Abdurrahman Dilipak/DUA /HABERVAKTİ.COM
Bu Cuma günü, G20 öncesi bu yazıyı kaleme alıyorum. Davetim yazının sonunda.
En iyi bildiğimizi sandığımız ve en çok yaptığımız ibadettir dua. Ama korkarım dualarımz Allah'a ulaşmıyor. Allah (cc) yetim malına el uzatanların namazlarını bile kabul etmeyecek. Kamu malına el uzatan kul hakkına girenleri de affetmeyecek. Onların ömürleri ve rızıkları soyları bereketsiz olacak.
Sahi dua ederken Allah'tan bir şeyler istiyorsunuz değil mi?
Ne istiyorsunuz?
İstediğiniz şeyin hayır mı, şer mi olduğunu biliyor musunuz?
Öyle ya “size hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Siz sizin istediğiniz şeylerin hayır mı , şer mi olduğunu biliyor musunuz, bundan emin misiniz?. Sakın duadan vazgeçmeyin. “Dualarımız olmasaydı ne işe yarardık ki”!
Ha!
Siz siparişi sağlam veriyorsunuz “sen şunu şöyle yap, onu da hayra çevir”. Yani Allah'a akıl mı öğretiyorsunuz? Bu iş gazaba, mahrumiyete sebep olmasın.
Siz işi sağlama almak için “şu kadar da salatı tefriciye” okuyorsunuz değil mi, ermişlerin ruhuna Fatihalar okuyup, kabul olmuş dualar cümlesine eklerseniz sizin de duanız kabul olurmuş öyle mi?..
Eğer duanız dua edilse o dua kabul edilmeyecek.
Eğer gerçekten Allah’ın rızasına ulaşmak için, Allah’ın ipine topluca sarılmaktan söz ediyorsanız, geçmişte o konuda peygamberler ve salih kulların yaptıklarını hatırlayarak onların manevi mirasçısı olarak ayağa kalkacaksanız, tamam istenen odur işte.
Haşa, sorarlar adama, yoksa siz Allah’ı ikna etmeye mi çalışıyorsunuz ve birilerini bu işe aracı mı kılmaya çalışıyorsunuz?
Peki, oğlunuzun o işe girmesini, o ihaleyi almasını istiyor, bunun için dua da ediyorsunuz. O işi en iyi yapacak olan, en uygun teklifi veren sizin oğlunuz mu? Ya da o işe en çok muhtaç olan da sizin oğlunuz mu? Yine de o işin sizin olmasını mı istiyorsunuz? Böyle dua mı olur?
Siz kendiniz için bir şey istemiyorsunuz, Allah’ın Kudüs’ü Şerifi Siyonistlerden kurtarmasını, Zalim diktatörlerin devrilmesini, Filistin halkının, doğu Türkistan'lı kardeşlerimizim, mazlum halkların kurtulmasını, yoksullara yardım edilmesini istiyorsunuz da, Allah'tan, Allah da bunu sizin ellerinizle yapmak istiyor.
“Siz yapın, ben size yardım edeyim, sizin ellerinizle mazlumlara yardım edeyim, zalimleri cezalandırayım” diyor.
Siz de “sen yap” demekle ibadet ettiğinizi, sorumluluktan kurtulduğunuzu mu sanıyorsunuz.
Tabi, kız tavlamak için aşk mektupları geleneğinden gelenler, kopyalama aşk mektupları ile sevdiklerini zannettikleri, gerçekte tavlamak istedikleri kişilerin bu mektuplarını bilirsiniz. Bundan samimiyet yok..
Allah’a, peygamberine aşık olmak gibi bir gelenek bizi nerelere savurdu. Allah'a ve Resulüne aşık olunmaz. Allah’a kul, resulüne ümmet olunur. Aşk ve öfke aklı zail eder. Aklı zail eden her şey merduttur. Liderine, şeyhine, kanaat önderine aşık olan, onu idol edinenlerin halini görmez misiniz! Akletmez misiniz!
Sizin gönlünüz meyletmiş olabilir bir şeye, bir şeyi çok arzuluyor olabilirsiniz, bir şeye çok ihtiyaç duyuyor da olabilirsiniz. Allah sizi görüyor, duyuyor ve biliyor. O zaman ve mekandan münezzehtir. Zaten sizi yaratırken de biliyordu olacakları. Biz, bir zamana ve mekana hapsolduk, sürgündeyiz. Biz aklımızdan kalbimizden geçenleri arz ederiz. Bunu yaparken O'nun rızasına yöneliriz manen arınırız. Duanın böyle bir yöneliş ve arınma boyutu var. Namazla, namazda Secde ile ilişkili bir boyut. Halimizi arzdan sonra, ya Rab, ben senin rızanı seçtim demeniz gerekiyor. Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın yolculuğunu hatırlayın. Allah (cc) muhakkak ki, size bir kapıyı kapatmışsa, daha hayırlısını açacaktır. Burada sabır ve tevekkül gerekli. Burada ahlaki bir terbiye ve olgunlaşma söz konusu.
Birileri kötülük yapmayacak, birileri mağdur ve mazlum olmayacaksa, birileri haksızlıklara karşı direnmeyecekse biz nasıl cennete gideceğiz, birileri nasıl cehenneme gidecek? Bu durumda Allah'tan güç, sabır, yardım dilememiz gerekir. Yoksa “Yarabbi Filistin'e, Doğu Türkistan’a yardım et, Mescid-i Aksa'yı Siyonistlerin elinden kurtar” demek yetmiyor. Allah cc, “benim ellerimle bunu yap” demenizi bekliyor.
Bakın Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. 14’ündeki delikanlı Davud, sapan taşı ile Tanrı kıral Calut’u/Goliath’ı nasıl yenilmişti.
Bütün bunları niye yazdım biliyor musunuz?
Bizimkiler (Türkiye, Endonezya, Suudi Arabistan yetkilileri) bugün Hindistan’a gidiyor.
Onlara bazı hatırlatmalarda bulunayım ve biz de dualarımızla sorumluluklarımızı kuşanalım.
Müslüman dua ederken kendi ellerine bakar. Allah'tan istediğiniz her şeyin esbabına tevessül size vacib olur. Allah’tan O'nun rızasına aykırı bir şey istememeniz gerekir. Tersi’ne (Aksi yöne) giderek Mersin’e varamayacağını da bilmeniz gerek.
Aslında Allah her rızasını bizim üzerimizden gerçekleştirmeyecek. O'nun bize değil, bizim ona ihtiyacımız var. Yoksa O’nun melekleri, cinleri de var, dilerse “bukağılı şeytanlar”a mabedini yaptırır. Allah'ın (cc) yarattıklarını yazmak için bütün denizler mürekkep olsa, buna 7 deniz daha ekleseniz, bütün ağaçlar kalem olsa, yazmakla bitiremezsiniz.
Bugünden sonra 9-10-11 Eylül günlerinde Hindistan’da G20 zirvesi var. Bu tarih bir çok bakımdan bir milad olma özelliği taşıyor. Fıtrata savaş açan Pedefolik Stanistlerin Deccaliyet komitasının fitne operasyonu için bir takım kararlar almaları söz konusu. Bu yönde bir karar alırlarsa, o kararı alanlara Allah lanet etsin (Amin desin yiğitler). Bu kararları alkışlayan destekleyenlere de Allah lanet etsin. (Amin desin yiğitler).
Allah’ın lanet ettiklerine biz de lanet edelim Allah’ın hizbinden olanlar, Pedefolik Satanist, TransHumanizm’ci Hizbuşşeytan’a karşı! Bu global fitne hareketine karşı ellerimiz, dillerimiz, kalbimiz, sahip olduğumuz tüm inkanlarla mücadele edelim. Haksızlıklar karşısında susanlardan olmayalım. Bu fitne, hem, 5 temel emniyete, hem 10 Emre muhaliftir. Bunlar Allah'a savaş açmaktadırlar. İklim, Karbon ayak izi, sağlık gibi, çevre gibi paravanlarla, ıslah ediciler maskesi ile bozgunculuk yapmaktadırlar.
Bizler alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. O zaman “veresetül enbiya” libasınızı kuşanalım. Şeytan taşlamak için İlle de Mekke’ye gitmeye gerek yok. Orada bu işin irfanına sahip olanlar, Euzubesleme çeker dil ile ikrar ettiğimiz şeyin fiilen her zaman ve her yerde yapmakla mükelleftirler zaten. Hz. Musa’nın asasındaki hikmet, Hz. Davud’un “sapan taşı” ve kılıcındaki güç, Hz. Süleyman’ın yüzüğündeki sır, Hz. İsa’nın ve Hz. Muhammedin ruhaniyeti, vahyinin yol göstericiliği ve onun vasiyeti, İsra’daki yol arkadaşı, ve Hızır aleyhisselamın rehberliği ufkumuzu aydınlatsın. Rızgımızdan az ya da çok yemeyeceğiz. Ecelimizden önce ya da sonra ölmeyeceğiz. Kaderimizden başka bir kader de. O zaman ne gam!
Allah sayimizi mübarek kılsın, ömrümüzü bereketlendirsin, Mekerallahu sıfatı ile Allah, tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirsin ve işimizi kolaylaştırsın. Sakın, sakın, sakın, birileri de Allah'a iman edenlerle, (ettim diyip de, şeytanları baş başa kalınca, onları böyle idare ediyoruz diyenler değil) , Allah'a savaş açanları bir tutmasın. Amin desin yiğitler.
Şimdi dua zamanıdır. Tek başına ve topluca, bu 3 gün, her namazdan sonra inşallah. Unutmayalım ki, ibadetin sürekliliği çokluğundan değerlidir. Hayyealessalah, hayyealelfelah. La ilahe illallah, Muhammedürresulullah. Allahuekber!
Selam ve dua ile.