Ben bir defa daha yazayım.. İşi ehline verelim.. Kadına, paraya, makama, güce tamahı olanlara makam vermeyin..
Korkaklarla yola çıkmayın. Sefih, ayyaş, seciyesiz insanlara makam verirseniz, hem kendilerini, hem sizi, hem de memleketi perişan ederler..
Bu konuda zaaf içinde olanlar bu işten uzak dursunlar..
İnsanın kendi nefsi, ailesi, komşuları ile bile geçinme zorlukları ortada iken, başkalarının sorumluluğunu üstlenmek konusundaki cesaretlerini anlamakta zorluk çekiyorum.
Bakınız bu iş, ehline verilmez ise, onlar için dua ile istenen bir belaya dönüşür..
İkiyüzlüler münafık karakterli insanlardır. Bizler ağır baskı ve zulüm içinden geçip geliyoruz.. Zaruret halinde def’i mazarrat için zalimlere karşı takiyye mümkün, ancak bir tehdit yokken haksız bir şekilde menfaat temini için takiyye yaparsanız, bu takiyye olmaz, münafıklık olur..
Rüşvet alan, yalan söyleyen, üstüne karşı tevazuda ileri gidip, altındakilere karşı kibirlenenlerden uzak durur..
Rüşvete bulaşanlar kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşırlar. Şeytan onları kandırmaktadır ve işlerini kolaylaştırmak için onlara rehberlik etmektedir..
Şeytan onlara ebedi bir hayat ve yeryüzünden bir cennet vaad etmektedir.. Onun için ölümü hatırlamak istemezler..
Daha önce de yazdım, bir hırsız, bir bağdan bir bostan çalarmış, rüşvet alan biri ise bir bostan karşılığı bir bağı satarmış..
Kedi yavrusunu yemeye karar verirse, onu fareye benzetirmiş. Bizden birileri de yemeye karar verdiğinde, Şeytan ona cami, vakıf ve hayırdan söz ederek yemesini kolaylaştırıyor..
Şeytan size Kur’an’la, cami ile hayır ile aldatmasın..
Bir de tabii, insanlar o makama gelmeden dürüst oluyor da, o koltuğa oturunca bozuluyor bazan.. Ya da kötü iken iyi de olabiliyor.. Ama kötü bildiklerimizi, ahlaki zaaf sahiplerini bu görevlerden uzak tutmak, onlara iyilik olacaktır..
“Şeytan tüyü” vardır bu tip adamlarda. Saf iyileri kandırıp, peşlerine takabilirler.. Kaz gelecek yerden tavuk da esirgemezler.. Aslında herkes layığını buluyor sonunda. Halk da çok temiz olmayabiliyor.. Birtakım adamlar dürüst adamdan hoşlanmazlar. Siyasette en çok itibar görenler, hem yapıp hem yiyenlerdir. Dalan bunların piridir.. Yerken de hapur hupur yemeyeceksin. Üstüne başına dökmeyeceksin, kurtlar arasında “kardeş payı” yapacaksın, her kesimden bir danışmanın olacak, herkese payını gerekirse ayağına göndereceksin.. Çakallarını da unutmayacaksın.. Herkese “evet” diyeceksin, ama yapmayacaksın. Suçu başkalarına yıkacaksın! İnsanlara “duymak istediklerini söyleyeceksin, ama işine geleni yapacaksın.”
Genellikle sağcı geçinenler yapar yer. Solcu geçinenler yapmaz yer. Bir de hem yapan, hem de yemeyen var. Onlar kimileri için sıkıntı doğurur.. Bunların sağı-solu yoktur aslında. Dayandıkları bir kesim vardır. Yoksa bunların nefisleri ikizdir..
Her zaman haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana olmamız gerek..
Okuyan, düşünen, sanattan-edebiyattan anlayan, Allah korkusu olan birilerini aday gösterelim..
Önce de, aday adayları arasında, en iyiyi desteklemeden önce, kesinlikle şunlar olmamalı dediklerimiz hakkında ilgililere sesimizi duyuralım.. Sonra da iyiler içinde en iyisini seçmeye gayret göstermemiz gerek..
Halkla diyaloğu iyi olan biri olmalı. Hak-Hukuk-Adalet duygusuna sahip olmalı mutlaka..
“Farabi gibi düşünüp, dedem gibi konuşan biri” dersem istikameti göstermiş olurum.
Kafamızı kimseye kiraya vermeyelim..
Evlilikte küfüv olayı gibi, siyasette de küfüve dikkat etmek gerek.. Yöneten ve yönetilen birbirinin dilinden anlamalı.. Bu kapak-tencere ilişkisidir bir bakıma.. “Mücerret en iyi” değil, “kazanabilecek en iyi” yaklaşımı siyasette büyük önem taşır.. Bu konuda oportünizme kaçmamak üzere, rasyonal bir pragmatizm sözkonusu olabilir.. Burada ahlaksız birilerinin oyunu almak için ille ahlaksız birini aday göstermek zorunda hissetmemeli partiler kendini.. Ya da o yolun yolcuları bunu deneyebilirler, ama o onların sorunudur sonuçta!
Zaten her topluluk layık olduğu gibi idare olunacaksa, bir ölçüde yöneten ve yönetilen birbirine benzeyecektir..
Yarın adaylar belli olduktan sonra da, siyasiler temiz bir siyaset dili yakalamaya özen göstermelidirler. Yoksa kötü örnek olurlar.. Büyük iddialardan kaçınmak gerek. Güzel ve hikmetli bir dil ise insanlara umut, heyecan ve geleceğin büyük Türkiye’si için sorumluluk duygusu kazandırmalılar.. Yoksa her şeyi kendisi ile başlatıp bitiren megalomanca oluşturulmuş bir siyaset dili ile ancak kutsal devlet anlayışının öğütüldüğü değirmene su taşımış oluruz..
Aşk ve öfke gibi siyaset de, bazıları için körlük sebebidir.. Siyaset kimsenin kişisel aşkları ve öfkelerine, intikam savaşlarına alet edilmemeli..
Adaylar açıklandıktan sonra, listeler Yüksek Seçim Kurulu’na gönderilmeden keşke, tabandan gelen tepkiler ışığında son bir kez daha değerlendirilse ne iyi olur.
Siyasette, ne dediğiniz kadar, söylediğinizin nasıl anlaşıldığı da büyük önem taşır. Ve bazı hadiselerin şuyuu vukuundan beter hale gelebilir..
Özellikle önümüzdeki günlerde kaset savaşlarının yeniden başlayacağına ilişkin haberi de dikkate alarak, aday belirlemede ince eleyip, sık dokumak gerekir diye düşünüyorum..
Selâm ve dua ile..
yeniakit