Bu ülkede hâlâ İslam’la alıp veremediği bir şeyler olanlar var. Hayır, konu şu değil. İnanmazsınız, birileri de sizi zorla inandırmaya çalışır, işte o zaman karşı çıkarsınız, biz de buna bir anlam veririz. Neden zorluyorsunuz ki, dinimizde zorlama yok ki, Summün bükmün umyün fehüm lâ yerciun deriz, leküm diniküm veliyedin deriz. Ama konu bu değil. Konu öyle değil. Konu, durumdan fırsat çıkartma konusu. Fırsat da fırsat olsa, o bile değil. Bir şekilde dine “bulaşmak” veya ne yapıp edip konuyu İslam’a getirmek ve içlerindeki nefreti kusmak…Bir şekilde. Bu da pek Müslüman bir ülkede…
Konu Diyarbakır’da çıkan bir yangın. Elem verici bir olay. Yer Kulp ilçesine bağlı Karaağaç köyü. İlçeden on yedi kilometre ötede küçük bir köy. Yer bir Kur’an Kursu. Karaağaç Kur’an Kursu. Onbir öğrencinin öğretmenleriyle beraber yatılı kaldıkları bir kurs. İki katlı bir bina. Hiç şüphesiz soğuk bir gece. Gece bir saatte, çocukların yattığı odada elektrik sobası devriliyor, üzerine düştüğü halı tutuşuyor ve yangın başlıyor. Çocuklar uykudalar. Uyandıklarında kapılar genleşmiş, açamıyorlar. Diğer odadaki çocuklar bağrışıyor, öğretmen yardıma koşarken ahaliyi de çağırıyor. Köy halkı bidon bidon şu taşıyor, itfaiye de orada. Ancak geç kalınmış, maalesef yangın söndürülemeden altı çocuk zehirlenerek can veriyor. Üç tanesi yaralı olarak çıkartılıyor hemen hastaneye yetiştiriliyor. Şu anda müfettişler olay yerini incelemeye almışlar.
Elem verici bir olay. Eğer bir ihmal mevzubahis ise, sorumluların adalet önüne çıkartılması gereken bir acı. Her şey nizamına göre mi çalışıyordu binada, hiç şüphesiz araştırılacaktır. Elektrik sobası neden devrildi, binanın rutin kontrolleri yapılmış mıdır, araştırılacak. Kaybedilen insan değerinin geri getirilmesi mümkün olmasa da olay açıklığa kavuşturulacak, bir nebze aydınlanacaktır. Acıların dinmesi mümkün olmasa da bu önemlidir.
Bir de bu trajediyi fırsat bilip içlerindeki kini kusanlar var. Dertleri ne denli kaybedilen genç hayatlardır bilemeyiz ama ellerine geçen her imkanı dinimizi hedef tahtasına koymakta kullandıkları malum. Dakikasını bile şaşırtmıyorlar, hemen taarruza geçiyorlar. Zaman zaman demokrasi, özgürlük, insan hakları, eşitlik gibi kavramların süslemesiyle sakladıkları kini, orta yere atıveriyorlar. İşte bir tanesi, bu olayı resmen kendi emellerine alet ediyor. Bir açıdan kendince bir pay çıkartıyor. Anaların, babaların yüreği yanmıştır, ne diyorum ben böyle demiyor. “Kur’an Kursunda tarım mı öğreniyor, matematik mi öğreniyor bu çocuklar? Belki çok iyi doktor ya da avukat olacaklar. Buna mı hazırlanıyorlar? Bir meslek mi öğretiliyor? Ne öğretiliyor bu çocuklara? Sanat mı öğretiliyor? Genel kültür bilgisi mi veriliyor? Dünya mı öğretiliyor? Ne veriliyor?” diye soruyor güya. Tarım mı öğretiliyormuş, doktor mu oluyormuş…Dünya mı öğretiliyor, ne öğretiliyormuş…
Bir sıfat arıyorum, bu soruları sormayı gerektireni tasvir için….ama bulamıyorum.
yeniakit