Abdurrahman Dilipak: BAY KEMAL Hikayesi...

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: BAY KEMAL Hikayesi... HABERVAKTİ.COM

Derin Gerçekler
Seçimin sıcak günlerinde araya kaynayıp giden bir konu vardı. Basit sıradan bir konu... Detayda kalan ve daha ağır sözler arasında sadece “alaya alma” şeklide anlaşılan bir konu. Erdoğan ilk seçildiğinde birileri aslında onu aşağılamak ve küçümsemek için “Kasımpaşalı” demişlerdi. Bu söz toplumdan tepki aldı ve sonunda döndü, söyleyeni vurdu. CHP’nin dine, dindarlara karşı ilk sabıkası değildi aslında bu. Erdoğan’ın “Bay Kemal” sözününde tarihi kökleri var aslında. 2. Yüzyıla girerken, 1. Yüzyılın başlarında yaşanan traji komik bir hikayedir bu.

Bana kalırsa hiçbir Cumhurbaşkanı, ülkesindeki hiçbir insana böyle bir sıfat takmamalı. Elbette bir Cumhurbaşkanı adayını bırakın, sıradan insanlar bile bu konuda daha dikkatli bir dil kullanmalı. Tıpkı Allah (cc)nin Hz. Musa’ya “Firavuna git, güzel söz ve hikmetle Hakkı söyle” emrinde olduğu gibi. Taif’e giden peygamber gibi olmalıyız. Hakk'a davetin bir metodu var.

“Bay Kemal”, “bay bay Kemal”, bu konudan öte ayrı bir anlam ve önem taşıyor. Bu “Bay” sözünün tarihi eski.

Erdoğan’dan önce 12 Eylül darbesinden sonra General Haydar Saltık, 28 Ekim 1980’de Demirel ve Ecevit için “Sayın” yerine “Bay Demirel, Bay Ecevit” diye, batıda eskiden olduğu gibi “Ladies and Gentlemen”den tercüme biyolojik cinsiyeti ile “Bay” diye ifade ediyor. Aşağılamak için kullandığı bu ifade, aslında Kemalist devrimleri muhafaza için darbe yapan bir general tarafından Mustafa Kamal'ın kurduğu bir partinin genel başkanlığını yapmış bir kişi ve iktidar partisinin başı için kullanılıyor.


Asıl hikaye 26.11.1934’de kabul edilen 29.11.1934’de yayınlanan 2590 sayılı kanunun 1. Maddesi “Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri” gibi lakap ve unvanları kaldırılmış. “Anlaşıldı mı efendim!”
Oturumu yöneten başkan, oylamadan sonra yasanın kanunlaştığını söyleyip, “bundan sonra bu ünvanları kullanmak yasak, anlaşıldı mı efendim” diyor. (Anlaşıldı efendim). Bu iş bey, efendi ile, Hacı-Hoca ile kalmıyor. Bakın daha nerelere, hatta taaa LGBT’ye, İstanbul Sözleşmesi'ne uzanıyor. Asıl mizah bu gerçeklerde gizli.

Savcılara ihbar ediyorum, ''HACI-HOCA'' demek te yasak! Adalet Bakanı'na hatırlatıyorum: Diyanet nasıl HACI olunur, hac yönetmeliği yayınlıyor. İnsanların HACI olması için turlar düzenliyor ve rehberlik yapıyor, eğitim veriyor...Bu işe rehberlik eden HOCA’lar gönderiyor. Haberiniz var mı bilmiyorum, HOCA’lara devlet maaş ödüyor. HAC ile ilgili HUTBEler okunuyor. Devlet Kur’an Kurslarında HAFIZ yetiştiriyor. Milli Eğitim, Tevhid-i Tedrisat kapsamında DİN KÜLTÜRÜ eğitimi verirken, PROJE İMAM- HATİPLERde HAFIZ yetiştiriyor. KIRKPINAR AĞAsına sıra gelmez. Doğu-Güneydoğuda AĞA’dan geçilmiyor. Bugün FETO dediğiniz örgütün kurucusu da EFENDİ idi değil mi? Şimdi AĞA-BEY diyince iki kere mi suç işlemiş oluyoruz, BEY-EFENDİ derken olduğu gibi. HANIM demek de suç, HANIM-EFENDİ demek de. Yasalara göre suç olan bir şey, halkın geleneğinde nasıl onurlandırma anlamında kullanılır, asıl ironi burada. Nasıl bir kara-mizah?


Aslında asıl sorun sadece Kılıçdaroğlu’nda ''BAY KEMAL'' ya da Hadi sana güle güle anlamında ''BAYBAY BAY KEMAL'' denmesinde değil, burada. Kemalistler, CHP, bunu bütün bir ülke halkına yapıyor, hem de yasa zoru ile. Millet de Erdoğan’ın BAY KEMAL’i gibi, İsmet İnönü'ye İSMET PAŞA diyor. Üniversite hocaları “Öğretmen” değil, HOCA’dır, talebelerin dilinde. Hoca artık sadece CAMİ’de değil.

Bakın bu değiştirilmesi teklif dahil edilemeyen KUTSAL (!?) YASA, Laikliğin bir yandan LAİKÇİ kafanın psikolojisini ifade etmesi açısından önemlidir.
ŞAPKA giymenin yasal zorunluluk olmasına rağmen, bunun bir İNKILABÇI bir DOĞMA / TABU olarak kabul edilmesine rağmen, bu yasada orada duracak ve hiç kimse bunu değiştiremeyecek ve bu dayatmayı yapanlar kendilerini ÇAĞDAŞ, UYGAR, İNKILABÇI, DEMOKRAT olarak gösterecekler.


Bu yasaya göre, toplumsal cinsiyet yok, biyolojik cinsiyet esas.
O zaman CHP, Kemalistler niye İstanbul sözleşmesine, Lanzaroteye, CEDAW’a itiraz etmiyorlar?
Neden LGBT+’a karşı çıkmıyorlar? Niye Kimlik kartlarındaki GENDER’e karşı AYM’ye gitmiyorlar?

İşlerine geldiği zaman geldiği gibi konuşacaklar, bunu Anayasa'nın başlangıç maddeleri, değiştirimesi teklif dahi edilemeyen, Milli egemenliği bir dönemin tek adam fikriyatı ile sınırlandıranlar, dün “Atatürk ilke ve inkılablarına bağlılık yemin” edecek, bugün de bu BAY KEMAL ironisi konusunda hiçbir şey yapmayacaklar.


Bunun ne dini, ne ahlakı ve ne de hukuku var. Bu anlamsız saçmalığı sürdürdüğümüz sürece Türkiye'de hiçbir şey meşrulaşmayacak. Fulbright soslu “MİLLİ EĞİTİM” ve zorunlu siyasi rejimin, anaya ve yasa düzeninin çerçevesini çizdiği bir “DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ dersi ile geleceğiniz yer burasıdır.

Bu komedi, devletin varlık ve meşruiyetinin temellerini oluşturan değerlerle çelişmektedir.

CHP’nin niye TEK Parti ve TEK adam rejimi ile darbeler dışında iktidar olamadığının derin sırrı bu gerçeklerin tahtında müstetir. Alay konusu olan adayların karşılıklı sözlerinde gizli değil, asıl aşağılan ve alay konusu yapılan bütün bir ülke halkıdır ve bu da değiştirilmesi teklif dahil edilemeyen yasalarla mümkün olmaktadır.

En azından CHP, gerçek, makul ve meşru bir parti olmak istiyorsa, önce kendi imtiyazlı statüsüne son vermeli ve adını CUMHURİYET Halk Partisinden CUMHURİYETÇİ Halk Partisine çevirmesi ve Anayasadaki değiştirilmesi teklif dahil edilemeyen yasalar çerçevenin Milli iradeye açılmasıdır. Yoksa o milli irade sadece TBMM duvarında asılı bir tabela üzerindeki slogandan ibaret kalacaktır.

Eee, “etme-bulma dünyasıdır bu dünya” Eden bulur.
CHP’nin Kutsal / Kutsanmış bir laik düşünce olarak Kemalizm dayatması, aslında topluma dayatılmış bir aşağılama iken, aynı şeyin, siyasi bir alay konusu olarak Kemalizm’in koruyucusu bir kadronun önderine karşı kişisel bir politik polemik olarak söylenmesi de aslında politik bir ironi olarak hep akıllarda kalacak, ta ki ülke bu ayıptan kurtulana kadar.

Selam ve dua ile.

NOT: MRNA AŞISININ MÜCİTLERİ ŞAHİN VE TÜRECİ Hakim karşısına çıktı! Küresel dayatmalarda ise yeni bir dalga söz konusu! İç ve dış bir çok önemli konuyu akşam 21.00'da Derin Gerçekler Canlı Yayınında ''MODERN TANRILAR YENİ KURBANLAR İSTİYOR! DİN, AHLAK, EKONOMİ VE BAĞIMSIZLIK'' başlıkları altında Bülent Deniz'le birlikte habervakti.com canlı yayınında masaya yatıracağız. Sizi de bekleriz... YAYIN LİNKİ (tıklayınız)

Medya-Makale Haberleri

Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!
Abdurrahman Dilipak: Suriye bizim göz aydınlığımız olsun!