Abukluklar süreci

Ahmet Taşgetiren

Tam bir zihin alaborası yaşanıyor. Mesela; -Dünya ile ilişkiler nasıl olsun? -AB- Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eş başkanı Lagendijk'ın, AKP'ye, "İran'ı değil, AB'yi göster" diye bir çağrısı olursa, o, Hürriyet'in birinci sayfasında bakla gibi harflerle manşet olsun. (Hürriyet, 16 Nisan 2008) Ama aynı Lagendijk, kendisinin böyle bir söz söylemediğini açıkladığında bu, 25'inci sayfada küçücük verilsin. (Hürriyet, 17 Nisan 2008) -Aynı Lagendick, "Bu bir yargı darbesidir. Parlamenter demokrasiye tehdit niteliğinde görüldüğü için AB temsilcileri olaya ilgi gösteriyor" dediğinde de, bu, Türkiye'nin içişlerine saygısızlık ya da yargıya müdahale diye yorumlansın. -Bu çerçevede Barroso'nun "demokratik laiklik" vurgusu ulusalcı alerji uyandırsın. -Ama Condelezza Rice'ın konuşmasında öne çıktığı sanılan "laiklik" vurgusu özel itibar görsün.
O sözlerden "Amerika yargı darbesine ses çıkarmayacak" ümidi üretilsin. -Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin yayınlaması söz konusu bir bildiri "ulusalcı tepki"ye yol açsın, ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Refah'ı kapatma davası ve başörtüsü yasağına verdiği onay, tartışılmaz referans olarak kullanılsın.

Bu böyle gidecek.

Çünkü Türkiye, yüzde 47 oy almış, iktidardaki bir partiye karşı açılan kapatma davası ile, normal olmayan bir sürece girmiş bulunuyor. Bu süreçte, herkes için takınılacak tavrı belirlemek o kadar zor ki... Hükümetsiniz ve yargılanıyorsunuz.

Her şeyden önce bu durumda nasıl iktidar olunur?

Bir Dışişleri Bakanı düşünün, hem kendi hükümetinin, kendi ülkesinin yargısı tarafından muhakeme edilmesi gerçeğinin farkında, hem bu yargılanmanın haklı olmadığına inanıyor, hem de dünyaya "Türkiye'de sağlıklı işleyen bir yargı var" söylemi taşıyacak? Nasıl olacak bu? -Sayın Bakan nasıl bir demokrasi bu? Nasıl bir yargı? -??? -Sayın Bakan ne olacak Türkiye'nin AB ile ilişkileri? Bu görüntü AB kriterleri ile bağdaşmıyor. -??? Cevap verecek tabii sayın Dışişleri Bakanı, böyle soru işaretleri ile bırakmayacak, ama gözler her şeyi ayan beyan söyleyecek.

Diyelim bu dava uzadı ve iş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM'ne vardı. AİHM, orada Anayasa Mahkemesi'nin kararını değil, Türkiye'yi yargılayacak. Ve hakkında diyelim, kapatma kararı verilen bir partinin Hükümeti, Türkiye adına ve Türkiye'yi savunma adına kapatma kararını savunacak.

Nasıl savunacak? "İyi ki Anayasa Mahkemesi benim partimi kapattı, Mahkemenin bütün değerlendirmeleri gerçeğe dayanıyor" mu diyecek? Yoksa "Mahkemenin benim hakkımda kullandığı tüm gerekçelerin içi boştur, bu kararı iptal edin ve Türkiye'yi tazminata mahkum edin, ben de para bulup Türkiye adına o tazminatı ödeyeyim!" mi diyecek? Paradoks mu dersiniz buna, yoksa acı acı güldüren bir trajedi mi? Gelsin "milli haysiyet" söylemleri...

Türkiye'yi yabancılara şikayet sızlanmaları... Köylünün ağzına pislik sürülmüş. Türkiye'de yargı bunu mahkum etmemiş. Köylü AİHM'ye gitmiş, AİHM Türkiye'yi mahkum etmiş, ve biz, vergi veren vatandaşlar, pislik sürmenin ve onu Türkiye'de sağlıklı yargıla-ma-ma-nın bedelini ödemişiz. İyi mi bu manzara Türkiye adına ve yargının tarafsızlığı adına? 367 ile ilgili medyaya yansıyan iddialara bakın.

Yasemin Çongar Taraf'ta yazdı ve şu ana kadar kimsede ses - seda yok. 367 Kararını veren Anayasa Mahkemesi'nin etkili bir üyesi "Bunu torunlarıma anlatamam" diye göz yaşı döküyor. "Bu" dediği, "Karar şöyle çıkmazsa ihtilal gelir" tehdidi ve sonra çıkan karar...

Bizim en yüksek yargı organımızdan böyle tehditlerle karar çıktığı iddiası, Ak Parti ile ilgili kapatma davasının tamamı üzerine kara bulut gibi çökerken, bir Dışişleri Bakanı'nın, bir Hükümet'in durumu gerçekten dramatik olmaz mı?

-Ak Parti'yi kapatmak Türkiye adına her türlü riski almaya değer!

*Ekonominin türbülansa girmesi,

*Dış politikada savrulma,

*AB ile ilişkilerde kopma,

*Yargının yara alması,

*Demokrasinin bir kere daha darbe yemesi,

*Toplum - devlet ilişkilerinin güven bunalımına sürüklenmesi vs...

Her şey, Ak Parti'nin varlığından ve Hükümet etmesinden daha iyidir!!! Siz de bu işi anlamaya çalışırken, herhangi bir odakta, böyle bir değerlendirme yapıldığı endişesi taşıyor musunuz? Ve siz de, Türkiye'nin kaderi hakkında böyle bir karar verebilen, Meclis'i ve Hükümeti dışlayan, odak kimlerden oluşuyor olabilir gibi bir soru ile boğuşmakta mısınız? Sizce bu karar, bir tek kişinin inisiyatifi ile mi verilmiştir? Ve bir tek kişinin bunca bedel ödetebileceği bir ülke gerçeği, Türkiye adına sizi ürkütmüyor mu? Oyun oynamıyoruz oyun. Türkiye'ye oyun oynanıyor oyun! Birilerinde jeton düştüğünde, dilerim Türkiye çok şey kaybetmiş olmasın!

bugün