Abdurrahman Dilipak: Zilhicce Yazıları 4 /HABERVAKTİ.COM
Firavun, Haman, Karun'un bugünkü hayatımızda karşılığı nedir? Kime denir, kimi düşünmemiz gerek bu konudaki ayetleri okurken.
Mesela Kur'an-ı Kerim'de (Mele’) kime denir?
Bu konuya önümüzdeki günlerde değineceğim. Hani şu kanaat önderleri denilen “ekabir” takımı, ilmi ile övünen ''saray üleması”, algı operasyolarının üstadları, her işe bir fetva bulan VIP ve CIP denilenler, bilim kurulu üyeleri gibi birileri.
Kur’an-ı Kerimde tebliğin herkese yapılması emredilir. Fravun'a bile güzel söz ve hikmetle hakkı tebliğ etme görevi verilir inanlara, kalpleri mühürlenmiş de olsa, söylesen de, söylemesen de değişmediklerini görsen de değişmeyeceklerine kanaat getirsen de.
Sen VIP ya da CIP birine tebliğ yaparken, biri ama destursuz içeri dalsa, “beni irşad” et dese, ondan yüz çevirmeyeceğiz. Ayağımıza taş atsalar, yolumuza diken dökseler, arkamızdan küfretseler de, Taife giden peygamberin ayak izlerinden yürümeye devam edeceğiz.
Haman’a da ve Karun’a da tebliğ edeceğiz.
Haman kimdi?
Haman, Firavun'un başveziri, kendinden sonra gelen 2. adam. Firavun devletin başı, İlahlık Rablik taslayan bir Tanrı kral. Haman da onun temsilcisi. Halkı değil kralı temsil eden kişi. O yürütmenin, yani icranın, yani uygulamanın, yani bürokrasinin başı. Karun, şımarık zengin tipini temsil eder. Kazanırken de, harcarkende helale-harama dikkat etmez. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemez. Rüşvet de verir, Riba da yer. Müsrifdir. İtibar satın alınan bir şey olduğu için, itibarı konusunda tasarruf yapmaz. Bütün işleri algıya dönüktür. Çok cimri olsa da gösteriş için cömerlik te yapar. Haman kralın hazinesini yöneten kişi. O da zenginlerden ve mütrefinlerden, yüksek itibar sahihibi. Kral adına kimi yanına alırsa, o halkın içinde servet ve ikktidar gücü, itibar açısından öne geçen bir kişi olur. Haman bir bakıma, bugün için düşünecek olursak STK, mediayı fonlayan kontrol eden kişi, Karun'da bunlara sahip olan iş adamını temsil eder. Kral onlardan vergi alır ama bir kısmına toplanan vergilerden teşvik ve muafiyet vererek toplum içinde onların öne geçmesine, güçlenmesine, itibar sahibi olmasına sebep olunur. Onlar sahip oldukları, servet, makam ve gücü kendi çaba ve zekalarının sonucu zannederler. Oysa o kemal gibi gözüken şey onun zevaline işarettir. Alçaldıkça yükseldiklerini zannederler. Yükseldikçe nasiyeleri gözükür ve masiyetleri artar. Her zaman algılarla kendilerini güçlü, kararlı, cesur ve mutlu gösterirler. Oysa onlar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlardır.
Gazab önce Karun’u vurduğu gibi, onun ayak izinden gidenleri de vurur. Aslında Kur’an-ı Kerim'de bunlar bize anlatılırken, geçmiş tecrübeler, bugün önümüzü aydınlatır aslında. Akledenler için bu bir uyarıdır.
Sonunda Allah herşeyi görüp bilmektedir.
Hüküm O’nundur. Bu şekilde sanki onlara nimet verir gibi görünse de gerçekte onların istediklerini onlara vererek hem onları hem de onların peşinden koşanların başına onları musallat ederek hepsini cezalandırdı. Nimetini artırdıkça azgınlıkları, kibri arttı. Ve artık zirveye ulaştığında Allah onları ansızın yakalayarak helak etti.
(Enam 44)’de Allah (cc) şöyle buyurdu, mealen: “Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler. Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. “
(Şu'arâ 227)’de mealen şöyle buyurulmadı mı: “Zalimler, nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında öğrenecekler! Ancak iman eden, güzel işler yapan, Allah'ı çokça anan ve zulme uğradıktan sonra kendisini savunan kimse müstesnadır. Zulmedenler ise, nasıl bir inkılâpla devrilip gideceklerini yakında görecekler”.
Bakıyorum da helaka önce Karun gidiyor. Karun'a da oldukça mühlet veriliyor ama bu hep kendi aleyhine sonuçlar doğuruyor. Siyasetçi ve bürokrata verilen mühlet daha çok, gazab ve nisbette o ölçüde büyük oluyor. Firavun ve Haman birlikte helak oluyor. Yani siyasetçi ve bürokrat birlikte helak ediliyor.
Sermaye sahipleri önce ortakları ile, ardından ailesi içinde sorun oluyor. Yedikleri haram paranın hayrını görmüyorlar. Allah onların sağlığını ellerinden alıyor. Korkudan gözlerine uyku girmiyor. Derken psikolojileri altüst oluyor. Uyuşturucu, kumar ve fuhuşa sığınarak korkularından kurtulmak istiyorlar. Oyun, eğlence ile kendilerini oyalamak istiyorlar.
Zilhicce'yi konuşuyoruzda, geçen ay başlayıp, önümüzdeki ay da devam edecek Haram aylar konusunda iki hatırlatmada bulıunmak istiyorum. Haram aylar ve haram mekanlar da iyiliğin de kötülüğünde karşılığı kat kat fazladır. Ülkemizin topraklarının önemli bir bölümünün Mescid-i Aksa’nın mik’ad alanı içinde bulunan Arz-ı Mev’ud toprakları olduğunu unutmayın. Bu topraklar bütün zamanlar için ayrı bir öneme sahiptir, Yapılacak işlerin de bu özenle olması gerekir. İkincisi Haram aylarda da bütün Müslümanlar için bütün mekanlar da yaptıkları hayır ve şer iş ve sözler, sevap ve günahların karşılığı kat kat fazlası ile ilgili olacaktır. Bu durum bütün Müslümanları ferdan ferda ilgilendirir. Yani sadece siyasileri, asker, polis, jandarma, korucu, bekçiyi, istihbarat elamanını değil. Bakın Kur’an-ı Kerim'de haram aylarla ilgili doğrudan ve dolaylı olarak 7 ayet var.
İnşallah, Allah (cc) bu hakikatleri konuşan yazanlara “bunları niye hatırlatmadınız” diye hesap sormaz.
Bu sorunun muhatabı olmayanlardan olayım diye yazıyorum bunları.
İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı , Genel Kurmay Başkanı, Jandarma GenelKomutanı da haberdar olur inşallah bu yazılanlardan.
Bilenler bilmeyenlere, duyanlar duymayanlara söylesin.
Selam ve dua ile.