Abdurrahman Dilipak: Din ve Hayat / Habervakti.com
Bugün günlerden Cuma.
Hafta sonu seçim var.
Sürecin nasıl geliştiğini görüyorsunuz. Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız.
Taraftarlar yokuş aşağı koşar gibi bir meçhule doğru koşuyorlar. Siyaset insanları aşk, korku ve öfke ile sarhoş etmiş sanki. Şeytanın davetine uyan insanlar için Zebanilerin Cehennemin kapısını daha fazla araladığı bu kabus gibi rüyadan uyandıklarında korkarım çok geç olacak. Allah'a ve ahiret gününe iman edenler için kıyamete açılan bir zaman diliminde şimdi tevbe ve sabır zamanıdır. İrtidata dönüşen ifsadın geldiği noktada bugün birilerinin ortadan ikiye bölmeye gayret ettiği bir toplumun, ülkesini bir diğerinden kurtarmaya çalıştığı bir zamanda yaşıyoruz.
“Ağzımızın tadını kaçıran ölümü sıkça analım” ki, belki bu”ibret'' dersi, aklımızı başımıza getirir.
Unutmayın, her insan bu dünyada yaptığı ve yapması gerekirken yapmadığı, söylediği ve söylemesi gerekirken söylemediği her sözden hesaba çekilecek. Ey iman edenler! Adil şahitler olun.
Yaşadığınız zamana ve mekana şahit tutulacaksınız.
Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Zulüm adaletin yokluğudur. Allah cahil ve zalim bir topluluğu hidayete erdirmez.
Unutmayın ''iman ettik demekle'' yakanız bırakılıvermeyecek.
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacaksınız. Zalim babanız da olsun, mazlum düşmanınız da olsa. Bir kavme/ topluluğa düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin. (Bknz: Maide 8)
Nisa 135’de ne deniliyordu: “Ey iman edenler, kendiniz, anne – babanız ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa, Allah’ın rızasını gözeterek şahidler olarak adaleti ayakta tutun. İster zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslerinize uymayın. Eğer eğriltirseniz, eğer yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden muhakkak ki, haberdardır.”
Heva ve heveslerinize uymayın. Dünya menfaatleri, korku ve umutlarınız gözlerinizi karartmasın. Bilin ki, Allah her şeyi görmekte, duymakta, bilmektedir. Kadere, rızka ve ecele hükmeden odur. O güç ve kuvvet, irade sahibidir. Allah mutlak iktidar sahibidir. “La galibe illallah”. O bizleri mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmektedir. (Bknz: Bakara 155)
Hani “Hasbunallah” diyordunuz.
Ne oldu da Allah’ı unutup başka koruyucular ve vekiller arıyorsunuz. Yoksa O'nun tek başına yeterli olmadığını mı düşünüyorsunuz? (Haşa). Peygamberler soyundan, manevi, mucizevi, olağanüstü güçleri olan biri ya da krallar soyundan kurmay birini arayan İsrailoğullarının ayak izlerinden mi yürüyorsunuz yoksa onların İşa/İşmuel peygamberden istedikleri gibi?
“Çoban Davud’un sapan taşı” çok mu hafif kaldı korkularınızı yenmek için yoksa?
Allah dilediğinde çobanın sapan taşı, sapmadan gidip Tanrı-Kral Calud’un (Goliadh) sonunu getirebilir.
Aklın muktezası olan Talud’un ordusu “içmeyin” denilen suyu içip nehrin kenarında uyuya kalabilir. Bilmez misiniz ki, “göklerin ordularının komutası” ya da “göklerin hazinelerinin anahtarı” peygamberler dahil, kimsenin elinde değildir ve kimse geleceği Allah’ın izni-iradesi dışında bilemez.
Ve yine bilmez misiniz ki, kader de, rızık da, ecel de ezeli ve ebedi olan, zaman ve mekandan münezzeh olan Allah’ın tasarrufundadır. Size kader, rızık ve gelecek vadedenlerin sözlerine değil, Allah’ın sözüne kulak verin. Şunun-bunun kurallarına değil, On emir kurallarına, vahyin kurallarına uyun. Çokça tevbe edenlerden, sabreden, şükreden, direnenlerden olalım. Cahillerden, zalimlerden, fasıklardan, münkir ve münafıklardan olmayalım. Onları yanımızdan uzaklaşalım ve onları yanımızdan uzaklaştıralım. Yoksa onları yakacak ateş, bize de dokunur. (Bknz: Hud 113).
''İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım?'' diye sizde sorun, düşünün. (Bknz: Araf:155-156).
Bakara 11’e bakın. Hatırlayın ne deniyordu orada “Biz ıslah edicileriz” diyorlardı ve Kur’an-ı Kerim de bizi uyarıyordu “İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir” diye uyardı Kur’an-ı Kerim bizi, ama dinlemedik.
Bugün de 5G, TransHumanizm, NeuraLink, Karbon ayak izi, İklim yalanı, sentetik et, geni ile oynanmış gıdalar ile çalıyor kapımızı. Bu konuda ne kadar çok tuzaklara düştük. Şeytan ve onun ins ve cin ortakları, işbirlikçileri hep kurtarıcı liderler ve ideolojilerle çaldı kapımızı. En son Şeytan CoVID maskesi ve mRNA ile çaldı kapımızı. Ve yine gelecek...
Sandığa gideren bir kez daha düşünün. Allah akıl verdi ve elinizde Allah’ın kitabı var, resulullahın sireti ve sünneti var. Aklınızı kiraya vermeyin. Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin. (Bknz: Tevbe 31). Ön yargılarınızdan, ihtiraslarınızdan, öfkeniz ve din ve devlet büyüklerinize sizi vahiy dışında sebeplerle bağlayan bağlarınızı çözün.
İstişare edin, şura yapın, Allah'a iltica edin.
Unutmayın aşk ve öfke aklı zail eder.
Adaletten sapmayın, sonra zalimlerden olursunuz. Kendi nefsinizi, liderinizi, örgütünüzü, şeyhinizi, nefis taşıyan herkesi Kur’an penceresinden sorgulayın. Allah’ın rızasını arayın. “Allaha inandık” diyorsunuz da yoksa, “Ona güvenmiyorsunuz?''
Her şey, Şeytan da, “hayır” da, “şer “de O’nun “irade”si içindedir.
Bize “hayır” gibi gelen şeyde Allah, “şer”, “şer” gibi gelen şeyde O “hayır” murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir. Biz onun rızasını seçelim. Onun için Allah (cc) bize Fatiha ile günde 40 kez “Bize Hakkı Hak, batılı batıl göster, Hak’ta toplanmamızı nasip et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların yoluna değil” dedirtiyor ama ayakları, dili ile söylediklerinin aksi yöne gidiyorsa, ille de “nimet yolu”nu bırakıp, “gazaba uğrayanların yolu”na sapıyorlarsa vay onların haline. Unutmayalım ki, cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Sakın, Dünya hayatının karmaşası içinde, siyaset, ticaret derken Şeytan bizi Allah’la aldatmasın! (Bknz: Fatır 5-8)
Bakın herkes ancak yaptıklarının karşılığını görecektir ve biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir.(Bknz:Rad:11). Başınızda 3 peygamber de olsa bu böyle. Peygamberlerin kurtarıcı gücü yok. Onlar kurtuluşa çağırırlar. Allah’ın ipine tutunursanız denizi geçersiniz ama O'nun ipini bıraktığımızda, başınızda Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yuşa da, önünüzde emanet sandığını taşıyan bir kıta melek te olsa, 10 günlük yolu 40 yılda zor geçersiniz. Denizi geçtikten 40 gün sonra da lanetlenebilirsiniz. Hz. Musa’nın Sina’dan dönüşünde olduğu gibi!
Kimden kaçıyor, kime sığınıyorsunuz, kimden şefaat ya da kurtuluş ümit ediyorsunuz. Bilmez misiniz ki, Hayır da Şer de Allah’ın iradesi içindedir. Kurtuluş da ancak O'nun rızasındadır. Hem bilmez misiniz ki, size hayır gibi gelen şeyde şer olabildiği gibi, şer gibi gelen bir şeyde bizim bilmediğimiz bir şekilde Allah hayır murat etmiş olabilir. Bize düşen onun rızasını aramaktır. İyilerin yanlış iş ve sözüne karşı olduğumuz gibi, kötülerin doğru söz ve işlerini de sahipleniriz, (Bknz:Zümer 18) ta ki, ağuyu altın tas içre balı karıştırıp sunmasınlar. İyiliklerini kötülüklerini maskelemek için kullanmasınlar.
Atalarımızın yolu değil yolumuz, Allah’ın rızasına giden yol olmalı yolumuz. Ölçü şu: (Bknz: Bakara 170)