Seçime Doğru: Parola: 6284, İşaret: Kırmızı..
Abdurrahaman Dilipak /HABERVAKTİ.COM
Evet, seçime doğru Parola: 6284 / İşaret: Kırmızı
Çözüm Kopenhag, Paris, Lanzarotte kriterlerinde değil, ON EMİR KRİTERLERİNDE!
Sandığa ''kırmızı çizgi'' adlı bir gölge düştü. Kim düşürdü bunu? Ne yapmak istiyorlar?
''AK Parti'nin alnına “Kırmızı Leke'' sürdüler'' diyen tabandan itiraz sesleri yükseliyor! Duymuyorlar! Hassasiyetler bilindiği halde 6284'ü savunma adına konuşanlar neyi amaçlıyor bilen varsa çıksın söylesin! Ben ne yapılmak istedindiğini anlamıyor, bilmiyorum.
Tüm siyasi partilerin önünde seçim yokuşu var! AK Parti bu yokuşu çıkarken sırtında “AKP kamburu” varken bir de bu ''kırmızı çizgi'' çıktı! Bu zorlu yokuştan çıkışı, AKP'liler zora sokacak gibi sanki! Bir an evvel bu 6284 Hades’inden taharet gerek!?
“İstanbul Sözleşmesinden çekilme iradesi beyanı” ile bitmedi bu iş. Bitmez de. Bugüne kadar “Mavi boncuk politikası” ile bu iş buraya kadar getirildi ama “Seçim yokuşunda susamak” zordur.
İçinizden birileri bize dönüp, “artık kimse bu konuyu konuşmasın bu iş bitmiştir” deyip, öbür tarafa dönüp “6284 sayılı yasada aynı hükümler mevcut, zaten bu yasanın ilk maddesinde bu belirtiliyor, dolayısı ile uygulamaya dönük yeni bir durum yok. Bu açıklama konjonktürden kaynaklanan “Sosyo politik bir tutum” diyerek, çözüm bekleyen insanları daha fazla oyalayamaz.
Aslında tek sorun da bu değil. DSÖ ve CoVID rezaleti bitmeden, FAO Gıda, Tarım Hayvancılık, İKLİM ve Şehircilik, İletişim, Dijitalizm ve 5G, İnsan 2 + Sanayi 4, TransHumanizm, Nesneler arası İletişim, NeuraLİnk, GENOM, Toplumsal Cinsiyet ve LGBTQI+ plakasındaki fay kırıkları sinsi sinsi tam gaz devam ediyor. Kimine göre bunlar, deprem afetinden daha az tahribat, can kaybı, ekonomik yıkıma sebep olmuyor aslında. İlahi gazaba davetiye çıkartıyor denmesi de cabası. Ve tabi HABAT’a bu işin püsküllü belası. 100 tane Mc Kinsey, bir tane ŞABAT etmez bu arada. Cumhur İttifakı 6284 belasına karşı Deva’sını bulmaz ve bu mikrobu kanından temizlemezse işi zor.
Bir zamanlar “Eşler ayrılsın diye kanun çıkartmışız” diyen Kamu baş denetçisi (Milli Ombudsman) Şeref Malkoç; “haksızlıklar karşısında susmanın’’ çözüm olmadığını bilir!? Peki Lanzarotte'yi neden kimse ağzına almıyor? UNO WOMAN’ı daha millet anlamadı. Adama sorarlar “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diye. BM ve AİHM de 3 sözleşme BM tarafından ilişkilendirilip tek sözleşme olarak değerlendiriliyor.
O zaman tek başına İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek de çözüm değil. Anlamsız!
Biz, “aile-gençlik yanıyor” diyoruz, birileri adeta benzinle gelircesine UNO WOMAN’ı alıp geliyor. Bizimle dalga mı geçiyorsunuz!? “Gençlik yanıyor” diyoruz. Sokaktan uyuşturucu bağımlısı torbacıları toplayıp geliyorlar, baronlara dokunan yok! ''Üniversiteler harap oldu, yargı can çekişiyor'' diyoruz, ''bak ne güzel üniversite binalarımız, adalet saraylarımız var'' diyorlar.
''İnsanlar ilaç bağımlısı, insanlar hastalıktan kırılıyor. mRNA belasından ölümler çığ gibi'' diyoruz. Onlar, AVM gibi hastane binalarını gösteriyorlar. İstanbul, GAP, Ege depremini hatırlatıyorsunuz, ''AFAD, TOKİ, Kızılay var ya'' diyorlar!
Bakın bu gidiş hayra alamet bir gidiş değil. Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşuyor olmayasınız sakın. Böyle yokuş aşağı koşar gibi gitmeye devam edilirse tepetaklak düşme riskiyle karşı karşıya kalınır!
Sinan Ateş’in ateşi bir yerleri yakacak! Sinan Ateş'in hanımı hangi partiden aday olacaktı?. Ülkücülerin tek derdi bu değil ki, durun daha bitmedi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun oğlu hangi partiden olacaktı. BBP’den mi? Eğer değilse, AK Parti, BBP ile ittifak yaparak kolay kolay ülkücülerin desteğini alamaz. Bu durum ittifakın diğer ayağı MHP’yi de zora sokar. Hele bir de MHP - HÜDAPAR yan yana gelince! Bakarsınız, Nihal Olçok'ta meydanlara çıkar. Şimdiden haber vereyim, bu önümüzdeki 15 Temmuz AK Partinin hiç hoşuna gitmeyecek yönleri ile gündem olabilir. Bu denklemi kim kurdu ya da bu çorabı kim ördü AK Partinin başına? AK Partinin kılavuzu bunlarsa, Afet de AFAD’ın başına gelenler galmesin AK Partinin başına? Tabi, Sedat Peker, o olmazsa onun yerine birileri, o da olmazsa aslında başka birileri!
DSÖ nöbetini, FAO’ya devrediyor, kendi de devrede olacak... Şeytan, insanoğlunun tabağına ortak olmak ister ve biz Bismillah ile başlarız yemeğe! Sofrada besmele çekmek, Allah’ın rızasının idrakinde olduğunun ifadesidir. Domuz yerken, Şarap içerken besmele çekilmez! Besmele çekmenizde sizi korumaz, aksine gazaba sebep olur... Sofranızdaki endüstriyel ve geni ile oynanmış gıdalara dikkat edin lütfen.
Taban tepkisini; ''Derya Yanık, AK Parti'yi yakacak, Özlem Zengin de AK Parti'yi oy fakiri yapacak'' diyerek dile getiriyor! Bunların en akıllısı Fatma Şahin, bakın hiç sesi çıkıyor mu? Sessiz ve derinden ilerliyor. ''Şahin'', avını görünce ''dalacak.'' Ama deprem oluncada AB, BM destekli projeleri de suya düştü.
Yeniden Refah bu saatten sonra kamuoyuna yansıyan, ileri sürdüğü söylenen şartlar kabul edilmeden ittifaka katılamaz. Katılırsa kendini bitirir. ''Kırmızı Çizgi'' uyarısı yapanlara göre ise Ak Parti'nin, YRP’nin şartlarını kabul etmesi de mümkün gözükmüyor. ''Kırmızı Çizgi'' çıkışlarından sonra parti yönetiminden aksi bir ifade halen dile getirilmedi çünkü! E o zaman da AK Parti büyük bir yara alır mı bilemem. HÜDAPAR’ın işi daha da zor. AK Parti, HÜDA PAR ile HDP’ye karşı bir denge oluşturmayı, en azından Kürt oylarının bir kısmını alarak, Millet İttifakı'na karşı mevzi kazanmayı istemiş olabilir ama bu olmadı. Karşı taraf “Hizbullah kartını’’ açtı ve HÜDAPAR üzerinden “Ne mutlu Türküm Diyene”den başlayıp Şeyh Said’e uzanan rejim kartını açtı. Bu karta karşı HÜDAPAR'da Dersim kartını açıp cevap verecek olursa seyreyle sen gümbürtüyü..
Bu seçimde aslında biz, kime karşı bu işin mücadelesini vereceğiz ve onu seçeceğiz.?Söz konusu haklarınızı Cumhur ittifakı'na karşı mı, Millet ittifakı'na karşı mı savunmak istiyorsunuz? Durun bakalım, sırada başka ittifaklar da var.
''3. sınıf çakma Demokrasilerde seçimler; celladını seçme özgürlüğüne benzer.'' diye kimin söylediğini hatırlayamadığım bir söz vardır. Bu mantığa göre de seçmen; ''seni kim soysun, seni kim aşağılasın, rüşvetçin kim olacak, sana torpil yapacak kim?'' gibilerini seçme özgürlüğü gibi bir şeye dönüşüyor. Bu beladan kurtulmak istiyorsanız OYUN’u görmeden OY’unu verme!
O kamuoyu araştırmalarına güvenmeyin, trollerin yaygarasına da kapılmayın. Taraf tutar gibi parti tutmayın, aklınızı kiraya vermeyin. Sadece partinin adına, genel başkanına bakıp tercihte bulunmayın, programlarına bakın, icraatlarına bakın, adaylarına bakın.
“Benim hırsızım iyidir” demeyin, “yiyor ama yapıyor” da demeyin.
“Bana benim şeyhim, benim partililerim yanlış yapıyor dedirtemezsiniz” diyenlerden olmayın, Adil şahitler olun.
Birilerine olan öfkeniz sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin.
“Merhameti gazabından, sevgisi nefretinden büyük, akıllı, dürüst, cesur insanları seçin”.
Oğlunuza gelin, kızınıza damat seçer gibi davranın.
“Evinizin anahtarını kendilerine emanet etmeyeceğiniz kişilere oy vermeyin.” Sonra onların yedikleri haltlardan siz de mesul olursunuz. Onları yakacak ateş, size de dokunur. Bağımsız adaylara da bakın. Sonuçta, hüküm Allah’ındır. Evet, sonuç hayır da olsa şer de olsa, kim gelirse gelsin, Melek'te olsa, Şeytan'da olsa o, Allah’ın iradesi içindedir. Siz safınızı seçin. Sonuç sizin imtihanınızla ilgili olacaktır. Kim gelirse gelsin siz “rıza”ya “razı” olursanız, Allah size bir çıkış yolu, bir kolaylık, gösterecektir. Sabredenlerden ve sabırla direnenlerden, şükredenlerden olalım. Dua edelim de, Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin. Hakkın ve mazlum halkın gören gözü, işiten kulağı tutan eli, haykıran sesi olalım. Unutmayın “Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister”. Hadi, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olalım. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden helak olmak istemiyorsanız durmayın, bir şeyler yapın. Bildiklerinizle işe başlarsanız, Allah size bilmediğinizi öğretecek, O'na doğru yürürseniz O size koşarak gelecek, O'nun yardım eli, sizin elinizin üstünde olduktan sonra sizi kim yenebilir. Allah sizinleyse, siz güçlüsünüz, sizi kim yenebilir.
Tek sorun yöneticiler değil. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Asıl değişmesi gereken biziz biz. Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet vermez. Başlarına hırsız ve zalim yöneticiler gönderir. Onların zulmü yüzünden yer titrer!?
Parola: 6284
İişaret: Kırmızı
Kurtuluşun şifresi “ON Emir”de
Anladınız değil mi! Anlaşılmayacak bir şey yok ki!
Görüyorsunuz, “yıkıldık” derken, boğmaya “sel” geliyor. (Meğer çadırlar ve konteyner evler dere kenarına, vadinin dibine yapılmış. Allah akılsızlıkları ödüllendirmez)
“YaRab, bu karanlık gecenin yok mu sabahı” derken birileri cehennemin kapılarını aralıyor: Şeytanın ateşi dünyayı yakıyor. Şeytanın dostlarından uzak durun, Onları kendinizden uzaklaştırın. Onları yakacak ateş sizi de yakar sonra. Kurtuluşun şifresi “ON Emir”de. ON emir kriterlerine uyun!
Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinip şirke sapmayın, Fahişelerin (haddi aşanların) peşinden gitmeyin!
Zina / Fuhuş, yapmayın!
FAHŞA’ya sapmayın, yaptığınız binaların demirini-çimentosunu çalmayın, “fay hattı”na inşaat yapmayın, Tevbe edin. Aklınızı kiraya vermeyin, yalan söylemeyin, Allah’ın gazabından korkun ve Onun merhametine sığının.
(Misal olsun diye) Şair bugün yaşasaydı herhalde:
“Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Çukura çadır kurarsan sel basarmış
Fay hattına gökdelen dikersen
Deprem yıkarmış
İnsan bazı gerçekleri başına taş yağınca anlarmış” derdi.
Selam ve dua ile.