Açlık grevi

Abdurrahman Dilipak

Geçen gün Ali İhsan da yazdı. KHK ile görevinden alınan iki kişinin açlık grevi devam ediyor.

Ben açlık grevi yapmadım, sembolik anlamda yapılan birkaç açlık grevine destek verdim geçmişte, ama hiçbir zaman “ölüme götüren” bir açık grevine destek vermedim, vermem de.

Bu eğer, onlara yapılan haksızlığa destek verdiğim, sessiz kaldığım anlamına gelmez, gelmemeli.

Kendine yapılan bir haksızlık karşısında, konuya dikkat çekmek, kamuoyunu, basını, STK’ları, yöneticileri uyarmak, toplumsal tepkiyi örgütlemek için yapılıyorsa tamam, ama sonrası yok.

Pire için yorganı yakamazsınız. Bir yanlışa karşı çıkarken daha büyük bir yanlış olmaz!

Öte yandan; “haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder”. Hele hele bu protesto şekli “keskin sirke” misali küpüne zarar veriyorsa, bunun ne anlamı var. Siz kendinize, başkasının size verdiği zarardan daha fazla zarar vererek nasıl bir hak savunuzu yapmış, haksızlığa karşı çıkmış olursunuz ki!

Benim gözümde bu tür eylemler, kendini jiletleyen, dama çıkıp intihar şovu yapanların yaptıklarından farklı bir şey değil.

Bir zamanlar Budist rahipler kendilerini yakıyorlardı meydanlarda. Artık onlar da bunun bir yol olmadığını gördüler.. Onlar da bıraktı bu eylemleri. Şimdi o Budistlerden bazıları, dün kendilerine yapılanları bugün başkalarına yapmakla meşguller.

Kendi bedenine bu zulmü reva görenler, yarın başkalarına da benzer bir şeyi yapabilirler.. Onun için başkalarının kendilerine yaptıklarını iddia ettikleri zulümden önce kendilerinin kendi bedenlerine yaptıkları zulümden vazgeçmeleri gerek.

Bir takım ideolojik ve politik toplulukların siyasi şovları uğruna kendilerine zarar verirken, kanları ile öfke ateşini büyütmüş olmuyorlar mı? İnsanların vicdanlarını acıtarak ne yapmış oluyorlar ki!

Bana kalırsa her intihar eylemcisi (ki buna ölüme uzanan açlık grevleri de dahildir) farkında olsalar da, olmasalar da, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar.. Bu şekilde sevenlerini sadece kışkırtmış olmuyorlar, aynı zamanda cezalandırmış da oluyorlar.

Bu işin dini bir temeli yoktur ve olamaz. Bunun ahlaki ve hukuki bir temel dayanağı yoktur ve olamaz. Bunun felsefesi yapılamaz. Bu eylemlere destek olanlar aynı zamanda bu cinayetin de sorumlusu olurlar.. Bu eylem bir intihar biçimidir ve hiçbir intihar meşru değildir. Bir insanın kendini öldürmesi ya da ölüme mahkûm etmesi ile bir başkasını öldürmesi ya da ölüme mahkûm etmesi arasında fark yoktur.

Öte yandan, eğer bu insanlar, gerçekten suçlu ve sorumlu olmadıkları bir iş, eylem ve sözden dolayı görevden alınmışlarsa, dosyalarının yeniden incelenmesi gerek. Yoksa her önüne gelen “kendimi öldürürüm, beni bırakın” derse içeride FETÖ’cü, PKK’cı kalmaz!

Bakmak gerek, birileri bu eylemle aralamaya çalıştıkları bir kapıdan başkalarının geçmesi için yol açmaya mı çalışıyorlar..

Kuşkusuz ve tartışmasız, adalet mülkün temelidir. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olmalıyız, zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa.. Bir topluluğa olan öfkemizi bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli. Unutmamak gerekir ki, haksızlıklar karşısında susmak dilsiz şeytan olmaktır..

İnsanlar iftiraya da uğruyorlar. Hz. Ayşe annemiz de iftiraya uğradı. Hz. Yusuf peygamber de. 7 yıl hapiste yattı. İnsan insanın kurdu sanki! Hz. Yusuf’u kardeşleri kuyuya attı! Neyse ki, ahiret var, İlahi adalet var ve herkese yaptıklarının hesabının sorulacağı bir gün var. Her suçlanan suçlu değil. Ben 46 yıldır sanığım, hiç hapse girmedim. Haklarında hiç dava açılmayanlar da suçsuz olmayabilir.

Hangi FETÖ’cü, DEAŞ’lı, PKK’lı suçlu olduğunu kabul etti ki!

Önce adalete güvenin tesis edilmesi gerek. 

Örgütlü, ideolojik ve politik ya da din kılıfı giydirilmiş eylemlerde kurgulanmış bir kutsal adına işlenen günahlar bile onlar için “kutsal” oluyor! Bir de artık mankurtlaştırılmış, biyonik bir robota dönüştürülmüş, hipnozla kişiliği değiştirilmiş kişiler uluslararası örgütler tarafından kullanılan biyonik robotlar kullanılıyor bu işlerde.

Kem alat ile kemalat olmaz. Yanlış yöntemlerle doğru sonuç elde edilmez..

Canlı bombaları düşünün. Bu tür örneklerde bazen kullanılan kişi kim tarafından niçin kullanıldığının farkında olmayabilir. Onun için yetkililerin bu örnekleri çok yönlü olarak araştırıp gerçekleri ortaya çıkartmaları gerekir. Bu işler bazen ölenin niye öldüğü, öldürenin niye öldürdüğü belli olmayan kirli bir oyuna dönüşebiliyor.

Ölüm üzerine, ölmek ve öldürmek üzere kurgulanmış oyunlara dikkat etmek gerek. Bu tür eylemlerin azmettiricileri var mı, bu tür eylemler üzerinden siyasi anlamda ya da ideolojik olarak PR yapmaya çalışanlar kimler, onları da görmek gerek. 

Kuşkusuz her zaman hassas karakterli insanlar, olayı salt bir vicdan hadisesi olarak görenler, kişilerden öte iddianın iddiacısı olarak bu olayda tavır sahibi olanlar, muhtemel sonuçtan hepsi eşit sorumlu olmayacaklardır.

Bana kalırsa bu eylem ile ilgili olanlar önce eylemcilerin bu eylemden vazgeçmesi için onları iknaya etmeye çalışmaları gerek. Bu daha doğru ve daha kolay bir yoldur. Bir hak savunusu için, önce yaşamak gerek. Ve sonra eğer gerçekten bir haksızlık söz konusu ise de, daha etkili ve barışçıl eylem biçimleri bulmak hiç de zor olmasa gerekir.

Geçen gün, uzun bir aradan sonra, Şanar Yurdatapan’dan söz konusu eylemle ilgili bir çağrı mesajı aldım. Biz uzun yıllar, çok daha zor şartlarda birlikte eylemler yaptık, ne ben, ne de o kendi hayatımız ve başkalarının hayatı üzerine bir şey yapmadık.

Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Öldürülen kişi, kendiniz de olsa, bu bir cinayettir. Kimse bir masuma hak etmediği bir cezayı vermemeli. Ve kimse protesto etmek adına böyle bir cinayetin faili ve mef’ulü olmamalı. Ve kimse böyle bir cinayete seyirci olmamalı. Bu da bir vicdansızlık örneğidir bana göre.. Bu kişileri böyle bir ölüme razı edenler, eğer varsa, iddia edildiği gibi ise, onlar hakkında bu haksız kararı verenlerdir aynı zamanda. O zaman onlara derim ki, “Zulm ile abad olunmaz”, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”. O tutuşturdukları zulüm ateşi gün gelir kendilerini de yakar! Selam ve dua ile..

yeniakit