Abdurrahman Dilipak : Bir Mafya Babasına Sormuşlar...

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak : Bir Mafya Babasına Sormuşlar... Abdurrahman Dilipak /Habervakti.com

Kıssadan hisse ya; ''Bir Mafia babası bir kasabaya gelmiş önce meyhane, sonra kerhane açmış, derken kasabanın önde gelenlerinin çocuklarını içki, uyuşturucu, kadın derken kendi safına çekmiş, yanına almış. Bir süre sonra şehrin dindar bilinen ailelerinin çocukları da bunlar arasına katılmış, Adam anasının adına, babasının adına, çeşme, türbe filan da yaptırmış. Mafia babası şehirde ne kadar para eden arazi, işyeri varsa, zorla, tehditle, şantajla üstlerine çökmüş. Kasabayı terkeden kaçıp gitmiş, kalanları da adamın ocağına düşmüş. Hatta artık seçim zamanı siyasiler gelip adamın misafiri oluyor. Bankacısı kredi veriyor, bürokratı teşvik. Şehirden Savcısı, polisi ziyaretine geliyor. Şehirde herşey yolunda gözüküyor. Yani asayiş berkemal!? Sorarsanız herkes halinden memnun. İşin aslını bilen eski bir arkadaşı Mafya babasını ziyarete gelmiş sormuş, senin bu saltanatın, ağalığın böyle ne kadar sürecek. Mafia babası demiş ki, bu halkın ahmaklığı, korkaklığı, bitene kadar. Ben onların hayallerinde gizlediği kişiliği temsil ediyorum. Ben onların hayallerinin toplamıyım!'' Anlayacağınız biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek..

Hani meşhur bir fıkra daha var: ''Adam demiş ki, bir ahlaksız, şerefsiz ilk kez beni dolandırıyorsa, yalan söylüyor beni inandırıyorsa, dost görünüp arkamdan beni hançerliyorsa, Allah onun belasını versin. Aynı kişi, aynı yollarla beni ikinci kez dolandırıyor ve beni hançerliyorsa, Aklı başında bir adam bir delikten iki kere ısırılmaz. Bu defa Allah, hem onun, hem benim belamı versin. Bu işi 3. Kez tekrarlanıyorsa, o zaman suç ondan çok bende, Allah benim belamı versin!''
Zaten vermiş oluyor böyleyse. Namuslu insanlar namussuzlar kadar cesur değilse, o namuslu kişi namussuzların oyuncağı olur.

Bu işler böyledir, mal ve para geldiği gibi gider. Masumların malını gasbedenlere gelince, denmiştir ki, “Alma masumun malını, çıkar aheste aheste. Zulm ile abad olunmaz.'' Hani ebed ve beka meselesi diyorlar ya, fıkradaki kasabanın hikayesindeki gibi ilelebet sürmez. Bizden önceki halkların, yıkılmaz sanılan devletlerin haline bakmaz mısınız, bu gün onların yerinde yeller esiyor. Ne Nemrut, ne Şeddat, Firavun kaldı. Kayaları oyup kendilerine evler yapan Salih peygamberinin başına gelenler Kur’an-ı Kerim'de şöyle anlatılır: “ Fecr (6-10) “Rabbinin, Ad kavmine (Hûd peygamberin toplumuna), şehirler içinde benzeri kurulmamış sütunlarla dolu olan İrem şehrine, vadide kayaları yontan (Salih'in kavmi) Semûd'a ve direk gibi sağlam orduları olan Firavun'a neler yaptığını görmedin mi?”

Şimdi şu resme bakın:

Yeni siber çağın mafiası eski mafialara benzemiyor. Kimi resim sergilerine sponsor oluyor, kiminin vakfı var, kiminin mediası var. Kiminin üniversitesi var. Onlar da çağ atladılar. Darbeciler de Mafiadır, diktatörler de. Onlar siyasi mafyası. Bilim mafiası yok mu, sanat mafiası yok mu? Uyuşturucu, Fuhuş, Kumar mafiası bile artık eskisi gibi değil. İhale artık inşaat ya da emtia, hizmet alımları ile ilgili değil, mesela Kalkancı her ne kadar Captagon ticareti yapıyorsa da bir Tarikat ihalesi işine de irmişti, Yan iş olarak Şeyhlik yapıyordu. Cumhuriyet mitinklerinin ihalesini alan kişi bu gün başka işlerle meşgul.

Size “bilime inanın” diyorlardı değil mi? Buyurun batı mediası, bilim ve teknolojk imkanlarla meteoroloj haberlerini sunuyor. İlk resim 21.6.2017’e ait, 2. Resim 21.6.22’ye ait. Aradan 5 yıl geçmiş. O zaman iklim yalanı bugünkü gibi gündem olmamış. 2017’de bugüne göre sıcaklık neredeyse 10 derece daha yüksek ama, herşey normal gözüküyor. Avrupa haritası yemyeşil. 5 yıl sonra bu gün, o güne göre hava sıcaklığı 10 derece daha soğuk olmasına rağmen, Avrupa cehenneme dönmüş, kıpkırmızı gösteriliyor. İşte bu bir algı operasyonudur, bu toplum mühendisliğidir, bu bir komplodur.

Aynı soruları tekrar tekrar soruyorum: Neden hemen hemen hiçbir politikacı, seçim süreci boyunca GlobalResetten, 5G’len, Chemistrail’den, TranHumanizmden, GENOM’dan, İklim sahtekarlığından, GENDER’den, İstanbul Sözleşmesi'nden, Lanzarote’den, ŞABAT örgütü’nden, StarLinkler’den, NeuraLink’lerden, Yapay zeka’dan, Nesnelerin interneti’nden söz etmedi? Neden? Sahi neden birilerinin gözleri var bunları görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar. Sormak gerek, bu gidiş nereye!

''LGBT’ye karşıyız'' açıklaması yapıyorlar da, sahi nüfus cüzdanının rengi dahil tek tip yapan, zaten din ve mezhep hanesi çıkartılmıştı da, anne-baba adını çıkartan, ve cinsiyet hanesine GENDER yazan kimdi? Biliyorsunuz GENDER, Toplumsal cinsiyeti esas alan, biyolojik cinsiyet, din, ahlak ve gelenekten bağımsız bir GENOM olarak tanımlanan BİREY’lerin tercih’e dayalı cinsel tercihini ifade eden bir tanım. Bir yandan bebeklerden kızlara pembe, erkeklere mavi kıyafet tercihine ilişkin LBGT lobisinin talepleri, hemen kimlik kartlarında kendini gösterdi, ama biz bebek elbiseleri üzerinden tartışmaya devam ediyoruz.

Ah ah! Doğuya gidip, “dağda silahını bırak, düz ovada siyaset yap diyenler” şimdi neredeler. Kandil Türkiye üzerinden PYD kamplarına taşınmadı mı? HDP ye hala bütçeden para aktarılmıyor mu? Bu HDP ve FETÖ meselesi karışık iş. Mesela BÇG, ADD, ÇYDD de öyle. Bu işlerin aslı astarı sorulmadan, üstü örtülüp gidiyor. Yıllar sonra Tuncay Özkan’ı tartışıyor Türkiye. Bu piyasa da ilk ve son ya da tek kişi de o değil. Bir çıkıyor anlatıyor bugün, PKK nasıl doğdu diye, MİT ve Terör örgütleri işinde MİT KontrTerör işi ile ilgili bir çok bilgiye sahip olan Eymür, ya da MİT Mafia ilişkisi ile ilgili konularda sorumluluğu bulunan Şenkal Atasagun, Ağar, Aksi, Akşener, 28 Şubat dönemine dair bilgileri hep mezara mı götürecekler. Sahi Susurluk’taki o “kaza”(!?)da arabadaki Ülkücü Çatlı, DYP’li Bucak; Alevi, Emniyet istihbaratçısı Kocadağ; Manken Kız Gonca Us’u kim bir araya getirmişti, nereden gelip nereye gidiyorlardı. Hep kol kırılıyor yen içinde kalıyor. Sonuç yığınla çolak ve kolsuz insan. Hesabı sorulmamış davalar yıllarca siyasi pazarlık, tehdit ve şantaj konusu oluyor.

Yazık değil mi bu ülkeye, bu insanlara. Ama onlar da tarafların çoğunu kontrol eden uluslararası sistemin taşeronu konumundaki farklı sloganlara sahip kendilerine yakın gözüken politikacıları bağırlarına bastıkları için, Allaha sığınmayı bırakıp, ötekilerin şerrinden kendi yandaşları sandıklarına sığındıkları ve bir türlü akledip, adil şahidler olmadıkları için, bu olanları hakkediyor olmasınlar.

Hepimiz önce tevbe edip, itiraf etmeliyiz: Biz zalimlerden olduk. Ve sonra akıllı, dürüst ve cesur şekilde Allah’ın rızasına uygun yeni bir yol belirlemeliyiz kendimize.

Akife sormuşlar, çözüm ne diye, o da demiş ki; “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol. Yok varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”
Ya da Allah’ın hükmü size erişene kadar bekleyin ve görün bu gidişin sonu nereye varıyormuş.
Övünmeyi-dövünmeyi bırakalım da, aklımızı başımıza toplayalım.

Selam ve dua ile.

Medya-Makale Haberleri

Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!
Abdurrahman Dilipak: Suriye bizim göz aydınlığımız olsun!