'Açılım'dan bölgesel entegrasyona doğru..

İbrahim Karagül

 

Türkiye ile Irak arasında yapılan ortaklık anlaşmalarını "Gizli Anayasa gibi ortaklık" olarak nitelemiştik. (2009-07-22) Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Bağdat ziyareti ile imzalanan "özel ortaklık" anlaşmaları iki ülke ilişkilerini, yakınlaşmadan, ortaklıktan ileriye taşıyan hükümler içeriyordu.

"Alman-Fransız ekseni"ne benzetilen, Türkiye'nin hiçbir ülke ile yapmadığı türden ileri düzeyde ortaklıkların, gelecekte bölgesel projeye dönüştürülmesi tartışılıyor, bir model olarak örnek gösteriliyordu. Anlaşmada güvenlikten ekonomik ortaklıklara, turizmden enerjiye, Irak'ın inşasından kültürel ortaklıklara kadar bir çok alanda "entegrasyon"a benzer düzenlemeler yer alıyor. Her yıl Başbakanlar ve icracı bakanların bir araya gelip değerlendirme yapması gerekiyor. "Stratejik ortaklık" ilişkisinin çok daha ilerisi hedeflenmişti.

O zaman, Türkiye'nin yakın bölgesinde iyi ilişkileri geliştirme, çatışmaları önleme ya da sona erdirme, çözüm arayışlarına öncülük etme dışında, "ulus üstü" bazı örgütlenmelerin temellerini atmaya çalıştığını, bunun tarihsel bir kırılmaya, güç kaymasına neden olabileceğine dikkat çekmiştik.

Suriye-Türkiye ilişkilerindeki seyri de aynı yaklaşımla tartıştığımızı fark ettim. Düşman bir ülke en yakın dostumuz oldu. Hem de çok hızlı şekilde ve çok kısa zamanda. İki ülkenin birbirine yaklaşımı temelden değişti. Suriye Türkiye'nin güneye açılan kapısı oldu, Türkiye de Suriye'nin dünyaya açılan kapısı. Güçlü siyasi ve askeri ilişkiler kuruldu. Suriye, Türkiye üzerinden kendini dönüştürmeye başladı.

Son olarak iki ülke arasında karşılıklı vizeler kaldırıldı. Dahası, "Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması" imzalandı. İki ülke dışişleri bakanları bu gelişmeleri "bayram hediyesi" olarak açıkladı. Önceki akşam, Başbakan Erdoğan ve Beşşar Esad'ın katıldığı iftarda yakınlaşmanın gönül desteğinin de ne kadar güçlü olduğunu gördük. İki liderin açıklamaları, Türkiye ile Suriye'nin dost, iyi ilişkiler içinde iki ülke olmanın ötesinde bir yerlerde durduğunu, kolay olduğun için belki "kardeşlik"le ifade edilen birlikteliğin aslında daha ileri götürülmek istendiğini hissettik.

Tıpkı Irak'la yapılan anlaşmalar gibi, Suriye ile yakınlaşma da, ikili ilişkiler boyutunun ötesinde, bölgesel karaktere sahip. Ulus üstü ortaklıklara gide yolda dev bir adım. Suriye ile yakınlık Irak'tan çok daha güçlü. Türkiye'nin Güney ülkelerine açılımı, Kafkaslara açılımı ve içerideki değişimin tanımını doğru yapmak lazım.

Parça parça görünen, öyle tartışılan gelişmeler bir bütünün unsurları. Türkiye Ortadoğu'da bir Barış Projesi uyguluyor. Bu aynı zamanda bir ortaklık projesi. Zamanla, belli alanlarda ortaklıkların, entegrasyonların olması kuvvetle muhtemel. Ekonomik alanda gümrüklerin indirilmesi, kaldırılması, ortak pazarın oluşturulması muhtemel. Siyasi alanda belki de bölgenin kötü talihini tersine çevirecek "Birlik" düşüncesi olmayacak şey değil. Askeri alanda ortak güvenlik teşkilatı, ortak barış gücü, ortak savunma birimleri muhtemel.

Hep söyledik, içeride de dışarıda da, siyasi alanda da ekonomik alanda da, Türkiye'nin bundan sonra atacağı adımların hiçbir Türkiye ile başlayıp bitmeyecek. Atılan adımların sınırları aşan etkisini göreceğiz. Hiçbir inisiyatif Türkiye'nin iç dengelerine hapsedilemeyecek. Bu yüzden "süreci" çok iyi anlamak lazım. Başbakan Erdoğan'ın, Beşşar Esad'la yemekteki konuşmasında, Kürt açılımı ile ilgili olarak; "Bu bir paket değil bir süreç" sözü önemliydi. Türkiye içeride ve dışarıda, kendisini ve çevresini derinden etkileyen bir süreç yaşıyor ve bu süreci büyük oranda kendisi yönlendiriyor.

Kürt açılımı da, Ermenistan açılımı da, Irak'la anlaşmalar da, Suriye ile ortaklıklar da, Körfez İşbirliği Konseyi ile yapılan anlaşmalar da, İran konusunda arabuluculuk girişimleri de, birbirinden bağımsız değil. Ve bu bir devletin kendini yeniden kurması, yeniden tanımlamasıyla ilgili bir durum. Türkiye pozisyonunu yeniden belirliyor. İşte buradan, 20. yüzyıl Tükiye'sinin ne kadar değişeceğini öngörebiliriz.

Yakın gelecekte bu bölgede köklü değişimlerin, güç kaymalarının olacağını göreceğiz. İsrail ve İran'ın yönettiği kriz hesapları değiştirmezse, süreç bu yönde gelişecek. Bugünlerde, yukarıda tartıştığımız iyi şeylerin dışında, sessiz ve derinden oldukça sıkıntılı şeyler de oluyor. Ortadoğu'ya yönelik füze kalkanı projesi, İsrail'in İran'a yönelik örtülü girişimleri gibi"

İyi şeyleri desteklemeye devam edeceğiz"

 

yenişafak/İbrahim Karagül