Abdurrahman Dilipak/ Siber Kölelik/Habervakti.com
Komünizm, Kapitalizm, Faşizm derken Dijitalizmin siber kölelik düzenine hoş geldiniz!? Biyolojik insanın sonu, biyolojik insanlığın tarihi için de trajik bir sona dönüştürülmeye çalışılıyor bugün. “Z kuşağı”ındaki “Z”nin de sırrı çözülmüş oldu böylece. Gelen “Zombi kuşağı”dır!
Biz “Beyine Chip takmak”tan söz ederken, bizimle dalga geçerken onlar acı gerçekle yüzleştiklerinde kaçmak için fırsat da bulamayacaklar. Bu gün, “ıslah edici” maskeli “bozguncular” tarafından damarlarımıza aşı diye zerk edilen Grafenler aslında kan üzerinden DNA’larımıza, beyinlerimize nüfuz eden bir ajandı. Ve bunu siyaset üzerinden doktorlar eliyle yaptılar. Bilim ve mediayı da algılarımızı yönetmek için bir ajan olarak kullandılar. “Derman” diye “zehir” yüklediler bedenlerimize.
Önce “giyilebilir sistemler” üzerinden kolye, yüzük, bileklik gibi şeyler üzerinden başladılar işe. Akıllı bilgisayarlar, akıllı saatler, akıllı cep telefonları, akıllı evler, arabalar derken, her şey “akıllanırken” biz akılsızca savrulduk. Din, ahlaki, gelenek ve hatta biyolojik cinsiyetimizden bağımsız, GENDER diye tanımlanan GENOM BİREY’lere dönüştürüldük, resmen! Şimdi “Sıfır atık”, KARBON Ayak İzi”, “İklim” yalanları ile tepemizde tepiniyorlar.
Unutmayalım ki, “Allah (cc) cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasip etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır ve üstlerine pislik yağdırır.
Bu beyin kontrolü (Brain Control) ya da zihin kontrolünün tarihi çok eskilere gidiyor. Bunu kimyasal yollarla başarmayı denemişler, uyuşturucu kullanmışlar, hipnoz yöntemini kullanmışlar, 1950’lerin başından itibaren de beyne chip takmak için deneyler yapmışlar. Bio Rezonans yöntemleri ile, sübliminal mesajlarla yollarına devam ediyorlar. Bugün RF dalgaları ya da şu bildiğiniz ışık üzerinden dahi beyin kontrolü mümkün olabiliyor. Hele bir de Chip taktıktan sonra siz de bir NESNEsiniz artık. Tek TIK’lık canınız olacak. O akıllı saatlerinizle zaten ajanınızla kol kola girmişsiniz demektir. Cep telefonumuz da aynı şekilde çok da masum şeyler değil. O Modemleriniz yok mu, sizi “dünyaya bağlayan” Wifi’ler yok mu, o bir silahtır bir Bio Hackerin elinde.
Bakın ben 2000’li yıllara gelirken bu tehlikenin farkına vardım. Beyne kayıt ve beyinden silme işlemleri yaptıklarının biliyordum. Şimdi önümde, 2018’de ABD’de mahkemeye verilen 77 sayfalık bir şikayet dilekçesi var. Bugün yaşadığımız bir çok şey hakkında yargıya şikayette bulunulmuş. Ama sonuç ortada
Watergate skandalı sırasında MK-Ultra'ya ait belgelerin çoğu yokedilmiş. CIA bu MK Ultra ya da BlueBird gibi beyin kontrol projelerine 1953’de başlamış 1960’a kadar da CIA altında görev yapan “Akademik İstihbarat Teşkilatı (SID)” üzerinden, "zihin kontrolü" ve yoluyla “toplum mühendisliği” ile ilgili birçok deney yapmışlar. Proje başarısız olunca, bazı deneklerin ölmesi bazılarında telafisi mümkün olmayan zihinsel hasarlar sebebi ile MK-Ultra Projesi, 1964'den başlayarak yavaşlatıldı ve 1973'te durduruldu. ABD’de durdururken Türkiye’de başlamışlar aslında HZİ Vakfı üzerinden. LSD/Liserjik Asit Dietilamid gibi halüsinojenler, hipnoz, psikososyal manipülasyon, ajitasyon, izolasyon, sözlü, ve fiili cinsel istismar işkence yöntemlerinin de kullandığı proje tamamen uygulamadan kaldırılmadan yeniden yapılandırıldı.
Bu proje kapsamında 50’ye yakın üniversite bağlı 100’e yakın enstitü ve akademik programdan bu anlamda destek sağlanmış, bu ARGE’lerde insan, hayvan ve her türlü gıda ve sağlık ürünü kullanılmış. Proje kapsamında, CIA'in bütçesinin %6'sı kullanılmış.. HAARP (High-frequency Active Auroral Research Program) ile de ilişkili bu iş DARPA (The Defense Advanced Research Projects Agency) ile de!
Aslında bu, din, ahlak, hukuk dışı “bilimsel” proje, 1977’de “Bilgi edinme hakkı Yasası”nın çıkmasıyla başlayan tartışmalar sırasında sınırlı bir şekilde kısmen öğrenilebildi.. Temmuz 2001'de konuyla ilgili daha geniş bilgilere ulaşılabildi. Mesela 1997’de gösterime giren “Komplo Teorisi” isimli filmde insanlara ve hayvanlara Chip takılması konusu işleniyordu.
Buyurun Türkiye’den bir haber size, (Haberi yukarıda) ölümcül deneylerde Türkiye liste başı. 1970’lerde HZİ Vakfı (Hafize Zekeriya İtil NöroPsikiatri Vakfı) CIA’nın bu çalışmalarının arka bahçesi. Ülkemizi “Ucuz Denek Deposu” olarak kullanmışlar. Ucuz asker deposu olarak kullandıklarını biliyorduk da, Ucuz denek oluşumuz mRNA ile başlamamış, kökü 1970’lere gidiyor. Daha sonra Irak’ı da kullanmışlar, İran’ı da, Güney Afrika’yı da, başka ülkeleri de. Hatta ABD’nin askeri üssü bulunan ve İstihbarat işbirliği programına dahil ülkelerde de bu deneyleri sürdürmüşler. Ve bu gün “Beynin Kontrol”ü konusunda çok ileri bir noktaya gelmişler. Bu konuyu önümüzdeki günlerde3 birkaç makale halinde yazacağım. Bizde İlmiye Çığ gibi Kemalist görünümlüleri de kullanmışlar, Sağcı, milliyetçi, muhafazakar akademisyenleri de, orduyu da kullanmışlar, polisi de istihbarat örgütlerimizi de. ABD bu kirli oyunda yalnız değil, Almanya ve Rusya daha önce başlamış. Ama işin içinde Fransa da var Hollanda da. Japonya’da G. Kore’de, Kuzey Kore’de de bu deneyler yapılmış. Artık bu gün deneyi geçmişler. Aslında Bio Hacker’lere de gerek kalmamış, bugünkü teknoloji ve kurdukları ağ ile.
Size yeni bir haber: mRNA ile aşılanmış ve aşılanmamış kanın farklı olduğu ortaya çıkmış. 5 Şubat 2024'te Christof Plothe DO , Dünya Sağlık Konseyi Koalisyon Ortağı SafeBlood Vakfı İcra Direktörü Dr. Clinton Ohlers Merkezi İsviçre'de bulunan ve 53'ten fazla ülkede şubeleri bulunan şirket üzerinden, dünyanın en büyük aşılanmamış kan bağışçılarından elde edilen kan sağlayıcısı olduklarını açıklamış.. Yani yeni bir sektör doğuyor. Aşı olmayanların kanı daha değerli hale gelirken, aşı olanların kanı hastalar için risk taşıyor. Moderna mRNA 'aşısı' (!?) enjekte edilen bir kişinin kanı ile, karanlık alan mikroskobu altında aşılanmamış bir kişinin kanını kıyaslamış, fark açıkça görünüyormuş. Biz de insanlar patır patır turbo kanserden ölüyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Siyasiler, yakın gelecekte aya sert iniş yapacaklarını anlatarak oy toplama çalışıyorlar. Bir sosyal media kullanıcısının dediği gibi, "En kötüsü, 1969'da milyarlarca insanın bununla uzaya gidildiğine inanmış olmaları değil, daha kötüsü, Bugün dahi milyarlarca insanın bu hurda yığınıyla uzaya gidildiğine hâlâ inanması, daha da kötüsü, Bunun büyük bir palavra olduğunu söyleyenlere saldırmaları.."
Din, ahlak, hukuk dışı deneylerden söz ediyoruz ya, mesela Pfizer Ukrayna’da da yapmış bu işi. PFİZER'in Türkiye'de deneysel faaliyetlerde olduğu biliyoruz. Bugün, “Şehir Hastahanesi” dedikleri “Sağlık AVM’leri”nin birçoğunda, acile gidin Gribal semptomlar gösteren yakınınıza kullanması için talimat verilen deneysel ilaç verilebiliyor. Sizin bundan genellikle haberiniz olmuyor Okullarda ve zorunlu aşı yapılan bir çok yerde durum farklı değil. Japon bir doktorun CoVID aşıları(!?)nın cinayet hatta katliamı olduğunu söylediğini aktardı bir arkadaş.. Bunu bizde de söyleyen dürüst, bilgili ve cesur doktorlar yok değil. Ama durum ortada. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete..
Bu “MK Ultra”, “BleuBird” ve diğer beyin kontrol konularına tekrar döneceğim inşallah.. Bu konuda ABD Mahkemelerine yapılan suç duyurularındaki iddialara bakılırsa, sanki dünya ülkelerini yönetenlerin büyük çoğunluğunun beyni kontrol ediliyor. Kafamıza Chip takmadan da mevcut teknoloji, Starlink ve 5G entegrasyonu, akıllı telefonlar, akıllı ev, akıllı arabalar WiFi üzerinden beyin kontrolü artık mümkün..
Bu konuda yazacak daha bir çok şey var. Önümüzdeki günlerde sık sık bu konuya tekrar döneceğim inşallah.
Selam ve dua ile.