Abdurrahman Dilipak/ Kudüs Kurtulsa ya da Kurtulmasa!...
Habervakti.com
Derin Gerçekler
Bakın, bizi ilgilendiren Kudüs’ün kurtulması ya da kurtulmaması değil, bizim bu yönde ne yaptığımız. Eğer biz Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın, Filistin’in, Gazze’nin kurtuluşu için elimizden geleni yapmışsak, biz çabamızın karşılığını, tam, hatta fazlası ile alacağız. Mescid-i Aksa yıkılsa, Kudüs İşgal edilse, Gazze halkı tehcir edilse de alacağız. Bizim için sonuç değil, mücadelenin kendisi değerli. Bizim için asıl başarı bu mücadelenin kendisidir. Bu anlamda, eğer bizim asıl meselemiz Allah’ın rızasını kazanmaksa, bizim kaybetme ihtimalimiz yok.
Eğer bunlar olacaksa, Allah(cc) bunu bizim ellerimizle de yapabilir, bizim elimizle olmasa da yapabilir. Allah bize muhtaç değil. Onun yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyen parasına para yetirecek değil. Allah (cc) bir şeyi murat ettiğinde ona “ol” der ve o olur. Ne bizim liderlerimize, örgütlerimize, ne Şeyhlerimize muhtaç. Dilerse iradesinin gerçekleşmesi için bukağılı şeytanları ve kafir cinleri bile kendi peygamberinin mabedinin inşasında bile çalıştırır. Dilerse, 40 yıllık çölde yolculuğun ardından Hz. Musa Kudüs’ü görmeden vefat edebilir. Biz gencecik Şehitlerin parçalanan cesetlerine bakıp ağlıyoruz, onlar ümmetin haline bakıp ağlıyorlardır belki de ölümsüzlük aleminde.
Bakın eğer biz kutsal mekanların izzetini korumakta gaflete düşersek, Allah bizim kendi ellerimizle yaptığımız, nasıl Hz. Süleyman’ın yaptığı Mabedi Nebukadnezar / Buhtunnasr eli ile yıktı ise, Mescid-i Aksa’yı da Netenyahu’nun eli ile yıkar. Kabe kaç kez yıkıldı, bakarsınız o da yıkılır.. Asıl mukaddes olan bizim yaptıklarımız değil, o Allah’ın arzı olan mekanlardır.
Ya da Allah korusun, böyle bir şey yıkı9mdan daha az bir bela olmaz: Siyonistleri güdümündeki, Abbas ya da Dahlan’ın devlet başkanı olduğu, başkenti “Doğu Kudüs!?” olan Laikçi bir kukla Filistin devletinin, Siyonizm’in bir aparatı olmaktan başka ve öte bir anlamı olmayacaktır.
Allah (cc) o Netenyahugilleri başımıza bela ediyor ki, bizim ellerimizle o zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin de, biz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olduğumuz için bizi cennetine alsın. Eğer biz Allah’ın ipini bırakırsak, Allah da bizim ipimizi bırakır ve bu kez Netanyahugillerin eli ile, inandık dedikleri halde Allah’ın ipini bırakanları cezalandırır. Bu durumda Allah Netenyahugillerin eli ile iradesini gerçekleştirmiş olur. Unutmayalım ki, Hayır da, şer de Allah’ın iradesi içindedir ve biz Allah’ın iradesi içinde Onun rızasına talibiz. Ve bu gibi durumlarda bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.
Bakın bir çok İslam ülkesi denilen ülkelerin iktidar sahipleri, iktidara ve servete ulaştıkları için bunu kendileri için bir başarı, kazanım görebilirler. Bu durum onlar refah değil gazap ve helak vesilesi olabilir. Bu kişiler, topluluklar, ülkeler için de böyle. Mesela ilk bakışta Gazze, Kassam, bu son olayda “aldı başına belayı” derken, İsrail tarihinin en büyük yenilgisini aldı. Küçük düştü, suçüstü edildi, rezil oldu.. Kendisi ile birlikte, bizim içimizdeki ve dışımızdaki dostları da deşifre oldu, gazabı hak ettiler. Aslında kim ne yaparsa yaptın onu helak eden Allah’tır. Onun iradesi dışında hiçbir şey, hiçbir kimse yoktur.
Gazze direnişi mazlum milletler için umut oldu. Müslümanlar ölümü ve hayatı yeniden sorguladılar. Şehitlerin kanı, ufkumuzu aydınlatan bir ışık kaynağı oldu. GlobalReset çetesinin 40 yıllık senaryosunun ilk 23 yıldaki kazanımları da bir anda tepetakla oldu. ABD’yi, AB’yi, NATO’yu arkasına alıp Gazze’ye saldıran İsrail sonuçta ateşkese razı oldu. Dün Dahlan+Kushner senaryosu olan servis edilen, bugünün HABAT senaryosu olan, “Başkenti Kudüs olan Laik Filistin planı” da artık tarihin çöplüğüne fırlatılacak inşallah. Oysa birileri ne planlar yapmıştı. İsrail Cumhurbaşkanı bu plan için gelmişti. Netenyahu BM genel kurulunda Yeni Ortadoğu haritasını açıklarken, Ankara’daki buluşmadan sonra zafer kutlaması için Erdoğan’ı Kudüs bekleyecekti. Netanyahu’nun hayalleri ile birlikte Abbas’ın da hayalleri buharlaştı. Suudiler, Mısır, BAE, Ürdün, Bahreyn bu sonuca hazırdı. Ama elhamdülillah onların evdeki hesapları çarşıya uymadı. Bakın Şehadetle müjdelenen kişi kadar çocuk, kadın, erkek aramızdan ayrılıp cennete gidecek. Aramızdaki korkaklar, hainler, münafıklar, inkarcılardan kurtulacağız bu arada. Bu Şehitlerimizi katledenler ise, yaptıkları ile aslında kendi cehennemlerine kendi sırtlarında odun taşıyorlar, nasıl ki, mücahitlerimiz kendi sırtlarında kendi cennetlerine tuğla taşıyorlarsa, Hayatta kalan gazilerimiz ise “Yaşayan şehit” kadrosunda, davas edilecekleri günü bekliyorlar.
Şunu bilelim, hiç kimse ecelinden önce ya da sonra ölmeyecek. Gazzeli anneler bunu biliyor. Rızkından az ya da çok yemeyecek, Gazzeli babalar bunu biliyor. Kaderlerinden başka bir kaderleri de yok. Gazzeli çocuklar biliyor ve bunu anlatıyorlar insanlığa. Onlar Şehadetin öğrencisi iken öğretmeni oldular.
Ama bizden birileri Şeytanla diyalogla barış arayışındalar sanki. Evet herkesle konuşalım. Evet barış daha iyidir de, hangi zeminde, ne için ve nasıl. Hamas’ı FKÖ’ye katılmaya ikna edip, Abbası da Netenyahu ile, Doğu Kudüs’ün başkenti olacağı, laik, ordusu olmaya silahsız bir Filistin devletine ikna etmek ve bunun garantörü olmak için mi, barış! Böyle bir şey barış değil, teslimiyetir. Onlar Tanrıyı kıyamette zorlamaktan, Meşiah’tan, arzı mev’uddan, Mescidi Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman mabedinin yeniden inşasından sözedenlerle mi barış. Hazreti Ömer’in Kudüs beyannamesinden neden kimse söz etmez. Rabbi Museviler, bir takım İsevi vijdan sahibi Rubanlar bile Satanist Pedefolik İsrail’e karşı çıkarken, onlar bile Abbas’a, Dahlan’a güvenmez için Suudilerin, BAE ve Bahreyn’in, Mısır rejiminin zihniyet ikizli uluslararası sistemin yerli taşeronları ne yaptıklarını sanıyorlar.
Erdoğan Cezayir dönüşü bir çok konuda açıklamalarda bulundu.. Mısıra gidebileceğini söyledi. Gazzeli hasta ve yaralıların tedavisinden söz etti. Asılında bu konuda öncelik Gazze açıklarına bir hastane gemisi gönderilmesi ve Kızılay tarafından Sina’da büyük bir sahra hastanesi kurulması olmalı. Bu hastaneye arap dünyasından ve diğer İslam ülkelerin doktor, ilaç, gıda ve sağlık donanımı sağlanabilir. Bu acil destek için böyle olmalı. Mutlaka Türkiye’ye getirilmesi gereken varsa getirilsin tabi. Ama önceliğimiz gemi. Ve sahra hastanesi olması gerek. Sadece Türkiye’nin imkanı değil, İslam dünyasının ve diğer ülkelerin desteği de gerek. Hastaların, hasta yakınlarının taşınması. Ayrı bir problem.
Erdoğan’ın Riyad zirvesi hakkında söyledikleri, daha önce söylediklerini daha değerli kılmıyor. Erdoğan diyor ki, “İslam dünyası Riyad’da sergilediği kararlılığın arkasında durmak ve alınan kararları uygulamak için birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmeli ve tek yumruk olmalıdır. O yumruk masaya olanca gücüyle vurulduğunda, İsrail’in işgale devam etmesi de zulümlerini sürdürmesi de mümkün olmayacaktır. (…) İslam dünyasında diriliş tohumu toprağa en son Riyad’da düşmüştür. O tohum yeterince sulanmazsa boy veremez, büyüyemez. (…)” Dış. Ticaret, stratejik ortaklık, enerji, savunma sanayiinden Futbola kadar her konuda söz söylenirken, Gazze konusunun “Riyad’da sergilenen kararlılıkla ilişkilendirilmesi garip bir durum. İyi ki, bir de “Uluslararası örgütle ve sistemle birlikte, bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonra birlikte” diye başlayan bir cümle kurulmadı. Sahi HABAD ile ilişkiler ne durumda. İklim yasasını meclise gelecek mi? Tamam “Ana muhalefetin başındaki isim Netanyahu'nun ağzıyla konuşuyor” da, Netanyahu da Habat ağzı ile konuşuyor. Peki bizim Habat’la ilişkimizi ve onlardan bir türlü vazgeçemeyişimizi nasıl açıklayacağız? Yarın İklim yasası gündeme geldiğinde AK Parti-CHP, MHP-HDP birlikte oy kullanırsa, bunu nasıl açıklayacağız?. Başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin devlet başkanı yarın Siyonist Dahlan olursa ne yapacağız?. Bu sorunun cevabını kim verecek?
Sahi daha şu son Gazze sürecinde, neticeleri ve ölçeği itibarı ile Siyonist İsrail’in Gazze saldırısından daha vahim potansiyel bir risk taşıyan İklim ve rezerv alan yasası, Uzun zamandan beri “Performans Pass. diye uyarageldiğimiz “Toplumsal Kredi Notu” geliyor gibi. Bunların hepsi SATANCİTY’e giden yola döşenen taşlardır. GENDER’i sessiz sedasız kimliklerimize çakıverdiler. Bir adım sonrası TRANS HUMANİZM’e giden yolda NEURALİNK olacak.. O zaman bunu başarırlarsa Şeytan Galu8 Bela zamanında vadettiği şeyi gerçekleştirmiş ve kendine tabi olanların fıtratlarını dönüştürmüş olacak!
Bu arada “Toplumsal Kredi Notu”nu niye Maliye Bakanı ya da Dijital dönüşüm ofisi değil de Cumhurbaşkanı yardımcısına açıklatma gereği duydular, doğrusu onu anlayamadım!?..
Bu siyasi pazarlıkların ötesinde, aslında biz hepimiz yaptıklarımız ya da yapmadıklarımızla imtihan ediliyoruz. Kiramen katibin sadece yazılı ve sözlü açıklamalarımızı değil, aklımızdan, kalplerimizden geçenleri, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları, kripto haberleşmeleri de biliyor.
Sonuçta Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler, kişiler ve devletler arasında evirip çevirirken, gerçekten iman edenler ve etmeyenler ayrışıyor. Birileri bir takım hesaplar ve planlar yaparken, Allah’ın da bir hükmü var. GaliP olacak olan Allah’ın hükmüdür. La galibe illallah!
O dünyada İlahlık ve Rablik taslayan zalimler yok mu, bakın Hümeze ﴾1-9﴿’da onlar için ne diyor: “Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, mal ve servet toplayan ve onu sayıp duran, herkesin vay haline! O, malının kendisini sonsuza kadar yaşatacağını zanneder. Hayır! Andolsun ki o, Hutâme'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu sen ne bileceksin? ﴾5﴿ O, Allah'ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir. ﴾Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları halde) ateş onların üzerine kapatılacaktır”. Onlar helaka doğru koşarken, yapmadıkları, yapamayacakları şeyleri söyleyerek insanlara korku vermek için algılarını yönetmek için yalan üstüne yalan söylerler. Aya gittiklerini söylediler, ikiz kuleler yalanlarını uydurdular. (Şuara 227)’de bize ne deniyordu: “Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar, Allah’ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıktan sonra kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, neye nasıl dönüşeceklerini (başlarına nelerin geleceğini) yakında görecekler.” Selam ve dua ile.