Abdurrahman Dilipak: Siber istihbarat mı dediniz?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Siber istihbarat mı dediniz?/Habervakti.com

Sanırım bazı şeyler için çok geç kalındı.
Hani derler ya, “ba'de harabulbasra”.
Tüketici olarak başladık, aplikasyon yazılımları ile devam ediyoruz. Peki ya yarın. O bir meçhul.
HardWare olarak Chip bile üretemiyoruz, Software olarak ne işletim yazılımımız var ne milli bir güvenlik yazılımı.
Zaten sosyal media tamamen onların kontrolünde.
BigData büyük ölçüde onların kontrolünde, dizüstü, masa üstü, Notepad, cep telefonların tamamen onların kontrolünde.
Yapay zekayı geçtik bir arama motorumuz bile yok.

MicroChip yapmadan yarı iletken sorununu çözmemiz gerek. MicroChipler önümüzdeki 5 yılda işlevsiz kalacak, melek maskeli şeytanların dediği olursa. Bugünden NanoChiple üretilen Kuantum bilgisayarlar MicroChip’le üretilen tüm sistemlere doğrudan erişebiliyor. Geçmiş olsun, bütün verilerimiz tehdit altında. Elinoğlu NanoChip’i de geçti, NanoTube’u kullanıyor. Biz hayranlıkla ağzımız açık, OpenAI tarafından üretilen ChatGPT’ye bakarken, elinoğlu Yapayzeka’yı geçti, yapayzekaları yönetecek “Yapay Bilinc”i üretiyor.

Başbakanlığı döneminde, Başbakanlıkta, İstanbul’daki evinde Erdoğan'a anlattım. Başbakanlık müsteşarı idi Efkan Ala’ya anlattım, Binali Yıldırım'a anlattım, konuştum, yazdım, ama geldiğimiz durum ortada. Bir “National Data Center”imizbile yok. İntranetimiz de yok. Bölgesel Miror’larımız da yok. İşletim sistemimiz, farklı kademelerde hizmet veren HW ve SW güvenlik sistemimiz de yok. Evet Arama motorumuz da yok, Sosyal Media’mız da yok.

Aslında dolaylı olarak Ruslarında işin içinde olduğu Kazak asıllı bir iş adamının doğru bir projesi vardı, SalamWorld diye. Arama motoru olarak Yandex’i kullanacaktı. Ben o projeye de destek veriyordum. Orada şimdiki sosyal mediaların hemen hemen tamamı olacaktı. “Bu benim dünyam” diye çok daha güvenli, kişinin kendi oluşturacağı bir sosyal media ağı olacaktı. Yazılım büyük ölçüde tamamlandı. Ama Ankara ile çıkan sorunlar sebebi ile proje çöp oldu! Oysa bizim hazırladığımız senaryoda Türkiye merkezli, bütün İslam ülkesi için yaygın bir ağ olarak çok dilli bir sistem hayata geçirilecekti. O biten yazılımlar bile sahipsiz kaldı.

Bakın bu gün Twitter ya da WhatsApp’daki kısa mesajlaşma ve sohbet odalarından, toplumun dini, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıklarına sahip kişilerin, coğrafi konumları ile birlikte, öncelikleri, korkuları, duyumları, kanaatlarına ilişkin veriler toplayabiliyorsunuz. Avatarlar üzerinden soru yönelterek tartışmaları manipüle de edebilirsiniz. Buradan Checking ve Monitoring de yapabilirsiniz, yaygın kanaatı dönüştürmek istiyorsanız, artırılmış sanal gerçeklikle desteklediğini görüşlere üretilmiş kanıtlar da sunabilirsiniz. DeepFake yöntemi ile hedef kitleye ya da kişilere yönelik itibar suikastleri de yapabilirsiniz.



Onlar bunu yapabilir, ama biz yapamayız. Çünkü altyapımız yok. Çünkü ipin ucu onların elinde. TEK TIK’lık canımız var. Siz yaptık demek için yaparsınız, kendi halkınız ve hedef birkaç ülke üzerinde bir şeyler yapabilirsiniz, ama bunlar da egemenler tarafından anında izlenir. Yani sizin istihbaratınız, eş zamanlı olarak onların istihbarat havuzlarına akar.
Bugün bizim ülkemizde bazı siyasiler ve iş adamlarının elinde NanoChiple üretilmiş Kuantum bilgisayarlar var.


Bu sistem üzerinden yaptığınız bütün işlemler satın aldığınız ülkenin istihbaratı tarafından anlık olarak izlenir. İster tıbbi, ister bilimsel çalışmalar, ister kriminal, ister ekonomik bir konuda kullanın, aynı zamanda merkezdekiler tarafından o bilgiye erişilmiş olacaktır. O bilgiye kimin eriştiğini de görebilirsiniz. Bu bilgiye sahip olanlar, kendi çıkarları gerektirdiğinde, o bilgileri sosyal media’da paylaşabilirler.
Bunun için sosyal media’da, sağcı, solcu, liberal, şeriatçı, ateist, Atatürkçü, Türkçü, Kürtçü, say sayabildiğin kadar her topluluktan sosyal media’da etkili birileri var. Verdikleri bilgilerin de çoğu doğru. İnandırıcı bir dil kullanıyorlar ve güçlü kanıtlar sunuyorlar. Aslında bunların arkasında yatan siber istihbarat örgütleri. Kendi mesajlarını o diğer itibar gören mesajlarına karıştırıp sunuyorlar.
Def-i mazarrat celbi menafiden evladır.
Hadi durdurun bunları, durduramazsınız. Birini durdurun anında yerine yeni biri çıkar. Durduran hedef gösterir.
Onların ellerindeki Kuantum bilgisayarlar aslında bir bilgisayar değil. İçinde sadece Connect Card var. Bu bağlantı kartı ile doğrudan İstihbaratın veri tabanını oluşturan Yapak zekanın, sanal ajanlar departmanı’na bağlanıyor. MOSSAD, CIA, MI6 artık başka ülkelerin ajanlarını da kendi ajanları gibi kullanabiliyor.Bakın, MicroChip’le üretilen bütün sistemlere erişebiliyorlar. Zaten NeuraLinkler deri altına yerleştirildikten sonra Nesnelerarası iletişimde insan da bir NESNE olacak. BioHacker bu yolla beyninize sızabilirler. Beyninizi de izleyebilirler. Beyninize data yükleyebilirler. Beyninizdeki verileri silebilirler.


Zaten kişisel verilerimiz yıllar önce Hacklendi. Benim bildiğim 2 kez Hacklendik ve bu verilen bugün DarkWeb’de satışta. Daha sonra Hack’lemeye, kopyalamaya, klonlamaya gerek yok. Zaten onlar için artık bizim DATA’larımız AÇIK KAPI. Onlardan satın aldığınız HW ve SW ya da parçacıklarla kendi yerli ve milli sistemler üretemezsiniz. Ürettiğiniz şeylerin TEK TIK’lık canı var. Bir yandan sür’atle kendi Nano Chip’inizi üretmeniz, buna dayalı mainboard’lar üretmeniz, CPU’larınızın milli olması, Bunların gömülü ve açık yazılımlarını sizin yazmanız yetmez, matematiğinin farklı olması ve Kuantik bir mantıkla, farklı bir sayısal sistemle yazılması gerek.
Sonra dağın içine 100 metre yerin altına inip, BigData’larınızı burada tutmanız gerekiyor. Bu sistemlerin elektriklerinizi bile kendiniz üretmeniz gerekiyor. Yeryüzüne Kenevir ekmeniz gerekiyor ki, yerin altını tarayan Starlink’lerin elektro manyetik saldırılarından korunasınız. Fiziki bariyerleriniz olmalı ki, Titan çubukları ile yapılacak saldırılardan korunasınız.
Bakın şu anki halimizle, herkesi bilgi olarak sağıyorlar. Teknoparklardaki projelerimiz anlık olarak izleniyor. Bu projeler, siber baronlar için çok önemli ise ya sonuçlanmadan Çin ya da batılılar onu patentlemiş olabilirler. Ya o şirketler ya da proje satın alınır, o proje sahibi sorun çıkartma ihtimali varsa başına bir şeyler gelebilir. Sorun bugünkü mevcut tehditlerle sınırlı değil. 2025’den sonra bir çok şey yeniden şekillenecek. TransHumanizm başlı başına bir proje. NeuraLink’de öyle. Deri altına Chiptakdıklarında zaten siz biyonik bir robota döneceksiniz. Bırakın bilgissayarlarınıHacklemelerini, BioHackerler tarafından beyniniz hacklenebilecek. Okunabilecek. Kafanızdaki düşünceler ya da hafızanız silinebilecek, yeniden yapılandırılabilecek.


Hele o Nesnelerarası İletişim gerçekleşsin, İnsan bu networkde makine ve hayvan gibi bir nesne olacak. Bakın bu süreç 2030’da tamamlanıp, 2040’a kadar dönüşümün tamamlanması bekleniyor.
Biorezonans’la veri iletişimi ile yeni bir sayfa açılacak bu konuda. Kuantum bilgisayarları yaygınlaştığında dünyadaki ekonomik, politik, kültürel ve toplumsal şartlar büyük ölçüde değişecek. Zaten eğer Biyolojik insanın sonunu getireceklerse ve biyolojik cinsiyetin yerine toplumsal cinsiyet esas alınacaksa, “insan üretimi” laboratuvar ve “taşıyıcı anne” yerine ikame edilecek Humanoid Kuluçkalarda planlı şekilde, Gen implantı yapılarak insanın biyolojik kapasitesi Siber Oligarklar ve yapay zeka tarafından planlanacaksa geriye fazla bir şey kalmıyor zaten.
Evet, DeepFake, İoT, AI, Artırılmış sanal gerçeklik, LucidDream, AstralTraveling, NeuraLink, BioResonance, BioHacker, Avatar, MKultra/BrainControl, NFT, AvatarTech, CriptoMoney, daha bir başlık var bu konuyla ilgili.


Herşeyden önce yeni, farklı, özgün bir şey yapacaksak yeni bir matematiğe ihtiyacımız var.
Bizimkiler sanırım NSA’yı taklit ederek İnternet üzerinden istihbarat toplamak ve Monitoring ve Checking yapmak istiyorlar. Oysa bu terkedilmek üzere olarak sistem için düşünülmüş bir proje. Yeni sistem de devlet de yok insan da, yapay zeka ve onu yöneten bir yapay bilinç var. Biz NSA örneği bir yapı ile, onların arka bahçelerinde bir Miror olabiliriz.
Yapacağımız şeyin sadece teknolojisi ve ekonomisine, bilgisine sahip olmak yetmez, işin dini, ahlaki ve hukuki çerçevesinin baştan belli olması gerek. Ve bunu tek başına yapmamız zor. En azından mesela D8 gibi bir network üzerinde çalışmamız gerekiyor. Bir Blok zinciri oluşturmalıyız. Pazar da önemli, uluslararası bir güç olmamız da önemli. Malezya Çinlilerle ortak Chip üretiyor. Bizim bunun ötesine geçmemiz gerek. Pakistan’da Nükleer teknoloji var. Bizde önemli bir altyapı var. Yapamayız değil de, bugünkü bu siyaset, bürokrasi, sermaye kafası ile olmaz. Bununla ancak, ithal ikameli, varolan sisteme entegre projelerde dar çerçevede bir şeyler yapabiliriz o kadar.
Hele istihbarat konusuna gelecek olursak, o çok daha farklı bir zeka ve teknik donanım ve çok güçlü bir altyapı gerektiriyor.
Yapamayacağımız bir şey yok. Önce Allah’ın yardımını engelleyen şartlardan kurtulmamız gerek.
Sonra köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var.


Bunun hukuki zeminini, ahlaki zeminini, siyasi ve altyapısının teknik zeminini oluşturmak için önce bu mevzuat ve bürokrasi yığınından, saçmalığından yakamızı kurtarmamız gerek.

Selam ve dua ile.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: İsrail, FKÖ’ye “vatan” oluşturmak için mi savaşıyor!
Abdurrahman Dilipak ile Panaroma Gündem: Cebimizde Bomba mı Taşıyoruz?
New York Times: İsrail'in Lübnan'a yönelik siber saldırısının stratejik bir etkisi yok
Abdurrahman Dilipak: Dünya derin devleti ve..!
Abdurrahman Dilipak: Çekin bir tugla, yıkılsın duvar!