Abdurrahman Dilipak Çağdaş Bel'amlara lanet olsun! /Habervakti.com
Belam kime denir? Hz. Musa (a.s.) zamanında yaşamış ve sonradan irtidat etmiş olan ilim adamına Belam denir.. A'raf suresinin 175-176. ayetleri ondan söz eder. Asıl adı; Bel'am İbn Bâura, veya (Bel'am İbn Eber). O İsrâiloğullarından, iri yarı insanların yaşadığı söylenen devler ülkesinden, kimine göre Yemen veya Ken'an ilinden alim ve zahid, “Allah'ın dini”ni öğrenmiş, ilim ve hikmet sahibi, duası müstecab, fakat sonradan itikatsızlığa düşmüş biri o.
O’nun hakkında Allah (cc) şöyle buyurdu: "Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler." (A'raf,175-176).
Hani din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenler yok mu? Onların hali de böyledir. Kimi İlahlık taslar kimi, Rabbine karşı İnsan Şeytanı olan servet ve makam sahibi, iktidar sahibi kişileri İlah ve Rab edinir. Para, makam, mal-mülk karşılığı ilmini ayaklar altına alan “saray ulemaları” bu kategoride kınanır. Ve bunlar her zaman, her yerde vardır. Allah’ın emri olan NAS’a, Resulün sünnetine karşı menfaatleri. Ve güç merkezlerinin taleplerine göre hareket ederler,
Bunların kimi Firavun, kimi, Belam, kimi Karun’un zihniyet ikizidir. Dehhak’lar artık aramızda değil. Ebu Cehiller her yerde! Dahhak b. Müzahim Vefatından az önce kardeşini yanına çağırarak cenaze namazını bizzat kendisinin kıldırmasını, bu iş için kesinlikle emîri davet etmemesini, sade ve mütevazi bir cenaze merasimi yapılarak alelâde bir kabre defnedilmesini istemiş. Dahhak 723 yılında 80 yaşının üzerinde Belh’te vefat etmiş.
Biraz aşağıda Suudi Şeylerin Gazze ve İsrail hakkında görüşlerini okuyacaksınız, bakın bakalım onlar kime benziyor.
Bugün İnsani yardımların Gazze’ye girişini engelleyen ülkelerin başında Mısır geliyor. Sisi İsrail komiseri gibi bir rol üsleniyor bölgede. Müslümanlığı, insanlığı ve Arablığı sözkonusu olan İsrail olunca, bir anlam ve değer ifade etmiyor. Nufusu’nun büyük bir bölümünü Filistinlilerin oluşturduğu Ürdün yönetimi de aynı şekilde Filistin’deki Müslümanlara gidecek yardım konusunda İsrail’in sınır güvenlik amiri gibi davranıyor. Suriye, sözkonusu olan Kudüs, Mescid-i aksa olmadığı zamanda Sosyalizm uğruna Bekaa’da gerilla kamplarına izin veriyordu ama, bugün sessiz. Kendi topraklarına yapılan saldırılara ve işgale rağmen sesini çıkartamıyor. Lübnan desen, “kendisi muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede”.. Dünün eğlence merkezi, bugün perişan. Hizbullah, Dürziler, Falanjistler, Hristiyan Araplar filan, sahipsiz bir toprak parçası.. İsrail artık Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn’i bıraktı Katar üzerinde yoğunlaştı. Katar Devlet Güvenlik Ajansı’nın başındaki isim Abdullah b. Muhammed Al-khulaifi, CIA’dan yüksek düzeyde iş birliği ödülü almış. Birkaç Arab devleti dışındakiler bir kınama mesajı bile yayınlayamıyor.
Blinken savaşı bitirmek için Kudüs’te Netanyahu ile konuşuyor. Gazze’nin kontrolü için Abbas yönetimini ve Mısırın “palalılar”ını kullanmak istiyor. ABD’nin, Gazze’de savaş sonrası, Gazze’de Mısırdan özel güvenlik elemanları ile zabıta görevi yapmasını istemesinin sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor. Aslında savaş bitmeyecek, ama Gazzelilerle Mısır özel kuvvetleri ve Abbas’ın özel kuvvetleri, yani Dahlan’ın, ya da BlackWater’in paralı askerleri savaşacak. Yani “Gazze halkının tehciri, Gazze’nin ilhakı tamamlanana kadar bu savaş bitmeyecek. İsrail, Kudüs ve çevresine yoğunlaşacak ve bu konuda da bu işi Amerikan seçimlerinden önce bitirmek istiyorlar. Ondan sonra ne olacak oda belli değil. Ama bugün Amerikan seçimlerinde sandığın üzerine Gazzze’nin gölgesinin düştüğünü de görmek gerek. Gazze’nin gölgesi, tüm dünyada tüm siyasi. Hareketlerin üzerine düştü.
İsmail Haniye yapılan suikast üzerine bakın Suudi Şeyhi Muhammed İsa Es-Sinan ne dedi: "Bugün Tahran'da İsmail Haniye'nin suikastını gördük. Elhamdülillah, sizden ve kötülüğünüzden kurtulduk ve Gazze toprakları sizden ve Gazze halkından kurtuldu. Suçlu Hamas. İnşallah, geri kalanınız da sizi takip edecek ve insanlık sizden kurtulacak. İnsanlara zarar verdiniz; tüm tarihiniz savaşlarla dolu. Tek örnek hükümdar Mahmud Abbas'tır". Bu kadarını sıradan İsrailliler bile demedi. Suudi rejimi, yöneticileri ve Şeyhleri bu konuda Siyonistlerle yarışıyor. İnsin Şeytanı nasıl asıl Şeytanı kıskandırabiliyorsa, bu şeyhler de Netanyahu’yu, hatta karşılıklı dans ettikleri HABAT’çı Siyonist, Pedefolik Satanistleri bile kıskandırıyor olsa gerek.
Bazı kaynaklara göre, Mehdi'den sonra çıkacak ve onun yolunu tâkip edecek kişinin adı da “Kahtanlı” anlamında “Kahtani” olacak. Ahir zamandaki bolluk ve refah dönemine ilişkin adı geçen kişiye nisbetle “Kahtani” adını taşıyan Suudi şeyhi Maher bin Zafir El Kahtani, bakın Hamas ile ilgili ne diyor?: "İslam halkını yeryüzünde fesat çıkaran, Müslümanlar ile yöneticiler arasında ayrılık tohumları ekmeye çalışan ve onları zorba olarak yaftalayan İsmail Haniye'den kurtardığı için Allah'a şükrediyoruz. Onun gidişi bir rahatlamadır. Bu nedenle, hiç kimse bunun için suçlanmamalıdır. Haricilerden gelen yenilikçilerin ölümüne sevinmek. Özellikle Rafizilerle işbirliği yaparak ve Siyonistlerle komplo kurarak Gazze'de birçok insanın ölümünden sorumlu olduğu için. Müslümanları aralarında ayrılık çıkaran kişiden kurtardığı için Allah'a şükretmeliyiz. "
Suudi Şeyh Abdülaziz El-Reyyes de İsmail Haniye suikastı hakkında verdiği uzun bir vaazda, özetle şöyle diyordu: "Müslümanları cihada çağıran herkes gayrimüslimlerin piyonudur ve Müslümanlar için iyilik istemez; aksine kendisi ve çocukları için çıkar sağlamayı amaçlar. Bunun en iyi örneği Gazze'de olanlardır." Aynı vaazda Allah'tan, Siyonistlere karşı yürüttükleri büyük cihat ve Doğu ve Batı'daki Müslümanları güçlendirmelerinden dolayı Kral Selman ve MBS'nin mükafatlandırılmasını dilemiş, onların dine olan desteklerinin daha fazla kanıta ihtiyaç duyulmayacak kadar iyi bilindiğini belirtmiştir”
HAMAS-İsrail Savaşı, İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından “Aksa Tufanı Operasyonu” ve İsrail tarafından “Demir Kılıçlar Operasyonu” adı ile 7 Ekim 2023’de başlamıştı. Suudi Arabistan eski İslam İşleri Bakanı ve Müslüman Dünya Birliği Genel Sekreteri Şeyh Muhammed el İsa, 7 Ekim Aksa Tufanı ile ilgili olarak şöyle diyor: "7 Ekim Aksa Tufanı saldırısı”na karşıyız ve şüphesiz 7 Ekim saldırısını kınıyoruz. İsrail’in Gazze halkını topyekun cezalandırılmasını da kınıyoruz. Ancak, tabi ki, İsrail’in bu operasyonu İsrail hükümetinin kararıdır. Bu karar bütün Yahudileri bağlamaz.. Yahudiler ile İsrail hükümeti arasında ayrım yapmalıyız. Hamas yalnızca kendisini temsil ediyor; Filistinlilerin meşru temsilcisi (Abbas’ın yönetimindeki) Filistin Yönetimi'dir. Biz taraflar arasında barış istiyoruz."
Şeyh Hüseyin bin Yahya Maafa: "Hamas buna 'Mescid-i Aksa Tufanı” adını verdi ama aslında bu Arablar için bir utanç ve yıkım tufanı oldu. Bu olay, Müslüman Kardeşler'in gerçek yüzünü ifşa eden, onların başarısızlığını ve feci çöküşlerini gösteren bir skandala dönüştü.."
Hamas'ı terör örgütü olarak niteleyen Trump, örgütün liderlerinin Gazze dışındaki otellerde vakit geçirdiklerini, bazılarının ise Gazze içindeki tünellerde saklanarak sivilleri ölüme terk edildiğini söylüyor. Trump ve Suud şeyhlerin aynı bakış açısına sahip oldukları anlaşılıyor. Biden de farklı değildi, Kamala da.
Dahlan senaryosunun kilit isimlerinden Kushner de aynı görüşte. Yok aslında bunların birbirlerinden pek farkları, tek farkları adları. Aslında her ülkede bu kafada birçok kişi var. Mesela Suudi Şeyh Muhammed bin Ömer Bazmol şöyle diyor: “Müslüman ülkelerim emirleri Ülkesinin yararı ve toplum maslahatı açısından fayda görürse, nasıl ABD, Fransa ve İngiltere ile normalleşmede bir sorun görmüyorsa İsrail ile normalleşme konusunda karar alabilir, karşılıklı elçilikler açılabilir ve ve değişik alanlarda işbirliği geliştirilebilir, bunda dinen bir sakınca yoktur.”
İşte böyle, “boykot” çağrısı bunlar açısından fitne çıkartmak şeklinde görülecektir. Zaten bunlar için Emirleri “Yezid” de olsa, Hz. Ali’yi, Hz. Hasan - Hüseyin’i öldürme emri de verilse, birileri o emre uyar, tıpkı geçmişte olduğu gibi. Her halukarda “ulul emre iteat”(!?) farzdır. “Masiyette iteat olmayacağı” konusunda kolay kolay bunları ikna edemezsiniz.
Hep Allah (cc)tan iyilik güzellik istiyoruz da, Allah (cc) cahillere ve zalimlere yardım etmeyeceğini söylüyor. Hatta “onların üzerine pislik yağdıracağını, işlerini sarp dağlara sardıracağını” söylüyor. (Bakınız; Müdessir 17, Yunus 100). Biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. (Rad:11): “Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz”. Helalleri haram, haramları helal kılanların vay haline. Allah’ın gazabı ve laneti onların üzerine olsun. Bugün tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterildiği gün, kim haklı, kim haksız belli olacak. Zalimler için yaşasın cehennem. Selam ve dua ile.