Evet, affetmek güzeldir. Allah, affedicidir ve affedenleri sever. Affedilmeyi ümid edebilmek için affetmeyi bilmek gerekir.
Bizim “Beraat Gecesi” diye bir kandilimiz de var. Bu sene “Beraat Kandili” 14 Şaban 1443 yani miladi 17 Mart 2022 Perşembe günü. Yani 3 aylar içinde, Ramazan öncesi bir gece..
Fakat, kimse kimsenin yerine, kendi mağduriyetine sebeb olan bir kişi hakkında vekaleten af yetkisi kullanamaz. Bu yetki gasbı olur. Zulüm olur. Eğer ortada bir suç varsa onun cezası da olacaktır. Öyle “af ilan ediyorum” diye affetmek olamaz. Af kapısı her zaman açıktır. Burada hem Allah’ın, hem de kulunun af yetkisi kendilerine aittir. Allah, (cc) kul hakkını affetmeyecek. Allah’ın bile kendi yed’inde tutmadığı bir sorumluluğu kimse üstlenemez!?.
Allah’ın ve kullarının affı için, tevbe etmek, günahlardan arınmak, gasbettiği bir hak varsa, para, mal, makam, o her ne ise onu iade etmek, pişman olmak, tevbe etmek, özür dilemek ve bağışlanmayı dilemek gerek. Hak sahibi dilerse affeder, dilerse affetmez ya da adil bir şekilde tazminat da isteyebilir. Af için insan onuruna yakışan bir şart da ileri sürebilir.
Üzerinde haram mal bulunan kişinin duası da kabul edilmez; değil, affedilmesi.
Bu anlamda zalimler için yaşasın cehennem. Onlar için dünyada bir rezillik vardır, bir de ahirette.
Haksız bir şekilde elde ettikleri mal ya da makam, veya başkasına zarar vermekten ötürü vebal taşıyanlar, neyi elde etmek için bunu yaptılarsa, o şey onların başına bela olacak, o mal ve para ona hayır getirmeyecek, her iki dünyada da ağır bir bedel ödeyecektir.
Şimdilerde bir söylenti dolaşıyor: Kapsamlı bir genel af çıkartılacakmış, PKK, FETÖ, 28 Şubat, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, CoVİD sürecinde yaşanan haksız işlemler ve bu işlemler sonucu maddi, manevi zarar görenlerin zararlarına sebeb olanlar ve uyuşturucu iddiaları ile suçlananlar, kumar ve fuhuş gibi rezaletlerden sanık olanların, hepsi sokağa salınacakmış ya da daha sanık bile olmadan iddiaların soruşturulmasının önü alınacakmış Allah korusun. Bakın hiçbir siyasi böyle bir cinayetin altında kalkamaz. Bunun bedeli ağır olur. Af bahanesi ile suçların üstü örtülüp, suçlular sokağa salınamaz.
Bu iddiaların doğru olmamasını dilerim.
Bu iş, bu yüz karası işi yapanlar için utanç vesilesi olur. Ve millet bunu yapanları affetmez.
Af perdesi altında bir suç koalisyonu kurulmuş olur bu takdirde. HDP’liler, FETÖ’cüler, Mafia, 28 Şubatçılar, BÇG filan hepsi bu işten yakayı kurtarmış olur. Eee, birilerinin vergi borcu filan da silinir. 28 Şubat mağdurları, Sivas, Gezi davasından suçlanan filan da bu arada kurtulmuş olurlar diye düşünülüyorsa, bu iş geri teper.
Acil olarak yapılması gereken, hukuksuzluğun önüne geçilmesi, hukuksuz bir şekilde suçlananların haklarının iadesidir.
Bu konuda çok sayıda şikayet vardır.
Bu konuda yapılması gereken bir “Tahkikat Komisyonu” kurulup, olayların incelenerek, haksız şekilde ceza alan ya da mahkum edilenlerin serbest bırakılması, bütün iddiaların çok yönlü bir şekilde, hem siyasi, hem idari hem de adli açıdan soruşturulması gerekir.
Suçların affedilmesi ya da suçlulardan hesap sorulmasının önünün alınması, suça ve suçluların mükafatlandırılması anlamına gelir. Kimse iki cihanda da bu ağır vebalin altında kalkamaz... Burada suçlular bir şekilde ödüllendirilirken, suçsuz insanlar cezalandırılmış olacaktır. Bu zulümdür. İnşallah bu meclis böyle bir kirli oyuna alet olmaz. Hele de şu son suikast olaylarından sonra..
Af kapısı hiç kapatılmamalı, ama suç cezasız da kalmamalı ve af, hak sahibinin şartına bağlı olmalı. Bu şart da adil ve ahlâki olmalı. Haklı olmak haksızlık yapma hakkı vermez. Hele af gibi kutsal bir müessese, “Mağfiret”in tecellisi olarak ilahi bir sıfat olan bu müessese, eğer suçluları kurtarmaya yönelik bir işe dönüştürülürse ki, bütün genel afların böyle bir ifsada açık yönü vardır, çok dikkat etmek gerekir.
“Af” sadece şekli bir pişmanlık şartına bağlı olamaz. Pişmanlığın tabii sonucu, haksız edinimlerin iadesi, imkana bağlı olarak istimalin tazmini şartına bağlıdır. Bunu yapmayanlar, affederek hırsızları, zalimleri ödüllendirmiş olurlar.
Bu anlamda zulüm ayrı bir kategoridir, zulmün himayesi ve müdafaası, hatta mükâfata dönüşen bir af, o cürümden daha beter bir cinayet olur.
Allah, o zalimlere yardım etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır ve üstlerine pislik yağdırır.
Dahası da var, o zalimlerin bu dünyada da ahirette de onların başına musallat edilir, onların suç ve günah ortağı olurlar. İnsanların adalete güvenleri kaybolur ve “ihkak-ı hak” iddiasına kapı aralanır ki bu adaletin katledilmesidir.
Suçluyu kurtarma adına adaleti katleden her kim ise siyasetçi, bürokrat, avukat, yargıç, adaleti borsa metaı yapan herkes, onlar için yaşasın cehennem!
Din günü onların hesabı çetin olacaktır. Bu dünyada da Allah onları zelil eder, işlerine kurt düşürür, o haram imkanlarla beslenen nesiller, o şehirli aş ve lokmalar, haramla beslenen ananın sütü sebebi ile zarar görürler.
Bugünkü davalarda yargılayanlar, hak ölçüsü dışında suçlayanlar, suçu savunanlara, yalan beyanda bulunanlar, o yargılama sonucu ne olursa olsun, onlar aslında, din günü kurulacak divanda yargılanacakları davanın dosyasını kendi elleri ile hazırlamış oluyorlar. Yazdığınız kararlar / kararnameler kendi mahkumiyetinizin gerekçesi olabilir. Unutmayın ki, her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var! O, kalplerinizden ve akıllarınızdan geçenleri, kapalı kapılar arasında konuşulanları, kuryelerin getirdikleri şifreleri, mesajların muhteviyatını bilmektedir.
Bıraktıklarınızın ya da göreve getirdiklerinizin işlerinden de, liyakatlerinden da hesaba çekileceksiniz!
Gelin, kendimizi mahkum edecek kararlara imza atmayalım.
Unutmayın, bu dünyada verdiğiniz kararlar ve vermeniz gerekirken vermediğimiz kararlarla ya kendi cehenneminize sırtınızda odun olacak dosyalar ya da din gününde kendi beraatınız için şahidlik edecek belgeler taşıyor olacaksınız.
Yargılayanların yargılanacakları günde alnı açık ve başı dik olanlardan olalım diye, selam ve dua ile.