Abdurrahman Dilipak: O Cevap Anahtarları, Diplomalar, Hepsi Şeytanın Oltasına Taktığı Yemler

"Kim yalan söylüyor, yanlış yapıyorsa, kim olduğuna bakmadan ona karşı çıkıp, kim doğru bir şey söylüyorsa ve yapıyorsa, onun bu sözüne ve işine destek vermemiz gerekiyor"

Son dönemde hükümete yaptığı eleştirilerle gündeme gelen Yeni Akit’ten ayrılmasının ardından Habervakti’nde köşe yazmaya başlayan Abdurrahman Dilipak, insanların Şeytan’ın tuzağına düşmemesi için feraset sahibi olması gerektiğini yazdı.

“İstişare ve şura yapmamız gerekiyor” diyen Dilipak, “Hz. Ömer gibi yapmamız gerekiyor. Kim yalan söylüyor, yanlış yapıyorsa, kim olduğuna bakmadan ona karşı çıkıp, kim doğru bir şey söylüyorsa ve yapıyorsa, onun bu sözüne ve işine destek vermemiz gerekiyor. Umulur ki, o zaman Allah bizi bu Şeytanların şerrinden muhafaza eder. Yoksa içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden birbirimize zarar verir ve Şeytanın tuzağına düşer ve o cehennem çukurunda debelenir dururuz” düşüncesini dile getirdi.

Dilipak, “Ben bunları anlatıyorum da, inşallah birileri çıkıp, FETÖ böyle yapıp güç ve servet sahibi olmuştu, biz niye yapmıyoruz diye ortaya çıkmaz. Bakın yediğiniz her haram lokma, yaptığınız her yanlış iş Şeytanın yuttuğunuz bir oltasından başka bir şey değildir. Unutmayın, oltayı yutan balık yem istemez. O cevap anahtarları, o diplomalar, makamlar, fahişeler ve türevleri, o haram paralar, hepsi, şeytanın oltasına taktığı yemlerden başka bir şey değildir” görüşünü dile getirdi.

Yazının tamamını:

Hani “adamda Şeytan tüyü” var derler ya. Tam sizin hayal ettiğiniz, düşündüğünüz aradığınız gibi. Bir şey “çok çok iyi” ise düşüneceksiniz, dikkat edeceksiniz.. Hem peynir, hem de delik çok büyük ise, o işin içinde bir iş vardır, Sazan gibi atlamayacaksınız. Nefsinizin sizi savurduğu yere gitmeyeceksiniz!? Rotanızı kaybetmeyeceksiniz. İstikametinizi kaybettiğinizde varacağınız yer belki de kaçtığınızı sandığınız yer olacaktır. Şüpheyle kendinizi koruyacaksınız. Herkesin gittiği yöne de yalnız gidenlerin peşine önünü, sonunu görmeden, bilmeden, peşlerine takılmayacaksınız. GreatResetçiler size yer yüzünde bir cennet ve ebedi hayat vadediyorlar. TransHumanizm’den söz ederken, sizi Tanrı olmaya çağırıyorlar. Ağuyu altın tas içinde, bala karıştırıp sunuyorlar. Oysa sizi cehenneme ve ölüme çağırıyorlar. Tanrı olmaya derken, “ins’in Şeytanı” olmaya çağırıyorlar.

Öncelikle sizi eğiliminiz ve yöneliminiz istikametinde, kolay bir hedefe yönlendireceklerdir. Seramoni, ritüeller, ikonalarla dolu, esoterik, gizemli aynı zamanda bilimsel bir dünyaya çağıracaklar. İlk basamak bu. Hem dünya ve ahiret yolunda bir tekamül yolculuğuna davet edileceksiniz, eğer “seçilmişlerden”seniz. Ve sizin seçilmişliğinize ilişkin, rüyalar, işaretlerden söz edecekler. Uygun bir zamanda, uygun bir yerde bulunan uygun bir kişi olduğunuza ilişkin matematik ve kozmik işaretler, sizin kader çizginizdeki “vuslat” tepesi, herşey bu yolculuğun manevi-ruhani boyutuna işaret etmektedir. Siz önemli bir kişisiniz çünkü onlara göre.

2. Basamak, tecrübe sahibi, bu konuda gaybi-gizli ve manevi olgunluğa sahip abiler sizin için bir tekamül yolculuğu eylem planı hazırlayacaklar. Bu aynı zamanda bilimsel, stratejik bir yön-eylem planı olmasının yanında taktiksel bir takım maneveralar, ileri-geri hareketler de içerecektir. Ne durumdanız ve mümkün olan en kısa sürede nasıl bir üst seviyeye yükselebilirsiniz. Bunun için ne yapmanız gerekir. Bu kariyer planlaması sizin bile başınızı döndürecek bir hızla gerçekleşecektir. Sınava girdiğinizde sizin çalıştığınız derslerden çıkacaktır sorular. Jüri sizin cevabını bildiğiniz zor soruları soracaktır. Sizden istenecek ne varsa zaten onların hepsi dosyanızda vardır. Dil, yurtdışı tecrübe, özel sertifikalar, hepsi sizin lehinize.

3. Basamakta, bulunduğunuz yerde yükselmek için ve orada bir güç temerküzü için yanınızda arkası arkasına yeni “dostlar” gelecektir. Ve önünüzdeki engel olarak duran eski görevliler, nasıl oluyorsa kimi ya tayini çıkacak ya disiplin soruşturması geçirecek ya da sağlığı bozulacaktır.

4. Basamakta, siz dava uğruna bir hukuksuzluğa bulaştırılacaksınız ancak bunu kimse anlamayacak. Aslında eylem için seçilmiş birkaç kişinin her biri kendi bölümü ile masum bir şey yapacaktır. Ancak bu işlerin sonuncusunda bir kripto sadece düğmeye bastığında olması gereken şey olacaktır. O olduğu gün sizin artık geri dönüşünüz mümkün değildir. Farkında olun olmayın, nasıl başlayıp bittiğini bilmediğiniz bir işin içinde sorumlu kişilerden biri de sizsiniz, ama bunu kim nasıl yaptı ve sistemde diğer sorumlulular kimler, bunu siz de bir bütün olarak bilmeyeceksiniz. Artık siz içinde sizin de olduğu kurumsal bir sırra sahipsiniz.

5. Basamak. Artık sizin başınızın bağlanması gerek. Size bir eş bulunmalı. Hem hanım, hem erkek, hem de ileride büyüyen çocuklar, farklı abi ve ablalara bağlanacak, herkes birinin yardımcısı ve kontrolü, hatta ajanı olacak.

6. Basamak, artık sizin kendi içinizde bir hiyerarşi oluşturarak, altınızdakileri yönetmeniz ve aynı disiplin içindeki diğer kriptolarla, kendi seviyenizde, dava için yatay ilişkiler kuracaksınız.

7. Basamak, artık dikey ilişkiler kurma zamanınız gelmektedir. Şeytanınızla kucaklaşma zamanıdır.

Siz artık sağ-sol aşağı-yukarı hareket edebilirsiniz. Ötekiler arasındaki dostlarınız arasında, siz de bir ötekisiniz. Süreç içinde aslında siz de bu durumu kozmik bilgilerle yoğurarak normalleştiren bir anlayışa sahip olmuşsunuzdur. Siz niye dindarsanız bu alemde öteki onun için dinsizdir. Siz niçin şu ideolojiden ya da partidenseniz, öteki onun için öbür taraftadır. Hayatın böyle bir hercümerç olduğunu ve sizin bunları gören, bilen biri olarak bu çarkın içinde ayrıcalıklı, seçilmiş bir konumda olarak, kazanan tarafta yeralmış oluyorsunuz. Siz bu tekamül yolculuğunu başarı ile tamamlamışsanız, oltayı yutmuşsunuz demektir. Adnan Oktar, Kalkancı, Fetullah Gülen, NATO, Komunizmle Mücadele Derneği farketmiyor.

Şeytani, Satanist Pedefolikler işaret verdiklerinde mesela CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte, İklim, Sağlık, Gıda, Çevre politikalarında siyasetin farklı kanatlarında farklı çıkan tek ses var mı? Eğer farklı ve gür bir ses çıkıyorsa, dikkat edin, Adnan hoca örneğinde olduğu gibi, bizi Masonluğa karşı kışkırtanların. bazıları sakın mason olmasınlar. BÇG’yi yönetenler Tarikatları da yönetebilirler. Münafıklar, Şeytanların en samimi dostlarıdır. Şeytan namaz kılan bir dostunu, meyhaneden çıkmayan bir dostundan daha çok sever. Onun için Münafiklar, Kafirlerden daha tehlikelidir.

Bu tuzağa düşmemek için feraset sahibi olmamız gerekiyor. İstişare ve şura yapmamız gerekiyor. Hz. Ömer gibi yapmamız gerekiyor. Kim yalan söylüyor, yanlış yapıyorsa, kim olduğuna bakmadan ona karşı çıkıp, kim doğru bir şey söylüyorsa ve yapıyorsa, onun bu sözüne ve işine destek vermemiz gerekiyor. Umulur ki, o zaman Allah bizi bu Şeytanların şerrinden muhafaza eder. Yoksa içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden birbirimize zarar verir ve Şeytanın tuzağına düşer ve o cehennem çukurunda debelenir dururuz.

Ben bunları anlatıyorum da, inşallah birileri çıkıp, FETÖ böyle yapıp güç ve servet sahibi olmuştu, biz niye yapmıyoruz diye ortaya çıkmaz. Bakın yediğiniz her haram lokma, yaptığınız her yanlış iş Şeytanın yuttuğunuz bir oltasından başka bir şey değildir. Unutmayın, oltayı yutan balık yem istemez. O cevap anahtarları, o diplomalar, makamlar, fahişeler ve türevleri, o haram paralar, hepsi, şeytanın oltasına taktığı yemlerden başka bir şey değildir.

Selam ve dua ile

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Bize yalan Söylediler
Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!