Tartışmayı çok seviyoruz ama maalesef okumayı pek sevmiyoruz. Düşünmek de zor geliyor. Genelde kulaktan dolma bilgilerle konuşuyoruz işte. Ukalalık, malumatfuruşluk gibi ifadeler aslında bu durumu izah için kullanılır. Ve herkes birbirine haddini bildirmek için verir veriştirir. Sonuçta “laf ile verirler aleme binlerce nizamat da, bin teseyyüb bulunur hanelerinde.” Hele öfkelendiler mi! Ağızlarından çıkanı kulakları duymaz. Kimisi önüne konulan metni okumaktan acizdir. Okuyanı da aslında sözün manasının da farkında olmayabilir. Mesela, sorun, ''Ülke, Memleket, Yurt, Vatan'' arasındaki fark nedir diye bilmezler. Ama mesala ''Vatan'' için canlarını vermeye hazırdırlar. Mesela CHP’lisine sorun 6 ok nedir diye. Çoğu bilmez. Bilene “Cumhuriyet” ne demek diye sorun, size “Halkçılık” diye cevap verecektir. Çünkü ona göre “Cumhur”, “halk” demektir. Ama 6 ok’tan biri “Halkçılık”, bir diğeri “Cumhuriyetçilik” dir. Bilmez ama, bilmediğini de bilmez, bir de akıl vermeye kalkar. “Laiklik” nedir diye sorun, “din ile devlet işlerinin ayrılığıdır” der. Oysa Laiklik, meşruiyetini İncil’den alan, Hz. İsa’ya atfedilen “Tanrı’nın Hakkı Tanrı’ya, Sezar’ın Hakkı Sezar’a” sözü ile ilgili bir kilise kavramıdır.
Laik, Ruhban olmayan, kilise hiyerarşisi içinde yer almayan kişi demektir. Laiklik; kilise yani Vatikan Devlet'i ile tebası olduğu devlet arasında, “çatışmama”, “paylaşım” ve “işbirliğini” ön gören bir düzenlemedir. Her Katolik’in 2 devleti vardır. Biri Ruhun egemenliği, Papa'nın şahsında göklerin krallığına bağlılığı ifade eder, öteki bedenin egemenliği, devletin şahsında yeryüzü egemenliğini ifade eder.
Mesela bizim kendini “laik” sanan kişiler, Almanya’da, İstanbul Türkiye için ne ifade ediyorsa onu ifade eden Köln’ün başkenti olduğu Kuzey Ren Westefelya eyaleti Sekülarizm ile değil, Westefelya Anlaşmasında varılan mutabakat sonucu Kontrat esaslarına göre yönetilir. Fransa’nın Strasbourg’un başkenti olduğu Alsace Lauranne eyaleti de Laik kurallara göre değil, Kontrat esaslarına göre yani Vatikan’la varılan anlaşmaya göre yönetilir. O Fransa, Afrika’daki misyonerlik faaliyetlerini destekler çünkü 20’den fazla Frankafon ülkeyi kilise sayesinde işgal etmiştir ve elinde bulundurmaktadır. Mesela Türkiye’deki bir çok Misyoner tarikatının okulu Laik Fransa’nın himayesindedir. İngiltere’nin resmi kilisesi Angilikan kilisesidir. Almanlar genel anlamda Protestan’dır, Amerikalılar Yahudilerin ve büyük ölçüde Evengelik’lerin kontrolünde olan bir ülkedir. Ruslar Ortodoks’tur mesela. Ermeniler, Gürcüler, Bulgarlar, Yunan da öyledir. Ortodoks’lar Bizantinist’tir. Bizim solcular, ne Laicite’yi bilirler, ne de Laiklikle Sekülarizm ve Bizantinizm arasındaki farkı bilirler. Aslında bilmek de istemezler.
Peki, bizimkiler “Şeriat” ne demek bilirler mi? Bilmeyiz. Elbette herkesin kendine göre bir tanımı vardır da, o tanım işin aslına ne kadar uygun, o tartışılır. Mesela “Gayrimeşru” dediğinizde, “şeriata uygun değil” demiş oluyorsunuz. “Kahrolsun şeriat” derken “meşruiyet”e meydan okumuş oluyorsunuz. Ya hu bunlar “Meşruiyet” ile “Meşrutiyet”i bile karıştırırlar.
“Kader”i anlatamazsınız siyasetçisine bile mesela. “Rızık” nedir onu da, “Ecel”i de. Onlar herkese rızık vadediyor, halkın kaderini değiştiriyor ve onları Azrail'in elinden alıyorlar ya!? Ya hu “Ruh” ne demek onu bile bilmiyor danışmanlarımız. Kimi ruh’u hasta ediyor, kimi FETÖ’cüleri DAEŞ’in ruh ikizi ilan ediyor. 28 Şubat'ta namaz kılan bir yüksek lisans öğrencisine “şaraplık üzüm ırkının ıslahı” konusunu tez olarak veren prof. ile, Müslüman gençlere tarih yazı ile başlar diye başlar deyip, öncesini ilkel, cahil bir topluluk olarak tanıtırsanız, Hz. Nuh ve öncesi, Hz. Adem ile o aradaki peygamberler kim oluyor? Yazıyı ilk bulanlar, modern tarihçilere göre M.Ö. 3500 yılları civarında yani günümüzden yaklaşık 5500 yıl önce Çivi yazısını Sümerler bulmuş. Yok canım. Hz. Adem okur yazardı. Evde oturuyordu, hayvanları ehlileştirmişlerdi ve tarımla uğraşıyorlardı. Eşyaların isimlerini biliyorlardı. Prehistorya’nın ifade ettiği anlamın şaraplık üzüm ırkının ıslahından ne farkı var! “Ruh hastalıkları” da öyle. “Ruh” Allahtan bir nefhadır. “Ruh” hasta olmaz. Mukaddestir. Bizim AKP’lilere “Biyolojik cinsiyet” ile, “Toplumsal cinsiyet” arasındaki farkı bile anlatamıyoruz. “Gender”i anlatamıyoruz, “Birey” ile “Kişi, şahıs, ferd” arasındaki farkı anlatamıyoruz. “İstanbul Sözleşmesi”ni savunanların çoğu CEDAW ve Lanzarotte arasındaki ilişkiyi de bilmez. Mesela İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğimizi ve o işin bittiğini zannediyor bir çok kişi. Oysa bütün hükümler yasada mevcut. Ya da o konuda bir irade beyanı sözkonusu olsa da, sözleşmeden ayrılma konusunda prosüdür henüz uygulanmadı. Birileri mesela iç hukukun uluslararası sözleşmelerden üstün olduğunu zannediyor. Oysa Norm hukuk olarak uluslararası sözleşmelerden önceliklidir.
Dünya'nın yüzölçümü 510.072.000 km2 (Kara:148.940.000+Su:361.132.000). Rusya: 17.098.242, Antartika: 14 milyon km2, Kanada: 9.984.670, Çin: 9.706.961km2, ABD: 9.629.091km2, Brezilya: 8.515.767km2, Avusturalya: 7.692.024km2, Hindistan: 3.287.590km2, Arjantin: 2.780.400, Kazakistan: 2.724.900, Cezayir: 2.381.741, Kongo: 2.344.858, Grönland (Danimarka 42.951km2) 2.166.086km2. Rakamlar bu da, bir de bize gösterilen haritadaki görselleri hatırlayın. Mesela ABD, Rusya, Çin ve Japonya sınır komşusudur ama bu harita görseline göre bunu hemen göremezsiniz. Gronland, Avusturalya’nın 2 katı büyük gösterilir, onların baktığı yerden baktırınca bize!
Nufus olarak ilk 12 ülke: Çin:1.412.600.000, Hindistan: 1.374.917.850, AB: 447.007.596, ABD: 332.738.111, Endonezya: 272.248.500, Pakistan: 225.199.937, Brezilya: 214.464.142, Nijerya: 211.400.708, Bengladeş: 172.490.152, Rusya: 145.478.097, Meksika: 127.996.051, Japonya: 125.070.000, Etopya: 117.876.000. Dünya nüfusunun %61,5’u 12 ülkede yaşıyor. 12 ülke ise dünyanın 92 milyon km2 ile %20’sine sahip. Dünya'da 208 ülke olduğu düşünülürse ilk 12 ülke %20'sine, kalan 188 ülke ise %88’ine sahip. Peki ülkelerin zenginliği ve dünya imkanlarında elde ettikleri pay ve gelişmişlik düzeyi konusunda kim ne biliyor. Ya da bu dengesiz paylaşım ne zaman ve nasıl ortaya çıktı, bilen var mı? Bir kişiye 40 pul, 40 kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!
Unutmadan, cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür. Cahili biliyorsunuz. Echel kelimesi; çok cahil, çok bilgisiz, en cahil anlamlarına geliyor. Bir de echel-i cühela var, cahilin de cahili, hem bilmeyen, bilmediğini de bilmemenin ötesinde bir de biliyormuş gibi akıl verenler yok mu? Allah, cahil ve zalimlere yardım etmez. Hele bir de ıslah edici gibi ortalıktan dolaşan bozguncular yok mu, Allah bu münafıkların şerrinden insanları korusun. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olanlar, hem kendilerini kandırır ve hem de çevresindekilere zarar verirler. Allah “bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin” der! Siyasi partilerin peşine düşenler, ya da Mezhep, Irk, Tarikat davası güdenler, acaba savundukları şeyler hakkında ne kadar bilgi sahibidirler? Onlar her yerde.
Yıllardır “Faiz”i tartışıyoruz da, “Faiz”in “Riba” ile ilişkisini, “Para - altın para” ile “Kaime-Banknot” ilişkisini, “Bankacılık sisitemi”ni, Merkez Bankası’nın yapısını, “Munzam karşılıklar” ve “politika faizi”ninin ne demek olduğunu, “enflasyon ve devaüasyon”u, LIBOR ve “FED’i - Dolar”ı “Bretton Woods”u ve bunların süreci ve borsa ve piyasayı nasıl şekillendiğini kaç kişi biliyor? Konuşuyoruz işte. Elimiz ayağımız boş değil, ağzımız iyi de laf yapıyor, ama tuttuğumuz bir iş de yok, genel olarak. Ne büyük laflar ediyoruz kendi aramızda birbirimize karşı, mangalda da kül bırakmıyoruz. Didişip duruyoruz, çünkü “öfke baldan tatlıdır”, didişmek de öyle. Ama Allah (cc) öfkemiz yutmamızı istiyor.
Hele bir de, bu tartışmaları körükleyenle ya da dindar olmadığı halde, dini kavram ve sembolleri kullananlara, heva ve heveslerine ulaşmak için kusalı basamak yapanlara gelince, vay onlara ve onlara inanıp, onların peşinden gidenlere. Dikkat edelim, Şeytan bizi Allah’la da aldatmasın! Dinin bile ihtiraslarını engelleyemediği kimseler ins’in şeytanlarına dönüşürler. O zalimler için yaşasın cehennem!
KÜÇÜK BİR NOT: Afrika, Coğrafi olarak Çin, ABD ve AB toplamından daha büyük; ama bilimsel yollardan projeksiyon bahanesi ile haritalarda küçük gösterilir. %60'ı ekilebilir arazi, tarım ve hayvancılığa müsaid. 4 tarafı deniz, çok büyük akarsuları ve gölleri var, mesela Nil gibi. Yer altı su kaynakları çok zengin; ama hep çölleri gösterilir. Dünyadaki madenlerin %90'ına sahip; ama hep fakir gösterilir. Akletmez misiniz!
Selam ve dua ile.
Haber Vakti