O dünde kaldı cancağızım, dünden bugüne köprünün altından çok sular aktı, ne sen eski sensin şimdi, ne o kız eski kız..
Yok canım o kadar da değil diyebilirsiniz. Haklısınız, sonunda su suya benzer.. Daha doğrusu şu: Ne aslının aynıdır o, ne de aslının gayrı..
Neyse ki, bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatini Allah bize öbür dünyada gösterecek.. Kiramen katibinin fişlemesi kesintisiz ve eksiksiz bir şekilde sürüyor. Neyse ki, Allah bize yaptığımızı ve yaptığımız şeylerin sonuçlarını bize gösterecek de kasıt yoksa, af dilemiş, bağışlanmayı hak etmişsek üstünü örtecek yaptıklarımızın..
Melek sandıklarımız şeytan, şeytan sandıklarımız melek çıkabiliyor bazen. Hakkı hak, batılı batıl görmek için kalp gözümüzün açık olması, ledüne dalmamız ve feraset sahibi olmamız gerekiyor.. Bazan özlem, öfke ve ihtiraslarımız gözümüzü kör edebiliyor. Hem görmek istemeyenden daha kör kim olabilir ki.
Her gerçek hakikatin bütününü ifade etmez..
Bize hayır gibi gelen şeylerde Hak, şer; şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir!
Bazan zan"larımız bizi yanıltır..
Hakikati aramak önemlidir bana kalırsa. O süreci dolu dolu yaşamak.. Yoksa mutlak hakikat"a, bize bildirilen dışında mutlak olarak ulaşmamız mümkün değildir ve sonuçta bu dünyadan göçüp, gerçeklik düzleminden hakikat düzlemine geçtiğimizde zaten içimize üflenen hakikatin bir parçası olacağız. Sadece söz verip sözünde durmayan nefs muazzeb olacak..
Sahi Özal"ı kim öldürdü?
Erbakan ya da Numan Kurtulmuş ne yapmak istiyor? Savarona"da ne oldu? Ergenekon nedir?
Neden "Allah"ın arslanı", "ilmin kapısı", "ehlibeytin kaynağı" olan Hz. Ali, kamil bir iktidar kuramadı? Ama, kendine sorsanız Hz. Ali"nin binde biri olamayacağını söyleyecek olan Osman Gazi 600 yıl sürecek bir imparatorluğunun banisi oldu.. Cilve-i Rabbanidir bu..
Sorular var soru içinde. Sorular cevabını arar.. Sonunda "Arayan Rabbini de bulur, belasını da".
Sadece siz aramazsınız. Kaderiniz de arşa ve asra yemin olsun ki, sizi arar ve sonunda bulur..
Onun için Hz. Ali, "Ecelim ömrümün kefilidir" der.
Hiçbir şey göründüğünden ibaret değildir..
Aslında tek bir olayla ilgili birbirinden ayrı birkaç senaryo olabilir. Bunların hepsi de "gerçek" olabilir. Bu, kimin, nerede durduğu ve durduğu yerden neye baktığı ve onu nasıl gördüğü ile ilgili olabilir..
Sonuçta gideceği yeri bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamayacaktır..
Savarona yatına geri dönecek olursak, olay bir fuhuş operasyonu mu, yoksa Kafkaslar"a yeni bir düzen vermek isteyen Yahudi lobisinin fuhuş görüntüsünün arkasına saklanarak gerçekleştirmeye çalıştıkları özel bir toplantı mı?
Yoksa birileri bu olayı bahane ederek Sadıkoğlu"nun elinden yatı almak için bir komplo mu üretiyordu..
O kızlar neyin nesi idi.. O kadar büyük bir kalabalıkta gizli toplantı mı düzenlenir, parti (!) mi verilir?
Bilenler susacak ve bilmeyenler akıl yürütmeye devam edecek. Birileri gerçekleri saptırmak için birçok yalan haber, iddia ortaya atacaklar. Toplum bunlarla oyalanırken, birileri de işini görecek.
Aslında herkesin elinde gerçeğin bir parçası var.. İşin kahramanları bile gerçeğin bütününü bilemez. "Ol mahiler ki, derya içredir de deryayı bilmezler.."
Dün farklı bir yazı stili deneyim dedim olmadı. Yeni düzene alışmaya çalışıyoruz ya, eski köye yeni adetler gelince biraz zamana ihtiyaç var, uyum için.. Neyse, yazı işlerinden gelen uyarı çok açık ve net: "yazını sütununa göre kısa tut" diye. Benim boyum uzundur ama ne yapalım, böyle irade buyuruldu. Yine yazım sütundan biraz taşacak ama, yavaş yavaş alışacağız bu işe. Bundan sonra böyle 3100 vuruş ya da 420 kelime.
Selam ve dua ile..
yeni akit