaşır, arif oluruz. Maarif ile marifete ulaşırız. Millet olur, ümmet oluruz, cem olur, cemaat oluruz. İittihad ederiz hakikat temelinde, gerçekler üzerinde ittifak ederiz. Yeri gelir nimet-külfet dengesine dayalı itilaflar kurarız. Hepsi insanı yaşatmak, insanlığı yüceltmek, hayır da yarışmak içindir. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.
İnsan tekamül eder ekmel-i mahlukat da olur, eşref-i mahlukat da, tereddi eder, belhum adal da olur.
İnsanın aklı ile vicdanı barış içinde değil ise, o insanlar kendi içinde barışı sağlayamaz. Eğer insan insanla barışık değilse, bunu sağlayacak bir düzen ve sapmayı cezalandıracak bir adalet ve güvenlik de yok demektir. O zaman insan fıtrata yabancılaşır. İnsan insanın kurdu olur. İnsan kendi menfaati, heva ve hevesi uğruna hayvanları öldürür, ekinleri talan eder, kendi soyuna düşman olur. Gazap ve helak onlar içindir. Kendileri de içinde yaşadıkları çevreye, parçası oldukları tabiata, havaya, suya ve toprağa düşman olurlar.
Sahi bugün yaşanan da bu değil mi? Şu global reset'çilerden, transhümanizm'in savunucularından söz ediyoruz. Şu “İslah edicileriz” diye ortalıkta dolaşan “bozguncular”dan söz ediyorum. Ve bir de onların media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, akademi, sanat, STK ve media'daki dostlarından söz ediyorum. Siz onları konuşmalarından tanırsınız. Unutmayın onlara alkış dağıtır ve oylarınızla onları ödüllendirirseniz ya dilsiz şeytan olursunuz ya da onların suçuna-günahına ortak olursunuz ve onları yakan ateş sizi de yakar. Onun için büyük oyun'u görmeden oyunu verme! Kızını vermeyeceğin damat adayına, oğlun için gelin olarak kabul etmeyeceğin kıza oy verme! Bak bakalım ne kadar dürüst, ne kadar akıllı, ne kadar cesur. Yalan söylüyor mu? Kibirli biri mi? Dindar biri elbette ibadetine de bakmalı, harama bulaşmış mı ona da bakmalı, ama bu yeterli değil.
Siyasetin tepe adamlarının ağız dalaşına bakıyor musunuz. Ben, o üslup sahiplerini bir partiye vasıfsız bir işçi olarak bile almam. Meyhane kabadayısı üslubu ile konuşan ve davrananlar keskin sirke misali kendi partisine de, devlete de zarar verirler. Devletin şeref ve haysiyeti, milletin oyu ile seçilen vekillerinin akıl, şeref ve haysiyetinin ortalama seviyesine çekilir.
Devlet normalde zalim olmaz, ama devleti yönetenler zalimse, zulmediyorsa, saldırgan bir yapıya dönüşmüşe, o devlet, mazlumlar ve dışarıdan bakanlar tarafından haydut devlet etiketi ile etiketlenir.
Yahu şu siyaset arenasında sarfedilen sözlere bakın. Bunlar meyhane kabadayılarının ağız dalaşından ne farkı var. Birbirleri hakkında söylediklerinin %5’i doğru olsa bile bu utanç verici bir durum. Böyle bir şey aynı zamanda bir meşruiyet sorunudur. Bu durumda hiçbir konuda hiç kimse kendini güvende hissetmeyecektir. Bu iddiaların yalansa da, gerçekse de bir müeyyidesi olmalı. Savcılar bu iddiaları, bu sözleri niye koğuştur(a)maz. Siyasette seviyenin bu kadar düşebileceğini tahmin edemezdim.
Bu günleri de görmek varmış. Buradan çıkış da öyle sanıldığı kadar kolay olmayacak. Bünyeye kök salmış, her yere yayılmış bir maraz var.
YouTube de meclis çatısı altında bunların bin beteri var. Sosyal media'da troller de zaten seviye sıfırın altında. Bir yandan da din, ahlak, vatan, millet, sakarya diye konuşmuyorlar mı? Aday olacaklarında öfke kontrolü, psiko sosyal davranış bozukluğu var mı incelenmeli. Ehliyet verirken, silah ruhsatı verirken bunu yapıyorsunuz da ülkenin yönetimine getireceğiniz insanlar için niye bu kontrol yapılmasın.
Siyasiler gençlere ve topluma kötü örnek oluyor. Kılavuzumuz bunlarsa başımıza gelecekler var demektir. Bunların çoğuna değil ülke, koyun sürüsü bile emanet edilmez. Ya sayısını karıştırır, ya gizlice satar kendi haklı çıkar.. İnşallah önümüzdeki seçimde bu meclis büyük ölçüde değişir. Tabii kabine de. Ve tabii inşallah gelenler de gidenleri aratmaz. Tabii sadece kabine değil, anlayış, politika kurulları, bilim kurullarının da büyük ölçüde yenilenmesi gerekiyor.
Zaten seçim öncesi sancılı bir adaylık süreci olacak. 2. turdan sonra meclis aritmetiğini bir görmek gerek. Bütçeden hemen sonra yerel yönetim seçimleri için bir daha sandığa gidilecek.
Bu kadar ağır stres altında toplum da siyaset de de neler olur bilemiyorum. Zaten global sorunlar, bölgesel sorunlar, ekonomi, aile derken herkeste bir istiab haddi var. Bugünden bu baskı azaltılmazsa, yarın siyasetin ipi inceldiği yerden koparsa ondan sonra neler olacağını olayların nerede, ne zaman, nasıl duracağını kimse tahmin edemez.
Kimse toplumun nabzını daha fazla zorlamasın. İşler kontrolden çıkarsa kimse bu hengameden kazançlı çıkmaz ve bulanık suda balık avlamak isteyenlere gün doğar.
Siyaset o kadar gürültü, bağırtı-çağırtı üretiyor ki, mesela birileri, tüm canlıları gıdaları üzerinden mRNA katkılı ürünlerle gen terapisine tabi tutmak istiyor, kimi insan bedenini ve enerjisini kullanarak onları aynı zamanda bir anten gibi kullanmaktan söz ediyor, kimi kükürtdioksitle güneşi perdelemekten söz ediyor, onları duymuyoruz bile, ama onlar nasıl oluyorsa kervanlarını yürütüyor. Birilerinin zaten gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor. Onlar başka şeylerle meşguller ve insanları o şeylerle oyalıyorlar. Bu arada halkın erişimine açık ilk yapay zeka devrede. Gençlerin ödevlerini yapıyor, tezlerini yazıyor, bilgisayar programı yazıyor, avukatlık, doktorluk yapıyor, fetva veriyor.. Sanki kimse bir adım sonrasını düşünmüyor!
Son günlerde siyasi çevrelerde tartışılan konuları alt alta yazın bakalım ne çıkacak? Bu kadar hukuksuzluk ve ahlaki zaaf sadece siyasette yok. Bir şey siyasette varsa, her yere yayılmış demektir. İmam ne yaparsa, cemaat ne yapmaz ki! Hani derler ya “balık baştan kokar” diye. Siyaset yani tuz kokmuşsa, geriye fazla bir şey kalmıyor. Siyaset kokmuşsa, bürokrasi de, media da kokar. Eğer adalet de kokuşmaya başlamışsa, koku baştan kuyruğa kokmaya başlamış demektir. O zaman sermaye, cemaat, sivil toplum, kokmayan bir yer kalmaz. O saatten sonra olacakları kimse kestiremez. Herşey mümkün. Buna rağmen, hiçbir şey olmuyorsa, orada bir dehşet dengesi oluşmuş demektir. Beklenen patlama ne kadar gecikirse, patlama o kadar şiddetli olur. Bu deprem gibi, ya da Hekimbaşı çöplüğünün patlaması gibi bir şey olur. Görelim Mevlam neyler!
“İçimizdeki (Ülkemizdeki ve onların zihniyet ikizi dünyamızdaki AD) beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım”.
Selam ve dua ile.