Abdurrahman Dilipak: Jeunes Kamalist, The Cemaat

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Jeunes Kamalist, The Cemaat /Habervakti.com

Bunlar aslında İngiliz+Fransız+Alman karması yapılardır. Bizim sağcılığımız da öyle, solculuğumuz da, liberallerimiz de, milliyetçiliğimiz de. Evet evet Osmanlıcılığımız da öyledir. Üstüne Arap, Türk, Fars kreması kaplanmıştır ki, kolay yutulsun diye. Hani öyle olunca daha bir “yerli ve milli” görünüyor.

Girişteki Şeytan üçgenine daha sonra Amerika da müdahil oldu. Bu Şeytan üçgeninin içinde Şeytanın tüm dostlarına yer var. Papalık, Siyonizm, Masonluk, Mafya. Şeytanın daveti herkese.

Ülkemizde Ottoman(!?) sonrası dönemde Moiz Kohen (Tekinalp) imalatı “Türkün dini” olan, Amantüsü, Mabedi, Ezanı, Mevlidi olan Kamalizm’de de bu anlamda ne ararsan var aslında. Bir zaman Komünist olmuşlardı. Hatta Mustafa Kemal öl(dürül)düğünde “Mustafa Kemal öldü ise başımızda Stalin ve İnönü var diyen şaşkınlar” bile vardı. Onlar şaşkındı da peki, Hitlerin doğum günü partisine Türkiye’den heyet olarak gidenler kimlerdi. Onuncu yıl albümünde ortak ideallerden söz edilen kişi kimdi? O “Musolini’nin terbiye diktatörlüğü”ne övgüler dizenler kimlerdi. Bana da şapka giydirdiler, İtalyan Romus ve Romülüs’lerine benzeyelim diye, Faşist gençlik normlarına uygun olsun diye “Kara gömlek” de giydirdiler. “Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar” diye öykündükleri ülkeden intihal ettikleri marşlar söylettiler. Yok canım biz her zaman Amerikancı idi. “Küçük Amerika” olmaktı hayalimiz. Ah Halide Edip ah! Yok Canım , daha neler. Biz yasalarımızı nereden tercüme edip, tercüme yanlışları ile, gerekçesiz olarak meclise sevkedip, müzakeresiz olarak oy birliği ile kabul ettik. Hangi ülkelerdi onlar: Fransa, Almanya, İtalya, İsviçre.. Bir BATI karmasıyız siyasi zihniyet olarak. Osmanlıyı da yıkan bu hslaskar zabıtandı Monarşik Cumhuriyetin Darbeci zabitanı da aynı Masonik, Mafyöz cuntacılardı?

Sonradan bunların hepsinin “Made in CIA”.. “Kontrollü bunalım stratejisi dedikleri toplum mühendisleri üzerinden çektikleri operasyonlarla “bizlerin kanları ve gözyaşları üzerinden” kendilerine iktidar ve servet devşiriyorlar. Tavşana kaç, tazıya tut diyorlar. Tavşan da bizi tazı da!

Bakın, hayat tarzımız batıdan ithal. Dini ve tarihi, kendi medeniyetimize dair ne varsa, onları harf devrimi ve laiklikle yasak kapsamına aldık. O yasaları çıkartan ve bugün değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen o yasalar var ya, onları çıkartan meclis, tek parti tarafından tek adam tarafından tayin edilen, açık oy gizli tasnif yöntemi ile, şeklen seçilmiş kişilerden oluşan bir meclisti. Yargı da by-pass edilerek, İstiklal mahkemeleri adı altında, genellikle avukatı, savcısı, temyizi olmayan, kanuna göre karar veren değil ve tabii hakim ilkesi dışında meclisten seçilen kişiler tarafından yargılama yapılarak, verilen karar kanun kabul edilen bir yargılama ile toplum baskılanarak muhalefetin en ağır şekilde cezalandırıldığı bir dönem yaşandı. Bu gün hala bu rejimin gölgesi devam ediyor. Resmi iideoloji, Bu rejimin değişmez tek adamının fikri din kabul edilircesine tartışma dışı. Ve onun gölgesine sığınmak zorunda olan parti liderleri ise adeta Metodik Kemalist.

Mumcu’nun bir panelde bir “gülmece dergisi”(!?)nden aktardığı söylenen şu sözler aslında nasıl “ağlanacak halimize güldüğümüzün belgesi“ gibidir. “Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve sadece İslam hukukuna göre gömülen kişidir”

Geldiğimiz yerde hala millete zorla şapka giydirenler, zorla başörtüsü taktırılmaktan korkuyorlar. Sanırım şuur altlarında öyle bir korku var. Çünkü geçmişte kendileri öyle yaptılar. Ben ise bugün kimi takkelilere, sakallılara, başörtülülere bakın, keşke başlarını açsalar, sakallarını kesseler diyorum. Çünkü bunların ifade ettiği değerlerden çok uzak bir hayat yaşıyorlar.

Zaten düşünsenize, sarıktan Takkeye nasıl geçtik. Sarık çıkınca altındaki takke göründü. Takke de düşünce kel görünmesin diye mi korkuyor birileri. Musevilerin de başında bizdeki Takkeye benzer Kippa’ları var. İmamların sarıklarının altına gizlenmiş bir fes var. Fes de başımıza aynı şekilde bir kıyafet devrimi ile 2. Mahmut geçirmişti. Adam Eyüp Sultanın türbesinin yanına o zamanki şapka gibi başımıza geçirilen Fes imalathanesi kuruyor. Bugün. “Feshane” dediğimizi yer, Ottoman batılılaşmasının bir ürünü olan feslerin üretildiği yer. Fotr şapkanın güneş siperliğini kesin fes olur. Mustafa Kemal, zenginler için Fötr şapkayı, köylüler için Kasketi, memurlar için şapkayı uygun görmüştü. Memurlar için şerit ve rütbe yeri gerekiyordu. Hepsi de “Şemsi siper” özelliği taşıyordu.

Bugün ülkemizin hali bir garib. Bir kere herkes Kemalist. Tabi bu ideolojik anlamda değil, metodik anlamda. Anti Kemalistler bile Metodik Kemalist. Ve Şark kurnazlığı ile, herkes kendine göre bir Kemalizm icad etmiş durumda. Artık Kemalizmin her rengi, her tonu var.

Yeni Osmanlıcıların dünkü Jön Türklerden farkı yok. Onlar direkler arasını, “Nargile Cafe”leri Osmanlıcılık zannediyorlar. Cemaat telakkileride, magazinleştirilmiş bir tarih, magazinleştirilmiş bir gelenekle, geni ile oynanmış, ritüel, seremoni ve ikonograflar özünden saptırılmış bir din var. “2 Mustafa”cılar, aslında bu “Jeunes Kamalist” ve “The Cemaat”ın ittifakı ile yeni bir ideolojik koalisyonunun peşindeydiler ama başlamadan bitti. Bir de her ikisinin geni ile oynanmış böyle bir

durumdan yeni bir canlı doku üretmek mümkün değil. Bunu normal hayatta başaramazsınız, ben yaptım oldu” diyecekseniz, MetaVerse de, artırılmış sanal gerçekler yardımıyla örgütleyeceğiniz avatarlar dünyasında traji komik bir kurgu olarak tasarlayabilirsiniz. Orada izleyenlere “helal rakı (!?) yanında tuzlu leblebi” ikram edebilirsiniz. Fonda “Cumhuriyet meyhanesinde bir Kamalist, yanında “Todor’un Meyhanesinde Hasan Tahsin! Nostalji olsun diye!

Bu arada Gazze olayı, batının Demokrasi, İnsan Hakları, Hukuk devleti, çağdaşlık maskesi paramparça oldu. Batının bilimi, sanatı, teknolojisi, adaleti, barışçılığı, çevreciliği, hoşgörüsü hepsi sahte. Hepsi artırılmış sanal gerçek. Tek başına Dolar bile tarihin en büyük soygun belgesi.

19.YY sonunda, savaş yıllarında, Kapitalizmin, Komünizm’in, Faşizm’in gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21.YYın açıklanması mümkün değil. Onun için GlobalReset’ten yeni dünya düzeninden TransHumanizm’den söz ediyorlar. Yeni dünya düzeni için, Kızılderililerin yok edildiği, kara derililerin köleleştirildiği, Karaderililerin sömürgeleştirildiği zamandan daha büyük bir yıkım ve kıyıma hazırlanıyorlar. Monarşik Cumhuriyetin ilk yüzyılı 1.vve 2. Dünya savaşı ve soğuk savaşın gölgesi altında yaşandı.. Artık uyansak mı, bu korkulu rüyanın sona ermesi için.

Aldatıldık ey halkım.. “Bu din, bu tarih, bu dil bizim değil. Bu ben ben değilim”. Bunlar bizden değil. “Bunlar bizdense ben o bizden değilim”. Bize Şeytan sizi Allah’la aldatmasın denmcdi mi? Dikkat edin birileri sizi başörtüsü, sakal, takke, bayrak, Atatürk, demokrasi ile de aldatmasın. Dikkat, ıslah ediciyiz diye aranızda dolaşan bozguncular, ağuyu altın tas içre, bala karıştırıp sunacaklar, bu tuzağa düşmeyelim. Sözlerine ve parmakları ile gösterdikleri yöne değil, ayaklarının gittiği yöne bakın.

Selam ve dua ile.

Medya-Makale Haberleri

Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!
Abdurrahman Dilipak: Suriye bizim göz aydınlığımız olsun!