Abdurrahman Dilipak: Merkez Bankasına ne Gerek var! /Habervakti.com
Bakın, Anayasaya da gerek yok, Merkez Bankasına da.. Anayasa olmayınca AYM’ye de gerek yok. Devleti ve hükümeti, yasama, yürütme ve yargıyı teşkilatı esasi yasasında yeniden belirlersiniz. Yüksek Adalet Şurası diye de bir üst yargı denetim sistemi kurarsınız, BM İHK ve AİHM gibi görev yapacak, Yüce Divan yetkisini kullanacak bir yargı mekanizması, olur biter.
Milli emlak, Merkez Bankası, Varlık Fonu, Takas Bankı, Milli Reasürans’ı Darbhaneyi HAZİNE adı altında birleştirelim. Parayı burası bassın ve Bankacılık sistemindeki munzam karşılıkları, Bir takım zaruri mali fonlar da burada toplansın. Bu hazine, yoğun ticari işlemler olan ülkelerde şubeler açsın ve bir takım munzam karşılıklar ve döviz rezervleri, değerli taş ve madenlerin rezervleri bu merkez takip etsin. Hatta belli sayıda istihdam ve vergi limitinin üstündeki işletmelerin takibi de bu merkezden yapılabilir.
Merkez bankası tamamen “Milli” bir banka değil. Yabancı ortakları var, yerli ortakları var. Özerk yapıda bir kuruluş. Sahi adı niye, “Devlet Bankası” değil de “Central Bank” Merkez Bankası? Türkiye Federasyon mu ki, birden fazla bankanın merkezi mi? Europian Central Bank’ı anlarım. Indian Central Bankı da anlarım da, Türkiye Eğer Azerbaycan,, KKTC ile Devlet Bankalarının ortağı olacağı bir Merkez Bankası kurarsa, onun Merkez Bankası olabilir. Metal parada “Cumhuriyet”, kağıt parada “Cumhuriyeti” yazar.. Neden hiç düşündünüz mü?
Sahi neden bir grup ülke ortak para üretmeyiz. Fransa bir yandan Euro, öte yandan Afrika Frangını üretir kullanır. Frank onların kendi milli paraları. Mesela, Osmanlı Milletler toplumu, Doğu Roma Milletler topluluğu, İslam ülkeleri topluluğu, Ortodoks ülkeler topluluğu, Türk dünyası olarak ayrı para birimleri üretebiliriz, Türkiye bu anlamda büyük bir merkez olabilir. Bu ülkeler ortak bir rezerv para birimi oluşturabilir. Banka kartı, kredi kartı üretebilir. Neden bizim akademi, bankacılık sistemi, bürokrasi, siyaset bu tür yeni fikirler üzerinden hiç düşünmez. STK’larımız mediamız bu konuları yazıp çizmez ki!
Neden böyle bir banka, hem altın-gümüş, hem kağıt para, hem de sanal para üretmesin ki! Hepsi de birbirine dönüştürülebilsin. Hatta NFT’de nakit gibi işlem görebilir. Neden olmasın.
Onlar da “yerli ve milli” değil aslında. “Yerli ve Milli”nin de suyunu çıkarttık aslında.
Hani bir Petrol Ofisi, Türkiye Petrolleri var ya, onun gibi, HAZİNE’nin altında TakasBank, Bankalar arası ortak bankaya, Kamunun “İller Bankası” gibi DESİYAB gibi, daha çok kapalı devre çalışacak Finansal yönetim enstrümanlarının hepsi, Hazinenin çatısı altında toplanabilir. Finansal yönetim bizde yamalı bohça gibi ve hepsi de siyasi manipülasyona çok açık ve uluslararası sistem karşısında da çok zayıf, hatta finans piyasasına güven verici değil.
Mesela Hazine, ayrıca kendine bağlı bir “Serbest Finans Bölgesi” oluşturması gerekir. Özellikle değerli taşlar ve madenler konusunda çok fazla kayıtdışı işlem sözkonusu, para aklama da öyle. Bu konuda eski GALATA’dan ders almak gerek. Bu iş Merkez Bankasını ve İstanbul’a taşımak ve Finans marketi oluşturmakla çözülecek bir şey değil. Yani İhale ve inşaat konusu değil. Her şeyin hızla dijitalize olduğu bir zamanda bazı şeyleri yeniden düşünmenin zamanı geldi de geçiyor. 2. Yüzyıl şenlikleri ile olacak iş değil bu işler. 21.YY için dünyaya model olacak bir projenin var mı? Yapılanları yapmakla öne geçemezsiniz. Yapılanı yapmak değil, asıl mesele onun aklı, bilimi, verimliliği, kalitesi, ekonomisi yanında onun fıkhını, ahlakını, felsefesini hukukunu, estetiğini de üretmemiz gerekiyor.
Bakın, paranın yapısı da tedavülü de tartışılıyor. GlobalResetçiler’in dediği olursa zaten tek para olacak. Mülkiyet de yok. Paranız olsa da, harcamayı ancak Karbon ayak izine ve Performans Pass.’ınızdaki kredinize göre yapabileceksiniz. Banka da bankacı da kalmayacak. Zaten biyolojik insan da yok senaryoda. Asker, polis, yasama, yürütme ve yargı da yok. Devlet yok, din yok, ideoloji yok, parti yok. Nesneler arası iletişimle, insan, hayvan ve makine arasında farklı bir hayat tarzı söz konusu. Zaten bu sistemde parti, seçim, okul, sivil toplum filan da olmayınca bu kadar insana da gerek yok.
Beki, birlikte hareket ettiğimizi söylediğimiz bu uluslararası sisteme karşı bizim söyleyecek bir sözümüz yok mu? 5G ve Starlink’lerle, NeuraLinkle aslında sadece topraklarımız, devletimiz değil, aklımız, kalbimiz ve midemizde işgal ediliyor. Bu çıkmaz sokağa yeni yüzyıl şarkıları ile paldır küldür giriyoruz. Sahi, eğer kağıt para devam edecekse, paramızın kağıdı Kenevir’den olmalı. Bugünkü paramız mikrop yuvası. Kenevirde mikrop barınmaz. Bir de kenevir kağıdı 700 derece ısıda alev alır, yani kolay kolay alev almaz ve de 4 kat A4 kağıt 50 kg yük kaldırır. Dayanıklıdır. Onun için çimento torbaları kenevir kağıdında yapılır. Sigara kağıdı da kenevirden yapılır ki, o kadar inceltilince her kağıt tütünden önce yanar. Bu öyle hemen yanmıyor ve dirençli.
“Para’daki mikrob”u Kenevirle temizleyebiliriz de paramızı kemiren İns kılıklı haşerattan nasıl temizleriz bilmiyorum. Kenevire haşeratta yaklaşmıyor biliyorsunuzdur, İns tipi hariç!? Bir de Kenevir RİBA mikrobuna karşı dirençli değil. Hele de LIBOR ve FED ile “Metres hayatı” yaşayan bir ZamPara’dan yakamızı nasıl kurtarırız onu bilmiyorum işte.
Sahi bu bankanın gayesi, enflasyonu kontrol ederek fiyat istikrarını sağlamak değil miydi? Bu şekilde reel ekonomi istikrar içinde büyüyecekti. Böyle bir öngörü vardı. Bunun sonucu Finans piyasasındaki dalgalanmalar kontrol altına alınmış olacaktı. Müesses Kapitalist düzen bir yandan FED ve LIBOR, öte yandan IMF ve Dünya bankası üzerinden küresel finansı kontrol ederek kendi çıkarlarını korumak için bu süreçte merkez bankalarını aparat olarak kullanabilmektedir. Bu bankalarda, sistem içi istikrar varsa da, istikrarsızlık söz konusu ise de, her iki durumda da kazanan Finans Kapital olmaktadır. Bankacılık sistemi genel anlamda Finansal tetikçilerin av sahasıdır.
Ben neden bahsediyorum, piyasanın gündemi ne? Zaten bu gidişle ne metal, ne kağıt para kalacak da, bu derin uykudan ne zaman uyanacağız ve bu çıkmaz sokakta, uluslararası sistemle birlikte bu gidişle nereye kadar sürüklendikten sonra aklımız başımıza gelecek bilmiyorum. Paradan “0”ı attık derken, sıfırlar gelmeye başladı bile.. Şu anda 1TL’nin metal değeri, paranın ifade ettiği değerin altında. Bu akılsızlıkla devam edersek, bir sıfırda yetmez, 2 sıfır eklemek durumunda kalırız.
Hatırlatayım, uluslararası sistem, biri birbirimize kırdırıp, bölüp parçalayıp sonra da yutmak istiyor. İktidarı ve muhalefeti ile, STK’sı, Cemaati, sağı-solu ile bu Şeytani plan içinde sürükleniyoruz. Para oltaya taktıkları bir yem. O da HABAT’ın elinde, AGARTHA’nın elinde, EPSTEİN çetesinin, Mafyalaşma yolunda Yerli ve Milli Sermayemizin elinde. Parayı ve siyaseti insanlar kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve dünyayı dönüştürmek için isterler sanıyordum, ama o para önce kendine sahip olanları değiştiriyormuş. Bir de oltayı yutan balık yem istemezmiş.
Bu Merkez Bankası konusuna tekrar döneceğim, bakalım bu banka ne kadar Yerli ve Milli! Bugünlük bu kadar kafa karışıklığı yeter sanırım. Selam ve dua ile..
NOT: Dikkat, bu gece bankadaki ya da cebinizdeki BANKNOT’nuzun değerinden birileri bir miktarını kemirecekler haberiniz olsun. Kaybettiğiniz kazanımınızın miktarını görmek isterseniz, TL/KUR hesabına bakın. Ya da, mesela birine TL olarak 3 ay için borç verin, üç ay sonra paranızın satın alma değerini olarak 3 ay önceki ve sonrası değerle kıyaslayın anlarsınız.