Seçimi kim kazandı, kim kaybetti?/Abdurrahman Dilipak/ Habervakti.com
Parti, İttifak ya da adaylar arasından değil, seçmen bazında söylüyorum! Kim usul ve esas açısından Allah’ın rızasını gözeterek, tarafları dinleyip aklını kullanarak, HAK’tan yana taraf olma gayreti ile, işi ehline vermek ve liyakat açısından, adil şahitler olarak, Adalet ilkesini gözeterek oyunu kullandı ya da kullanmadı ve zannını, kendi kanaatini başkalarına dayatmadı ise, isabet ettirdi ise sevap kazanacak, değilse, umulur ki affedilecektir.
“Kaybeden kim?” derseniz, ''bizimki yediyse helal olsun, ötekiler eskiden çok yedi biraz da bizimkiler yesin yeter ki onlar gelmesin'' diyenle, ''onlar yeterince yedi, madem öyle şimdi sıra bizde, yeter ki onlar gelmesin'' diye tercihte bulunanlar var ya, işte onlar kaybettiler. Bugün olmasa da yakın gelecekte bu dünyada yada elbet bir gün mutlaka ahirette görecekler. Onlar var ya onlar, işte asıl sorun bunlarda. Onlar şunu düşünmüyorlar ki, kendilerine hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Ülkenin geleceğini, kendi geleceklerini, Allah’ın iradesi olarak görüp, O'nun rızasını aramak yerine, ölümlü birilerinin umut olarak görenler yok mu, işte asıl seçimi kaybedeni onlardır.
Şimdi bir Cumhur ittifakına bakmak gerek, bir de Millet ittifakına! Bakalım bakanlıklar nasıl şekillenecek. Verilen sözlere bakmak gerek. DSÖ konusu, ŞABAT konusu, İstanbul sözleşmesi kapıda çözüm bekliyor. MHP, YRP, HUDAPAR, BBP ile yola nasıl devam edilecek!
Millet ittifakında durum daha zor. CHP, Kılıçdaroğlu ile yola devam edecek mi? Ederlerse Millet İttifakı devam edebilir ama bir değişiklik olursa bu koalisyon da dağılır. İttifakta CHP tabanı tek başına toplam oyun %50’sine sahip. %10 HDP, %10 İYİ. %5 Diğerleri (Gelecek, Deva, SP, DP). 2024 Mart’ında bir seçim var. Durduk yerde ne CHP diğerlerinden, ne de diğerleri CHP’den vazgeçebilir. İstanbul ve Ankara CHP için çok önemli. Bu sonuç tarafları birbirine mecbur ediyor.
Öte yandan AK Parti de TBMM’de salt çoğunluk için MHP’ye mecbur.
Eğer Kılıçdaroğlu genel başkanlığı garanti eder, 6’lı masayı koruyabilirse, CHP kendi içinde bir yenilenme ve dönüşümü de sağlamış olacaktır. Bu arada her iki ittifak içinde 100’e yakın Milliyetçi milletvekilinin olması, her iki ittifak içinde yeni alternatiflerin oluşmasına kapı aralayabilir. O zamanda bu blok kimle ittifak kurarsa, parlamento da çoğunluk o gruba geçer. Dolayısı ile MHP (51), İYİ (44), ve diğer partilerdeki seçilenler bu açıdan önemli. Ve tabi Millet ittifakı için aslında seçimin 2. Tura kalması, bir teselli ikramiyesi oldu.
Tekrar söylüyorum: 9 ay sonra seçim var. “Dere geçerken at değiştirilmez”. Bu gerçek Mart seçimlerine kadar partilerin içinde en azından genel başkanlık seviyesinde bir değişikliği zorlaştırıyor. Genel başkanların geleceği de yerel seçimlerin sonucuna bağlı olduğu için bu sadece partiler arası değil, liderlik yarışı açısından da önem taşıdığından bizi yine sert bir seçim süreci bekliyor. Bu da bizim için katlanılması zor bir süreç olacak. Bir sonraki seçimler Kılıçdaroğlu için de CHP için de zorlu bir sınav olacak. Tabi ki AK Parti için de. Bu seçimlerin sonucu, özellikle ikinci turdaki sonuçlar yerel yönetimlerde AK Parti'nin hem başkanlık ve hem de belediye meclisi açısından hiç de kolay olmadığını gösteriyor.
Bu arada benim açımdan her iki kanada yönelik en önemli endişem, Şabat ve benzeri uluslararası örgütlerle olan ilişkileri ve bağlılıklarını gözden geçirip geçirmeyecekleri ile ilgili. AK Parti dini çevrelerin talepleri, Liberal talepler ve Milliyetçi talepler arasında denge kurmakta zorlanacak gibi gözüküyor.
CHP görünen o ki, bundan sonra aktif, baskın bir muhalefet partisi olmaya çalışacak. Gölge kabine kuracak, yolsuzluk iddiaları ile ilgili adli ve sosyal takip merkezi kuracak. Resmi ideoloji, LGBT, laiklik konularına fazla girmeyeceğini, göçmen meselesini gündem tutmaya devam edeceğini düşünüyorum. Demokrasi, insan hakları söylemine ağırlık verecek.
Erdoğan bir yandan ekonomiyi yoluna koymaya çalışırken öte yandan Dini hassasiyetler ve Adalet konusuna odaklanmak zorunda. Ekonomi ve adalet ile ilgili kapsamlı bir operasyon kaçınılmaz gözüküyor. Çetin bir uluslararası ilişkiler dönemi başlıyor. Bu konular Haziran ayında yasal süreç tamamlandıktan hemen sonra masaya gelecek.. İktidarın bir şekilde yolsuzluklar ve uyuşturucu üzerine, aile konusuna eğilmesi kaçınılmaz gözüküyor. Tabi en çok merak edilen konulardan biri de Bakanlıklar için kimlerin görevlendirileceği.
Sonuçta kaderde ne varsa o olacak. Ve bizler bu oluş sürecindeki söz ve fiilimizle imtihan olmaya devam edeceğiz. Görelim mevlam neyler önümüzdeki dönemde.
Seçim sonuçlarını bir kere daha gözden geçirelim:
Erdoğan yüzde 52.16, Kılıçdaroğlu 47.84 oy aldı. ;
Yurtışı Erdoğan lehine: 59.39/40.61.
Akdeniz, Ege, Marmara, Güneydoğu Anadolu ve 4 en büyük ilde Kılıçdaroğlu önde.
Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu da Erdoğan önde.
52 ilde Erdoğan, 29 ilde Kılıçdaroğlu önde.
Rize %75.86 / %24.14; Tunceli %17.19 / %82.81.
Coğrafi olarak, Trakya ve Marmara bölgesi, Bursa, Yalova, Kocaeli dışında tamamı, bütün ege, bütün akdeniz, Diyarbakır-Mardin'den doğuya doğru Muş’un güneyi ve bütün Doğu sınırı Ardahan’a kadar Kılıçdaroğlu.
İçeride Tunceli, Ankara ve Eskişehir Kılıçdaroğluna vermiş.
Manisa, Hatay Bitlisde fark %0. Şeklinde.
Çankırı'da %53.52, Gümüşhane %57.08, K. Maraş %51.54, Tunceli %65. 62, Yozgar %52.72, Aksaray % 50.76, Bayburt %64.9, Şırnak %52.06
Bu kez ilk sonuç şu: 1. turda %87.04 katılım olmuştu. 2. Turda %85.71 oldu.
Erdoğan 2. Turda oyunu 27.13’den 27.73 Milyona çıkartırken, Kılıçdaroğlu 24.6’dan 25.43’e yükseltti. Oy farkı 2.54’den 2.29’a düştü.
İlk turda Yurt içi, yurt dışı ve gümrük sandıkları dahil cumhurbaşkanı seçiminde 64 milyon 145 bin 504 kayıtlı seçmenin 55 milyon 833 bin 153'ü oy kullandı. 54 milyon 796 bin 49'u geçerli sayılan oyların, 1 milyon 37 bin 104'ü geçersiz sayıldı.
İlk sonuç şu:
Geçen seçimde toplam seçmen 64.145.504 Kullanılan oy: 55.833.153 / 54.362.000 Geçerli oy.
14 Mayıs'taki seçimlerde Türkiye'de yaklaşık 6 milyon 700 bin kişi sandığa gitmedi. Yurt içi seçmenlerin sayısı 60 milyon 700 bin.
Yani seçmenlerin yüzde 11'inden fazlası sandığa gitmemiş oldu. 1.007.104 ‘da iptal vardı. yeni seçmenler var. 14 Mayıs’taki seçimde ilk kez oy kullanılacak seçmen sayısı 4.904.672 olmuştu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, 18 yaşına girecek 47 bin 523 seçmen ilk kez oy kullanabilecekti..
Şimdi en çok merak edilen konu, Bakanlıkları dağılımı ve Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başında kalıp kalmayacağı konusu. Kılıçdaroğlu giderse 6’lı masanın akibeti. Kılıçdaroğlu’nun gitmesi halinde İYİ Parti’nin ne yapacağı. Bu defa İYİ Partinin gelecek Merak Akşener’in geleceği demek. Kılıçdaroğlu’nun geleceği hem İYİ Partiyi hem de HDP’nin İttifaka destek verip vermeyeceğini belirleyecek.
AK Parti için MHP neyse, Millet İttifakı için İYİ Parti o. CHP de genel başkan değişikliği olacaksa, gelecek kişinin izleyeceği rota GELECEK, DEVA ve SP’nin ittifak içinde kalıp kalmayacağını belirleyecek bir öneme sahip.
Tabi asıl cevabını arayan soru şu: CHP küçük olsun, benim olsun diye Kemalist, Laikçi Sol muhafazakar bir partiye mi dönüşecek merkez parti mi olacak? Daha açık bir ifade ile “Tek Parti dönemi”nin mirası olarak “Yereli ve milli Demokrasi ucubesi”nin sırtında bir kambur olan, “Tek adam, tek parti rejimi”nin sona ermesi ile taşraya savrulan, 19. YY sonunda, savaş yıllarında ortaya çıkan, 6 ok ile kendini ifadeye çalışan kavram ve kurumlarla 21. YY açıklamaya çalışan Jakoben, muhafazakar bir “Cumhuriyet Partisi” mi olacak, ya da Halkın bütün kesimlerine kapılarını açan, merkeze yürüyen “Cumhuriyetçi Parti” mi?
AK Parti hakkında ise, “Tek Adam”la yönetilen Pragmatizmin Oportünizme uzandığı bir parti görünümünde'' kanaatini seslendirenler var. Belkide bu nedenle Erdoğan sonrasını ön görmek pek kolay olmuyor.
Toplumun liyakatını esas almayan kurtarıcı lider arayışlarının sürüklediği siyaset, hayalin kışkırttığı taleplerin peşinde koşan kalabalıkların beklentilerinin rüzgarı bugün bu özellikteki partilerin yelkenlerini şişirse de, hiçbir gerçek, hayalin ve ihtirasların kışkırttığı talepleri karşılayamaz.
Kitlesellik kifayetsiz muhterislerin elinde aktif denge görüntüsü veren savruluşların ardından, pazarlıkçı, hasbi değil hesabi, çoğunluk maskeli, çoğulculuk görünümlü, kalabalık menfaat çetelerinin şantaj ve tehdit, kaset ve dosya ile kaptan köşkünü kuşatma gayretindeki çevrelerin siyaset üzerindeki baskısı, zaten gideceği limanı bilmeyen, pusulasını kaybetmiş gemiye hiçbir rüzgarın fayda sağlamayacağını bilmek gerekir.
Sahi bu ahval ve şerait altında, dünyada ve bölgemizde, FED, LIBOR, EURO, DSÖ, WEF çevresinde neler olup bittiğine bakmamız gerekir. Haşa, ''BEKA'' tartışmaları yapanların belkide ağzının tadını kaçıracak gerçeklerle karşılaşma ihtimalleriyle karşı karşıya kalabilecekleri öngörüsü sürpriz olmasa gerek.
Sosyal mediada bakıyorum da, bir çok eleştiri ve destek var. İnsanların çoğu anlamıyor mu, anlamak mı istemiyor, anlayamadım. Ama yakında yaşayacakları bir çok hadise bu gün neyi anlatmak istediğim şeyleri daha anlaşılır kılacak sanırım. Her şeyi hakkı ile bilen Allah’tır. Benim dilim bu kadar dönüyor, ne yapayım. Merhamet ve Hamiyyeti kuşanıp, vakit çok geç olmadan, dilimin döndüğünce bir şeyler anlatayım, uyarayım diyorum ama olmuyor işte.
“Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım”.
Hep geç kalıyoruz. Çaldığım kapılar hep geç açılıyor sanki. Mahalle o kadar gürültülü ki, sesinizi duyurmak kolay değil.
“CoVID günleri”(!?)nde de öyle olmadı mı!
Daha beterine hazır olun.
4 koldan saldıracaklar, siz birbirinizi yemeye devam ederken. Dilerim uyandığımızda yine çok geç kalmış olmayız...
Selam ve dua ile.