Abdurrahman Dilipak: Şifa”hane” mi, Hasta”hane” mi?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Şifa”hane” mi, Hasta”hane” mi?/HABERVAKTİ.COM

Tamam CoVID yalanı sonrası bu isim tam oturdu. Düşünsenize bir gribe bir başka isim verip, uyguladıkları tedavi yöntemi ve verdikleri ilaçlarla, tüm dünyada, tarihin en büyük tıbbi katliamını gerçekleştirmiş birileri! Hani Menderes'i astıkları ipin parasını ailesinden istiyorlar ya, aynı hesap işlenen cinayetin faturasıda devlete ve vatandaşa çıkartılmak isteniyor birileri tarafından.

O küreselciler ve işbirlikçileri bir de utanmadan kendi cinayetlerine ve sırtlarını dayadıkları Global çeteyi, yurttaşlara karşı korumak için “Rıza Beyanı”, imzalattıkları belgeye verdikleri ad’a göre ONAM alıyorlar. Bir gün gelecek ve Allah’ın rızasına dayalı beyanı; melekler, onların yüzlerine karşı okuduklarında onların yüzlerindeki ifade herhalde mutluluk ifadesi olmayacak.

Hastahane diyoruz ya, “Hane” Hane de “Şifa” evi mi, “Hasta” evi mi?

Allah’ın bir adı da “Şafi” değil mi?
Kur’an da mü’minler için Şifa ve Rahmet vesilesi değil mi?
Zaten Tıbbın babası İbni Sina bizden, ama bir onlara artık “Hekim”, yani “Hikmet sahibi” demiyoruz. Onlar “Doktor!”
Sağlık Bakanlığımızın logosu deseniz, Satanist Globalist Çete’nin İlah ve Rab edindiği Bahomed’e gönderme yapan işaretlerle dolu. Onlar da bize Gen terapisi ve manipülasyonu, organ implantı gibi yöntemlerle “ebedi bir hayat” vadediyorlar.

Tabi modern hastahanelerimiz tamamen steril, hijyenik.. “Hijyen” dediğimiz “Temizlik Tanrısı Higien”e gönderme. Ona selam göndermiş oluyoruz yani. “Temizlik tanrısı” adına yapmış oluyoruz her ne yapıyorsak. Bir de Hipokrat yemini ettiriyorlar. Hipokrat MÖ:460-370 yılları arasında yaşamış bir İyonia’lı.

“Şafi” olan Allah (cc)dir biliyorsunuz. Şifa’nın vesilesi olan ise, Doktorasını yapmış bir akademisyen değil, konuya “Hakim” “ehliyet ve liyakat sahibi, hikmet sahibi” bir “Hekim”dir.

Sağlık ve selamet için aklınızla vicdanınızın, aynı şekilde insan, bitki ve hayvanla, hava, su, toprak, ışık ve ateşle sulh etmiş olmanız gerekiyor. Haddinden fazla ya da eksik olan herşey maraz sebebidir. Ve sağlık için def-i mazarrat, celb-i menafiden evladır. Kovanın dibi delikse, yukarından su doldurmanın faydası yoktur.

İnsanlar hasta olduktan sonra değil, bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık, meslekle ilgili hastalıklar, gittikleri mekanların iklimi ya da bitki örtüsü konusunda aslına bir hekimin tavsiyesini alsalar, hastalığın tedavisi için değil, hasta olmama, daha sağlıklı yaşama, hayat kalitesini, en üst seviyede tutmak için Hekime girseler, daha ekonomik ve daha acısız bir sağlık imkanına kavuşmak varken halimiz ortada.

Yiyin o Pizza’ları, Hamburgerleri, endüstriyel gıdaları, alkol için, kola için, sigara için sonra da HASTAhane kapılarında sürünün, olacak şey mi bu. Yazık değil mi size. Yazık değil mi bu millete.

Her anlamda hasta bir nesil geliyor ve Modern Hastahanelerle övünüyoruz. İyi, her şehire bir Tımarhane, Her şehire modern bir hapishane yapmaya başlayın. Her şehire modern bir “ölüler şehri” inşa etmeye başlayalım.

Yetmez, her şehire bir Huzur evi yetmez, Geriatri köyü Kuralım. Kadın-erkek çalışınca ailesi çocuklar için, terkedilen çocuklar için modern bir ana okulu, çocuk yuvası gerek. Tabi çalışan anne-babalar kendi anne-babalarına da bakamaz.. Bakın Huzurevi’nde huzur, Ana okulunda anne yok! Evcil hayvanlar, Kedi-Köpek için de hayvan barınakları kuruyorsunuz değil mi, Eee, çocuk ve yaşlı barınağı da gerekli diye mi düşünüyorsunuz yoksa! Engelliler için çağdaş, modern çözümler üretmeliyiz diye mi düşünüyorsunuz. Evet bu fikirler ticarileştirilebilir. Bu işin piyasası var. İnsan taklidi robot Humanoidler baksın onlara isterseniz, nasıl fikir ama!?

Ya da bekleyin, bu Chemistrail, yeni bir pandemi, aşı derken zaten zulmetmeye, öldürmeye insan kalmayacak. İnsanlık öleli/öldürüleli çok oldu. Biyolojik insan türünün son örnekleriyiz birilerine göre. Baksanıza nüfus cüzdanlarımızda GENDER olarak tanımlanıyoruz artık. NAS’a göre Allah insanı bir erkek ve bir dişiden yarattı. Ama artık NAS’dan söz eden yok. Biyolojik cinsiyetin sonunu ilan eden Satanistler, “Toplumsal cinsiyet” tanımı olarak GENDER etiketini Kimlik(Sizlik) kartına çaktılar. Güya LGBT+’a karşıymışlar. Memleketimizde erkek diye dolaşanlar kendilerini erkek hissediyorlarmış, Kadın diye bilinenler de Kadın hissetikleri için öyleymişler. Ötekiler Gay, Lezbiyen, Bi seksüel, İnter Sex, Akışkan/Değişken cinsiyette olanlar, Travestiler, Pedefoliler bugünlerde aktüel, sırada Ensestler var. Sizler Deizmi tartışırken, Ateizmi tartışırken, Satanistlerin kapınıza dayanmasına az kaldı.

Siz gittiniz Mekke de Şeytan taşladınız da, şimdi dönüp geldi, bu İnsin, Cin’ nin Şeytanları ile ne yapacaksınız. Şimdi evli bir çiftten biri cinsiyet değiştirse, bunu resmen kimliğine yazdırmak istese yazmayacak mısınız. Ama cinsiyet değişikliği için masrafını ödüyorsunuz. Peki cinsiyet değişince evlilik birliğini sona erdirecek misiniz?
Aile için de kavga olsa, ikisi de kadın ya da ikisi de erkek olsa kimin şahidliğini esas alacaksınız. Bunların askerliği ne olacak, kaç yılda emekli olacaklar. Bunlar hangi hamama, hangi tuvalete gidecek, hangi okula gidecek. Hangi yurtta kalacaklar?

Bu GENDER orada dururken, sizin LGBT karşıtlığınız beş para değeri yok.

Bakın Kore’de her gün 36 kişi intihar ediyormuş ortalama. Bir yılda Güney Kore’nin nüfusu 50 milyon. Yılda yaklaşık 15.000 Genç ve orta nüfus intihar ediyor. Psikolojik sorunu olanlar, alkol ve uyuşturucu patlamış durumda. Güney Kore, bugün yaklaşık 2 Trilyon dolar ihracatıyla dünyanın ilk 10 ekonomisinde biri. Başarıya, daha fazla kazanmaya, rekabete, heyecana, eğlenmeye odaklanmış, dini ahlak ve gelenekten kopuk, cinsiyetsiz bir toplum. İntihar ve uyuşturucu, LGBT topluluklarına daha fazla. Giderek daha fazla kişi akıl hastalıklarından müşahede altına alınıyor.

Eğitimli, zengin, kültürlü denilen bir toplumdan söz ediyoruz. Aile dağılmış, ve gençler evlenmiyorlar. Günü birlik birlikteliklerle hayat geçiriyorlar. Ve sonuç ortada. Aynı durum İskandinav ülkelerinde, diğer batılı ülkeler ve ABD’de de sözkonusu ve biz de onların ayak izinden ilerliyoruz.

Hani en az 3 çocuktu? Gençler evlenmiyor artık ve eski evlilikler de tek tek bitiriliyor.

CEDAW, İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, CoVID bahanesi ile PCR uygulaması, mRNA ve diğer aşılar o haplar, PKK dan da, FETÖ’den, Adnan Oktar’dan da daha tehlikeli. İster can kaybı, ister ekonomik kayıp olarak bakın bu böyle. Ne İstanbul sözleşmesinden çekildiniz ne ona dayanarak çıkarttığınız yasayı çektiniz. Geri çekileceğinize dair bir beyandan başka bir işlem olmadı. Lanzarote’yi ağzınıza bile almıyorsunuz, GENDER’i de öyle. Peki ne yapmak istiyorsunuz? İklim anlaşması, Gıda üzerinden oynanan oyunlar CoVİD günlerini aratacak mı yoksa?

Söylüyorum: yarın çok geç olabilir. Unutmayın, bu dünyanın ardından gelecek bir de ahiret var. Bu kul hakkının ihlali olan durumların bedeli çok ağır olur. Ahirinizi düşünmüyor musunuz?

Selam ve dua ile.

Medya-Makale Haberleri

Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!
Abdurrahman Dilipak: Suriye bizim göz aydınlığımız olsun!