Abdurrahman Dilipak: Bombaların Gölgesinde İsra/Habervakti.com
Kur’anda bir Sure’nin adıdır İsra! 17. Sure 111 ayetten oluşur. Mekki olduğu söylense de bazı ayetlerin Medinede nazil olduğunu rivayet edenler de olmuştur. Bu sure adını 'gece yürüyüşü' anlamına gelen 'isra' kelimesinden alır. İsra (Gece yürüyüşü) İl, (ilah) anlamına gelir. İsrail aynı zamanda Yakub aleyhisselamın da adıdır. Hz. Musa (sav) Tur’da böyle bir yürüyüşe çıkar. Hz. Muhammed (sav) de “Miraç” diye bildiğimiz zaman ve mekan boyutunun üstünde bir yolculuğa çıkar. Bu surenin ilk ayetinde “Allah'ın bazı ayetleri göstermek için peygamberi bir gece Mesciid-iHaram’dan Mescid-i Aksa’ya götürmesi” anlatılır. İsrailoğulları’nın kendi hatalarından dolayı başlarına gelenlerden misal vererek Mekkelilerin bu olaylardan ders alması gereğinden, herkesin fiillerinden kendilerinin sorumlu tutulacağından, ebeveynlere iyi davranmaktan bahseder ve ayrıca insanlar ve cinlerin bir araya gelseler de Kur'an'ın bir benzerini meydana getiremeyeceklerinden, Allah'ın ayetlerini inkâr edenlerin başlarına geleceklerden bahseder.
İsra olayı, Kur'an-ı Kerim'de İsra ve Necm surelerinde ifade ediliyor. "İsra olayı", Hazreti Muhammed'in bir gece Mekke'den Kudüs'e, "Miraç olayı" ise gökler ötesine yaptığı yolculuğa deniliyor.
Mekke'den Medine'ye hicretten bir sene önce yaşanan "İsra" olayı ile vakit namaz farz kılındı ve Mescid-i Aksa bizim ilk kıblemiz oldu. Bu gecede vahy olan ayetlerle insanın yaşama hakkını, şeref ve haysiyetini korumayı, toplumun huzur ve güvenini sağlamayı amaçlayan ahlak ve fazilet düsturlarını bildirdi.
Bu gün o mekanlar Siyonistlerin saldırıları ile kan gölüne döndü. İslam ülkeleri ve Müslüman ülkeleri Gazze de yaşanan cinayetler karşısındaki suskunlukları utancımız oldu. 3 aylardayız, önümüzde Ramazan var, Haram aylarda bile savaş devam etti. Rabbime şükürler olsun, Allah yardım etti de bütün zahiri olumsuzluklara rağmen direniş devam ediyor ve Siyonistler zahiri güçlerine rağmen, madden ve manen kuruldukları günden bugüne en büyük yenilgiye uğradılar ve Gazze’li şehitlerin ruhaniyetler vicdan, akıl ve erdem sahibi insanların uyanışlarına vesile oldu.
İsrail öyle anlaşılıyor ki, İsra’da da saldırılarını sürdürecek. Görünen o ki bu durum Allah’ın gazabını artıracak ve İsrail’in helakı’na giden yolda son bir kavşak olacak. Aynı gazab, haksızlıklar karşısında susan, Müslüman olduklarını söyleyenleri de vuracak. Onun için dünyevi servet ve ikbal davası peşinde koşan, dünya mal ve parasına tamah edenlerin geleceği geçen günlerinden kötü olacak, yeryüzünde bir cennet hayal etseler de..
Bu gece en çok yapmamız gereken şey tevbe istiğfar etmemizdir. Eğer bir hatalarımızdan tevbe edip kendimizi Hak’dan yana dönüştürüp üzerimizde hakettiklerimizin dışında ne varsa, onları sahiplerine iade etmeden affedilmeyeceğiz. Öyle “tevbe ettim” demekle affedilmeyecek. Tevbedinizi alıp kabul edecek ya da günahları silecek yeryüzünde hiçbir ölümlü yoktur. Allah cahillere ve zalimlere hidayet etmeyecek. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. O her şeyi bizim için evvel v e ahir olanı, zahir ve batını ile, hakkı ile görür, duyar, bilir ve hüküm sahibidir. Hükmün de ortağı da yoktur.
Bakın, Kudüs’ün kurtuluşu için Allah bizim yardımımıza muhtaç değil. O dilerse iradesini bukağılı şeytanlar eliyle de gerçekleştirir. Süleyman Mabedi’ni öyle yapmadı mı? Allah bizim elimizle bunu yapmak ister ki, bizi ödüllendirsin. Zaten yine O yapacak. Kudüs’ün bize değil, Bizim Kudüs’e ihtiyacımız var.
Süleyman Mabedi Siyonistler için tarihi ve kültürel bir miras. Onlara göre ne Hz. Davud, ne de Hz. Süleyman peygamber. Onlar dindar bir kral. Zebur da bizdeki Mevlid ya da Cevşen gibi bir zikir kitabı onların nazarında. Oysa Hz. Davud da, Hz. Süleyman da bizim peygamberimiz. Onlar da Müslümandı. Süleyman Mabed’inin yeri de bizim ilk kıblemiz. Onlar ve o Mabedin bizim için dini bir anlamı ve değeri vardır. Hz. Davud (as) da, Hz. Süleyman (as) da bizim peygamberimizdir. Zebur bizim için mukaddes kitaptır. Bu peygamberlerin manevi mirasçıları bugün biziz. İbrahim Milletinin son peygamberi, ahir zaman peygamberli de olan Hz. Muhammed (sav)dır. Arz-ı Mev’ud coğrafyası ne olurlarsa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar o ırka tahsis edilen bir toprak değil, orası Muvahhidler’e vadedilen bir Vahiy coğrafyasıdır.
Ne yazık ki bu gün, Kudüs işgal altında olduğu gibi Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere’de, hadim değil, hakimiyet iddiasındaki aşiretler vardır. Arz-ı Mevud coğrafyası büyük ölçüde Müslümanların kontrolünde olmasına rağmen bu ülkelerde hertürlü fısk, fahşa, Riba, zulüm, kibir en üst seviyede devam etmektedir. Çoğu kimse üzerinde yaşadıkları bu toprakların nasıl bir değer taşıdığının farkında bile değildir.
Doğu Roma İmparatoru Konstantin, Kudüs’e gelip, Beyt el Makdis’in, Süleyman Mabedinin son halini görünce, “İstanbul’a dönüşümde, öyle muhteşem bir mabed yaptıracağım ki, Süleyman kıskanacak” der.. Dönüşünde yaptırdığı Mabed Ayasofya’dır. Yani, onlar için Kudüs, Süleyman mabedi kutsal değil, asıl kutsal Emanet sandığıdır. Bizim için dini olan bir şey onlar için kültürel bir miras anlamı taşıyor.
Müslümanlar bu toprakların hadimi olduklarında Musevi olsun, Nasrani olsun, hepsi, mal, can, namus, akıl-inanç ve nesilleri açısından güvende oldular. Museviler Hakim olduklarında önce Nasranilere yapmadıklarını bırakmadılar. Hatta Hz. İsa’ya karşı düşmanlıklarını da biliyoruz. Oysa o da bir beni İsrail peygamberi idi. Sonra Nasraniler geldi, Musevileri oraya sokmadılar, Hristiyanlar geldi, Müslümanları oraya sokmadılar, Şimdi tekrar Yahudiler o topraklarda hakimiyetlerini ilan ettiler ve zulüm özellikle Müslümanlara karşı daha da vahşi bir şekilde devam ediyor. Siyonistler bugün orada yapıp ettikleri ile, 10 Emir’deki “Öldürmeyeceksin” emrini hiçe sayıyorlar ve bu şekilde de kendi cehennemlerine kendi sırtlarında bomba taşıyorlar. Bu gece bir milat olacak.. Ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Siyonistler, onlara destek olanlar ve onların bu zulmü karşısında sessiz kalanlar için yaşasın cehennem.
“İslam”ız diyenler için “İsra”mız, bizim uyanışımıza vesile olsun, bizi mübarek kılsın inşallah.