"Afrika Birliği" Küresel Kapitalizmi Sarsar

‘Afrika birliği’ düşüncesini savunan Dhoruba el-Mucahid bin Vahad, Afrika’nın ortak pazara sahip olması halinde dünyadaki zengin-yoksul dengesinin olumlu yönde değişeceğini düşünüyor.

Çocukluğu ve gençliği Harlem’de geçti. Irk ayrımcılığına karşı mücadele etti. Düşüncelerinden dolayı cezaevinde yattı. ‘Afrika birliği’ düşüncesini savunan Dhoruba el-Mucahid bin Vahad, Afrika’nın ortak pazara sahip olması halinde dünyadaki zengin-yoksul dengesinin olumlu yönde değişeceğini düşünüyor.

Çocukluk ve gençlik yılları Harlem’de geçti. Irkı ve yaşadığı toplumdan dolayı kısa sürede kendisini ırk ayrımcılığı ve insan hakları mücadelesinin içinde buldu. ABD’de bu amaçla mücadele eden Kara Panterler Partisi’nin kuruculuğunu ve genel başkanlığını yapan Gana kökenli Amerikalı Dhoruba el-Mücahid bin Vahad, siyasi görüşlerinden dolayı da 19 yıl cezaevinde kaldı. Şimdi, hem Gana hem de Amerika’da yaşıyor. Bir taraftan aktivist kimliğiyle çalışmalarına devam ederken bir taraftan da üniversitelerde dersler ve konferanslar veriyor. Siyasi görüşlerinin merkezini ise, ‘Afrika Birliği’ düşüncesi oluşturuyor. Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) davetlisi olarak Türkiye’ye gelen bin Vahad, Batı kapitalizminin hakkından ancak ekonomik ve siyasi olarak oluşturulabilecek bir Afrika Birliği’nin geleceğini düşünüyor. Ona göre ‘özgürlükler’ ülkesi ABD, mücadele ettiği 1960’lı yıllara göre pek değişmedi. Zira, şimdi kenar mahallelerde işkence yapan polisler, siyah bir belediye başkanından emir alıyor. Amerika’da Malcolm X’ten sonra en çok tanınan Afrika kökenli aksiyoner ile, Afrika Birliği, ABD ve insan hakları ilişkisini konuştuk.

Mücadelenizin önemli bir kısmını Afrika birliği düşüncesi oluşturuyor. Neden bu fikri savunuyorsunuz, sizin için önemi nedir?

Bugün dünyanın en büyük sorunu refahın adil dağıtılmamasıdır. Siyasi olarak birleşmiş bir Afrika, ortak bir ekonomik pazara sahip olsa, dünyadaki bütün zengin-yoksul dengesini müspet yönde değiştirecektir. Mevcut adaletsiz düzeni temelinden sarsacaktır. Çünkü Batı sanayiinin ihtiyaç duyduğu madenlerin ve diğer tabii kaynakların çok önemli bir kısmı Afrika’dadır. Bunlar olmadan, küresel iktidarını koruyamaz. AB son zamanlarda Afrika ile bir yakınlık kurmaya çalışıyor. Çünkü Çin bütün gücüyle Afrika’ya girdi. Afrika’nın kaynakları üzerinde büyük bir savaş cereyan ediyor. Bu tablo karşısında, mevcut Afrika madenleri ortak bir çatı altında olsa ve Afrika’dan maden satın almak isteyenler önce ortak para birimi Afro’yu alsalar, küresel kapitalist sistem temelinden sarsılır. Ama bu tür iktisadi birliklerin kurulabilmesi için önce siyasi birlik lazım.

Bunun siyaseten formülü nedir peki?

Tabii bunun için 53 Afrika devletinin tek devlete dönüşmesinden bahsetmiyoruz. Bu bir Afrika Birleşik Devletleri projesidir. Önemli olan tek bir ekonomik gücün oluşması, ortak menfaatin temin edilmesidir. Bu, Malcolm X’in arkadaşı, Kwame Nkrumah’ın 1950’li yıllarda ortaya attığı bir fikirdir.

Bugün bu fikrin uygulanması yolunda bir adım var mı?

Bugün devam eden bir Afrika Birliği süreci var aslında. Ancak bu halkı değil Afrika elitlerini zenginleştirecek bir birlikteliktir. Afrika elitleri, AB, ABD ve Çin’e karşı birliği bir koz olarak kullanmayı düşünüyorlar. Ama ne olursa olsun bir birlik süreci var. Uzun vadede dönüştürülebileceğini düşünüyoruz.

Amerika’daki çalışmalarınızı, geçmişte savunduğunuz siyasetin ve Kara Panterler Partisi’nin devamı olarak mı yapıyorsunuz?

Kara Panter, 1966 yılında kurulmuştu, siyahi milliyetçi bir partiydi ve Marksist-Leninist’ti. Pan-Afrikanist değildi ama içinde bizim gibiler de vardı. Programında Afrika Birliği değil, evrensel bir mazlumlar dayanışması vardı. Mesela parti olarak Filistin Halk Kurtuluş Hareketi ile bir dayanışma içindeydik. Biz de bu evrensel mazlumlar dayanışmasını tabii ki destekliyorduk ama Malcolm X’in siyasi nüfuzunun yoğun olduğu, güçlü olduğu New York’tan geldiğimiz için Pan-Afrikanizm’i önceliyorduk.

Şu anda Amerika’da siyahlara bakış nasıl? Sizin mücadele ettiğiniz yıllarla bugünler arasında ne fark var?

60’lardan bu yana şöyle bir değişiklik oldu. Eskiden siyah bir belediye başkanı hayal bile edemezdik ama şimdi birçok şehirde siyah belediye başkanları var. Artık kenar mahallelerde şiddet uygulayan polisler, siyah bir belediye başkanı adına hareket ediyorlar ve uyuşturucu ticareti ve sefalet siyah bir belediye başkanının yönetimi altında sürüyor. Bunlar aleyhimize bir sonuç olarak da görülebilir. Çünkü şiddete maruz kaldığımızda, “Bu bir ırkçı şiddettir” dediğimizde kimse bize inanmıyor. Sistem değişmedi aslında, sistemin uygulayıcıları değişti.

11 Eylül’den sonra Müslümanlara karşı bakış açısının değiştiğiniz biliyoruz, peki Afrikalılara bakışı da etkiledi mi?

Genel olarak insan hakları ihlallerini, kolaylaştıran bir atmosfer geldi 11 Eylül’le birlikte. Tabii ki bize yönelik muamelelerde de polis ve devlet bu kolaylıktan azami derecede istifade ediyor.

Siz eski bir siyasi suçlusunuz ve bugün de siyasi suçlularla ilgili çalışmalar yapıyorsunuz. ABD hapishanelerinde kaç siyasi suçlu var, bunlardan ne kadarı Afrikalı?

Kara Panterler’den halen 12 kişi var cezaevinde. Bunların şu ana kadar en az hapis yatanı 33 yıldır yatıyor. Bunun dışında da onlarca siyasi mahkum var. Amerikan sistemi insanları siyasi görüşlerinden dolayı hapsetmeye izin vermediği için bunlara genellikle başka suçlar isnat ediliyor. 1971 yılında üç arkadaş bir polisi öldürmekle suçlanıyordu ve mahkemede beraat ettiler. 2007 yılında, bu olaydan 36 yıl sonra, bu üç kişi o eski davadan yeniden mahkeme önüne çıkarıldı. Amerikan sisteminin böyle bir kini var siyah devrimcilere. Siyahların Amerikan nüfusuna oranı yüzde 20’dir ancak hapishane nüfusunun yüzde 50’den fazlası siyahtır, bazı zamanlarda yüzde 80’e varır bu sayı.

ABD’nin Irak ve Afganistan müdahalelerini, Müslüman halklar üzerindeki baskılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Irak’ın işgalinin pek çok sebebi var. ABD, enerjiyi ve yeraltı kaynaklarını, Doğu Akdeniz’i, Hint Okyanusu’nu kontrol etmek istiyor. İsrail’i güçlendirmek, İran’ın nüfuz alanını daraltmak istiyor. Ama daha önemlisi ABD, İslam’a topyekûn cephe alıyor. Çünkü İslam, yeryüzünde hüküm süren adaletsiz düzene karşı yegâne alternatif sistemdir.

ABD’deki siyahların cumhuriyetçilere eklemlendiği yönünde bir eleştiri var, bu eleştiriye katılıyor musunuz?

Bizim bir siyasi partimiz yok. Amerikan siyasetinde siyahların yer alıyor olması, bizim siyaset arenasında olduğumuz anlamına gelmez. Onların hepsi beyazların siyasetini güdüyorlar. Bu anlamda Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti arasında bir fark da görmüyorum.

Sizin hareketiniz için ‘Malcolm X hareketinin devamıdır’ deniyor, onun yolunu mu takip ediyorsunuz.

ABD’de Malcolm X’ten sonra, o mücadele ruhuna ve donanıma sahip kimse gelmedi. Herkes onun devamıyım diyebilir ancak, onun yerine gösterilebilecek bir aday yok. Bazı gruplar da hareketlerine meşruiyet kazandırabilmek için bu ismi kullanıyor. Biz de onun öğretilerinden faydalanıyoruz elbette.

EMİNE DOLMACI / Zaman

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!