Abdurrahman Dilipak: Peki, ya Lahey'de!

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Peki, ya Lahey'de!/Habervakti.com

Lahey’den karar ya hemen çıkmazsa! Ya da aleyhte çıkarsa! Mesela, eşit oy çıkartılırsa bir oy fazlası ile İsrail lehine çıkarsa! Her şey mümkün.. Neden İslam ülkeleri blok olarak bu davaya müdahil olmuyor? Almanya, İsrail’den yana müdahillik talebinde bulundu. AA’nın Güney Afrikalı avukatlara dosya vermesi, iyi olmuş da, yeterli değil. Neden İstanbul 2 no’lu barosunun başvurusu, bu dava ile birleştirilmedi. Ya da 2 No’lu baro müdahillik talebinde bulundu mu acaba açılan davaya?

Al Monitor’un haberine göre "ABD'nin 22 eyaletinde federal çalışanlar, Joe Biden yönetiminin İsrail'e verdiği desteği protesto etmek için 16 Ocak Salı günü iş bırakma eylemi yaptı” ama Amerikan yönetimi, HABAT’ın Broklyn’den sonra Chicago’da ortaya çıkan yeraltı tünellerine rağmen politikasını değiştirmedi.

Bakın bu Lahey konusunda bir oyun oynanabilir. Biliyorsunuz, bu elmas işi HABAT’ın elinde. Afrika’daki elmaslar, Güney Afrika’da toplanıyor burada sınıflandırılıyor ve Belçika’nın Antwerpen limanına getiriliyor. Buradan dünyaya dağıtılıyordu.
Güney Afrika hükümeti HABAT’a bazı sorunlar çıkartınca Kongo devreye alındı.

NATO’nun karargahının olduğu Belçika, 1865-1909 arasında tahtta oturan Kral 2. Leopold döneminde bugün Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) olan orta Afrika ülkesinde sömürge yönetimi kurdu. Kral 2. Leopold, 1885'te ülkenin adını Özgür Kongo Devleti koydu ve Belçika'nın birkaç katı büyüklüğündeki bu toprakları kendi mülkü ilan etti. Belçika'nın sömürge döneminde Afrika'da öldürülenlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Bu sayı kimilerince 1 milyondan fazla, kimileri için ise 10 milyona kadar çıkıyor.
Bugün Belçika’nın Nüfusu 12milyon (2021) yüzölçümü 30.688 km².
Kongo’nun nüfusu 102 milyon. Yüzölçümü 2.344.858 km2…

Avrupa’nın merkezi, kalbi neresidir, hiç düşündünüz mü? Paris, Roma, Berlin, Londra.. Hayır hiç biri değil: Brüksel! Avrupa Parlamentosu, AİHM’nin de bulunduğu, Laiklikle değil, Vatikan’la yapılan kontrat esaslarına göre yönetilen, Alsace Laurenne’nin başkenti Strazburg ile dönüşümlü olarak Brüksel'de bulunmaktadır. Bu anlamda Demokrasinin siyasi merkezi kabul edilen Brüksel, Avrupa Birliği veya Avrupa başkentidir.. Ayrıca NATO Merkez Karargahı da Brüksel'dedir.

Bu armaya iyi bakın, Taç ve Haç. 2018 tahminlerine göre Belçika nüfusunun yarından fazlası Katolik.
Hristiyanlar %62. Roma Katolik'ler %57.1'lik, Protestan'lar %2.3'lük, diğer Hristiyan'lar %2.8'lik, inançsız/agnostikler %20,2'lik, ateistler %9.1, Müslüman'lar %6.8'lik, diğerleri de %1.7

Kongo Cumhuriyetinin Nüfusu 5 milyon civarında. Yüzölçümü: 342.000 km2

Üyesi olduğumuz NATO, AB üyesi olmak için “domuz ağılının kapısında yarın asırdır bir koyun gibi” bekletildiğimiz birlik işte buradan yönetiliyor. Bu şehir aynı zamanda Sabancı cinayetinin faili Fehriye Erdal’ın ikinci adresi!

Kongo, 1960'ta Kongo Cumhuriyeti adıyla, Belçika'dan bağımsızlığını kazandı. Aynı yıl yapılan seçimlerle Kongo milliyetçisi Patrice Lumumba ülkenin ilk başbakanı, Joseph Kasa-Vubu ise ilk cumhurbaşkanı oldu. BM ve Batı yönetimlerinin müdahale isteklerini yanıtsız bırakmasının ardından Başbakan Lumumba SSCB dahil tüm ülkelerin yardımına açık olduğunu belirtti. Bunun üzerine ABD ve Belçika, Cumhurbaşkanı Kasa-Vubu'nun 5 Eylül'de başbakanı görevden almasını sağladılar. Lumumba 1961'de Belçika destekli bir operasyon sonucu infaz edildi. Ülkede bizde de hep olduğu gibi “rayından çıkan demokrasi” 1965'te sonraları kendini Mobutu Sese Seko olarak isimlendirecek olan genelkurmay başkanı Joseph-Désiré Mobutu’nun emir komuta zinciri içinde ve NATO desteğinde bir darbe sonucu rayına oturtuldu(!?). Ardından bu ülkede Hutti-Tutsi savaşı yaşandı. Ruanda’daki iç savaş aslında Kongo’daki fitnenin devamıdır.

Aslında hikaye uzun. 1971'de ülkenin ismini Zaire olarak değiştirdi ve ülkeyi kendi partisi Devrimci Halk Hareketi'nin yönetimde olduğu bir tek parti devletine dönüştürdü. Mobutu yönetimi Soğuk Savaş'taki antikomünist tutumu nedeniyle Birleşik Devletlerden ciddi bir destek gördü. 1990'lı yılların başlarında yönetim çözülmeye başladı. 1994 yılındaki Ruanda Soykırımı ve Kongo'da yaşayan Tutsi kabilesine mensup halkın vatandaşlık haklarının ellerinden alınması nedeniyle doğu bölgelerde yaşanan istikrarsızlık 1996'da Tutsi yönetimindeki Ruanda'nın ülkeyi işgaline yol açtı. Bu olayla Birinci Kongo Savaşı başladı. Ve anlatılacak daha çok şey var aslında.

FETÖ’cülerin Ümraniye’deki şimdi Katılım Bankalarının merkezlerinin bulunduğu, gökdelenlerin yükseldiği arazi parası ile Güney Afrika’da FETÖ’ye çok büyük bir çiftlik alınmıştı. FETÖ’cüler malum çevrelerle Elmas içine de girdiler. Şimdi birileri bu işleri Senegal üzerinden yapmaya çalışıyor. 15 Temmuz sonrası işler karışınca bir kısmı kaçtı, bir kısmı içeridekilerle yeniden kol kola girdi, kendilerini nasıl oldu ise affettirdiler.

Bakın bu EPSTEİN’i çözmek istiyorsanız, HABAT’ı, AGARTA’yı, (Fuhuş, uyuşturucu, eğlence, kumar çetesi), Adnan Oktar'ı, Fetullah Gülen'i, Güney Afrika’yı, Antwerpen’i, Altın ve elmasla bağlantısını, DAKAR’ı, Mali, Gine, Yeni Gine, Gambiya’yı yakından izlemek gerek. Buralarda sadece İslam konuşulmuyor. Beyaz adamlar gibi, yeni gelenlerde kitabı bir kenara bırakıp, altın ve elmaslarla ilgileniyorlar daha çok. Hatta Beyazlarla işbirliğine gidiyorlar.

Küçük bir not: Güney Afrika’da neler olup bittiğini anlamak için anlamak için Swaziland ve Lesetho’u da anlamak gerek. Tıpkı Türkiye’de neler olup bittiğini anlamak için Gürcistan ve KKTC’de neler olup-bittiğini anlamak gibi bir şey bu. Elmasın izini sürün yerli ve milli Epsteinlerin içerideki ve dışarıdaki bağlantılarını yakalarsınız.

Asıl ben ne anlatıyordum? Netanyahu ve HABAT lobisi yeni bir oyun kuruyor olabilir. Güney Afrika bir şekilde köşeye sıkıştırılabilir. Davacı olarak ismi geçenler hakkında iftira, tehdit, şantajlar açıklanıp, Belçika’dan gitmeleri de sağlanabilir. Almanya’nın atacağı adımı bilmiyoruz. Kongo bağlantılı olarak Belçika’nın tavrını da.

Bakın bu dava kilitlenirse, yeni bir dava açılamaz. Olanlar ve olacak olanlar bu dava ile birleştirilir. Hepsi birden beklemeye alınır. Aleyhte bir karar çıkarsa temyizi de yok. Yeni bir başvuru da kabul edilmez ve bu iş kapatılır. Onun için İİK’na üye ülkeler birlikte, Arap Birliği ve Afrika Birliği ülkeleri de blok olarak davaya müdahil olmalılar.

Niçin hala tek bir İslam ülkesi çıkıp bu işte ben de varım diyemiyor. Epstein korkusu mu? Neden İİK ve Arap Birliği, Afrika Birliği duruşmaya müdahil değil.
Yoksa gözlemci de mi göndermiyorlar. İslam ülkelerinin bu samimiyetsizliği tüm dünyada alay konusu oldu.
Hatta Yahudiler bile dalga geçiyorlar. HABAT’çıların, Türkiye’de ve Suudi Arabistan’da, BAE’de en üst düzeyde kabullerinin boy boy fotoğrafları yayınlanıyor.

Ankaralı bir Yahudi yazar geçen gün internetteki sayfasında şunları yazmış: “Türkiye Lahey’de Adalet Divanında İsrail’i soy kırımla suçlayan Güney Afrika Cumhuriyeti’ni destekliyor, (…) Türkiye gibi Ermeni soykırımından sabıkalı bir ülkenin başka bir ülkeyi soykırımla suçlaması en azından komik. (Bugün Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını 31 ülke kabul etmiştir.). Yardım edeceğinize siz de davaya müdahil olarak katılsaydınız ya? Ya da daha iyisi davayı Lahey’ye siz götürseydiniz ya? Türkiye bu davada İsrail’in suçlu olduğuna bu kadar inanıyorsa neden davayı bizzat kendi açmadı?”.

Onların yeni argümanı bu. Sahi Yahudi katliamı sanığı bir ülkenin Gazze katliamı karşısında İsrail’in yanında yer almasını nasıl anlamak gerek. Bu Alman aklımı, yoksa işgalci, İngiliz, Fransız, ABD aklı mı? Vatikan veya “Roma kulübü”nün aklımı ya da.
Ve biz yarın işler tersine gittiğinde ve bizi “ti”ye aldıklarında biz ne cevap vereceğiz!?
Amaaan, aman, sahi bu “Yavru vatan”ın “yavruları” ile ilgili “Falyalı arşivleri” şimdi nerede, Tel Aviv’de mi, Ankara’da mı? TMSF’nin elinde olması gereken Oktar kasetleri kimin elinde acaba. Ana Vatanın yerli ve milli “yavruları”nın arşivi kimin elinde dersiniz. Zindaştinin mi, Falyalı’nın mı, Rıza Zarrab’ın mı elinde?
Sahi, Uzan’ların kaset arşivi kimin elinde?.
Dosya da vardır onlarda kaset de. TMSF Uzan’ların villasına el koyduğunda bunlar ele geçirilmedi mi? Yoksa Uzan’ların arşivinin başka yerlere uzanmasından mı korkuluyor. Sanırım kaset ve dosya borsasında bu günlerde işlem hacmi çok yüksek olsa gerek.

Bizim yerli ve milli “abdestli kapitalisteler”in “fuhuş fetvası” uyarınca yedikleri haltların bir ucunda da sakın bu Epstein çetesi olmasın. 80 sonrasında İran devrimi sonrasında birileri “Mut’a nikahı” istismarı ile ne haltlar yedikleri bilinmiyor değil, taa o zamanlar. O zamandan bu güne, çok daha ileri bir yerde olmamız gerek değil mi? Helal Şarap’a fetva bulanlar, Helal Fuhş(!?)a da bir kulp uydururlar artık.

Son bir haber: İsrail, “Hamas terör ağının Avrupa'da saldırı planladığını ortaya çıkardığını” açıkladı. Mossad ve Shin Bet, grubun Yahudi ve İsrail hedeflerine saldırı girişimlerine ilişkin saldırıların Lübnan'da şehit edilen Hamas liderleri tarafından yönetildiğini söyledi. Bunun anlamı şu olabilir mi? Suçu Müslüman kişi, ülke ve örgütlere yüklenmek üzere, batıda bir takım eylemler gündeme gelebilir mi? Beklersek göreceğiz, hadi bir İslam ülkesi de bu kirli oyunu deşifre etsin. Yoksa Mossad’a karşı bir operasyon bu ülkeleri zor durumda mı bırakır!?. Biz görmezden mi gelelim yani.!? Bu arada şu Antalya spordaki İsrailli futbolcu var ya, sınır dışı etmedik, kendi gitti. Adam daha önce Antep’te karşılaşma öncesi Gazze halkı için saygı duruşunu protesto edip katılmamış. Yani ilk vakası değil.

Konunun aslına dönelim. Lahey’e dikkat! Bu dünyada her şey mümkün! Onların peşine takılıp, onların düzenine / Norm’una uygun şekilde, o “uluslararası sistemle birlikte hareket edecekseniz” sonuçtan şikayet etme hakkınız olmayacak. Oyalanıyor, kendimizi kandırıyor, vakit kaybediyoruz. Kendi düşen ağlamaz. Sonunda varacağımız yer belli! O günün ve o yerin dehşetinden Allaha sığınırım.

Selam ve dua ile.

Medya-Makale Haberleri

Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!
Abdurrahman Dilipak: Suriye bizim göz aydınlığımız olsun!