Abdurrahman Dilipak : Vip Woman or Man

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak / Vip Woman or Man /Habervakti.com

Mecliste grubu olan hiçbir parti bu konulara girmiyor ve ve bu konuda da aralarında görünür bir görüş ayrılığı yok. Evet, AK Parti, CHP, İyi Parti, MHP, HDP fark etmiyor. Bu pencereden bakınca farkı fark edemiyorsunuz. Bunu İstanbul sözleşmesinde, Lazarote, CoVID, 5G konusunda görmedik mi, görmüyor muyuz? Başörtüsü, Laiklik, Faiz, Tarih gibi hassas sembolik konularda, işin ilmi gerçekleri ve dini hakikatlerinden bağımsız bir polemikle toplumu manipüle etmeye çalışıyor birileri. Davutoğlu, Babacan da bu konu farklı bir şey söylemiyor. Bunun üzerinde herkes düşünmek zorunda. Temel konularda farklı bir duruşları yokken, diğer konularda böyle bir birine karşı öfkeli, hırçın söylemlerle saldırmaları size garip gelmiyor mu? “Uluslararası sistemle birlikte hareket etme” konusunda bir sorun yaşamıyorlar. Sağlık, Gıda, iklim, Karbon ayak izi, TransHumanizm, NeuraLink, Toplumsal cinsiyet, vd.

AB önünde, domuz ağılının kapısında içeri girmek için yarım asrı aşan süre bekleyen bir kuzu olarak Türkiye. NATO içindeki halimiz. Millet ittifakının son bildirisinde sadakatleri yinelemiyorlar mı idi, Batılı değerler sistemi içinde, batılı kavram ve kurumlarla, batı ile işbirliği ve uyum içinde bir yol izleyecekler. Zaten Cumhur ittifakı da aynısını söylüyor ve sonuçta her iki tarafı yönetecek olan da aynı yapay zeka, aynı yapay bilinç! Şimdi birbirinizi yemeye devam edebilirsiniz. Birbirinizin belini kırın, kolunu, bacağını kırım, çolak bir toplumu yönetmek daha kolay olacak. Unutmayın, birbirinize karşı kazanacak bir zaferiniz yok, birlikte kazanacak tek zaferiniz var. Her iki tarafta da “FETÖ’nün zihniyet ikizleri” aranızda var ve onların işbirliği yaptıkları her tür, din, ahlak ve gelenekten, biyolojik cinsiyetinden azade BİREY’ler de var. Sahi ne olacak şimdi?. Artık çocuk sahibi olmak için evlenmeye gerek yok.

Feminist kadınlar erkek de hamile kalsın derken, erkek de hamile kalmasın, kadında hamile kalmasın, erkek de Yeni Siber tanrılar bu sorunu çözdü.

Hayır, MetaVerse’nin sanal dünyasından sözetmiyorum. Kadının yumurtasını, erkeğin spermi ile laboratuvarda birleştiriyorsunuz sonra siber rahime yükleyip 9 ay bekliyorsunuz. Öyle her ay muayeneye gitmek, aşermek, hamilelik izni filan yok. Ultrasongrafi ile kız mı erkek mi, sakatlık var mı, gelişme sorunu var mı, takmayın kafanıza, zaten istediğiniz an cep telefonunuzdan bebeğinizin gelişimi izleyebilirsiniz. İsterseniz baby avatar simülasyonu ile de izleyebilirsiniz. Size Humanoid bir bebek verip yatarken ona sarılıp yatabilirsiniz.

Fikir değiştirirseniz, ya da sakat olma ihtimali varsa resetlersiniz olur biter.

Tabi bu arada cinsiyet manipülasyonu da yapabilirsiniz, ikiz, üçüz bebek sahibi de olabilirsiniz, tabi performans pass.’nızda yeterli puanınız varsa.

Zaten bir adım sonra, gen implantı ile, sesi filan gibi, gözü falan gibi, kulaklarını da bir başkası gibi olsun diye sipariş de verebilirsiniz. Human 2.0 diye başladık da, bu süreç devam edecek.

Din, ahlak gibi şeyleri karıştırmayın lütfen. Falanın kanını alıyorsunuz, organını alıyorsunuz da, yumurta ve spermini almışsınız dert mi? Zaten kim olduğunu bilmeniz de gerekmiyor. Anne-baba biyolojik insanın sorunu. “Siber Baby”lerin anne-babası olmayacak! Alınan siperm ve yumurtalar üzerinde de manipülasyon yapılabilecek zaten, 3., 4. kişiden alınan implantı ile zaten orijinal bir kimlik kalmayacak. Düşünün ki, bunları anaç genomlar olarak kullanıp, bunlardan aldığınız genlerle yeni canlılar üretecekseniz onlardan üretilen insanlar kim olacak.

Sahi bu işi nasıl kitabına uyduracağız. Anne-baba olmayınca, bunlardan üretilen BİREY’lerin birbiriyle olan hukuku ne olacak?. Bunların mirası ne olacak. Zaten bu gen terapisi ile çift cinsiyetli ya da cinsiyetsiz bireyler üretmek de mümkün olacak.

Bunları insan olarak mı, hayvan olarak mı tanımlayacağız. Bunların dini olacak mı?

O “çok önemli BİREY”ler için artık çocuk sahibi olup olmamaları diye bir sorunları olmayacak. Peki “Klonoid ya da Kimerik bir bebek” ister misiniz, size “kendiniz yaratacağınız”(!?) ölümsüz (!?) “Avatar bir bebek” diye bir şeyden söz etsek! “TransHumaniz” dünyasına hoş geldiniz!

Taşıyıcı annelik Türkiye'de yasal değil, ama sorun yok. Demokrasilerde herşey mümkün. Türkiye olmazsa yavru vatan KKTC’ye gidert çözersiniz sorununuzu. Ya da burnunuzun dibide Gürcistan var. Türk Hukuku'nda doğurulan çocuğun soyu kesinlikle doğumu yapan kadına bağlıdır. Ama ABD, Rusya, Hindistan, Gürcistan, Kıbrıs, Tayland, Ukrayna bu konuda sorun çıkartmıyor. Suriye Irak tarafında zaten tam bir kontrol sağlanmış değil. İşin ilginç yanı bu konunun dini, ahlaki, hukuki, beşeri yönü de yeterince konuşulmuş değil. Bu iş olsun istenirse pata-küte yasa da çıkartılır, fetvası da alınır!? Bu korkunç bir şey aslında. Bu tür manipülasyonlar için basın da, akademi de, meslek örgütleri de hazır. Sonuçta parayı veren düdüğü çalışıyor.

İsveçli aktivist "Olmak ve Satın Alınmak: Fahişelik, Taşıyıcılık ve İkiye Bölünmüşlük" kitabının yazarı Kajsa Ekis Ekman taşıyıcı anneliğin tüm formlarının yasaklanması gerektiğini savunuyor. Ekman Euronews'a verdiği röportajında diyor ki, "Taşıyıcılık, bebek ticareti ve kadının suistimal edilmesidir. Bu da BM'in Çocuk Hakları Konvansiyonu'na aykırıdır. Çocuk ticaretine müsaade etmeyen her ülke doğum sertifikasında doğuran annenin silinmesine de müsaade etmemelidir. Çocuğu doğuran kişi onun annesidir ve hiç kimse onu çocuğunu vermeye zorlayamamalıdır." Bizde sütanneliği bile dini açıdan bir sıhriyet oluşturur. Bu anlamda taşıyıcı annelik bu hali ile aynı zamanda ciddi bir neseb sorunu oluşturmaktadır ve bu konu de ne siyaset, ne akademi ve ne de dini otoritelerin ilgi alanında değildir maalesef. Bu anlamda Diyanetin bir çalışma yapması zaruridir. Yoksa sonuç neslin tereddisi ve ifsadı ile sonuçlanacaktır.

Avrupa'nın en yoksul ülkelerinden biri haline gelen Ukrayna’da hızla, bebek sahibi olmak isteyen insanların taşıyıcı anne bulmak için gittikleri başlıca yerlerden biri bugün ve diğer bazı balkan ülkeleri de, özellikle Ukrayna krizinden sonra ve zaten Ukraynalılar artık bölgede her yerdeler. Batı basınında şuna benzer hikayeleştirilen haberlere artık sık sık rastlanabiliyor: “Anna 18 yaşındaydı ve liseyi yeni bitirmiş ve Ukrayna'nın batısında, turistlerin orta çağdan kalma bir kaleyi görmeye geldikleri küçük kentteki otelde çalışmayı planlıyordu. Oteldeki işin maaşı aylık 200 dolardı, ancak bir başkasının bebeğini taşıyarak, diğer tüm masraflar hartiç 20 bin dolara kadar para alabileceğini öğrendi”. Çocuğunu sipariş eden, bebeğinin sağlıklı olmasını istediği için taşıyıcı anneye her türlü konfor da sağlanıyor ve 9 aylık bir işçilik söz konusu.” Bu yolla bir kadın ya da erkek, sipariş yumurta ve/veya spermle aslında parası varsa yüzlerce çocuk sahibi olabilir, hem de hiçbir evlilik yapmadan. Kimi sağlık merkezlerinin “Heteroseksüel, evli ve tıbbi nedenlerle kendi çocuklarını taşıyamadıklarını kanıtlayabilen çiftlere açık” kaydı ile yaptığı bu iş, aslında her türlü istismara açık ve organ mafyası ya da Pedeofolik fuhuş çetesi için aslında ailesiz çocuk çiftliği olarak kullanılabilecek bir istismar alanı aynı zamanda.

Sahi teknik olarak yapılabilen ve bilimsel olarak mümkün olan her şey meşru mu? Ahlaki mi, insani mi? Yasal olması, ahlaki ve dini anlamda meşru olmayı gerektirmez. Peki, bu anlamda bizde durum ne? Diyanet, Aile Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ne buyuruyor bu hususta. Ya da İlahiyatçılarımız, Cemaat ve Kanaat önderlerimiz ne düşünüyorlar. Sakın bu işler giderek bir “Kıyamet fitnesi”ne dönüşüyor olmasın! Sormak gerek, “Şeytan bunun neresinde? Ya da şöyle soralım: “Deccal bunun neresinde”. Sakın Şeytana o ilk gün, onların fıtratlarını bozacağım” demişti ya, o gerçek mi oluyor yoksa. Sağlık ve Gda-Tarım bakanları ne buyurur bu hususta! Siborgler, Klonoidler, X-eneboth’lar, Gen manipülasyonları, Hormonal manipülasyonlarla cinsel kimliği dönüştürülmesi ya da cinsiyetsizleştirme operasyonları hakkında ne buyurulur. Cumhur ya da Millet İttifakının bu konuda bir bilgisi, düşüncesi var mı? “Vay benim dertli başım!

Medya-Makale Haberleri

Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!
Abdurrahman Dilipak: Suriye bizim göz aydınlığımız olsun!