Abdurrahman Dilipak: ‘Dünyanın kurtarıcısı’ Saudia’da/Elipshaber.com
Anlatacağım hikâyeyi Wikipedia, Britanica ve BBC’den özetledim ve kendi Eyorumlarımı ekledim. Bu konuyu haber veren Mehmet Gökhan Tuncay’a hatırlatmasından dolayı teşekkür ediyorum.
Meşhur fıkradır: Karganın biri her gün kilisenin çanına pislermiş. Papaz ne yaptıysa başa çıkamayınca kilisenin çan kulesinin bir köşesine bir bardak şarap koymuş. Karga şarabı içip sızınca onu yakalamış ve kargaya demiş ki:
“Müslüman olsan şarap içmezsin, Hristiyan olsan çanı kirletmezsin, söyle bana sen kimsin?”
Konuya dönecek olursak, 1500’lü yılların başında Leonardo da Vinci’ye Fransa kralının eşi için sipariş ettiği düşünülen tablonun çok ilginç bir hikâyesi var. “Tanrı”, “Rab” kabul ettikleri Hz. İsa’nın Vinci’ye ait olduğu söylenen “Dünya’nın kurtarıcısı” adlı tablosu günümüzde bir Müslüman ülkenin başındaki bir kişiye 450 milyon dolara satılıyor. Alan kim biliyor musunuz? Veliahd Prens Selman.
Biri Tanrısının resmini yapıyor, biri bu resmi 45 sterline satıyor. Sonra onu bir Rus oligark alıyor. Bu arada resmin tuali yer yer çürümüş, ama restore ediliyor. Araya bir komisyoncu giriyor. Hristiyanlık açısından kutsal bir ikona bir Müslümana ülkenin yöneticisine satılıyor. Musevilikte ve İslam’da kutsanan resim yasak. Put kabul ediliyor. Zaten Hristiyanlar, Hz. İsa’dan çok sonra onu İlah ve Rab ediniyorlar. Hristiyanların ilk döneminde de kilise süslemesi olarak kutsal resimler, heykelcikler filan yok. Hatta “İkonoplazma” denilen bir “put kırıcılığı” dönemi var. Anadolu’daki birçok tahrip edilmiş heykeller o döneme ait. Bizans ikonoklazmının ilk devresi 3. Leon döneminde oldu. 726 yılında İsa heykelini indirmesi ile başlayıp 787'deki 2. İznik Konsili'nin ikonoklazmı lanetlemesi ile son buldu. 2.dönem ise 814'te 5. Leon tarafından yine “Halki İsa’sı”nın (Heybeliada’daki kilisedeki Hz.İsa heykeli) yerinden indirilmesi ile başladı ve 843'te toplanan konsilin ikonoklazm karşıtı kararları ile bu süreç sonlanmıştı.
Geçmişte Vinci'nin “Salvator Mundi” isimli kayıp bir tablosunun olduğundan söz edildiği biliniyor. Bu tablonun adı “Dünyanın kurtarıcısı” 1500’lü yıllarda Fransa Kralı 12. Louis veya eşi Britanyalı Anne için sipariş ettiği söyleniyor. Bu taplo 505 yıl sonra 2005 yılında yeniden keşfedildi. Uzun zamandır kayıp olduğu düşünülen tablo, restore edildikten sonra 2011'de sergilendi. Tabloda Rönesans kıyafetleri giyen İsa, sağ elini kaldırmış bir şekilde kutsama yaparken sol eliyle kristal bir küre tuttuğu görülmektedir. Resim, 15 Kasım 2017 tarihinde New York'ta Christie's Müzayede Evi tarafından açık artırmada 450.3 milyon Amerikan dolarına satıldı ve bu satışla, bugüne kadar satılan en pahalı tablo oldu. Tablo’nun Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman tarafından, kuzeni Bader bin Abdullah aracılığı ile satın aldığı iddia edildi. Tablo sergilenmek üzere Birleşik Arap Emirlikleri'nde Kasım 2017'de Louvre müzesindeki eserlerin sergilendiği Abu Dabi Müzesine gönderildi.
Burada ilginç olan, Bir Müslüman ülkenin tepe ismi olan bir kişi, İslam’da İKONİK resimler, yani kutsanmış heykel ve resimler yasak olmasına rağmen böyle bir şeyi nasıl alır. Üstelik bu resim, Hristiyanlar tarafından Rab kabul edilen bir peygambere, Hz. İsa’ya ait. Hz. İsa’da beni İsrail’den ve Musa şeriatında da put yapmak 10 emirde yasaklar arasında zikredilmektedir. Resim aynı zamanda içinde Mekke ve Medine’nin bulunduğu bir İslam ülkesinde sergilenecektir. Tablonun astronomik bir rakama satın alınması da ayrı bir skandal.
Resmin hikayesi de ilginç. Orijinal olup olmadığı da tartışmalı. Bu resim 1649’da İngiltere kıralı Charles’in sanat kolleksiyonunda kayda geçirilmiş. 1763'te Buckingham Dükü ve Normanby'nin oğlu tarafından açık artırmada satıldıktan sonra, 1900'de, bir İngiliz koleksiyoncusu olan Francis Cook tarafından satın alınmış. Tablo daha önce restorasyon geçirmiş ve zarar görmüş. Cook'un torunları da bu hasarlı, yer yer silik tabloyu 1958'de, mütevazı bir sanat galerisine 45 pounda, satmışlar. 2005'te Robert Simon'ın da aralarında olduğu bir sanat simsarları konsorsiyumu tarafından satın alınan eser yeniden restore ediliyor. Tabi bu eserin gerçekten Vinci’ye ait olup olmadığı hep tartışılıyor.
2011'den Şubat 2012'ye kadar “Leonardo da Vinci: Painter at the Court of Milan sergisi” sırasında “Londra Ulusal Galerisi“ tarafından sergileniyor. (Bu bir lobi faaliyeti ve pazarlama tekniği) Bir grup sanat eksperti, sıkı bir lobi faaliyeti ile, eserin Vinci’ye ait olduğunu sanat çevrelerine kabul ettirdiler. Bunun üzerine 2013'te resim, Rus koleksiyoncu ve Oligark Dmitry Rybolovlev'e 127.5 milyon ABD dolara İsviçreli simsar Yves Bouvier aracılığıyla satıldı. Kasım 2017'de New York'taki Christie's Müzayede Evi'nde yapılan açık artırmada rekor fiyatla 450.312.500 dolara satıldı. 1 ay sonra The New York Times gazetesi tablonun Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından alındığını duyurdu.
Paris merkezli bir sanat tarihçisi ve Leonardo uzmanı Jacques Franck, "Kompozisyon Leonardo'dan gelmiyor, Leonardo bükümlü hareketleri tercih ederdi. Tablo, en iyi ihtimalle küçük bir Leonardo'yla iyi bir stüdyo çalışması (ürünüdür)" diyecektir. Aslında tablonun başka versiyonları da var. Cesare da Sesto tarafından çizilen çağdaş kopyası (1516–17), Wilanów Sarayı, Varşova’da. Leonardo Da Vinci Okulu, Salvator Mundi, Museo Diocesano, Napoli’de. Wenceslaus Hollar tarafından çizilen gravür (1607–1677), Toronto Üniversitesinde. Anonim Flaman sanatçısı (c. 1750–75), Museum of Fine Arts, Houston’da. 2021'de, "Kayıp Leonardo" ve "Satılık Kurtarıcı: Da Vinci'nin Kayıp Başyapıtı mı?" adlarını taşıyan iki yeni belgesel çekildi. Bu belgeseller, Ben Lewis'in 2019'da oldukça ses getiren “Son Leonardo” adlı kitabını ve yazılan düzinelerce makaleyi izledi. 1500'lü yıllardan kalan tablo, 200 yıldan fazla tarihe gömülmüş, fena halde hasar görmüş, kötü bir şekilde restore edilmiş ve muhtemelen bir Leonardo hayranı tarafından, pek de fazla önemi olmayan bir eser olarak defalarca satılmıştı. Ancak bu tablo şimdi, sanat dünyasına damgasını vuran para, güç ve politika’nın en önemli simgelerinden biri.
“Salvator Mundi” tablosu, 2005'te New Orleans'da adı sanı pek bilinmeyen bir sanat galerisinde ortaya çıktı ve 1175 dolar gibi mütevazı bir fiyata iki New York'lu sanat tacirine satıldı. Tacirler tabloyu saygın bir restorasyon uzmanı olan Dianne Modestini'ye götürdü. Tablonun üzerinde yıllardır biriken kiri ve üst-üste yapılan boyamaları temizleyen Modestini, bunun gerçek bir Leonardo olduğundan kuşkulanan ilk kişi oldu. Belgesellerdeki ilginç yorumların bir kısmı sanatla ilgili bile değil. Kayıp Leonardo belgeselinde sanat yatırımlarıyla ilgilenen Bank of America yöneticisi Evan Beard, “bazı sanat eserlerinin mali işlemlerin yolunda gitmemesi halinde bir teminat aracı olarak satın alındığını” anlatıyor.
Tablonun 2011 yılında Londra'daki National Gallery'de tartışmalı bir şekilde otantik bir Leonardo olarak sergilenmesi önemli bir dönüm noktası oldu. Resmi Dmitri Rybolovlev adındaki bir Rus oligark için aldığı söyleniyordu. Bouvier bunu kabul etmedi ama iki gün sonra tabloyu 127,5 milyon dolara Rybolovlev'e sattı. İlginç olan ABD, İngiltere, İsviçre, Rusya herkes bu kirli oyunun içinde. Bu resim’in gerçekten manevi bir değeri varsa, Papalık, Patrikhaneler, Angilikan’lar, Evengelikler neden bu konuyla ilgilenmiyorlar. Bakarsınız Trump, yarın çıkar. Bu kutsal bir eser, satılamaz. Ve biz o resmi istiyoruz ve şu kilisede ikona olarak ait olması gereken yere koyuyoruz da diyebilir. Neden olmasın, İkiz kulelerin faturasını Selman’a çıkartmadı mı daha önce. Yaptı, yine yapar! Birileri tanrılarını "Ucuza almış, pahalıya satmış”. Alevere - dalevere ‘Dünya’nın kurtarıcısı’nı H.E. Selman’a satmışlar.
Bakın, “alevere-dalevere” diyorum ya, İsviçre yetkilileri, bazı sanat eserleri ile ilgili olarak, bu işle ilgili kişi olan Bouvier hakkında sahtekarlık yapmasından kuşkulandıkları için soruşturma açmışlar ama gizli bir el bu soruşturmayı kapatmış. Demokrasilerde olur böyle şeyler! Nasıl oluyorsa daha sonra Tablo, kısa süre sonra Christie's Müzayede Salonu'na gidecekti. Bu konunun uzmanları diyor ki; “Christie's'deki satış da iyi sahnelenmiş bir oyun gibiydi. Önce tabloyu değil, tabloya bakan insanların yüzündeki ifadeyi gösteren bir tanıtım videosu yayınlandı. Videodakilerin çoğu sıradan insanlardı, ancak aralarında tabloya İsa'nın kendisini görmüş gibi saygı dolu bir ifadeyle bakan ünlü aktör Leonardo Di-Caprio da bulunuyordu”. Bu son satışta, başlangıçta alıcının kimliği açıklanmamıştı. Ancak New York Times, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman'ın aracısı tarafından satın alındığını yazınca, tablo birden jeopolitik ve teopolitik bir konu olarak gündeme geliverdi.. Sanat dünyasının gözlemcileri, Salvator Mundi'nin Suudi Arabistan'da yeni bir müzenin duvarlarını süsleyeceğini düşündü, ancak tabloyu bir daha gören olmamış.
Bir ara, Paris'teki ünlü Louvre Müzesi'nde sergilenecek gibi olmuş. Louvre, 2019'da Leonardo'nun 500. ölüm yıldönümünde açacağı sergiye bu eseri de koymak istemiş. Bu konuda görüşmeler yapılırken, bin Salman bizzat Paris'te Fransa Emmanuel Macron'u ziyaret etmiş. Sergi basına tanıtılırken, duvarda “Salvator Mundi”nin asılacağı panoda bir boşluk varmış. New York Times, Louvre Müzesi'nin, bin Salman'ın tablonun Mona Lisa ile aynı odada ve yan yana sergilenmesi ve dolayısıyla aynı statüde bir eser olarak gösterilmesi talebini reddettiği için Selman da son anda eseri geri çekmiş. Basında çıkan eleştirilerde “Sanat dünyası birçok skandal ve komplo teorisiyle dolu. Ancak hiçbirinin gizemi Salvator Mundi'ye rakip olamıyor” diye haberler çıktı..
Uzmanlara göre “Yeni belgeler ortaya çıkmadıkça (asırlar sonrası pek ihtimal dahilinde değil) veya otantik olduğunu doğrulayacak yeni bir bilimsel yöntem bulunmadıkça (eser çok zarar gördüğü için bu da zor), tablo gizemini sonsuza kadar koruyabilir. Kayıp Leonardo belgeselinin yapımcılarından Andreas Dalsgaard, "yakında yeni bir bilgi çıkar, doğru olsa da olmasa da, medyanın her yanında patlar" diyor.
Herhalde, bu ifritten sualin cevabını İsa Mesih’e. Sormak gerekecek. Çünkü bu işin içine ecinniler karışmış gözüküyor. Sahi, Selman bu resmi ne için aldı, Hz. İsa’ya saygısından mı, reklam için mi? Bu sorunun cevabını sanırım hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Ama ortada 400 Milyon dolarlık bir iş (!?) var.
Suud üleması ve halkı bu işe ne der bilmiyorum. Onların önemli bir kısmı Selman’ın reformlarından memnun gözüküyor. En azından eğlenmek için Lübnan, Şarm el Şeyh, BAE, Paris, Kıbrıs, Antalya’ya gitmek zorunda değiller artık. Gazinoları, eğlence merkezleri, “Cadılar bayramı” ile her şeyleri var. Yakında bakarsanız yerli ve milli bir de Karnavalları olur. Nasıl olsa Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’nin kadrolu imamları o kutsal mekanlarda onun için dua ediyorlar. Onun kalbi temiz, ufak tefek hatalarını ise Tanrı affeder. Hele İsa Mesih gelir de Selman o tabloyu kendine kendi elleri ile takdim ederse, Oğul, babası nezdinde kuzusu için şefaatçi olmayacak da, kimin için şefaatçi olacak. Yahudilerin Meşiah’ı gelirse, Dahlan ve Netenyahu, Trump şefaat için aracı olurlar herhalde.
Selam ve dua ile.