Afrika ekonomisi patlamışçasına büyüyor. Artık hiçbir yatırımcı hesabını Afrikasız yapmasın. Afrika fırsatların ve keşfedilmemiş imkânların kıtası oldu. Uzun yıllar unutulan Afrika'yla ilgili olarak Batılı medyada çıkan haberlerde hep bu benzetmelere rastlanıyor.
Rakamlar gerçekten görülmeye değer. Geçen yıl ortalama büyüme hızı yüzde dördü buldu. Bazı ülkeler bu oranın da üzerine çıktı. Büyüme hızının bu yıl yüzde beş, 2015'te ise yüzde 5,7 olacağı tahmin ediliyor. Afrika Kalkınma Bankası kıtadaki sabit yabancı sermaye yatırımlarının 2000 yılındaki rakamın dört katına çıkacağını hesaplamış. Bir milyar Afrikalı yılda 600 milyar dolar harcıyor. Orta halli tabaka dünyanın başka hiçbir bölgesinde bu hızla büyümüyor.
Afrika sınırsız petrol rezervlerini ve uçsuz bucaksız tarımlık araziyi barındıran dev bir kıta. Sierra Leoneli gazeteci Ayo Johnson, Başkan Obama'nın Afrikalı liderleri davet ederken önce kıtanın ekonomik potansiyelini düşünmüş olacağını ve Afrika ülkelerinin de büyük beklentiler içinde olduğunu söylüyor.
Johnson “Büyük imkanlar yaratacağını ve farklı yatırımcılar arasından tercih yapabileceklerini düşünen Afrika ülkeleri ABD ile ekonomik ilişkilerini artırmayı arzuluyorlar” diyor.
[China Investitionen in Deutschland Symbolbild]
En fazla yatırım Çinlilerden
Şimdiye kadar Afrika'da en fazla yatırım yapan ülke Çin. Afrika'nın en büyük ticari ortağı olan Çinliler yol yapıyor, tüketim malları satıyor ve hammadde ithal ediyorlar.
Afrika hızla kalkınmasını büyük ölçüde petrol ve değerli madenlerle, çay, kahve ve kakao gibi tarım ürünü fiyatlarının artmasına borçlu. Göttingen Üniversitesi kalkınma ekonomisi kürsüsü başkanı Profesör Stephan Klasen Afrika hükümetlerinin son yıllardaki tutarlı yönetimlerinin gelişmede önemli rol oynadığını söylüyor. Klasen, 1990’lı yılların ortalarında Afrika nüfusunun yaklaşık yüzde 58’i günde bir dolardan az parayla geçinmek zorundayken, bu oranın günümüzde yüzde 45'e kadar gerilemiş olmasını göreceli başarı olarak değerlendiriyor.
Profesör hammadde zenginliğinden fakirlere de biraz olsun pay düştüğünü ancak Nijerya gibi zengin ülkelerde zengin ile fakir arasındaki farkın daha da açıldığını hatırlatıyor:
Gelir adaletsizliğinin, büyük ölçüde yer altı zenginliklerinin dar bir grubun elinde olmasından kaynaklandığını belirten Profesör Klasen, “Zengin madenler dar bir zümre tarafından işletiliyor, sınırlı istihdam yaratıyor, dolayısıyla da fakirlerin eline az para geçiyor. Kahve ve kakao gibi tarım ürünlerinin geliri ise daha geniş bir kesim tarafından paylaşılıyor”, diyor.
Büyüme önemli ölçüde hammadde fiyatlarına endeksli. Petrol ve kahvenin ucuzlaması birçok ülkede büyümenin sonu olur. Profesör Klasen, Kenya ve Etiyopya gibi ülkelerin imtiyazlardan yararlanarak ABD'ye daha fazla ürün ihraç edebilmek için sanayileşmeye ağırlık verdiğini ve büyük şirketlerin Asya yerine Afrika'da yatırım yapmayı tercih ettiğini söylüyor.
Afrika'ya ticari ayrıcalık tanıyan ve süresi 2015 yılında dolacak olan Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası'nın Washington zirvesinin ardından uzatılacağına kesin gözüyle bakılıyor.
© Deutsche Welle Türkçe