Balbay yemin ederek meclisteki görevine başladı.. Anayasa Mahkemesi’nin adil yargılanma hakkı ile ilgili verdiği karar emsal teşkil edecekse, aynı şekilde çıkacak daha birkaç siyasi daha var..
Bu “hak”ın sadece siyasilere tanınmaması gerek.. Uzun tutukluluk süresi eğer hukuk dışı ise, o zaman bu haktan herkesin, KCK’lıların da, diğer adi suçluların da yararlanmaları gerekir.. Sivil ya da siyasi, haki elbiseli ya da poşulu fark etmez.. Suç işleyenin elbisesinin rengine bakılmaz. Hele bu terör ve darbe gibi bir suçsa.. Rütbelilerin rütbesi varsa, o rütbeler de sökülür zaten!
Balbay henüz aklanmış değil.. Karar Yargıtay’da. Eğer karar onanacak olursa, Balbay’a tekrar cezaevi gözükecek. Bu defa tutuklu değil, hükümlü olarak..
Balbay “Anayasaya sadakat” yemini ederek görevine başladı.. Oysa suçlandığı konu, hükümeti ve meclisi yıkmaya teşebbüstü.. CHP ve MHP, Ergenekoncuların avukatlığını üstlenmekle kalmadılar; cezaevinden meclise bir tünel de kazmayı başardılar..
Eğer seçilmişler cezaevine girmemesi gerekiyorsa, unutmamak gerekir ki, bu ülkede çeyrek ekmek arası döner ve bir kutu ayran %7 oy getirdi.. Halis Toprak Lice çevresinden daha fazla oy getirebilir. İbrahim Tatlıses ve bir futbolcu da.. Birçok kanaat önderinin bir değil, birkaç milletvekili çıkaracak kadar sempatizanı vardır. Apo daha fazla oy toplar mesela. Eğer mesele oy almaksa. Kaldı ki, bazı mahalle muhtarları, belediye başkanları da önemli miktarda oy alıyorlar.
Balbay mecliste yemin ederek yasama görevine başladı başlamasına da, “anayasaya sadakat” yemini ederken, aslında sadakat göstermeye and içtiği anayasa hâlâ darbe anayasası, diğer milletvekilleri de darbecilerin iradesine bağlılık yemini ederek görevlerine başladılar..
Bir yandan bu işler olurken, öte yandan anayasalarına sadakat yemini ettiğimiz Kenan Evren ve arkadaşları darbe yapmaktan yargılanıyor ve bu meclis bir yandan da bu anayasayı değiştirmeye çalışıyor..
Hukuksuzluğun en bariz örneği sadece uzayan tutukluluk süresi değil.. Mesela Mirzabeyoğlu davasını bu işin neresine oturtacağız. Kayan davasını ne yapacağız mesela. Ana davadan ağabey beraat ediyor, kardeşi suçluya yardım ve yataklık etmekten mahkûm ediliyor..
12 Eylül mahkemelerinin hukuksuzlukları hâlâ devam etmiyor mu?
Mesela Muhsin Yazıcıoğlu davasını bu işin neresine oturtacağız. Özal davası sonuçlanmadı, Bülent Arınç suikastı davası açılmadı daha.. 28 Şubat davası bir ormandan bir kibrit çöpü davasına döndü sanki.. Eşref Bitlis, Uğur Mumcu davaları ne oldu? Hrant Dink davasında yaşananları biliyoruz. Daha bunun gibi bir sürü dava!
Ergenekon ve Balyoz davası ile ilgili tek gariplik, uzun yargılama ya da tutukluluk süresi değil..
Darbe İstanbul’da değil, Ankara’da yapılır. Bu işin Ankara, hatta, Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, STK ayağının üzerine pek gidilmedi, hatta yurtdışı ayağı bir şekilde görmezden gelindi..
Hatta bana göre, darbecilerin sadece bir kısmının üzerine gidildi ve bazı kesimler görmezden gelindi.
Mesela Mason localarının işin içinde olmadığı darbe oldu mu hiç ya da bu yargılama sürecinde bu kesimin kapısı çalındı mı? Oysa her darbeden sonra kurulan ilk ara dönem hükümetlerinin üyelerinin üçte ikisi Mason localarından seçilmez mi idi. Darbelerde partiler ve meclis bile kapatılırken kapatılmayan tek dernek Mason locaları değil mi idi?
Evet, uzun yargılama ve tutukluluk süresi de bir hukuksuzluk. Geciken adalet adalet değildir.. Bu herkes için geçerli. Ama öteki hukuksuzluk örnekleri de bu örnekten daha hafif değil..
Bu işlerin arkası arkasına gelmesi, doğrusunu isterseniz toplumda yargıya duyulan güveni sarstı.. İşin ciddiyeti gölgelendi.. Özellikle de Haberal’ın tutuklanması öncesi yaşananlar ve tutukluluğunun sona ermesinden sonra yaşananlar son derece kafa karıştırıcı türden şeyler! Sanki sürece derin bir müdahale yapılıyormuş izlenimi ediniyor insanlar..
Aslında bu işler sadece bizde olmuyor. AİHM de bu konuda sabıkalı. Bizim Cuma dergisinin kapanması ile sonuçlanan 2003 yılında Askeri mahkemede yargılandığımız dava ile ilgili olarak AİHM’e yaptığımız başvurunun ardından 6 yılı geride bıraktık, 7. yıla giriyoruz, hâlâ sonuç yok.. Erkaya davası da öyle..
312 General davası da hâlâ sonuçlanmadı. Sadece uzun tutukluluk süresi değil, geciken adalet de adalet değil aslında.. Ama ne yazık ki, adalet konusunda durum bu..
Balbay olayı bu konudaki yaraları bir kez daha depreştirdi.. Balbay’ın bu süreçte vereceği mesajlar da önemli..
Hafızaların yeniden canlanması, bu konuların yeniden konuşuluyor olması da önemli aslında.. Yarın Yargıtay kararlarından sonra bu konu yeniden gündeme gelecek..
Sahi, bu ülkede askerler hiç darbe yapmamışlar mı idi? Bu darbecilere yardım ve yataklık eden kimse yok mu idi? Bunlar darbe planları yapmadılarsa, o planları kim yaptı? O faili meçhuller neyin nesi idi. O vurgunlar, soygunlar, terör kimin eseri idi.. Bu suçlama ile yargılananlar kendileri idi, eğer kendileri değilse bu işleri yapanlar, kim olabilir. Bu konuda hiçbir fikirleri yok mu?
Yoksa bütün bir toplum böyle bir hayal mı gördük! Balbay’ın bu konularda da söyleyecek bir şeyleri olmalı.. Bu cinayetleri işleyen, bizi her gün mahkemelerde süründürenler kimlerdi?
Selâm ve dua ile..
yeniakit